Gündem

BASE 2024’ün öne çıkan 10 sanatçısı

BASE 2024’ün öne çıkan 10 sanatçısına eğitimlerini, BASE’e katılma sebeplerini, işlerinde hangi konulara, kavramlara odanlandıklarını ve sergideki eserlerini sorduk.

BASE 2024, Mehmet Sinan Yücel, İç-Dış-Bütün, 2024

Bu sene sekizinci edisyonu gerçekleşen BASE, 33 şehirdeki 40 üniversiteden yeni mezun 132 sanatçının işlerine yer veriyor. “Sanat ne yapar?” temasıyla gerçekleşen BASE 2024’te resim, fotoğraf, seramik, cam, heykel, video, yeni medya, grafik tasarım, geleneksel sanatlar gibi farklı disiplinlerde üretilmiş yaklaşık 150 eser yer alıyor. BASE 2024, 27 Kasım – 1 Aralık 2024 tarihleri arasında The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok’ta görülebilir.

BASE 2024’ün öne çıkan 10 sanatçısına eğitimlerini, BASE’e katılma sebeplerini, çalışmalarında hangi konulara, kavramlara odanlandıklarını ve sergideki işlerini sorduk. 

Modilda

28 Mayıs 2001, İstanbul doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi, Bileşik Sanatlar bölümü mezunuyum. Eğitimim süresince mekan belleği, beden ve fikir meseleleri üzerine çalışırken sokak sanatına ilgi duymaya başladım. Sokağa bıraktığım tuvaller ve stickerlarla Türkiye’de ve Avrupa’da sokaklarda görünür olan Astratopia projesini sürdürdüm. BASE Genç bakış, Bazaart projesi gibi sergilerde eğitim sürecimde yer aldım. Lisansımın ikinci yılında BASE Genç Bakış ile genç bir sanatçı olarak ilk sergime katılma heyecanını yaşadım. Mezun olduktan sonra bu yola diğer yeni mezun arkadaşlarımla birlikte BASE ile devam etmek istedim. Güncel olarak Büyükdere35 seçkisinde dijital baskı ve kolaj çalışmalarımla bulunmaktayım. Mekânların belleği ile ilgili çalışırken tarihi ve politik meseleleri irdeleyerek yaptığım mekâna özgü yerleştirmeler; İspanya, Universidad de Granada’da aldığım 6 aylık sanat eğitimi sonrasında politik meseleler, kimlik meselesi ve kamusal alan odağında devam etmekte. Şu an heykel, enstalasyon, dijital baskı ve resim alanında multidisipliner bir sanatçı olarak Zal Mahmut Paşa Külliyesi’ndeki tarihi atölyemde çalışmalarımı sürdürmekte ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimime devam etmekteyim. 

ALEPH, 2024, Enstalasyon, 107×113 cm

Sanat hayatımın ilk yıllarından beri işlerim politik meseleler ışığında devam ediyor. BASE’de de bahsettiğim gibi “sanat benim için protesto” eder. Kimlik meselesi, birey olma süreci gibi konulara dokunan ilk dönem işlerim son dönemlerde toplumsal kimlik, kültürel kimlik, politika, medya gibi kavramlarla farklı mediumlarla çalışarak devam etmekteyim. Sanatımı malzeme bakımından hiçbir zaman kısıtlamadım. BASE’in bu seneki edisyonunda sergilenen işim Aleph’de de kumaş üzerine dikişle müdahalelerde bulunduğum enstalasyonumda ise postmodern dönem medyasının taraflılığı ve bunun sonucu olarak yerkürenin likitleşmesini ele alıyorum. Universidad de Granada’da aldığım eğitimim sırasında, hocam Jose Luiz Lozano Jimenez, Flag (2023) isimli işi ile “bayrak” tanımı üzerine düşünmeme vesile oldu. Toprak temsili için kullanılan bu aracı, bu temsiliyetin karmaşıklaşmasını protesto etmek için kullandım. Bayrak üzerindeki farklı font ve boyutlardaki Aleph’ler (a) ise farklı taraf medyaların sesini temsil ediyor.

Dilara Gevrek

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü öğrencisiyim. BASE öğrenciliğime başladığım ilk günden itibaren, mezun olan tüm arkadaşlarımın kariyerlerine destek olan ve sonsuz destek veren bir kurum. Bir yıl boyunca aldığım seramik eğitiminin ardından, öğrendiğim tüm disiplinleri (dokuma, dijital kumaş tasarımı, linol baskı, ecoline, temel sanat ilkeleri) birleştirerek kendi koleksiyonlarımı üretmeye çalışıyorum. Bu süreç, sanat pratiğimi daha da zenginleştiriyor. Şu an işlerimin sergileniyor olması benim için büyük bir motivasyon kaynağı. Öğrenciliğimin yanında kendi resim atölyemde illüstrasyon ve sanat alanlarında eğitimler veriyorum. Öğrencilerime, farklı disiplinlerdeki sanat dallarını birleştirerek geniş bir eğitim yelpazesi sunmaya özen gösteriyorum. Özellikle dijital illüstrasyon konusunda, Procreate programı üzerinden uygulamalı dersler yapıyor ve öğrencilerime etkili bir portföy hazırlama süreci sağlıyorum. Bunun yanı sıra, geleneksel resim tekniklerinden dijital sanatlara kadar tüm resim malzemeleri üzerinde derinlemesine eğitimler veriyorum.

İns, 2024, Nakış tekniği, 20×30 cm (Her biri)

Geleneksel sanatları, modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlayarak, günümüz illüstrasyon diliyle birleştirmeye çalışıyorum. Geçmişin disiplinlerini günümüzde yaşatmak ve onlara taze bir dil kazandırmak, sanat pratiğimdeki ana hedeflerden biri. Bu süreçte, insan kavramı üzerine derinlemesine düşünerek, insanın varoluşunu anlamaya yönelik bir yolculuğa çıkıyorum. İnsan, her zaman ilham kaynağım oldu; şimdi ise onları en yalın haliyle, silüetleriyle resmediyorum. İnsanları daha iyi anlamaya başladıkça, onları renkli ve net silüetlerle ifade etmeyi planlıyorum.

BASE’de sergilenen işlerim de bu bakış açısıyla şekillendi. Kendime ve insanlara sorduğum soruların peşinden gittikçe, bu fikirler somutlaşmaya başladı. İnsan neden doğar? Neden ölür? Ne kadar ömrü vardır? Bu ömre neler sığdırılmıştır? Nasıl doğar, nasıl ölür? Cenin ve İnsan adlı çalışmam, bu sorulara cevap ararken doğdu. Hem varoluşun derinliklerini sorguladığım hem de insanın yaşamı ve sonu üzerine düşündüğüm bir serüvenin görsel bir ifadesi oldu.

Öykü Önal


İstanbul’da doğdum, büyüdüm ve hâlâ burada yaşıyorum. Küçüklüğümden beri müzik ve sinema ile ilişkilenişim olduğum kişiyi ve ürettiklerimi çok etkiledi. Lisansımı İTÜ Mimarlık’ta tamamladım ama sanata olan ilgim bölümü okurken aldığım seçmeli dersin de etkisiyle fotoğraf ve videoya doğru yönelmeye başladı. Çalışmalarım otoportre ağırlıklı olmaya başlayınca ve hikâye anlatımına olan ilgim arttıkça kamera ile ilişkim daha farklı bir boyut kazandı ve bunun peşinden gitmeye karar verdim. 2021’de çocukluğuma ve ilk gençliğe dair hatırlayışlarıma bugünden bakışımı aktaran Apaçık Saklı isimli fotoğraf kitabım Onagöre tarafından yayınlandı. Aynı sene Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı yüksek lisans bölümüne başladım. Tezimle beraber yürüttüğüm bu projeyi okul dışında bir yerlerde paylaşabilmeyi çok istedim ve istiyorum. BASE daha önceden de bildiğim ve yeni mezunlara alan açan bir platform olarak şansımın olabileceği iyi bir seçenek gibi göründü ve böylece başvurdum.

Şu ana kadar üretimlerim hep kişisel bir yerden ortaya çıktı, öyle olmadığını düşündüğüm zamanlarda bile bir şekilde oraya evrildi. Genelde aile, travma, ev gibi konular etrafında dolandığımı ve geçmişe şimdiden bakmak üzerine yoğunlaştığımı söyleyebilirim. Üretim sürecimde beni kaşıyan noktalarsa duyduğum anlatılar, ifadeler; unutulmuşluklar, hafızalardan silinenler; buralardaki sessizlikler ve boşluklar. Bütün bu boşluklar arasındaki beni de anlatmaya çalışıyorum aslında. Mute– işimde de bunun yansımasını çokça görebiliriz. 1940’larda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yollanan ve üzerine pek de konuşulmayan büyük babaannem Muteber’in izini sürerken hem “Israrla unutulmuş olanı nasıl hatırlayabilirim?” sorusunu sordum hem de karşılaştığım sessizlik ve muğlaklık halini aktarmaya çalıştığım bir kurgu oluşturdum. Kurguyu oluştururken de alıştığım otoportre pratiğimin yanı sıra ses, buluntu fotoğraf, kolaj, video gibi farklı medyumları bir araya getirdim.

Kirkor Dabanyan

2023’te Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’nü bitirmemin ardından iki belirleyici deneyimim oldu. İlki Larissa Araz’ın “In Hoc Signo Vinces” pojesinde asistanlık yapmamdı ikincisi ise Tokatlıyan Han’da Eda Yiğit küratörlüğünde gerçekleşen “Polifonik Bir Bahçe” sergisi için ürettiğim işlerdi. Bu iki deneyim geleneksel ve güncel pratikler arasında ilişkiler kurmama vesile oldu, olmaya devam ediyor. Bu süreçte Buradan Nereye? platformunda yer almaya başladım. Sanat üretimiyle birlikte etrafındaki süreçlere dahil olmak benim için değerli. BASE’e katılmamın sebebi; bu dilde ilerletmek istediğim bir seri için BASE kendimi ortaya koymak istediğim mecralardan biri.

Kalabalık 1-2-3-4-5-6, Kâğıt üzerine akrilik, çeşitli ölçülerde


Burada üzerinde durduğum figür resimleri, yabancılık ve kalabalık etrafında dolanıyor. Yabancının, topluluğun ne içinde ne dışında oluşuyla; seyredilmeyle, anlamlarda ve ifadelerdeki boşluklarla ilgilenen bir serinin ilk aşaması bu. Seriye şehirde olma hissi vesile oldu ancak yabancılığı kurgularken benliği ve [kalabalıkla] kurduğu ilişkileri göz önünde tutmak gerektiğini düşünüyorum.

Ayşenur Sepetci


Sinop Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Resim Bölümü mezunuyum. Sanat yolculuğumda oldukça yeniyim; bu alanda kendimi geliştirmek adına pek çok proje üzerinde çalışıyorum. Eğitim hayatım boyunca çeşitli sergiler, yarışmalar ve atölye çalışmalarına katıldım. BASE, genç sanatçılar için sunduğu fırsatlar ve sağladığı desteklerle beni çok etkiledi. Bu platformun, eserlerimi daha geniş kitlelerle buluşturarak sanatsal ifade alanımı genişleteceğine inanıyorum.

Yapamazsam / If I can’t, 2024, Plaka üzerine yerleştirme, Karışık teknik (Saç ve Kumaş), 53×72

Çalışmalarımda stres, kaygı, korku, rüya, insan ve karanlık gibi kavramlara odaklanıyorum. Eserlerimde dışavurumcu bir etki yaratmayı hedefliyorum ve izleyicinin duygusal bir bağ kurmasını önemsiyorum. BASE’de yer alan eserim, toplumumuzda pek bilinmeyen bir rahatsızlık olan saç koparma hastalığı (trikotillomani) üzerinden şekillendi. Bu çalışmamda, bireysel acıların bedenimizden bir parça haline gelerek sanata dönüşme sürecine dikkat çekmek istedim. BASE, bu gibi güçlü toplumsal mesajları sanatsal bir perspektifle ifade etme imkânı sağladığı için benim için çok değerli bir platform.


Mehmet Sinan Yücel

Türk Sanatları Cilt Anasanat Dalı’nda tamamladım, burada sanat ve tasarımın farklı yönlerine odaklandım. Aynı programda yüksek lisans eğitimime devam etmekteyim. Şu ana kadar, ağırlıklı olarak malzeme ve biçim ilişkisi üzerine çalıştım. Kullandığım malzemelerle deneyler yaparak, ortaya çıkan sonuçları işlerimin bir parçası haline getiriyorum. Bu süreçleri ve işlerimi daha geniş bir kitleye ulaştırmak, farklı disiplinlerden sanatçılarla etkileşim kurarak yeni perspektifler kazanmak için BASE’e katıldım. 

Çalışmalarımda yüzey, biçim ve temsil alanlarıyla ilgileniyorum. Sorguladığım kavramlara cevap ararken, kullandığım malzemeleri deneyerek elde ettiğim sonuçları işlerime yansıtıyorum. Bu süreçte hem geleneksel tekniklerden faydalanıyor hem de bu tekniklerin sınırlarını sorguluyorum. Geleneksel yöntemleri sabit bir üretim aracı olarak görmek yerine, onların yeniden yorumlanarak farklı ifadeler yaratabileceği bir alan olarak değerlendiriyorum. Çalışmalarımda, hem teknik hem de malzeme açısından yenilikçi bir yaklaşımı benimsiyorum. Bu süreç, alışılmış formların dönüştürülmesini, malzemelerle yeni anlamlar yaratılmasını ve temsil olanaklarının genişletilmesini içeriyor. BASE’de yer alan çalışmam da bu yaklaşımın bir devamı ve bu bağlamda işlerimin merkezinde yer alıyor. Bu çalışmada, defterin katmanlı yapısını bir metafor olarak ele alınarak, iç ve dış dinamikleri incelendi. Defterin yüzeyini, biçimini ve işlevini değiştirerek, onun temsil ettiği geleneksel formu sorgulandı ve yeni biçimler ortaya çıkarıldı. Bu süreçte geleneksel defter üretim tekniklerinden faydalanıldı ancak bu tekniklere müdahale ederek sınırları zorlandı. Çalışma, hem fiziksel olarak nesneye dokunmayı hem de onun kavramsal arka planını keşfetmeyi içeriyor. Ayrıca, bu iş, deneysel bir süreç sonucunda ortaya çıkmasıyla, malzeme ve teknik arasındaki ilişkiyi dönüştürme çabasının bir yansımasıdır. Bu bağlamda, BASE’deki işim, temsil alanına dair sorularımı daha somut bir zemine taşıyan ve sanat pratiğimde önemli bir noktada duran bir çalışma olarak konumlanıyor.

Ebru Albayrak

1992, İzmir doğumluyum. 2024 Haziran ayında Anadolu Üniversitesi Seramik Bölümü’nde lisansımı tamamladım. Şu an Anadolu Üniversitesi Seramik Bölümü yüksek lisans öğrencisiyim. Sanatsal çalışmalarım daha çok lisans eğitimi alırken ders bünyesinde yaptığım heykel ve dekor çalışmalarımdan oluşuyor. BASE sayesinde eserlerimi ilk kez gün yüzüne çıkardım diyebilirim. Zaten BASE’e katılma nedenimin temelinde çalışmalarımın sanat alanında meraklı, sanatsever insanlarla buluşması. Böylece hangi noktada olduğumu görüp daha fazla üretme motivasyonu yakalamaktı.  

Duygu dünyasından çokça esinleniyorum. Simgesel bir anlatım dili kullanmaya çalışıyorum. Kendimi bildim bileli biraz içe kapanık ve karanlık olarak tanımlayabileceğim hislerim ile çevreyi, insanların ifadelerini izleyip hissettiklerini görmeyi ve o duyguların nasıl hissettirdiğini anlamaya çalışıyorum. Başka hislerin üzerimdeki etkileri çıkış noktamı oluşturuyor genel olarak. 

BASE’de yer alan işim gerçekten hangi noktada mutlu hissetmiştim ve şimdi bu hislerim hayatımın neresinde sorularıyla bir arayışa girmemle ortaya çıktı. Çocukken bulduğum saf mutluluk neden orada kaldı bunları takip eden bir düşünceydi. Küçükken izlediğim The Nightmare Before Christmas filmi beni hep animasyona yakın hissettirmişti ve oradaki gotik havanın benim tarzımı oluşturduğunu düşünmüşümdür. Eserlerimde yer alan gotik tarzın etkisini, animasyon merakımı ve çocukken beni mutlu hissettiren oyunlarımı, icra ettiğim sanat dalıyla ifade etmek istedim. 

Eren Erkan

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunuyum. Geçtiğimiz Eylül ayında ilk kişisel sergim “Tabiatınla Tanış”, Kadıköy’de bulunan Hood Base’te gerçekleşti. Bunun öncesinde, Erasmus Plus programı kapsamında Almanya’nın Detmold şehrinde düzenlenen bir sergide yer aldım. Ayrıca, geçtiğimiz yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Medya Sanatı” adlı yarışmada yer alma şansı elde ettim.

BASE’e katılma amacım, sanat alanında kendime bir yer edinebileceğim ve üretimlerimi daha geniş kitlelere ulaştırabileceğim bağlantılar oluşturmak. Çalışmalarımda doğa ve insan arasındaki bağları sorgulayan, bu bağı güçlendirmeyi ve korumayı amaçlayan bir yaklaşım bulabilirsiniz. Modern dünyanın doğa üzerinde yarattığı baskılar karşısında, bireyin doğayla olan ilişkisini yeniden hatırlatmayı ve bu ilişkiyi dönüştürmeyi hedefliyorum. Üretimlerimde doğal malzemeler ve geri dönüşüm temaları, tüketim kültürüne karşı bir duruş olarak öne çıkar. Çalışmalarım, hem bireysel hem de toplumsal bir farkındalık yaratmayı; insanı çevresindeki doğal dünyayla yüzleşmeye ve sorumluluk almaya teşvik etmeyi amaçlar. Psikoloji, oyun ve etkileşim temalarını da içeren bu üretim pratiği, izleyiciye yalnızca bir sanat deneyimi sunmakla kalmaz, aynı zamanda doğa için aktif bir savunuculuk çağrısı yapar. Eserlerimde bireyin doğasıyla ve çevresiyle barış içinde bir arada var olabileceği bir gelecek hayali somutlaşır.

Kadim, 2023, 111 parça terakota, 280×200 cm

BASE’de yer alan çalışmam Kadim, Anadolu Yakası’nın en büyük ikinci yeşil alanı olan Validebağ Korusu’na ithafen tasarlandı. Bu eser, korunun bugünkü hâlini korumayı başaran Validebağ gönüllülerinin emeğini ve dayanışmasını simgeliyor. 111 parçadan oluşan bu heykel, bir kaplumbağa puzzle olarak tasarlandı ve dayanışmadaki parçaların ancak bir araya geldiklerinde anlam kazandığını vurguluyor.

Melek Hacıfettahoğlu

2001, İstanbul doğumluyum. Bu yıl İstanbul Kültür Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, İletişim ve Tasarım bölümünü üçüncülükle bitirdim. Grafik tasarım alanında ve ayrıca deneysel fotoğraf alanında çalışmalar üretmekteyim. BASE, benim başka hedefler edinmeme sebep olan büyük bir hedef. Sanatımı görünür kılma çabalarımdan biri.Daha önce farklı üretim teknikleriyle barok akımının Osmanlı İmparatorluğuna etkisi ve soyut görselde imge gibi farklı kavramlar üzerine çalıştım.

Evvel Zaman İçinde, 2024, Cyanotype fotoğraf + kolaj, 327×126 cm

Evvel Zaman İçinde aslında izleyiciyi kendi geçmişine baktıran, belki unuttuğu bir hatırayı zihninde canlandıran bir çalışma. Bu fikre ailemin görsel mirasındaki kim olduğunu bilmediğim insanların fotoğraflarını gördükten sonra yola çıktım ve buradayım, sahafta. Kimliği, mekânı, zamanı hakkında zihnimizde bilgisi olmayan insanların anılarını toplumsal bellek altında belki kendi hatıralarımızı canlandıran ya da o insanların o anlarına ortak kılan bir çalışma.

İlhan Sadıkoğlu

1985 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Aynı alanda yüksek lisans eğitimini tamamlayıp öğretmenliğe başlamamın ardından fotoğrafa olan ilgimi akademik boyuta taşımak istedim ve Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf ve Video bölümüne girdim. Fotoğraflarım yurtiçinde bazı karma sergilerde yer aldı. Baskı çalışmalarım ise uluslararası kitaplarda yayımlandı. BASE, sekiz yıldır yeni mezun sanatçı adaylarını destekleyerek görünürlüklerinin artırılmasını sağlayan önemli bir platform. Hem fotoğraflarımın geniş bir kitleye ulaşmasını sağladığı hem de kendim gibi yeni sanatçılarla bir arada olma olanağı sunduğu için BASE ekibine çok teşekkür ederim.

Ağaçlar, 2022, Fotoğraf, fine art baskı, 33.5×50 cm

Çalışmalarımda genellikle hafıza, unutma, anı kavramlarıyla doğayı odağa almaktayım. BASE seçkisinde yer alan Ağaçlar serisi ilhamını Hermann Hesse’in aynı adlı kitabından almıştır. Kitabın başında ağacın “Bir cevher, bir kıvılcım, bir düşünce gizlidir içimde, ebedi hayatın canıyım ben. Eşsizdir ebedi ananın bendeki bu cesur çabası ve eseri, eşsizdir endamım, tenimdeki damarlar, eşsizdir tepemdeki yaprakların en küçük oyunu ve kabuğumdaki en ufak yara izi. Bana özgü eşsizlikte ebediyeti şekillendirmek ve göstermektir görevim.” şeklinde kendini anlatışı beni bu seriyi üretmeye itti. Siyah beyaz beş fotoğraftan oluşan seri kentin eski bahçelerindeki asırlık ağaçların kabuklarındaki türlü deformasyonları gösterir. İnsanın yıkıcı elinin değmediği bir doğada, bu ağaçlar, gövdelerindeki yaralara rağmen hâlâ dimdik ayaktalar.


Bu yazıyı beğendiniz mi?

O halde yazarlarımızın telif ücretlerini karşılamak için başlattığımız Telif Kumbarası kampanyamıza destek olabilirsiniz!

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Erdal İnci'nin Art On İstanbul'da gerçekleşen "Real Estate" sergisini Oğuz Karayemiş ele aldı.

Kütüphane

Herkes Z kuşağını konuşuyor. Peki, Y kuşağı sanat dünyasında nerede?

Söyleşi

Loft Art Project'te gerçekleşen "İçimdeki Şarkılar" vesilesiyle sanatçı Nazan Azeri ve küratör Nergis Abıyeva'yla konuştuk.

Eleştiri

Yazar Şebnem İşigüzel, Alp İşmen’in Gülden Bostancı Gallery’de gerçekleşen “Aşk İle” sergisini değerlendirdi.

© 2020

Exit mobile version