Gündem

Blok zinciri, NFT ve sanata etkileri

Christie’s gibi köklü bir müzayede evinin ilk kez tamamıyla dijital bir sanat eseri için açık artırma açmasını sanat camiasındaki dijital dönüşümün başlangıcı olarak görebiliriz.

Beeple olarak bilinen sanatçının çalışmaları, Ethereum blok zinciri tarafından desteklenen sanal bir dünya olan cryptovoxels.com içindeki sanal müzelerde sergileniyor.

Blok zinciri (Blockchain) nedir?

Blok zinciri karmaşık görünebilir, fakat temel konsepti oldukça basittir. Bir veri tabanı türü olan, Blok zincirini anlayabilmek için, öncelikle bir veri tabanının ne olduğunu bilmemiz gerekir. Blok zincirini gerçekten de bloklardan oluşan ve birbirine zincirlerle bağlı bir mekanizma olarak düşünebiliriz. Bu zincirde yer alan blokların her biri, içinde birtakım veriler barındırır ve bu veriler herkese açık olarak bloklara işlenir, bloklara bir kez işlenen veriler geri alınamaz ve işlenen bilgiler bloklarda kayıt altında tutulur. Bir bloğa kaydedilen veri bu bloğun hangi tür blok zincirinden olduğuna göre değişiklik göstermektedir. Örneğin Bitcoin, blok zincirinde para transferi işlemiyle ilgili olarak, gönderen, alıcı ve para miktarı verileri işlenir.

Her bir blok parmak izi gibi her kendine özgü bir kod (hash) ve önceki bloğun kodunu taşır. Bloklara işlenen her yeni bilgi bloktaki parmak izini yani blokların kodlarını da değiştirmektedir. Bloğun kendine özgü kodu, bir bloktaki değişiklikleri takip etmek için oldukça kullanışlıdır. Bloktaki kayıtlı veride bir değişiklik olması durumunda bloğun kodu yeniden hesaplanarak farklı bir koda yani farklı bir bloğa dönüşmektedir. Birbirine bağlı olan bu blokların her biri kendinden önceki bloğun kod bilgisini de bloğa veri olarak işlemektedir, bu da blok zincirini oldukça güvenli bir hale getirmektedir. Başka bir deyişle her bir bloğa işlenen verinin yetkisiz bir kişi tarafından değiştirilebilmesi için, kayıt sistemindeki tüm blokların değiştirilmesi gerekmektedir, bu değişikliğin yapılabilme ihtimali neredeyse imkânsızdır. Yeni blokların zincire eklenmesi ise onaylama işlemine yani, bilgisayarın bu yeni bloktaki verileri ve zincirle bağlanacağı diğer bloğun verilerini hesaplamasına ve onaylamasına bağlıdır. Bitcoin örneğine baktığımızda verilerinin hesaplanmasının ve onaylanmasının süresi yaklaşık olarak 10 dakikadır.

Her bir bloğa özgü kod sistemi ve blok zincirindeki onaya tabi işlem dışında blok zincirinin güvenliğini sağlayan diğer bir mekanizma ise kullanıcılar tarafından aktif olarak yaygın bir biçimde kullanımının sağlanmasıdır. Blok zinciri, zincirin yönetiminde tüzel bir kişiye ihtiyaç olmaksızın doğrudan kişiler arasında kripto para transfer işlemine olanak tanımaktadır. Eşten-eşe ağa (peer to peer network), her yeni katılan kişi bu zincirdeki işlemlerin tam kopyasını elde etmektedir. Böylece zincirde yaratılan her yeni blok, ağda yer alan tüm kullanıcıların zincirlerine de gitmektedir. Zincire yeni eklenecek olan hangi blokların geçerli hangilerinin geçersiz olduğu ağda yer alan kullanıcıların zincirleri arasında sağlanan uzlaşmayla güvence altındadır. Uzlaşma, yani dürüst düğüm (node) zincire eklenen blokların verilerinin bilgisayar tarafından hesaplaması ve onaylaması sayesinde yaratılmaya çalışılan sahte bloklar ağdaki diğer kullanıcıların zincirleri tarafından reddedilecektir.

On üç farklı kripto sanatçısının işbirliğiyle yaptığı First Supper isimli eser.

Blok zincirine tarihsel bakış

Dr. W. Scott Stornetta ve Dr. Stuart Haber 1991 yılında blok zincirini tanıtan “Dijital Belgeye Nasıl Zaman Damgası Yapılır?”[1] başlıklı makalelerini yayınlandılar. Makalede, damganın nasıl yapılabileceğini şöyle açıkladılar: “Müşteri, zaman damgası sunucusuna bir belge gönderir. Sunucu belgeyi geçerli zaman damgasıyla imzalar ve her bir belgeyi kendinden önceki belgeye bağlar. Stornetta ve Haber makalelerinde programlama dilinde işaretçi olarak adlandırılan ve belirli verilere işaret eden bu işaretçilerin, zaman damgası yapılan belgedeki belirli bir veriyi işaret ettiklerini dolayısıyla bu verinin değiştirilmeye çalışılması durumunda işaretçinin de geçersiz hale geleceğini belirtmişler, işaretçilerin kullanımının sağlanmasıyla bir kez sunucudan geçen verilere kimsenin müdahale edemeyeceğini savunmuşlardır.

Fakat bu yöntem çifte harcama problemini yani kripto paranın aynı anda iki farklı alıcıya transfer edilebilme sorununu engellemediğinden uygulanabilir bir yöntem olmamıştır. Satoshi Nakamoto’nun 2008 yılında Stornetta ve Haber’in makalesindeki fikirden yola çıkarak kripto para birimi olan Bitcoin’i tanıtan “Bitcoin: Eşten-eşe Elektronik Nakit Ödeme Sistemi’’[2] isimli makalesini yayımladı. Makalede kripto para transferlerinde banka gibi üçüncü bir aracı olmaksızın eşten-eşe yapılan transfer işlemlerinde oluşabilecek çifte harcama sorununa, zincirlerde yapılan işlem kanıtını yani işlem tarihçesini kaydetmek için eşten-eşe ağ sistemini kullanmayı önermiştir. Bu ağ sistemine, yetkisiz erişim sonucu geçmiş işlemlerin değiştirilebilmesi ihtimalinin işlem gücünün çoğunluğunun dürüst düğümlerde olduğu sürece neredeyse imkânsız olduğunu ifade etmiştir.

Non fungible token (NFT) nedir?

Non fungible token (NFT)’nin Türkçesi değiştirilemez para-çiptir. NFT, Blok zincirinde kayıtlı bir dijital sertifikadır. Bir Bitcoin başka bir Bitcoinle takas edildiğinde ya da 50 TL’lik bir banknot başka bir 50 TL’lik banknotla takas edildiğinde tamamen aynı şeye sahip olunmaktadır. Fakat tokenler her birini eşsiz kılan özelliklere sahiptirler ve birbirleri yerine kullanamazlar. Her bir token, biriminin tek örneğidir.

Token’ler mevcut kripto para birimi olan ve akıllı sözleşmeleri destekleyen Ethereum birimindeki blok zincirine bağlıdırlar ve tokenlerin değeri kripto para birimi olan Ethereum (ETH)’la belirlenir. Ethereum tabanlı NFT piyasasında alınıp satılabilirler. Diğer bir kripto para birimi olan Bitcoinle karşılaştırıldığında, Bitcoin’in aksine tokenler herkes tarafından oluşturabilir ve dolaşımdaki tokenlerin toplam sayısında bir sınır yoktur.

Rarible, OpenSea ve Nifty Gateway, kripto sanatını satın almayı, satmayı ve aramayı sağlayan platformlardan bazıları.

L’Atelier BNP Paribas tarafından yayınlanan 2020 yılı NFT yıllık raporunda[3], 2020 yılında 2019’a oranla NFT alıcı sayısının neredeyse yüzde 50 oranındaki artışı token sahiplerinin ve kullanıcılarının önemli ölçüde arttığını göstermektedir. Raporda NFT piyasasının 2020 yılında, değerinin 250 milyon dolara ulaştığı belirtilmiştir.

Non fungible token (NFT) nasıl çalışır?

Blok zinciri her tokenin sahipliğini ve işlem geçmişini izler, böylece token, benzersiz bir kimliğe ve başka hiçbir tokenin kopyalayamayacağı diğer meta verilere sahip olacak şekilde kodlanmaktadır. Tokenlerin sahipliklerinin doğrulanması ve devredilebilirliğinin yönetilmesi gibi hususlar yazılım koduyla (akıllı sözleşme adresleri) kodlanır. Tokenler bir sanat eserine bağlı sertifikayı temsil etmektedirler. Tokenin gerçek değeri temsil ettiği sanat eserinden gelmektedir. Sanat eserlerinin tokene bağlanması eseri yapan sanatçıyı ve eserinin biricikliğini kanıtlamaktadır. Böylece sanat eserinin sahiplik yapısı blok zinciri tarafından kayıt altında tutulmakta ve yönetilmektedir.

Tokenlerin tıpkı bir yazılım uygulaması gibi temel sahiplik yapısı ve devredilebilirliğinin en basit düzeyde programlanabilme kapasitesinin dışında, farklı işlevsellikleri de vardır. Örneğin, bir tokenin satın alma yoluyla değiştirdiği her el sonucunda ödenecek olan tutarın belli bir kısmının otomatik olarak orijinal sahibine tahsis edilebilmesi, oluşturulan tokenin akıllı sözleşmesinde buna olanak sağlayacak şekilde kodlanabilmesiyle mümkündür.[4]

Sanatçıların dijital sanat eserlerini tokenleştirerek satabilmeleri ve koleksiyoncuların da alım satım yapabilmeleri bazı platformlar üzerinden sağlanır. Dijital platformlardan en yaygın olanlardan biri Opensea’dir.[5]  Platformda satışa sunulan sanat eserlerinden herhangi birine tıkladığınızda kripto para birimi olan Ethereum cinsinden eserin fiyatına, eserin ticaret geçmişine, hangi sanatçı tarafından yapıldığına ve ilk kez hangi fiyattan alıcısını bulduğuna dair tüm ayrıntılara ulaşılabilmektedir.

Kripto sanat

Dijital sanatçı Gordon Berger 2012 yılında hacker olan en yakın arkadaşı sayesinde blok zinciri teknolojisiyle tanıştı. Bu yeni teknolojiyle ilgili web forumlarında araştırmalar yapmaya başlayan Berger, blok zinciri teknolojisinin dijital dünyayı değiştirebilme potansiyeli olduğunu fark etti. Blok zincirinin çeşitli sektörlerdeki uygulamalarının neler olduğu ve sanatçılar tarafından nasıl kullanılabileceğiyle ilgilenmeye başlayan Berger 2013 yılında Blok zinciri maden şirketini[6] kurdu.

Dijital sanatçı Gordon Berger stüdyosunda.

Berger sanat eserlerinin tokenleştirilmesi sayesinde günümüzde dijital bir sanat eserinin nasıl biricikliğini koruduğunu şöyle ifade etmektedir.

“Dijital olan bir şey aslında özgün olabilir, şimdiye kadar dijital ortama yüklenen görüntüler sonsuz sayıda kopyalanarak çoğaltılabilirdi. NFT teknolojisi tarihte ilk kez, dijital olan bir şeyin biricik ve değerli olabileceğini kanıtladı. Tokenleştirilen bir sanat eseri tıpkı fiziksel bir sanat eseri gibi belli bir kişiye ait olabilir ve el değiştirebilir. Tokenler her birine özgü kodlanmış olan akıllı sözleşmeler sayesinde birden fazla kez kopyalanamaz böylece tokenleştirilen özgün bir sanat eseri sadece bir kişiye ait olabilir.’’

NFT sanat eserinin bir kişi tarafından satın alınması eserin orijinal olmayan kopyalarının erişimine bir engelleme getirmiyor. Berger’in de belirttiği gibi NFT olarak aldığınız sanat eserinin kopyasına değil, aslına sahip oluyorsunuz, pek tabii başka bir kullanıcı da resmin bir versiyonunu kendi bilgisayarına indirebilir, ama onun indirdiği orijinal resmin sadece bir kopyasıdır.

Beeple mahlasıyla bilinen, Mike Winkelmann Christie’s müzayede evinin online platformu aracılığıyla Everydays: The First 5000 Days isimli, üretimini 13 yıl içinde tamamladığı, beş bin eserden oluşan tamamıyla dijital olan kolajını açık arttırmayla 69,3 milyon dolara sattı. Christie’s gibi köklü bir müzayede evinin ilk kez tamamıyla dijital bir sanat eseri için açık artırma açması sanat camiası tarafından dijital dönüşümün başlangıcı olarak görüldü.

Beeple’ın 69,3 milyon dolara satılan Everydays: The First 5000 Days eseri.

Beeple, “Everydays” isimli projesiyle, her gün yeni bir dijital sanat eserini sosyal medya aracılığıyla takipçileriyle paylaşmaktaydı. Sanatçının Christie’s’de satılan Everydays: The First 5000 Days isimli kolajı, adından da anlaşılacağı gibi projenin ilk beş bin gününde yayımlanan eserlerin tamamının orijinal halini içeriyor.

Sanatçının 13 yıl boyunca durmadan her gün ürettiği bu dijital sanat eserinin arkasında oldukça güçlü bir mesaj yatıyor. Her gün bir şey üretmek! Beş bin gün boyunca her gün ara vermeden, bahane bulmadan, dijital resimlerin farklı versiyonlarını yapmak, yinelemek ve zamanla daha iyi bir hale gelmek.

Christie’s gibi köklü bir müzayede evinin ilk kez tamamıyla dijital bir sanat eseri için açık artırma açmasını sanat camiasındaki dijital dönüşümün başlangıcı olarak görebiliriz.

Blok zinciri teknolojisi sanat ortamını nasıl etkileyecek?

Blockchain Art Collective isimli şirketin kurucusu Jackie O’Neil, sanatçılara 10 dolar değerinde içinde çip bulunan çıkartmalar satarak sanatçıların fiziksel eserlerinin özgün (authentic) olduğunu kanıtlıyor. Çıkartmalar aynı QR kodu gibi çalışarak telefona okutulduğunda sanat eserinin, ismi, hangi sanatçıya ait olduğu, hangi tarihte yapıldığı gibi esere özgü bilgileri gösteriyor. Her esere ait benzersiz kimlik numarası çıkartmalar üzerinden o esere tanımlanırken satın alma aşamasında özgünlüğünün kanıtlanması için üçüncü kişi olan sanat uzmanı görüşüne de ihtiyaç bırakmıyor.[7]

Blockchain Art Collective’in sanatçılar için hazırladığı çıkartmalardan örnek.

NFT teknolojisiyle, fiziksel sanat eserlerinin orjinalliğini kanıtlamak için çıkartmalar gibi önerilerin yanında bilgisayar programlarının fiziksel sanat eserindeki fırça darbelerini kaydederek, eserlerin yeniden aslına uygun biçimde dijital ortamda üretilebilmesi de mümkün, [8]

Dijitalleştirilen sanat eserleri böylece NFT’ye dönüştürülerek satılabiliyor. Bu durumda sanatçı, fiziksel sanat eserini de alıcısına gönderebilir veya Banksy’nin yaptığı gibi, eserin değerinin sonsuza kadar dijital eserde olması için fiziksel eseri yok edebilir.[9]

Dada.nyc platformunun kurucularından Judy Mam, Dada platformuyla adeta müzikte bildiğimiz jam seassion etkinliğini, görsel sanatlara dijital ortamda uygulama imkânını sunuyor. Platform aracılığıyla görsel yolla iletişim kuran sanatçılar, ilk görseli oluşturan sanatçıya diğer sanatçıların katkıda bulunmasıyla ortak bir eser yaratıyorlar. Platform, dünyanın her yerinden sanatçıların spontane bir biçimde görsel yolla diyaloglar geliştirmesine olanak tanıyor. Platformda oluşturulan sanat eserleri tokenleştirilerek blok zincirine ekleniyor. Eserler, kripto para birimi olan Ethereum biriminde satışa sunularak, platformda yer alan sanatçılar maddi anlamda destekleniyor. Platform şu ana kadar dokuz farklı ülkeden 11 sanatçının 40 eserini Ethereum cinsinde fiyatlandırarak satılmasına aracılık etti.

Banksy’nin yakılan eseri.

Öyle görünüyor ki gelecekte sanat eserleri, duvarınıza asabileceğiniz fiziksel bir tablo olmanın ötesinde blok zincirinde depolanarak, bilgisayarlardaki kodları temsil eden sıfır ve birlerden oluşacak ve satın aldığınız esere, blok zincirindeki Ethereum’u destekleyen cüzdanınızı açarak bakabileceksiniz.

Tokenlere bağlı bir sanat eserlerini satın aldığınızda peki gerçekten neye sahip oluyorsunuz? Eseri kullanmak ve sergilemek için kişisel bir lisansa mı? Eseri ticari olarak kullanabilmek için ticari bir lisansa mı?

Aslında bakacak olursak ikisine de sahip oluyorsunuz. Kişisel kullanım herhangi bir şarta tabi olmasa da ticari kullanım için bazı şartlar bulunuyor. NFT’ye bağlı sanat eseriyle elde edilebilecek ticari gelir yılda brüt 100 bin ABD dolarıyla sınırlı.[10] NFT lisansının, yalnızca alıcıların ve satıcıların uygun gördükleri şekilde kullanabilecekleri bir sözleşme olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Dada.nyc gibi platformlar, dünyanın her yerinden sanatçıların birlikte çalışabileceğinin mümkün olduğunu göstermesinin yanında NFT teknolojisi sayesinde sanatçıların, finansal zorluklar çekmeden yaratıcı yanlarına odaklanabilmelerinin de mümkün olabileceğini iddia ediyor. NFT teknolojisinin gelecekte sanat dünyasını nasıl şekillendireceğini ise hep birlikte göreceğiz.


[1] https://link.springer.com/content/pdf/10.1007%2F3-540-38424-3_32.pdf

[2] https://bctr.org/wp-content/uploads/2019/03/t%C3%BCrk%C3%A7e_bitcoin.pdf

[3] https://nonfungible.com/nft-report-2020?nocache

[4] Telif ödemeleriyle ilgili daha fazla bilgi için: https://eips.ethereum.org/EIPS/eip-2981

[5] https://opensea.io/ Dijital eser satışlarının yapıldığı diğer platformlar: Nifty gateway, SuperRare, Rarible, Makersplace.

[6] https://cortexmag.com/INTERVIEW-GORDON-BERGER- Bu röportajda sanatçının Blok zinciri maden şirketine sahip olduğu belirtilmektedir, fakat bu şirketin varlığına dair herhangi bir bilgiye ulaşamadım.

[7] Çıkartmalar nasıl çalışıyor izlemek için: https://blockchainartcollective.com/starterkit

[8] https://www.youtube.com/watch?v=sWUa6Jn_Veo

[9] https://www.youtube.com/watch?v=C4wm-p_VFh0

[10] HOW MANY DOLLARS? FOR WHAT USE?: https://www.cameronhuff.com/blog/crypto-kitties-nft-license-v2/index.html

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Oktay Orhun, Mat Collishaw'un "Aritmi" sergisini iklim krizi üzerinden ele aldı.

Söyleşi

Noise_Media Art’ı hayata geçiren sanatçı Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’la konuştuk ve seçkinin küratörü Dominique Moulon’un Türkiye’ye dair izlenimlerini dinledik.

Duyurular

Türkiye'nin ilk medya sanatı odaklı uluslararası sanat fuarı Noise_Media Art, 12 Ocak - 21 Ocak 2024 tarihleri arasında görülebilir.

Gündem

Sanatçı Ana María Millán video oyunlarının estetik ve form olanaklarını gri bölgelere ışık tutmak ve anlatıldığında gerçeğe dönüşebilecek imkânsız hikâyeleri anlatmak için kullanıyor.

© 2020

Exit mobile version