Genel

Ezgi Tok: Öngörülen ve gerçekleşen arasındaki uyuşmazlıklarda

İKSV yürütücülüğünde gerçekleşen SaDe (Sanatçı Destek Fonu) ilk dönem sanatçılarını tanıyoruz. İz Öztat, Ezgi Tok’un ölçüm, zaman ve bilimsel bilgi etrafında şekillenen pratiğine odaklanıyor.

Ezgi Tok, Dalgalar, Video, 2017

Ezgi Tok’un sanatsal pratiğini 2019-2020 yıllarında Arter Araştırma Programı kapsamında yakından tanıma şansı edinmiş bir meslektaşı olarak, pratiğinin o zamandan bu zamana evrimine bakıyorum. 2015 yılından beri evrensel, bilimsel ve objektif bilgi üretme sistemlerini bazen taklit ederek, bazen ortaya koydukları verileri karşılaştırmayı mümkün kılacak şekilde derleyerek, bazen de absürd alternatiflerini kurgulayarak istikrarlı bir eleştirel araştırma alanı açıyor. Kurallarla, standartlarla, dünyayı algılama ve anlamlandırmaya yarayan baskın sistemlerle çalışarak açtığı bu performatif alanda; bilgi ile gücün kesiştiği en keskin kenarları bulmayı deniyorum.

Ezgi Tok, Bir Ağaç Yaprağının Kararsız Hareketi, Video yerleştirme, 2019

Çizgi. Kayıt altına almak için. Neyi? Bu çizgiye bağlamını bilmeden baktığımda, gittikçe asabileşen ve sivri diline hâkim olamadığı için çevresindekilerine batıp çıkan birini çağrıştırıyor bana. İşin başlığı, çizginin bir yaprağın hareketlerine ait olduğunu söylüyor. Ve ayrıca, yaprağın bir ağaçta ve hareketinin de kararsız olduğunu belirtiyor. Çizgiyle soyutlanarak haritalandırılan hareketin video kaydında ise, gözlemlenen harekete sebep olan rüzgârı, yaprak ve rüzgâr arasındaki etkileşimi hissedebiliyorum. Gayet sıradan, kayda değer hiçbir şeyin olmadığı bir durumun dil, hareketli görüntü ve çizgiyle temsillerindeki farklılıklara dikkat kesilirken buluyorum kendimi. Ezgi Tok’un bu durumu “kayda değer” bulmasıyla, içerdiği değer yargıları ve güç dinamiklerini görmeye başlıyorum. Binaların arasındaki yapraklar ve bir binanın içinden onları gözetleyen kamera aynı hizada olsalar da “kayıt altına” alma ifadesinin içerdiği güç/tahakküm ilişkisini fark ediyorum Bir Ağaç Yaprağının Kararsız Hareketi (2019) eşliğinde.

Ezgi Tok, Bir Ağaç Yaprağının Kararsız Hareketi, 2019

Tok’un benzer yöntemlerle ürettiği bir başka temsile bakıyorum, İki Yol Arasında/Ölçek Olarak Yürüme (2016). Bu sefer, bir bitki yerine bir hayvanın hareketi söz konusu. Karıncanın tanımlanmış bir alandaki hareketinin video kaydına, bu hareketin ölçüm aletlerindeki birimleri andıran siyah dikey çizgilerden oluşan soyutlaması eşlik ediyor. İşin başlığı, yürümenin ölçeğinden bahsediyor. Hareketin kaydedilmesi kadar ölçülmesiyle de ilgileniyor Tok. Adımları atan bir karınca olunca, yürümenin ölçeği hangi standartlara göre oluşturuluyor? Neyi, niye, hangi parametrelerle değerlendiriyor ve belgeliyoruz? Düşünebildiğim tüm cevaplar bilgi üretimi ve güç arasındaki ilişkiye bağlanıyor. Doğayı insandan ayırıp, insanı merkeze koyarak üretilen bilginin, insanın bu sayede kurduğu tahakkümün şiddeti belirginleşiyor baktığım temsilde. Fark ediyorum ki, yaprağı izlerken hissetmediğim bir utanç duyuyorum karıncayı izlerken.

Ezgi Tok, İki Yol Arasında/Ölçek Olarak Yürüme, 2016

Bahsettiğim iki işi önceleyen İki Gün (2016) ise, dışsal koşullar tarafından hareket ve davranışları belirlenip kayıt altına alınan sanatçının kendisi oluyor. Tok, bir gün boyunca evdeki tüm hareketlerini ve gerçekleştikleri zaman aralıklarını not ediyor. Ertesi gün, aldığı notları takip ederek önceki günü tekrar ediyor. İki gün boyunca yaptığı kayıtlardan oluşan çift kanallı video ile performans sırasında aldığı notları bir arada sergiliyor. Video performans, sergi alanlarının açık olduğu saatler arasında gerçekleştirildiği için, izleyici sergi mekânına hangi saatte giderse, sanatçının da kayıt günlerinde aynı zaman aralığında yaptıklarını izliyor. Kendisine koyduğu kuralları takip eden sanatçının iradesi ve eylemliliği (agency) üzerine düşünüyorum. En erken işlerinden biriyle Ezgi Tok, standartlarla girişeceği uzun soluklu ve istikrarlı müzakerenin yolunu önce kendi bedeninde deneyimleyerek açıyor. Bir gün boyunca iradesini bir önceki güne teslim etme kararıyla pratiğinin temellerini atıyor. Tekrar eden gündelik eylemleri izlerken hem kontrol ve rutinin boğuculuğunu hem de alışkanlıklarla gelen huzuru hissediyorum. Tok’un toprağını değiştirdiği ve suladığı bitkilere dokunan özenli ellerini, aktörü oldukları diğer işlerden tanıyorum.

Ezgi Tok, İki Gün, Video performans, 2016

Ezgi Tok zamanın algılanışı, ölçümü ve organize edilişine yönelik araştırmalara sık sık geri dönüyor. Yerdeğiştiren Olaylar ve Muhtemel Çıkmazlar (2020) başlıklı sanatçı kitabında, zamanı organize etmek için yapılandırılan sistemlerde oluşan boşluklara, hatalara, kayıplara, fazlalıklara ve tutarsızlıklara bakıyor. Zamanı standartlaştırmaya yönelik kayda geçirilmiş bilgileri üç başlık altında derliyor: Gregoryen Takvime Geçişte Kaybolan Günler, 500 yıla yayılan Gregoryen takvime geçiş süresince, küresel senkronizasyon amacıyla çeşitli coğrafyalar ve farklı zamanlarda verilen kararlarla takvimden çıkarılan gün sayılarını listeliyor. Yıllara Göre Gregoryen Takvimin Güneşin Hareketinden Sapmaları başlıklı II. bölümde, güneşin hareketiyle oluşan zaman döngüsüyle insan yapımı takvim arasında oluşan ve dünyanın dönüş hızının giderek yavaşlamasından kaynaklanan mevsimsel kaymalar bir grafikle temsil ediliyor. Var Olmayan Tarihler başlıklı III. bölüm ise, Şubat ayının olmayan günlerine atfedilen kayıtların görsellerinden oluşuyor. Kitabın degrade renk geçişli sayfalarını çevirdikçe, zamanı birimlere bölerek standartlaştırma çabalarının beyhudeliği ve absürtlüğü iyice görünür oluyor.

Ezgi Tok, Artakalan, Mekâna özgü yerleştirme, 2018

Ezgi Tok, insanın algısını ve deneyimini yapılandıran akslar olan zaman ve mekânla nasıl ilişkilendiğimizi sorguluyor. Tok’un, davet edildiği bir mekâna vereceği tepkiyi kavramsallaştırırken, mekânın içine girmeden önce bir kuş gibi üzerinde uçtuğunu hayal ediyorum. Bahçe (2021) ve Artakalan (2018) başlıklı mekâna özgü yerleştirmelerinde, izleyicinin yatay düzlemde ilişkilendiği yapıtları şekillendiren kuralları dikey bir perspektifle, mekânlara yukarıdan bakarak belirliyor. Bahçe’de, zemini oluşturan karelerle ilişki içinde yerleşen daire ve yaya yukarıdan bakıldığında sadece yüzeyde işaretler gibi görünüyorlar. Aynı biçimlerle yatay düzlemde ilişkilendiğimizde, davetkâr bir masa ve oturma alanına dönüşerek mekânı işlevlendiriyorlar.

Ezgi Tok, Artakalan, Mekâna özgü yerleştirme, 2018

Yapacağı müdahaleyi yine mekâna tepeden bakarak şekillendirdiği Artakalan’da (2018) ise zemin ile bir A4 kâğıdı ilişkilendiriyor. Kare mekânın zeminindeki siyah çizgilerin her biri, mekânı bir A4 kağıt ile ölçmeyi amaçlayan performatif süreçten kalan izler. Yerleştirme, mekânın zemininde yer alan çizgiler, bu çizgilere kaynaklık eden ölçülerdeki kâğıt parçaları ve ölçme işlemine (performansına) dair fikir veren bir videodan oluşuyor. Videoda, beyaz bir zemin üzerinde, kıvrılmış bir A4 kâğıdın kat yerlerini belirginleştirip yırtan elleri, işlem tekrarlandıkça küçülen bir A4 kâğıdı izliyoruz. Videoda izlediğimiz ve mekânda izleriyle karşılaştığımız işlemin kurallarını sanatçı şöyle tanımlıyor; “Odanın girişinden başlayarak, sergi alanının zemininde bir A4 kağıdının çevresi tekrar tekrar işaretlenir ve zemin boyunca hareket ettirilir. Duvara (odanın sınırına) ulaşıldığında, A4’ün sığmayan kısmı yırtılır ve duvara asılır. A4’ün kalan kısmı daha sonra ikinci bir sıra oluşturmak için zemin boyunca hareket ettirilir. Bu eylemler dizisi, her ilerleyen sıra için küçülen A4 kâğıdı ile tüm zemin yüzeyi geçilene kadar tekrarlanır.” Tok, dünyada en yaygın kullanılan standart ölçülerden biri olan A4 boyutundan yola çıkarak, mekânı ölçmek için kendi ölçüm sistemini oluşturuyor. Büyük bir titizlikle uygulayarak doğruluğunu ve otoritesini hissettirdiği bu absürd sistemle sanatçı, 16 m2 olan sergi mekânı ve A4 boyutunda bir kâğıdı birbirlerinin ölçüsü haline getiriyor.

Ölçme eyleminin en şiirsel halini aldığı iş ise Dalgalar (2017). Kuşbakışı gördüğümüz sahilde birisi (bir kadın, sanatçı), dalgaların kıyıda ulaştığı en uzak noktaya tahta bir çubuk batırıyor. Video boyunca bu işaretler çoğalarak sahilde dikey bir çizgi oluştururken, kumda tutunamayan tahtalardan bazıları devrilmeye başlıyor. Bilimsel gözlem perspektifinden bakıldığında standarttan sapma olarak yorumlanabilecek düzensizlikler, dalgaları yorumlamayı bilen topluluklar tarafından hayatta kalmak için kullanılabilecek bilgiyi içeriyor. Tok’un dalgalarla ilişkisinde kendisine koyduğu kural ise, ölçme ve kaydetme çabasının beyhudeliğini görünür kılıyor. Bu beyhude çaba sayesinde, insanın doğayı nesneleştirerek, ölçerek, inceleyerek, kısacası ona dair bilgi üreterek kurduğu tahakkümün şiddetini bir kez daha hatırlıyorum. Video görüntüsündeki hareketlerin tekrarı, kaçınılmaz olarak hatırlamayı çağırıyor. Durmaksızın sahile vuran dalgaların kaydını tutmaya çalışan insanın ve kameranın kadrajına giren sahil şeridinin etrafında, bu kuşbakışı görüntüyü çevreleyen gerçekliği, 2017 yılında hayata damgasını vuran olayları düşünüyorum. Ezgi’nin yaptığı gibi dönüp bu olayların kayıtlarına ulaşmaya çalışsam, kayıtları şekillendiren ideolojilere bağlı oluşan tutarsızlıklarla, boşluklarla, çarpıtmalarla ve kayıplarla karşılaşacağım.

Ezgi Tok, objektif olduğu varsayılan bilimsel bilginin, evrensel kurallara ulaşarak öngörülebilirliği arttırma iddiasının ısrarla ve istikrarla üzerine giderek kökünü kazıyor. Öngörülen, kayda geçirilen ve gerçekleşen durumlar arasındaki ilişkileri gözlemleyerek, absürd şekillerde yeniden kurgulayarak bilgi üretiminin güç ile ilişkisi üzerine düşünmeyi mümkün kılan performatif ve poetik bir alan oluşturuyor. Pratiği içinden genişletmeye devam ettiği bu alanda hem bilgi üretimine içkin şiddeti hem de farklı bilme şekillerini deneyimlememizi sağlıyor.

İlginizi Çekebilir

Kütüphane

21 Aralık 2024 tarihine kadar Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda görülebilecek olan “İçinde Bir Bağ” sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Kütüphane

Sibel Kırık'ın "Akt-Metabol" isimli kişisel sergisi için Emre Zeytinoğlu'nun kaleme aldığı metin Argonotlar Kütüphanesinde.

Kütüphane

Mehmet Çeper'in "Derhal" isimli kişisel sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Duyurular

Kreşendo'nun düzenlediği "Bu Festival Bizim," 1-8 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen birbirinden renkli konser, atölye ve konuşmalarla şehrin nabzını mutluluğun ritmiyle attırdı.

© 2020

Exit mobile version