Söyleşi

Gaziantep’te depremin yaralarını sanatla sarmak

6 Şubat depremlerinin merkez illerinden Gaziantep’te faaliyetlerini sürdüren Nar Sanat’tan Merve Karataş’la konuştuk.

Nar Sanat etkinliklerinden ...

Gaziantep’in kültür ve sanat sahnesinde önemli bir role sahip olan Nar Bilim Kültür ve Sanat Derneği’nin kuruluş hikâyesi, toplumsal bir vizyonun ürünü olarak 2010 yılında başlıyor. Etnik, dini ve kültürel farklılıkları bir arada yaşatabilme gayesiyle yola çıkan dernek; edebiyattan sinemaya, fotoğraftan resme, tiyatrodan müziğe kadar birçok alanda etkinliklere imza atıyor. Film festivalleri, konserler, sergiler, söyleşiler gibi faaliyetlerle şehrin sanatsal ve kültürel dokusunu besliyor.

6 Şubat’taki depremlerin yıkıcı etkilerini doğrudan deneyimleyen dernek, depremin ilk gününden itibaren toplumun yaşadığı travmanın izlerini hafifletmek için var gücüyle çalışıyor. Dört bir koldan başlattıkları çalışmalarla ve etkinliklerle çocuklara, kadınlara, gençlere el uzatarak Gaziantep halkının ruhsal ve sosyal açıdan yaşanılan felaketin etkilerinden sıyrılmasına büyük katkı sağlıyorlar.

Nar Bilim Kültür ve Sanat Derneği’nden Merve Karataş’la gerçekleştirdiğimiz söyleşide, derneğin ilham veren kuruluş hikâyesini dinledik, depremin etkilerini konuştuk ve Nar Sanat’ın gelecek planlarına dair değerli bilgiler edindik.

İlk olarak sizi tanımak isteriz. Nar Sanat Merkezi’nin kuruluş hikâyesini dinleyebilir miyiz? Kurum hangi amaçlarla, ne gibi faaliyetler gösteriyor?

Nar Bilim Kültür ve Sanat Derneği; bilimin, kültürün ve sanatın, insanlığın daha mutlu ve daha iyi bir yaşam kurma çabasının önündeki setlere karşı; içinde taşıdığı tüm yıkıcılığından, insanlığın ve tarihin tüm olumlu birikim ve deneyimlerinden aldığı güçle yeni ve daha güzel bir yaşamı kurmak için sahip olduğu tüm yapıcılığından olabildiğince yararlanma ihtiyacının bir ürünü olarak 2010 yılında kuruldu.

Yaşadığımız kent, geçmişten gelen oldukça köklü bir tarihe ve kültürel birikime sahip olmasına rağmen bu kültürel ve tarihsel birikimi kent insanına mâl etme anlamında çok ciddi bir yetersizlik yaşamakta. Geçmişten günümüze Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi gibi farklı halkların ve dinlerin bir arada yaşadığı Gaziantep’te, Suriye’de yaşanan savaştan sonra Arap mülteci sayısında da ciddi bir artış gerçekleşti. Bu yoğun göç neticesinde zaman zaman Suriyeli mültecilerle kent halkından kimi kesimler karşı karşıya gelmiş ve istenmeyen olaylar yaşanmıştır. Bunlar karşılıklı önyargıların beslediği, empati yoksunluğu sonucu ortaya çıkan rahatsız edici durumlar. Bizler burada yaşayan insanların kendileri ile aynı etnisite, cinsiyet, cinsel yönelim ve dini paylaşmayan diğer insanlarla, canlılarla, doğayla da barış içinde yaşayabilmenin yollarını aramasını önemsiyoruz. Toplumsal barışa zarar veren bütün bu önyargıların bilim, kültür ve sanatla yıkılabileceğini düşünüyoruz. Bu dalların hayatı algılama ve anlamada derin toplumsal zıtlıkların, savaşların, adaletsizliklerin aşılabilmesi, insan haklarının geliştirilebilmesi için toplum bilincinin gelişmesinde oynadığı ilerici rolü önemsiyoruz.

Merve Karataş

Biz, yaşadığımız coğrafyanın, yerel, kültürel ve tarihsel birikimine sahip çıkmakla birlikte, aynı zamanda tüm Türkiye ve dünyada insanlığın biriktirdiği ilerici değerlerin kültür, sanat ve bilim alanında ortaya çıkmış tüm olumlu birikimin de bu kentin yaşamıyla buluşturulması gerektiği kanısındayız. Bu doğrultuda edebiyattan sinemaya, fotoğraftan resme, tiyatrodan müziğe kadar sanatın her alanında ortaya çıkmış zenginliği olabildiğince kent halkıyla buluşturmak ve bu birikimi ileriye taşıyacak yeni üretimlerin ortaya çıkmasını sağlayacak çalışmalar yapmayı sürdürüyoruz.

Kurulduğumuz günden bu yana film festivalleri, çok sayıda özel gösterimler, konserler, sergiler, söyleşiler düzenledik. Ayrıca eğitim ve üretim amacıyla da kitap okuma-tartışma, dil geliştirme, belgesel ve kısa film çekme, senaryo yazma, ritim, fotoğrafçılık, sinema, tiyatro, satranç, enstrüman atölyeleri gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye de devam ediyoruz. Faaliyetlerimizin diğer bir önemli alanı olan müzikte, aynı zamanda çok dilli eserlerin söylendiği farklı kimliklerden oluşan Hayalband müzik grubunu kurarak çeşitli çalışmalar sürdürüyoruz.

Öncelikle Gaziantep’te faaliyetlerini sürdüren bir sanat topluluğu olarak sizler de depremzedesiniz aslında. Bu süreç sizin açınızdan nasıl gelişti? Direkt olarak etkilendiğiniz noktalar nelerdir?

Depremin bizim üzerimizde yarattığı etkileri uzun bir süre fark etmedik desek sanıyoruz ki yanlış olmaz. Üye ve gönüllülerimizden evlerini kaybedenler, çevresinden hayatını kaybedenler oldu ancak bizler dayanışmayla, birbirimizin de yaralarını sararak ayakta durabildik.

Faaliyetlerimizin de içeriğinde ve hedeflediği kitlede bir kısım değişiklikler oldu. Örneğin olağanüstü bir durum olması sebebiyle yürüttüğümüz dayanışma ve destek çalışmaları bir yana daha önce çocuklarla çalışma yürütmemiş, derneğimiz bu süreçte ilk defa bu deneyimlemiş oldu. İlk defa yapıyor olmanın hassasiyetiyle bu alanda çalışma yürütmüş ya da uzmanlaşmış kişiler ve kurumlarla beraber hareket ettik. Buradan aldığımız birikimle çocuklarla müzik alanında çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Elbette genç ve yetişkinler için sürdürdüğümüz faaliyetler de devam ediyor. Yine bu süreçte ihtiyaçtan doğan ortak çalışmalar yürütmenin getirdiği olanaklar da ortaya çıktı. Kültür-sanat alanında faaliyet gösteren kişi, kolektif ve kurumlarla olan iletişimimiz ve kurduğumuz ağlar da gelişti.

O zaman depremin etkisinden devam edelim. Nar Sanat olarak deprem sonrasında ne gibi çalışmalar yaptınız?

On üç yıldır Gaziantep’te faaliyet yürüten Nar Sanat Derneği olarak, 6 Şubat’ta yaşanan depremin ilk anından itibaren depremzedelerin var olan sorunlarının çözümü için olağanca çaba gösterdik. Dernek binamızı henüz ilk saatlerde deprem için koordinasyon merkezi haline getirerek yönetici, üye ve gönüllülerimizle birlikte, başta yaşadığımız kent olmak üzere onlarca farklı mahallede ve çevre illerden her gün binlerce insana ulaştığımız bir yardım ve dayanışma çalışması yürüttük. Depremzedelerin ihtiyaç duyduğu gıda, ısınma, barınma, hijyen vb. tüm malzemeleri bu dayanışma sayesinde karşıladık. Bu gibi çalışmaları spesifik olarak deprem sonrası ırkçı, provokatif saldırıların hedefi haline getirilen Suriyeli mültecilere ve çeşitli ayrımcılıklar yaşayan gruplara/kesimlere ulaşmak için özel planladık. Derneğimizin bulunduğu ve çoğunlukla Suriyeli mültecilerin yaşadığı mahalle başta olmak üzere yoksul semtlerde, yerli ve göçmenlerle dayanışmak için yürüttüğümüz çalışmada bizzat Suriyeli göçmen arkadaşlarımız da görev aldı.

Bu süreçte, başta çocuklar olmak üzere depremin insanlar üzerinde yarattığı travmanın onarılması, kültür ve sanat etkinlikleri ile deprem ve sonuçlarıyla mücadele konusunda eğitim ve farkındalık yaratacak çalışmalar da bir o kadar önemliydi. Bu sebeple 25 Şubat’ta gönüllülerimizle birlikte derneğimizin avlusuna çocuklar için Gökyüzü Çocuk Çadırı’nı kurduk. Çocuk çadırı etkinliklerimizi çocuklara hem güvenli oyun alanı sunmak hem de çeşitli drama çalışmaları ve kültürel-sanatsal faaliyetlerle yaşananların yarattığı olumsuz psikolojik etkileri kırmak hedefindeydik. Bu kapsamda çocuklarla müzik, sinema, tiyatro, oyun, el beceri atölyeleri, okuma ve hikâye anlatısı, spor vb. faaliyetleri yürüttük. Sürdürdüğümüz çalışmalar depremin yarattığı olumsuz psikolojik etkileri onarmanın yanı sıra çocuklarda sosyal ve bilişsel gelişime de katkıda bulundu. Yine depremde en çok etkilenen kesimlerden biri olan kadınlarla bir araya gelerek derneğimizde ve mahallelerde onlarla birlikte drama çalışmaları, söyleşiler gerçekleştirdik.

Yaptığımız çalışmalarda elbette ortaklaştığımız pek çok kişi, kolektif ve kurum da oldu. Bunun da katkısıyla karşılaştığımız sorunlara daha hızlı ve nitelikli reaksiyon verebildik.

Şu anda, üzerinden 10 ay geçmişken bölgede durum nasıl? Depremin ardından kültür sanat etkinlikleri nasıl sürdürülebildi? Bu noktada Nar Sanat nasıl bir rol oynadı? Depremin etkilediği bölgelerde kültür ve sanatın rolü üzerine görüşleriniz nelerdir?

Gaziantep merkezde depremin etkileri sönümlenmekle beraber, Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde etkileri yoğun bir biçimde devam etmekte. Özellikle kış mevsimi de depremzedelerin yaşamını olumsuz yönde etkileyecek. Depremden sonra yapılan kültür-sanat etkinliklerinin psikososyal etkisi daha fazla önemsendi ve içerikleri buna göre oluşturuldu. Bu çalışmaların hedef kitlesi çocuklar üzerinden şekillenmeye başladı. Bunun sebebi de depremde kuşkusuz en çok onların etkilenmesiydi. Nar Sanat, bu süreçte yürüttüğü çalışmalarının yanı sıra depremde daha çok hasar alan bölgelere kültür-sanatın ulaşabilmesinin de koordinasyonunu sağladı. Farklı şehir ve ülkelerden gelen kişi, kolektif ve kurumları çeşitli bölgelere yönlendirdi.

Yaşadığımız felaket ve onun getirdiği sorunlar karşısında elbette kültür-sanat bir sihirli değnek olamaz. Ancak felaketin yarattığı psikolojik etkileri aşabilmek, bir aradalığı büyütmek, dayanışmayı sağlamak ve farkındalığı arttırmak gibi noktalarda önemli bir araç halini alır.

Gelecekte Nar Sanat Merkezi’nde gerçekleştirmeyi arzuladığınız projeler var mı? Varsa neler?

Derneğimiz başta müzik ve sinema alanı olmak üzere kentte önemli işlere imza attı ve atmaya da devam ediyor. Var olan atölyelerimizin kapasitesini geliştirmek adına kimi adımlar atmaya devam ediyoruz.

Ayrıca deprem sürecinde bağ kurduğumuz farklı etnisitelerden olan çocuklarla çok dilli çocuk korosu çalışmalarımıza başladık. Bu projeyle müziğe ilgisi ve yeteneği olan çocuklara alan açma amacı güdüyoruz ve becerilerini geliştirme noktasında faydalı olmasının yanı sıra, bu çalışmanın toplumdaki önyargıları kırabilecek önemli bir adım olduğunu ve çocuklara sirayet etmesinin önyargıların engellenmesi adına önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Yine derneğimizin müzik grubu ve bir kardeşlik projesi olarak ortaya çıkan Hayalband’e de genç nesiller yetiştirmenin bir aracı olarak görüyoruz.

Yine bağımsız sanatçılara dönük kimi faaliyetler planlıyoruz. Toplumsal, ekonomik, deprem vb. sebeplerle üretim yapamayan bağımsız genç sanatçılara ekipman ve stüdyo desteği sağlamayı düşünüyoruz. Bu sayede hem genç sanatçıların üretim yapmasını kolaylaştırmak ve onlara alan sağlamak hem de genç sanatçıların dernekle olan bağını güçlendirmek ve dinamik bir ilişki ortaya koymak hedefindeyiz.

Yine cinsiyet eşitliği/eşitsizliği, kadın sorunu meselelerine dikkat çekmek için HABBE Kısa Film Günleri etkinliklerimize başladık. Projeyi Dersim’de faaliyet yürüten Yenigün Kadın Dayanışma Derneği ile ortak yürütüyoruz. Projeye bir yandan kısa film alanında üretim yapan kadın yönetmenleri izleyiciyle buluşturmak, onların çekim sürecinde hem kadın hem de sinema emekçisi olmaları sebebiyle yaşadıkları süreçleri görünür kılmak; bir yandan da kadınların kültür-sanata erişimini arttırmak ve onların toplumda yaşadığı sorunları teşhir etmek, farkındalığı artırmak amacıyla başladık.

Sizin eklemek istediğiniz neler?

Türkiye ve dünyada insanlığın biriktirdiği ilerici değerleri, kültür, sanat ve bilim alanında ortaya çıkmış tüm olumlu birikimi de bu kentin yaşamıyla buluşturmaya devam edeceğiz. Bu doğrultuda birikimleri ileri taşıyacak yeni üretimler için de çalışmalarımız sürmeye devam edecek.


Bu yazı bir Avrupa Birliği projesi olan CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı’nın desteklediği “Sanat Haberciliğini ve Eleştirisini Yerelden Geliştirmek” projesi kapsamında Argonotlar tarafından komisyon edilmiştir. 

İlginizi Çekebilir

Kütüphane

21 Aralık 2024 tarihine kadar Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda görülebilecek olan “İçinde Bir Bağ” sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Kütüphane

Sibel Kırık'ın "Akt-Metabol" isimli kişisel sergisi için Emre Zeytinoğlu'nun kaleme aldığı metin Argonotlar Kütüphanesinde.

Eleştiri

Galerist’te yer alan “Distilled From Scattered Blue” sergisi vesilesiyle mavinin yolculuğu, potansiyeli ve çağrışımları üzerine…

Kütüphane

Mehmet Çeper'in "Derhal" isimli kişisel sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.

© 2020

Exit mobile version