Kariyerinin başında olan sanatçılara alan açmak amacıyla 2013 yılında yola çıkan Mamut Art Project’in 2021 edisyonu 19-31 Ekim tarihleri arasında Yapı Kredi bomontiada’da gerçekleşiyor. Kırk üç sanatçıyı bir araya getiren sergiden öne çıkan 10 sanatçıyı daha detaylı tanımak istedik. Sanatçılara daha önceki sanatsal çalışmalarını, Mamut’a katılma sebeplerini, hangi konulara ve kavramlara odaklandıklarını ve Mamut’ta yer alan işlerinin arka planını sorduk.
Mamut Art Project kapsamında ayrıca Dreamscapes adıyla 43 sanatçının katıldığı özel bir seçki de yer alıyor. İllüstrasyon sanatçılarının, müzikle olan kişisel bağlarından yola çıkan hayali konser afişi projesi ‘Dream Gigs Illustrated’’i yürüten HOOD Base ekibinin hazırladığı Dreamscapes özellikle müzik meraklılarının gözünden kaçmamalı.
Şimdi Mamut Art Project 2021’e katılan 10 sanatçıya mikrofon uzatıyoruz.
Enes Alba
İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Çağdaş sanatla uğraşıyorum. Bilgi Üniversitesi, Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünden yeni mezun oldum. Şimdiye kadar yurt içinde ve dışında karma sergilerde yer aldım. MAP bence genç sanatçılar için prestijli ve içinde bulunması son derece keyifli bir proje.
Kavramsal olarak nitelendirebileceğim sanat pratiğimde cinsellik, aşk, kuir kültür, biyopolitika, HIV gibi çeşitli konularla ilgili, çeşitli medyumları kullanarak üretim yapıyorum. Bu medyumların içinde video art, fotoğraf, yerleştirme, baskı, eskiz var. Multidisipliner çalışmayı seviyorum.
Burada sergilediğim işler ise dokuz fotoğraftan ve bir tane yerleştirmeden oluşuyor. Bu yerleştirme bu seriye bir kapanış olarak kullandığım, üç boyutlu bir iş. Fotoğraf serisi ismini Hieronymus Bosch’un triptiğinden alıyor. Gerçek resmin kapaklarını kapattığınızda gördüğünüz soğuk küreye bir referans olarak renkli voleybol toplarını seriye ekledim ve aynı zamanda bu Manşet isimli enstalasyon, hızlıca kullanıp atılan beach volley toplarıyla çabuk yaşanan bir yaz aşkını sembolize ediyor.
Sayna Soleimanpour
Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde aldığım Resim eğitimi ardından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf bölümünde eğitimime devam etmekteyim. Sanatçı bir ailede doğmuş olmam sebebiyle çocuk yaşlarımdan itibaren hem resim hem fotoğraf alanında üretimlerimi sürdürmekteyim. Mamut Art Project’e katılma sebebim genç ve bağımsız sanatçılar için sergileme ve sunum bağlamında önemli deneyimler kazandıran, çalışmalarını sanatseverlerle buluşturan bir oluşum olması.
Çocukluğumdan beri süregelen ve artık bir dışavurum biçimi halini almış otoportrelerim esasen çalışmalarımın büyük çoğunluğunu oluşturmakta. Benmerkezci bir görünüşle tezahür eden ancak performatif bir dille varlık sistemini ve içine düştüğüm boyutu sorguladığım, yeniden anlamlandırdığım bir arayış hali söz konusu. Mamut Art Project 2021’de yer alan işlerim pandemi döneminde mega kentlerin ilk kez doğayı insansız bir biçimde deneyimleme fırsatı yakalaması ile ortaya çıktı. Bu sıra dışı koşullar sayesinde sokağa çıkma yasağında İstanbul’un en kalabalık noktalarında kent ve sokak olgusunu sil baştan deneyimlediğim bir otoportre serisi yaratma fikri yeni bir proje oluşturmam için yol açtı.
Ferhat Tunç
1993 İstanbul doğumluyum. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım bölümünden 2018 yılında mezun oldum. Aynı üniversitenin Resim bölümünde yüksek lisans eğitimime devam etmekteyim. Pendik’te Aydos ormanına yakın bir yerde 40 m2 alana sahip bir atölyem var. Çalışmalarımı bu atölyemde sürdürmekteyim. Çeşitli ülkelerde karma sergilerde yer aldım. Mamut Art Project gibi oluşumların sanatçıların görünürlüğünü sağlaması bakımından avantaj oluşturduklarını düşünüyorum. Bu görünürlük aynı zamanda sanat alanına ilgi duyan kişilerin bir araya gelerek bir etkileşim kurmasına olanak sağlıyor. Mamut’la çalışmak benim için keyifli bir süreç oldu. Tüm Mamut Art Project ekibine teşekkür ederim.
Üretimlerimi gündelik yaşamımdan ve gözlemlerimden yola çıkarak düşüncenin merkezde olduğu üretimler olarak tanımlayabilirim. İlgilendiğim konular içerisinde; fenomen, yapı-yapıbozum gibi kavramlar yer almakta. Günlük yaşantı içerisinde ilişki kurduğum varlık, anlam ve bilgi gibi kavramları irdeliyorum. Mamut Art Project 2021’de 2 farklı işim bulunmakta. Bu işlerin medyumu aynı fakat sunmuş olduğu bağlamlar birbirinden farklı. Oluş ve Bozuluş serisi varlığın mevcudiyetine dair temsili yok ederken aynı zamanda ona dair bir iz bırakır. Bu iz bırakma hali soyut bir biçim oluştururken varlığın mevcudiyeti arasındaki ilişkinin sürmesine de izin verir. Her ne kadar yanmış maddelerin sözel tanımlarını dile getirsek de yanan maddelerin ne olduğuna dair net bir tanımlama yapamayız.
Harflerden Hecelere, Hecelerden Kelimelere, Kelimelerden Cümlelere, Cümlelerden Anlamlara isimli çalışmam ise 12 ciltlik ansiklopedinin küllerinden oluşmakta. Ansiklopedilerin yapısalcı unsurlarının küle dönüşmesi ile birlikte sayfa düzenleri yalnızca birer iz haline gelir. Bazı harf ve kelimeleri kül kalıntıların arasından görebilsek de anlamlı bir bütün elde edemeyiz. Bu durumda metinlerin oluşturduğu tüm dolaylı temsillerin düşüncede oluşacak mevcudiyetleri de kaldırılmış olur.
Özkan Işık
1991 Erzurum doğumluyum. Erzurum Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim bölümünde eğitim aldıktan sonra Ankara Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde yine aynı bölümde lisans ve lisansüstü eğitimimi tamamladım. Düzce Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsünde Sanatta Yeterlik Eğitimime Resim Bölümünde halen devam ediyorum. Mamut Art Project sürecine kadar bir çok karma etkinlikte yer aldım. Üretimlerimin izlenebilmesi, görülmesi çok daha önemli. Bu anlamda ulusal ve uluslararası sanat profesyonellerinin katılımına açık olan Mamut Art Project’ in çalışmalarıma görünürlük alanı yaratması, benim için büyük bir fırsattı. Mamut Art, çalışmalar üzerine birlikte düşünebileceğimiz, konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz tüm sanat profesyonellerine açık uluslararası bir platform. Dolayısıyla sonraki üretim sürecime sağlayacağı katkıları çok önemli buluyorum.
Toplumların devamlılığı için esas olan tahakkümün dayattığı hayal, arzu ve beklenti üçgenini yeniden/tersten okumaya çalışıyorum. Bu üçgene sıkışmış, en yakınımdan göremediğim en uzağıma kadar binlerce hikaye var. Gördüğüm, tecrübe ettiğim, izlediğim ne var ise hepsi iç içe geçiyor. Temelde seyirlik çeyiz nesnesi olarak izlediğimiz temsillerdeki halılar tamda bu iç içeliği ifade etmektedir.
İçimizden İkimiz dizisinde ipliğin şekillendirilmiş halini yani halıları görüyoruz. Halı, tekstil ile insanın ilk temasından beri en temel en gizil anlatıların yer aldığı bir eşya olarak karşımıza çıkıyor. Halılar insanların aşklarının, kimseyle paylaşmadığı sırlarının yükünü taşıyan açık bir sandık gibi. Bu sandık, efsaneler, mitler ile aktarıcısı kumaşlar, iplikler ve çoğu zaman zanaat pratiklerinin ön plana çıktığı süslemeler ile dolu.
Erdal Bilici
2013 yılından beridir Kopenhag’da yaşıyorum. Hali hazırda Royal Academy of Fine Arts’ın Heykel bölümünde yüksek lisansıma devam ediyorum. İskandinavya başta olmak üzere çeşitli Avrupa şehirlerinde işlerim yer aldı. En son Eylül ayında Kopenhag’da dört farklı mekanda düzenlenen bir grup sergisinde Devotion isimli bir multimedya yerleştirmem yer aldı. Bu yıl Mamut’a Picnic at Flatlands isimli iki kanallı bir video yerleştirmeyle katılıyorum. Mamut’ta yer almak da, bir süre önce yaşadığım şehirde işlerimi göstermek için güzel bir başlangıç oldu diyebilirim.
Analog veya dijital olarak kaydedilmiş, ya da 3d olarak üretilmiş imajların, “exhaustion of form” (biçimin tüketilmesi) olarak da nitelendirilebilecek, tarihsel, sosyo-kültürel yahut kişisel bir bağlam çerçevesinde tekrar tekrar yeniden yorumlanması, bu ortamlar arası aktarımlarda da ne tür yeni ve spekülatif yorumların ve anlamlarının ortaya çıkacağı üzerinden işlerimi kurgulamaya çalışıyorum. Picnic at Flatlands’te iki kanallı bir video yerleştirme şeklinde, kendi çektiğim ve edindiğim görüntüler ve 3d render’lardan oluşan sekanslarla, Danimarka’da bir dönem aktif olarak NATO’ya bağlı olan ve sonrasında atıllaşan ve ardından eko-köyler yaşam komplekslerine dönüştürülen Værløse hava-üssü mikrokozmozundan yola çıkarak doğanın tanımı ve temsiline post-sinematik bir yorum getirme gayesindeyim.
Kıvılcım Güngörün
1992, Manisa doğumluyum. 2010’da 9 Eylül Güzel Sanatlar’da Fotoğraf okumak için İzmir’e taşındım. 2017 senesinden beri de İstanbul’da yaşayıp üretimlerimi bu üç şehirde sürdürmekteyim. Fotoğraf üretimimin yöntemim başladığımdan beri aynı şekilde sürüyor: çevremde tanık olduğum şeyler/anlar üzerinden yeni üreyen anlamlarla dizgeler oluşturarak fotoğraf biriktirmek. Buna ek diğer disiplinlerden üretimlerin fotoğraf çevresinde oluşup birbirlerine bağlanarak ilerlemeleri. Mamut Art Project’te dönemimizin sanatçıları ile beraber güncel projelerimden birinin sergileniyor olduğu için mutluyum. Kurulum çok keyifli geçti ve diğer sanatçılar ile yakından tanışma fırsatı epey önemli benim için. Sanatçılarla diyalog, yeni proje ihtimalleri ve üretimlerin ulaştığı kitlenin genişliği…
Sokak her zaman ana konularımı doğuran mekan oldu benim için. Mamut Art Project’te bu sene yer alan projem de sokakta tanık olduğum bir şeyin üzerine tekrar tekrar gidişim sayesinde doğan aslında konu olarak da direk ölümü simgeleyen ve bu ölümle de dönüşümü ürettiren bir süreç oluşumu. Şu anda sürdürmekte olduğum birkaç projenin başlangıcı da oldu diyebilirim. Ölümle doğan üretim kanalı.
Pelda Aytaş
Diyarbakır’da doğdum büyüdüm, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Görsel Sanatlar Öğretmenliği bölümünde okudum. Okurken çocuk hikayeleri de resimliyordum. 2014’ten beri görsel sanatlar öğretmenliği yapıyorum. Görev yaptığım yer olan Mardin’de yüksek lisans yaptım. Üretimlerime Mardin ve Diyarbakır’da devam ediyorum. Suluboya, pastel,marker, tel ve nakış teknikleri ile üretiyorum. Kariyerinin başında bir sanatçı olarak, tanımak ve tanınmak için Mamut Art Project’in çok doğru bir güvenli alan olduğunu düşündüğüm için katıldım.
Kadın kimliği, mekan-kimlik, mekan-aidiyet, kaçış çizgileri, silüetler, gündelik yaşam konularında çalışıyorum. Sanat tarihi ve yaşamın kadınlar için hala adil ve eşit olmadığını göstermek üretimlerimin temelini oluşturuyor.
Mardin ve Diyarbakır’da yaşıyorum. Biri ailemle kaldığım ev, diğeri yalnız yaşadığım yer, iki ayrı kimlik, iki ayrı mekan çalışmalarımın içeriğini doğrudan etkiledi. Gidiş-dönüşteki yol boyunca gördüğüm silüetler, kaçış çizgileri de çalışmalarımda yerini aldı. Mamut Art Project’e iki seriyle katıldım.
İsimsiz serisinde iç mekanlar, gündelik yaşamın süreçsel oluşumu var. Pandemide eve kapanmayla beraber, mekan mı kimliği üretiyor, özne mi mekanı oluşturuyor? Gündelik yaşam içerisinde varoluşumuzu ne kadar gerçekleştirebiliyoruz? gibi sorular üzerine düşündüğüm, yoğunlaştığım konular oldu. Diğer isimsiz seride de tasvirlenen mekanlar, hem kimlik mekanın yaratıcısı hem de kimlik mekanının kendisidirler. Mekan burada hem aidiyeti üretmekte, hem de özne konumundadır. Gündelik hayat pratikleri eserde yeni bir karaktere bürünürken zaman zaman ironik bir hal aldı. İsimsiz bir diğer seride masturbasyon yapan kadın tasvirleri bulunuyor floral fonda. Sanat tarihindeki çoğunlukla yer alan kadın imgelerinin aksine bu seride kadını cinsel nesneye dönüştürmeden, arzulayan bir birey olarak tasvir ettim. Kendisini izleyen bir göze karşı ya da o göz için değil, kendisi için zevk almakta olan kadınlar, pasif konumda olmaya direnerek bu sahnelerde bir anlamda sahiplendikleri cinsel arzularıyla tabulara da isyan etmiş oluyor.
Yağmur Uyanık
Lisans eğitimimi İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Mimarlık, yüksek lisans eğitimimi ise San Francisco Art Institute’te Sanat ve Teknoloji alanlarında yaptım. Türkiye’de ve diğer ülkelerde sergilere ve sanatçı rezidanslarına katıldım, San Francisco’da yaşıyor ve çalışıyorum. Mamut Art Project’in Türkiye güncel genç sanat ortamının iyi bir temsili olduğunu düşünüyorum, ben de bu sene bir parçası olduğum için çok mutluyum.
İşlerim genelde güncel kültürlerdeki hibritlik olgusunu, mevcut zaman düzenleme araçlarını ve dünyayı anlamanın farklı yollarını araştırmaya odaklanıyor. Mamut Art Project 2021’de yer alan işlerim de bu temalardan temel alıp farklı şekilde dallanıp budaklanan işler: Öz yaratım: birlikte oluşmanın katmanları, kültürel bilgi yaratımını ve yayılımını coğrafi bağlamlar ve yerinden edilmişlik biçimleri bağlamında inceleyen 3 boyutlu kumtaşı baskı bir heykel. Diğer işim A440 de izleyiciyi emek-malzeme ilişkisini kültürel ve geleneksel standartlar bağlamında ele almaya davet eden kare şekle dövülmüş bir zil.
Studio Pinprick
İki kişilik bir ekibiz. Hayrettin Taşkaya, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık bölümü, İsmail Dönmez Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümü mezunu.
İkimizin de plastik sanatlar alanında sergilenen ilk üretimlerimiz ile bu yıl Mamut Art Project 2021 sergisindeyiz. Hayrettin aynı zamanda müzisyen, kliplerinin sanat kısmında 2018’de birlikte çalışmaya başladık. 2020 yılında Eskişehir’e taşındıktan sonra punch tekniğine yöneldik ve birlikte üretmeye bu anlamda da devam edip Studio Pinprick isminde sanat ve tasarım atölyesini kurduk. Kolektif ikili üreterek yeni çıktığımız bu yolda Mamut Art Project’in ilk adım olarak doğru olacağını düşündük. Başvuru için ürettiğimiz işlerin yerini bulmaları bizi çok mutlu etti.
Çocuk resimlerindeki özgürlük, günlük ve anlık yaşanan olaylar ve konular, dijital dünya içerisindeki görsel bombardıman, yaşamın zıtlıkları, çeşitliliği, her gün yok olan dünya üretimlerimizin ilham kaynakları. Genel anlamda resimlerimizdeki figürler cinsiyetsiz mekanlar bir peyzaja dayalı. Zamansız, bir dünya içinde kendi hikayelerimizi yazıyoruz. Mamut Art Project sergisinde yer alan işlerimiz bu anlamda anlatmak istediğimiz hikayeleri en iyi temsil eden öncüler. Her Şey Büyüdükçe Giderek Kendine Benziyor serisinden bütünlük felsefesi ile düşlediğimiz, herkesi eşit mesafede izleyerek gülümseyen karakterimiz ve Anonim Masallardan Mitolojik Gerçeklere serisinde yeni bir yaratılış destanına ait olan karakter cinsiyetsiz eşit var olarak aynı galakside farklı dünyaları temsil ediyorlar.
Umut Azad Akkel
1991 İzmir doğumluyum. Türkiye ile Berlin arasında yaşıyorum ve üretiyorum. İstanbul Kadir Has Üniversitesi’nde, Endüstri Ürünleri Tasarımı Okudum. 2016’dan beri de Berlin Sanat Üniversitesi’nde (UdK Berlin) serbest sanat okuyorum. Güncel sanat ve tasarım pratiklerinin dışında da kültürel sempozyumların ve festivallerin organizasyonunu/küratörlüğünü yapıyorum (örn: Iran101*, Fava Connection**, The Path*** ). Aynı zamanda I.D.A**** İnsiyatifi’nin (Intersectionality/Diversity/Antidiscrimination) kurucu üyelerinden biriyim. 2020 yılında, uluslararası öğrenciler için olan, DAAD Prize’ı almaya hak kazandım. 2021 yılında da Playground Art Prize almaya hak kazandım ikinci olarak.
Aslında ilk amacım; İstanbullular ile, sanat işim aracılığıyla, etkileşime geçebilmek. Ayrıca da MAP’ın, genç bir pratiğe sahip sanatçılara öncelik vermesi ve (önceki sergilerde) sergilenen işler arasında beni çok heyecanlandıran işler olması, bana katılma motivasyonu verdi.
Şu sıralar, işlerimin odağı; (göçmen ve kuir) kimlik politikaları, (kamusal ve kentsel mekanda) mekan-beden politikaları, büyük kentler ve sakinleri arasında olan ilişki ve bu temaların kesişimi.
İşlerim, çeşitli malzeme, disiplin ve medyaların bir araya gelmesiyle oluşuyor. Benim için malzeme, bir araştırma objesi/aleti. Bu nedenle de işlerimin konsepti malzemeyi etkilerken, malzeme de konseptin şekillenmesini sağlıyor. Böylece, işlerin kavramlarının oluşturulma sürecinde de malzeme ve konsept arasında bir döngü oluşturuyorum. Bu sayede de işlerimde; objeleri, heykelleri, çizimleri ve yazıları; performanslar ve video işleriyle bir araya getirebiliyorum ve birleştiriyorum.
Bu döngüsel ve kesişimsel üretim pratiğinin yarattığı çoklu anlam dinamiklerini, daha demokratik/ulaşılabilir ve derine indikçe karmaşıklaşan anlam platformları olarak kurgulamayı tercih ediyorum. Bu sayede de işlerimde, izleyicinin iş ile ne kadar ilişkileneceğine daha rahat karar verdiği bir ortam yaratıyorum.
Mamut’ta yer alan işin adı Çark. 2019-2020 yıllarında ortaya çıktı. Katılımcı bir enstalasyon. Kimlik politikaları, mekan-beden politikaları ve kent ve birey ilişkisi gibi konuların tam da kesişiminde yer alıyor. İş zaten, kamusal alanda yaratılmış özel alanları gözlemlerken ortaya çıktı. Toplumsal etiketlerin yok olduğu ve farklı arka planlara sahip insanların arzu üstünden eşitlendiği alanlar. Bu alanların sınırlarının hızla değişiyor olması ve hatta kendilerinin de yok olması; beni, buraları belgelemeye ve kaydetmeye itti. Sürece de böyle başladım.
Ortada kocaman bir riyakarlık var aslında. Hiç yokmuş gibi davranılan ve varlığı tabu olan bir cinsellik var. Hem özel hayatlarda, hem de kamusal alanda. Öte yandan herkes cinselliğin peşinde ve bunu var etme çabasında. Bu durumun da cinselliğin tabuların arasından sızıp, olağan ve günlük edimlere “art niyetli” anlamlar atamasına sebep olduğunu gözlemledim. Yeni anlamlar taşıyan edimler de – cinsel etkileşim için olan – iletişimin büyük parçasını oluşturabiliyor. İlk bakışta düz ve anlam taşımayan davranış, yol, bank, yapı; bir anda başka bir etkileşimin kapısını açabiliyor. Yani hiçbir şey göründüğü gibi değil. Her şey o anki duruma, hisse ve hatta beyana göre şekilleniyor.
İşimle ifade ettiğim yukarıdaki durumlar sebebiyle, işim çoğu zaman kuir bir iş olarak tanımlanıyor. İşin sürecini, yani çıktığım çarkları ve sokakta girdiğim etkileşimleri, rahatlıkla kuir olarak tanımlayabiliyorum ben de. Buna rağmen, çağdaş sanat pratiğinin kuirliği ve kuir deneyimi ifade etme konusunda biraz steril kalabileceği konusunda endişelerim var. Bu nedenle de işimin kuir bir iş olarak tanımlanması konusunda, kafamda soru işaretleri var.