İngiliz sanatçı J. M. W. Turner’ın 1840 yılında yaptığı Köle Gemisi ya da orijinal adıyla Gemiden Ölüme Atılan Köleler, Tayfun Geliyor resmi 1781 yılında Jamaika’dan zorla getirilen 132 kölenin elleri ve ayakları zincirlenerek denize atılmasını resmeder. Amaç sigortanın zararını karşılamadığı kölelerden kurtulmak ve geminin ağırlığını azaltmaktır. Neyse ki dönemin kölelik karşıtı hareketinin de etkisiyle bu mezalim sansasyon yaratır ve dava açılır.
Tarihin en büyük zorunlu göçlerinden biri olan köle insan göçü halen devam etmesine rağmen o kadar gündemde değil. Dünya artık daha kitlesel insan göçleriyle boğuşuyor. Avrupa ve ABD siyasetini göçmen karşıtlığı ya da göçmen misafirperverliği belirliyor. Aynı şekilde bizde de göçmenlere dair siyasi pozisyonlar daha iyiye gitmeyecek görünüyor.
Forensic Architecture tarafından gerçekleştirilen Ege Denizi’nde Geri Püskürtmeler (2022) araştırmasında da insanların Yunanistan Sahil Güvenlik birimleri tarafından yüzme aracı olmadan denize atıldığı vakalar başta olmak üzere bölgede mültecilerin yaşadıklarını devlet kurumlarının, STK’ların ve mültecilerin kendilerinin çektiği Tiktok videoları, Instagram hikâyeleriyle birleştirdi. Bu çalışmada on bir kişinin geri püskürtme sırasında boğulduğu belgelendi ve en az dört kişi kayboldu.
Göçmenlerin tarihi tarih boyunca başkaları tarafından yazıldı, belgelendi. Ancak sanırım bir şeyler de değişiyor. Göçmenler kendi tarihlerini yazıyor, belgeliyor. Geceyarısı Yolcuları (Midnight Traveler, 2019) belgeseli bunun başarılı örneklerinden biri olarak karşımızda. Afgan yönetmen Hassan Fazili’nin çektiği film, Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde Ekümenik Jüri Özel Mansiyon Ödülü, Barış Film Ödülü ve İzleyici Ödülü’nü kazandı ve birçok festivalde de gösterildi.
Fazili’nin 2015 yılında çektiği başka bir film Taliban’ın ülkede iktidara gelmesiyle başına dert olur. Taliban’a katılan bir arkadaşı başına ödül konduğunu söyleyerek Fazili’yi ülkeden kaçması konusunda uyarır. İlk başta arkadaşının önerisine alayla karşılık veren Fazili durumun ciddiyetini anlayınca karısı ve iki kızıyla Avrupa Birliği ülkelerinden birine sığınmacı başvurusunda bulunmak üzere yola çıkarlar. Sonrası aslında bildiğimiz bir hikâye… İran’dan Türkiye’ye, Bulgaris’tandan Sırbistan’a ve üç yılın sonunda bir AB ülkesine sığınmacı olarak kabul edilmeye varan uzun bir yolculuk.
Fazili’nin ve ailesinin yolculuğunu izliyoruz filminde. Evet, film en basit haliyle Fazili ailesinin göç yolculuğu. Ancak bir yandan da sadece yolculuğu değil, yolculuğun birçok aktör tarafından dökümante edilme, filme alınma halini de izliyoruz.
Film Fazili’nin kızlarından birinin bebekken kameraya elini uzatmasıyla açılıyor. Sonrasında de aynı bebek televizyona dokunuyor, arkada Sony marka bir kamera kutusu görüyoruz. Film çekme hakkında bir film olduğunu en başından vurguluyor yönetmen. Film boyunca da Fazili, eşi ve kızı üç ayrı telefonla çekim yapıyor, onların görüntülerini izliyoruz, görüntüyü çekenin görüntüleyen ailenin bir başka üyesinin çektiği görüntüyü de izliyoruz. Filmin ortasında da bir insani yardım kuruluşunun mültecilere yapılan saldırıyı belgelemeye çalışmasını izliyoruz. Geceyarısı Yolcuları film çekmeye, belgelemeye dair bir film… Mültecilerin kendi hikâyelerini ilk defa kendileri anlatabildikleri bir göç dalgasının filmi.
“Size babamın okuduğu bir kitaptan bir alıntı okumak istiyorum. Ego Monster, birinci kitap. Büyük bir şehirde yaşayan ve tek işi düşünmek olan bir adam aklımda. Yıllar boyunca eski kitaplarda ve arşivlerde varlığın anahtarını aramış biri. Ve sonunda, bir gün şunu demiş: Cehennem başkalarıdır. Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Çölleri ve ovaları dolaşırken birçok şey öğrendim. Çölleri geçtikten sonra bazı doğrulara ulaştım. Hayat yolculuğu cehennemi dolanarak gidiliyor. Ve ayrıca, cehennem içimde. Ve bu cehennemin ucuna yapılan bir yolculuk.”
Film Fazili’nin kızlarından birinin bu sözleriyle başlıyor. Alıntı yaptığı kitap Sovyet işgali döneminde Marksizm’e mesafeli olduğu için Afganistan’dan ayrılmak zorunda kalan yazar Said Bahaddin Majruh’un Peştunca, Farsça ve Fransızca olarak 70’li yıllar boyunca birkaç kez yazmak zorunda olduğu Ego Monster kitabı. Geceyarısı Yolcuları’nın bu kitaptan bir alıntıyla açılması anlamlı. Çünkü Majruh’un kitabı aynı zamanda bir mültecininkendini anlatma hikâyesine dair bir kitap olarak postmodern edebiyatın örneği olarak değerlendiriliyor. Böylece, farklı kuşaklardan, farklı sebeplerle ülkesinden ayrılmak durumunda bırakılmış iki sanatçının hikâyesi kesişiyor ve katmanlı bir anlatıya evriliyor.
Geceyarısı Yolcuları Afgan tarihinin kesişimlerinin, Afgan toplumunun yaralarının, bir ailenin, ülkelerini terk etmek zorunda kalanların filmi. Ancak daha önemlisi böyle bir anlatının nasıl kurulabileceğine dair bir film.
—–
Kundura Sinema’nın dünyadan yaratıcı belgeselleri buluşturan film programı Belgesel Film Kuşağı’nın 2024 seçkisi, 5 Mayıs-2 Haziran tarihleri arasında Pazar günleri Kundura Sinema’da belgesel tutkunlarını bekliyor.
Gürcistan’dan İsrail’e, Letonya’dan Katar’a uzanan geniş bir coğrafyadan toplam 6 filmin gösterileceği seçki, kişisel hafızadan yola çıkıp evrensel insanlık hikâyelerine uzanan filmleri buluşturuyor. Madeleine Gavin’in Kuzey Kore’deki diktatörlükten kaçmayı başarmış insanlarla görüştüğü ve geçen yıl Sundance Film Festivali’nden Seyirci Ödülü ile taçlandırılan ürpertici belgeseli Ütopya Ötesi (Beyond Utopia), Hassan Fazili’nin 2019’da uluslararası alanda büyük ses getiren ve Sundance, Berlin, Selanik film festivallerinden ödüllü sarsıcı biyografik filmi Gece Yarısı Yolcuları (Midnight Traveler), dünya şampiyonu salon dansçısı Pierre Dulaine’in Yahudi ve Filistinli İsrailli çocuklara birlikte dans etmeyi öğretişinin inatçı ve tutkulu hikâyesini perdeye taşıyan Yafa’da Dans (Dancing in Jaffa) ve Alon Schwarz’ın İsrail tarihinin sorgulanmayan karanlık bir dönemini açığa çıkaran DocAviv ödüllü belgeseli Tantura’nın da aralarında olduğu filmleri rezervasyon yaptırarak izleyebilirsiniz. Programın detayları beykozkundura.com’da.