Gündem

Potansiyeli Sömürgeleştirdik

Sanatçı Jordan Deal, kamusal alanda toplanabilmenin kutsallığı ve tehlikesi üzerine düşüncelerini paylaşıyor.

Jordan Deal’ın gönderisi, bedenlerimizi sokaklara çıkarmanın ve hususi olarak toplanmanın ne anlama geldiğine değinen bir film ve şiir montajı. Şiir, beyazların egemen olduğu toplumun tarihçeleri ve sunumları ile karşılıklı kurtuluş potansiyellerini yansıtırken, film, 2020 ABD seçimlerine tepki olarak yapılan kutlama ve direniş buluşmalarının buluntularını ve kişisel videolarını bir araya getiriyor ve kimin toplandığı, kimin izlediği, kimin kutlama yapmasına izin verildiği, kimin tarihlerinin anlatıldığı ve kiminkilerinin sansürlendiği hakkında keskin sorular soruyor. 

Jordan Deal, Denizler, sonrasında sanrıların gayretleriyle bahşedilen ve onurlandırılan, 2023

Ve sonra Hayalet karşılık verdi (KUYU’nun akıntılarından!)*

bu bizim adımızda var.

bu kesitli kutsal sığınak

tapınağımız olan,

milyonlarca dünya

bu bizim adımızda var.

gün yüzüne çıkan anılarımız,

kazınmasından,

köklerimizin katlinden azade

bu bizim adımızda var

potansiyelimiz sömürgeleştirildi

ve sansürlenerek silinip gittik

adlarımız. adlarımızı bizden aldıkları vakit onların tanrılarına kurban edilen et ve kemik haline geldik. Zamansız bilgimizin terkini. Zamansız seslerimizin, geleceklerimizin köleleştirilmesi.

Emperyalist tanrılar bizi içinde bulunduğumuz zaman çizgilerinden sıyırıp attılar. Sillinip gitmemiz için çabalıyorlar, oysa bizim zincirlerinden kurtulmuş belleğimizin de bir kudreti var.

Bedenlerimiz ise insanlık gerçeğinin
anahtarını elinde tutuyor. 

Gerçekliği kavrayışımızdaki dengeleri bozmayı amaçlayan birçok savaş var. Her ne kadar Yüce Tabiat Ana geçmişte, tıpkı bugün olduğu gibi, bu denizlerde Amerikancılığı canlı tutan yapıları bir bir parçalayarak bizi uyarmış olsa da, Tanrı biz daha O’nun adını bile bilmeden evvel vuku bulduğu için bizim boyutsal görümüzü aşan birçok savaş var. Sonucu sadece kıyım olabilir. Ve biz O ölümü deneyimlediğimizde, bu her seviyede gerçekleşecek. benlik algımızın bozulması, potansiyeli kavrayışımızın. Yüce Tabiat Ana bize Beyazlığın sınırlamalarından ve bunun bize öğrettiği ego-ölümünden daha fazlasını hayal etmeyi öğretiyor. Açgözlülük ve saflık üzerine dersler. Hiçbir şey bundan daha saf değildir, çünkü Yüce Tabiat Ana sadece aydınlığın habercisi değişim sancıları sayesinde anlaşılabilir. Ve Sevginin birçok şekli vardır. Saflık ancak tekil, ebedi bir Cehennem’e varış noktası üzerinden anlaşılabilir. Tekillik orada sona erer. Ve potansiyel  yeniden hayal etme ve hayal ettiğimiz kanatları büyütme şansıdır.

Adımız. Sanki adımız gerçekmiş gibi yaşıyoruz hayatlarımızı. Sanki bizi çoşkun denizlerinizin rotasını değiştirecek bir amaca yönlendiriyormuş gibi. Buna ancak gülerim ben! Tek yapmamız gereken talep etmekken, kendi benliğimizden geçmek için bedene ve kemiğe indirgendik.

Yine de, bu bizim adımızda var. Bu dünya bizim adımızda var. Yaşam, ölüm ve insanlık bizim adımızda var. Ve bizler kendimiz için bu kaderi belirleyebiliriz. Geri dönmemizi bekledikleri Öteki Dünyalar’a bir köprü inşa ederek. Beyaz pelerinliler ve sarı tazılar mitlerinden önceki tanrılarımız kimlerdi? Koyu kahverengi dünyevi kozmos. Diyalektik varlıklar, ethos’un sözlerini bastırıyor, çünkü dans etmek nefestir ve sevgi zaruridir.

Senin bu hafızanı düzenin ve zamanın cehenneminden alıp, bahçesinin sadece körpe değil, aynı zamanda çirkin olduğu, ve sadece ebedi saçmalıkların pelerinleriyle değil, bunun yerine üzerimizde taşıdığımız tüm saçmalıklarla yıkanıp temizlendiği bir yere geri götüreceğim.

Açık denizlerin kucağına, boşluğun ve karanlığın iglosuna çıkmanın zamanı geldi. Artık bizim o sevgi dolu kahinlerimizden korkup kaçamazsınız! Çünkü her koşulda sizi hazırlayacağız, çünkü yeniden doğuşunuz devrim niteliğinde olacak!

*Bozuk dilbilgisi, oyuncu bir ton yakalamak ve alışılagelmiş biçimleri bozmak, şarkı sözlerine yakın bir hava vermek için kasıtlı olarak kullanılmıştır.


İngilizceden çeviren: Erdem Gürsu

Protocinema’nın yeni dijital yayını PROTODISPATCH, sanatçıların kıtalararası kaygıları ele aldığı, kişisel bakış açılarını içeren deneme serilerinden oluşuyor. İngilizce dilinde yayınlanan denemeler Argonotlar ve Protocinema işbirliğiyle önümüzdeki yıl boyunca her ay Türkçe olarak Argonotlar’da kendine yer bularak bu küresel kaygıların Türkiye sanat ortamında da tartışılmasına alan açacak. Protodispatch’in diğer yayın partnerleri, New York’tan Artnet.com ve Bangkok’dan GroundControlth.com

İlginizi Çekebilir

Kütüphane

Herkes Z kuşağını konuşuyor. Peki, Y kuşağı sanat dünyasında nerede?

Söyleşi

Loft Art Project'te gerçekleşen "İçimdeki Şarkılar" vesilesiyle sanatçı Nazan Azeri ve küratör Nergis Abıyeva'yla konuştuk.

Gündem

BASE 2024’ün öne çıkan 10 sanatçısına eğitimlerini, BASE’e katılma sebeplerini, işlerinde hangi konulara, kavramlara odanlandıklarını ve sergideki eserlerini sorduk.

Eleştiri

Yazar Şebnem İşigüzel, Alp İşmen’in Gülden Bostancı Gallery’de gerçekleşen “Aşk İle” sergisini değerlendirdi.

© 2020

Exit mobile version