Eleştiri

Renklerin potansiyelleri, katmanları ve derinlikleri üzerine: “Nemli Mavi”

Defne Cemal’in 12 Ekim’e kadar The OG galeride görülebilecek ilk kişisel sergisi yarattığı atmosfer ve akışla günlük bilinç akışımızı kesintiye uğratıyor.

Defne Cemal, "Nemli Mavi" sergisinden görünüm.

Eylül ayında şimdiden beklenenin üzerinde yağış düşmüş bir şehirde olduğumdan mıdır, yoksa görece büyük bazı değişimlerin getirdiği duygulardan mıdır, bilemiyorum ancak bir süredir kendimi sel basması üzerine düşünürken buluyorum. Beklediğinden büyük bir yoğunluğu olan karşılaşmalar seni de beraberinde sürüklüyor ve ortalamanın üstünde yağmurun düşmesi gibi bir deneyime yakın hissettiriyor. Hepsi biraz nemli, içinde kalmaktan başka seçeneğin olmayan alanlar. Ve resimlerin önünde durdukça içine gömüldüğünü hissetmek beni bu alana sürükledi. Bu resimlerle Defne Cemal’in ilk kişisel sergisi olan “Nemli Mavi”de karşılaştım.

Sıcak, derin, mat, açık, ıslak… Bir sürü mavi, bir sürü hisle çıkıyorsunuz sergiden. Derinliğin ve dilin ötesinde olanın ileride değil de, belki de her şeyin öncesinde olduğunu deneyimliyorsunuz. Yüzeyin altındakiyle temas edebilmek, katmanlar ve bağlantılarla karşılaşmak için bazen gözlemlemek, izlemek gerekiyor. Beyaz pigment zaman zaman denizin tuzu olma yolunu buluyor, bir metafor gibi hep orada olan ancak hiç o gözle bakmadığımız dokular ve tatlarla sadece mavi, kahverengi ve beyaz pigment aracılığıyla karşılaşıyoruz. Bu üç rengin belirgin, aynı zamanda katmanlı hali hem toprağın hem de havanın neminin birbirine geçtiği hissini veriyor.

Defne Cemal, “Nemli Mavi” sergisinden görünüm.

Sergide izleyiciye verilen alan, ferahlık ve genişlik ise mavinin yoğunluğunu dengeliyor. Julia Kristeva’nın “Giotto’nun Neşesi” [1] isimli metninde bahsettiği gibi, renk bedensel bir deneyim, ses gibi, bedenden gelen. “Nemli Mavi”nin verdiği alanın ve zamanın titreşimleri, çarpışmaları ve yoğunlukları deneyimleyebilmek için açıldığı belli.

Buna paralel olarak Defne sergide yarattığı atmosfer ve akışla günlük bilinç akışımızı kesintiye uğratıyor, kırıyor, tersine çeviriyor ve yeni yönler bulmasına imkân tanıyor. Tablolar, hislerin ve algıların çeşitliliğini, yoğunluğunu ve derinliğini hatırlatıyor izleyicisine. Dilin ötesine, derine doğru olan alanın ne kadar yakında olduğunu anımsıyoruz tuval ve boyanın diyaloğuna bakarken. Matisse bunu tam olarak şöyle açıklıyor: “İfade araçları rafine hale geldiğinde, zayıfladığında, insan dilini yaratan temel ilkelere geri dönmek gerekir. Ne de olsa bunlar ‘kaynağa geri dönen’, yeniden yaşatan ve bize hayat veren ilkelerdir. İncelikler, hassas geçişler, çözülmeler haline gelen resimler; güzel maviler, kırmızılar, sarılar — insanın içindeki duygusal ve duyusal derinlikleri harekete geçiren maddeler gerektirir.[2]

Defne Cemal, Fold – 8 (almost white), 2024

Sergide tuvallere eşlik eden ortadan bükülmüş alüminyum paneller, heykelsi bir nitelik taşırken izleyicisini ışığa ve fırça darbelerine de yakınlaştırıyor. Gölgelere, kırılmalara ve ressamın hareketleriyle karşılaştığımız katlamalar resmin ve ışığın daha da değişken olabilmesini sağlıyor. Aslında Nemli Mavi görme biçimlerinin bozulmasına, beklenmedik derecede derinleşmesine sebep olan, savunmasız hissettiren bir sergi. Rengin, özellikle mavinin, duygusal potansiyeliyle karşılaştığımız bir sergi. Tabloların ve katlamaların karşısında, çevresinde saatlerce geçirmek mümkün ve bir yanda da mavinin yoğunluğunu, yoruculuğunu ve bedenselliğini deneyimlemek çok değerli ve özel.

Defne Cemal, “Nemli Mavi” sergisinden görünüm.

Kısacası sel baskını gibi, izleyicisini beklenmedik ve değişken yerlere sürükleyen bir sergi “Nemli Mavi”. Gizemli olan bir şeyi keşfetmek gibi Defne’nin sergisi üzerine düşünmek ve yazmak, her seferinde yeni anlam ve katmanla karşılaştığım düşünsel ve duyusal bir alan. Sık sık bana Maggie Nelson’ın Mavibent kitabını da düşündürdü bu deneyim. Nelson bir optik dergisinin ifadesinden bahseder bu kitapta: “uzayın siyahına karşı bakıldığında, güneş benzeri bir yıldız tarafından aydınlatılan herhangi bir gezegen atmosferinin rengi mavi olacaktır.” Bunun üzerine Nelson şunu ekler: “bu durumda mavi, boşluk ve ateş tarafından üretilen coşkun kaza gibi bir şeydir.”

Defne Cemal de rengin ısısı, nemliliği, titreşimleri, yoğunluğu ve bunların etkileşimini ön plana çıkararak böyle bir duyusal ve duygusal etkileşim yaratıyor. Bir sel baskını veya coşkun bir kaza gibi.


[1] Julia Kristeva, “Giotto’s Joy”, Desire in Language: A Semiotic Approach to Literature and Art, Columbia University Press, 1982.

[2] Matisse, Statements to Tériade, 1936, s. 74.

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Alman ressam, baskı sanatçısı ve heykeltıraş Baselitz’in eserlerini Akbank Sanat ve SSM’de bir araya getiren “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi üzerine

Söyleşi

İki boyutlu bir kesit gibi gözüken videoları, tiyatro sahnesini andıran yerleştirmeleri, zengin sanat pratiği ve alegorik anlatımlarıyla İnci Eviner'in son solo sergisi "Bir Adanın...

Kütüphane

13 Eylül - 19 Ekim 2024 tarihleri arasında Gülden Bostancı Galeri'de görülebilecek Mustafa Boğa'nın "Yerinden Edilmiş Hatıralar" başlıklı solo sergisinin sergi metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Gündem

Protodispatch’in bu sayısında küratör ve yazar Tamara Khasanova, cisimleşmiş ve arafta kalmış varlık halleri arasındaki hareketi, anlam inşa etmenin bir aracı ve de çatışma,...

© 2020