Söyleşi

Tanıdık, erotik ancak şok edici

Video sanatçısı ve Şokopop’un yaratıcısı Ekim Acun’un ilk kişisel sergisi 70’lerin erotik filmlerine odaklanıyor. Pâme’den Taylan Aygun ve Ekim Acun’la “Erotik Şok”u konuştuk.

2018 yılının Şubat ayında YouTube’da bir video yayınlandı ve çok kısa sürede dilden dile yayıldı. Videodaki maskeli sunucunun kim olduğu merak uyandırdı. Ancak daha önemlisi videodaki kişinin yakın Türkiye popüler kültür tarihine dair gözlemleri 90’lar merakına bir ek daha yaptı. Türkiye pop kültüründe hafıza, cinsiyet ve kimlik siyasetine odaklanan video serileri büyük bir izleyici kitlesine ulaştı. Evet Şokopop’tan bahsediyorum.

Londra ve Paris merkezli sanat ve tasarım stüdyosu Pâme işbirliğiyle video sanatçısı ve Şokopop’un yaratıcısı Ekim Acun’un ilk kişisel sergisi “Erotik Şok” izleyiciyle buluştu. 26 Eylül’e kadar görülebilecek sergi 1970’lerin erotik filmlerinden kolajları bir araya getiriyor.

Pâme’den Taylan Aygun ve Ekim Acun’la “Erotik Şok”u ve sergiye giden süreci konuştuk.

Öncelikle Pâme’i tanıyalım. Pâme’i ne zaman kurdunuz? Şu âna kadar neler yaptınız?

Taylan Aygun: Pâme erotik sanatın ipek ile uyumuna inanan, 2020’de Paris’te kurulmuş bir sanat ve tasarım stüdyosu. Bugün hem Londra hem de Paris’te ofislerimiz var ve iş birliği yaptığımız farklı sanatçılarla beraber ipek üzerine kavramsal ve görsel olarak edisyonlu erotik işler üretiyoruz. İpek üzerine basılmış bu edisyonlu sanat eserleri hem sergileniyor hem de giyilebiliyor. Bugüne kadar beş farklı sanatçıyla çalışma fırsatımız oldu ve her işbirliği birbirinden çok farklı.

Ekim, senin Yeşilçam sinemasına olan ilgini çoğumuz biliyoruz. Şokopop üzerinden de çalışmalarını takip ediyoruz. Peki, erotik Yeşilçam sineması nerede duruyor? Erotik Yeşilçam sineması senin için ne anlam ifade ediyor?

Ekim Acun: Ortaokul yıllarımda tesadüfler sonucu Metin Demirhan ve Giovanni Scognamillo ile tanışmış ve ardından onların kaleme aldıkları Türk Sineması Tarihi, Fantastik Türk Sineması ve Erotik Türk Sineması kitaplarını hatmetmiştim. “Seks Furyası” döneminde çekilen erotik soslu güldürülerle yine aynı dönemde SinemaTürk kanalı sayesinde tanışmış ve şok geçirmiştim. Cinsellik, bildiğim ve bayıla bayıla izlediğim çoğu Yeşilçam filminde tamamen yok sayılırken “Seks Furyası” filmlerinin ana temasıydı ve bu durum beni epey şaşırtmıştı. Bu dönemden birkaç sinema tarihi kitabı dışında hiç söz edilmemesi merakımı daha da kamçıladı. Soft erotik komedilerle başlayıp hard core pornoya uzanan bu altı senelik süreç sanki boomerlar ve X jenerasyonun kolektif sırrı haline dönüşmüştü. Arşivciliğe başlamamın temel sebeplerinden biri bu sırrın cazibesiydi diyebilirim. 2014 yılında yazdığım “The Evolution of Women’s Portrayal in Turkish Cinema 1960-1982” başlıklı lisans bitirme tezimde bu konuya geniş bir yer ayırmıştım. Tezim için araştırma yaparken “Seks Furyası” döneminin genel anlamda hatırlanan ve yazılanlardan çok daha renkli ve beklenmedik sürprizlerle dolu olduğunu gördüm. Bu Balık Başka Balık (Nuri Akıncı, 1975) filminde yer alan Türkiye sinemasının ilk erkek eşcinsel yakınlaşma sahnesini de yine bu araştırmayı yaparken keşfetmiştim. Sinema tarihi kitaplarında yer almayan bu sahneyi ortaya çıkarmak beni duygusal olarak bu altı senelik “Yeşilçam Cinsel Devrimi”ne daha da bağladı.

Peki, bir araya nasıl geldiniz? Birlikte çalışmaya nasıl karar verdiniz?

T.A.: Pâme olarak 1970’lerin yerli erotik sinema furyası konusunu ele almak istiyorduk. Tatlı bir tesadüf sonucu Ekim’le ortak arkadaşımız sanatçı İpek Hamzaoğlu bizi bir araya getirdi. Ekim daha önceden konuyu derinlemesine araştırmış ve bu konuyu ele alabilecek doğru platformu arıyordu. Bizim tanışmamız üzerine Pâme’ın felsefesinin ve işlerinin onun araştırması ve işine yakışacağını düşündük.

Bu sergide neler göreceğiz? Hangi dönemden, hangi filmlerden afişler kullanıldı? Hem poster olarak, hem de Pâme ürünü olarak nelerle karşılaşacağız?

T.A.: Sergimiz Ekim’in erotik furya dönemi filmlerinden alınmış sahnelerden yarattığı beş farklı kolaj işi ve bir Şokopop videosundan oluşuyor. Kolajlar normalde ipek üzerine basılmak üzere hazırlanmıştı. Fakat numune aşamasında Türkiye’deki imalatçımız Ekim’in eserlerini fazla erotik buldu ve devamını basmayı reddetti.

Sergiyi açmaya kararlıydık ve kısa sürede bir çözüm bulmamız gerekiyordu. Biz de Pâme olarak biraz daha kavramsal bir iş üretmeye karar verdik. Edisyonlu işlerin hem sansürlü hem de sansürsüz versiyonlarını bastık. Reddedilen eserlerin sansürsüz hallerini fotoğraf kâğıdına basarken, imalatçımızı şok eden işlerin sansürlü versiyonlarını da aynı imalatçıya ipek bir mendil olarak bastırttık.

Sergide bu beş kolajın reddedilen ipek numunelerini, kâğıt baskıların çerçevelenmiş hallerini ve sansürlü mendilleri görebilirsiniz. Bunun yanı sıra Ekim sergiye özel 22 dakikalık Erotik Şok isimli bir Şokopop videosu hazırladı. Erotik Şok videosu YouTube veya diğer platformlarda gösterilmeyecek ancak videonun edisyonlarını sergi süresince satın almak mümkün.

Erotik Yeşilçam filmlerinin yeniden değerlendirilmesine yönelik şöyle etik bir problem var. Belki biz sanatsal ve politik olarak bu filmleri kabulleniyor ve sahipleniyoruz. Ancak özellikle kadın oyuncuların büyük bir kısmı sonrasında sektörde ayrımcılık yaşadı, iş bulamadılar, sektörden çekildiler, bir daha bu filmlerle muhatap olmak istemediler. Bu görselleri yeniden kullanmanın etik olarak nasıl bir açmazı ya da önemi var sence?

E.A.: Bu etik problem beni de uzun yıllardır rahatsız ediyor. Furyanın kadın yıldızlarının ayrımcılığa uğradığını ancak erkek oyunculara elbette hiçbir şey olmadığını Erotik Şok videosunda da özellikle belirtiyorum. “Seks Furyası” dönemi neredeyse tamamen erkek seyirciyi hedeflemiş ve erkek bakışıyla kadın bedenini sömürmüştü. Özellikle furyanın ilk yıllarında seks sahnelerinde erkek oyuncuları iç çamaşırsız görmek bile imkansız gibiydi. Ben bu dönemi yeniden ziyaret ederken erkek bedenlerine odaklanarak kendi yorumumu kattım. “Seks Furyası” kuşkusuz sinema tarihimizin değerli bir parçası. Bu karanlık dönemi o günün sosyopolitik şartlarını da hatırlayarak yeniden gözden geçirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.

İlginizi Çekebilir

Söyleşi

Raziye Kubat’la dağ köyüne dönüşünü, romantik imgelerden uzak bir perspektifle, doğanın sertliği ve direnişiyle şekillenen yaratım sürecini konuştuk.

Kütüphane

Sanat Dünyamız dergisinin "Sanat Tarihi Nasıl Yazılır?" temalı Eylül/Ekim 2024 tarihli sayısında yayımlanan Sezin Romi'nin yazısı Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Civan Özkanoğlu ile .artSümer'de gerçekleşen ilk kişisel sergisi "Hepimiz Biliyoruz"u konuştuk.

Duyurular

Argonotlar Almanak 2024'ün basılı olarak yayımlanması için başlattığımız destek kampanyasının detayları bağlantıda!

© 2020

Exit mobile version