Eleştiri

Daire problemleri

İnci Furni’nin Ferda Art Platform’da gerçekleşen “Daire” sergisi üzerine

Floral / Sıcak - Soğuk, Tuval üzerine akrilik, 2024

“Kraliçe tavanı süsleyen Bakire Meryem’in Taç Giymesi sahnesine teatral biçimde gözlerini dikip baktı. (…) ‘Hayranım (onun) resimlerine, öyle dört başı mamur bir biçimde gerçek olmaktan uzaklar ki, fonların akla hayale sığmaz şahaneliği, geriye doğru toplanmış perdeler, kule gibi yüksek yüksek fırtına bulutları… ne şeker!’ (Ronald FirbankSun’i Prenses[1])

Hatırladığım kadarıyla apartman içlerindeki duvar resimleriyle yakın ilişki kuran sanatçılardan biri Hera Büyüktaşçıyan’dı. Salt Beyoğlu’ndaki bir toplu sergide tavanın bordürlerini çevreleyen resimleri bir halıya dokumuş, halıyı da yanlamasına, akordeon biçiminde yere yerleştirmişti. Böylece iş tavan ile taban arasında ilişki kuruyor, yüksekte olanı hem mekânsal hem de mecazi olarak yere indiriyordu. Hera’nın muradı, denebilir ki hem İstanbullu bir apartman dairesindeki süsleme-resimlerle kurulabilecek hayallere, hem de şehir ahalisinin dairelerini nasıl tasavvur etmek istedikleri konusundaki kültürel ve tarihsel çeşitliliğe ilişkin bir noktayı vurgulamaktı.

Şimdi de İnci Furni, “Daire” (hem apartman dairesi hem çember anlamında) sergisinde hem daire ile hem de tavan ve tavan resmiyle ilgileniyor. Onun, daire kelimesinin çift anlamlılığını nasıl korumaya özen göstermişse, “tavan”ı da “resim”i de ayrı ayrı vurgulamak isteyeceği tahmin edilebilir. Serginin lezzetli yanlarından biri de bu.   

Etimolojiye bakılırsa “daire”nin Arapçadaki söylenişi “dwr” kökünden gelen “dâr”. “Dönmek, dolaşıp hareket ettiği noktaya gelmek” anlamındaki devir ile akraba. Bu arada daire ile “çember’in de aynı şey olmadığını öğreniyoruz. Geometride çember, dairenin sınırına verilen isim, daire ise içeride kalan “dolu” kısım… Bundan hareketle bir “konunun” “doldurduğu” şeylerden bahsederken “…dairesinde” demek de artık pek kullanmadığımız söz sanatı süslemelerinden (tavan süslemesi gibi) biri; “kanun ve nizam dairesinde”, “usulü dairesinde” dediğimizde bir “daire”ye girmiş oluyoruz. Tıpkı bir apartman dairesine, onun küçük, kapsayıcı, belki direngen “kültür -ya da hars- dairesi”ne girmek gibi…

“Daire” sergisinden görünüm, Fotoğraflar: Barış Özçetin

Resim sergilemenin tarihinde de -hatırladığım kadarıyla- uzun yıllar şehirlerdeki galeri mekanları aslında birer apartman dairesiydiler. Bazıları daireliklerini başarıyla gizleseler de kısmen hâlâ öyle. Galeri mekanının apartman daireliği galeri ile galeri gezgini arasında tuhaf karşılaşmalara yol açar. Kapısı yarı açık ya da tam tersine dikkatle kapatılmış bir odanın tuvalet ya da süpürge odası, vestiyer vb. olduğunu fark etmek (ya da fark etmemek) apartman dairesi (“-nden bozma” demeyelim) galerilerde sık rastlanan durumdur. Bazen bir kapı esrarengiz biçimde kapalıdır da seyredenin zihninde fantastik bir hikâyeye (gizli geçitler!) imkân verir, bazen de dairenin küçük (ve genellikle loşça) odalarından bir galeri görevlisi çıkagelir, galeri gezginini karşılamak üzere… Tıpkı bir apartman dairesinin sizi “buyur edebileceği” gibi.         

Tavanda ya da duvarda resim de (kalem işi, desen, boyalı alçı kabartma vs. vs.) dairenin tevellütünün, yapıldığı yılların modalarının ya da daha sonraki sahiplerinin bu görsel işleri koruma konusundaki özeninin belgesidirler. Fakat bazen de yarı yarıya silinmişlikleri ya da hemen hemen kusursuz korunmuş olmaları -özellikle bir daire/galeri sözkonusu olduğunda- sergilenen işlerle aralarında tuhaf bir yarışmaya yol açabilir.

Bu görsel malzemeyle ilişkimiz nasıldır? Özellikle bir galeri mekânında. Bazen galerideki işleri seyretme deneyimimizi engellediklerine dair bir hisse kapılır mıyız? Akla, Galerist galerisinin belki de zaman içinde alıştığımız nispeten uysal duvar süslemeleri geliyor. Karşı uçta ise kendisi bir sanat eseri gibi olan Abdülmecit Efendi Köşkü’nün ağır “tezyinat”ı var, orada neredeyse ancak bu tezyinatın çizgisini sürdüren “iş”lerin sergilenebileceğini hissine kapılabiliriz.

İnci Furni, yüklü bir geçmişi olan Teşvikiye’deki Ralli Apartmanı’nda[2] bulunan, apartman dairesi olarak inşa edilmiş Ferda Art Platform’un galeri mekanına sorgusuz sualsiz dalıyor: “Ne ölçek olarak ne de yerleşim biçimi olarak bir galeri sergisi yapmak değil niyetim. Ralli’nin üslubuna, tarihselliğine ve bugünkü kimliğine dikkat çekerken, mekânın bana sunduğu potansiyele işaret ettim ve oraya yerleştim. Resimle kurulan ilişkiyi değiştirme isteğim de baki. Sergi bir nevi enteriyör olarak yerleşti.”[3]

“Teşvikiye’de bir apartman”, Lüküs Hayat’ta sözü edilen erken Cumhuriyet’in arzu nesnesi “Şişli’de bir apartımandan” çok farklı; binaya adını veren Ralli Ailesi’nin kökleri, Bizans’a intikal etmiş Normandiyalı şövalye Raoul Peau-de-Loup’ya, Fenerli ailelere kadar geri gidiyor, bu ailenin XI. yüzyıldan itibaren Konstantinopolis’deki varlıkları biliniyor. Apartmanın dairelerinin duvarlarında ya da tavanında kalem işleri ya da resimler olup olmadığını -en azından bu dairede- bilmiyoruz. Daireye böyle süsler yakıştırmayı arzu edebiliriz tabii. Ya da arzu etmiş olanlar olabileceğini düşünmüş olabiliriz.

İnci Furni ise bu ihtimallerle oynamayı tercih ediyor. İşinin bütünü “Daire”nin girişine (daire biçiminde) ve tavanlarına (bu tavanlara raptedilmiş büyük levhalar halinde) resimler eklemiş olması. Artık dairenin daireliği Ralli Apartmanı’nın ya da herhangi bir dairenin daireliğinden (hele hele daire-galeriliğinden) ileri gelmiyor; burası apartman daireliğini bozup/hiçe sayıp, oraya dairenin sahip olması muhtemel tavan resimleri konusunda ya da doğrudan doğruya tavana resim yapma konusunda yeni bir teklif yerleştiren sanatçının alanı. Bu teklif dolayısıyla, tamamıyla çıplak ve (yeni biçimde) gösterişli bir boş alan olmuş ya da mimarisi beyaz küp(ler) hâline gelmiş mekânda tavan resmi fikri de bambaşka bir hâl alıyor.         

İnci Furni, gelip figürün kıyısında duran biridir. Durup ona bakmayı, tabiri caizse eline alıp evirip çevirmeyi, parçalarına ayırmayı ve sonra bu parçaların izinden gitmeyi sever. Bu yaklaşım, resim denen bütünü parçaların oluşturduğu fikrini öne çıkarır, resmin yarattığı illüzyonu parçalarına ayırmanın resmetme işinin hem süreci hem de sonucu olduğu izlenimini uyandırır. İnci Furni’nin son işlerinde büyük kâğıtlara dizdiği/sıraladığı/yinelediği lekeler, nesnelerin kimi zaman belli belirsiz kontürleri vb. onun resimle kurduğu ilişkinin son dönüşümleri.

    

Dairenin girişinde, yerde bizi karşılayan daire biçimindeki alanın üzerini dolduran parçalara değişik “duygular” atfedilebilir. Bunlar var olan bütünlerin etrafa saçılmış parçaları olabileceği gibi, biçimleri bozulmuş ve bu bozulma sonucu, “bir şey” iken ya da “bir işe yararken” bu halleri iptal edilip başka şeyleri andırmaya başlamış parçalar da olabilirler. Yeni hâlleri içinde bazen tekinsiz, kesici-yırtıcı şeylere (kıskaçlar, bıçaklar, deniz yaratıkları vb.) ya da bazen kolları bacakları oynak yerleriyle tarif edilen gölge oyunu figürü parçalarına benzetilebilirler.

Tavanlara asılmış panellerdeki floral desenler ise ilk bakışta duvar ya da tavan resmi fikrinin dekoratif yanını vurgular gibiler. İnci Furni için bunda bir sakınca da yok. Cut-out’larını Matisse’in geç dönem işlerine benzeten Duygu Demir bunun bir “mekanlara resmi yayma ve yerleştirme biçimi” olduğunu söylerken Furni, “ne mutlu ki sadece onun yaptığı bir şey değil bu, o da bir geleneğin parçası. O dekoratif, stilize dili çok zevkli…” diye de ekliyor. Ama bir yandan da seyirci için bu işler doğal dediğimiz pattern’lerin, örüntülerin muhtelifliğini, giriftliğini konu edinip bitki örüntülerinin garip mimarilerinden bahsetmekteler.

Daire mekanının özüne indirilmiş (soyundurulmuş?) kesin, belirleyici hatlarına karşı-ses olarak varlar bu akıcı formlar. Böylelikle de farklı bir hat üzerinde Ralli Apartmanı’nda bir dairenin geçmişi ya da tavan resmi arzulayan halet-i ruhiyenin gereksinimleri kadar esrarlılar. Bir bakıma “tavan-altı” (tavana monte edildikleri düşünülürse) ruh çözümlemeleri! Dekoratif ama onunla oynayıp sınırlarına doğru iten; süsleme ama onun ötesi; ya da, gene parça/parçalama ilişkisi üzerinden düşünerek, İnci Furni’nin başka bir sergi projesi dolayısıyla ifade ettiği gibi: “Ben (o) sergiye domestik iç mekanlara doğa fragmanlarını nasıl yerleştiriyoruz sorusuyla dahil oluyordum.”       

Bu cut-out’ların hep yeni teknik ve araçları denemeyi seven İnci Furni’nin kullanmaya başladığı pistole boya tekniğiyle de ilişkisi var: “… fark ettim ki, baskı teknolojileri ve çeşitli üretim tekniklerinin boya ile başka bir ilişkileri var. … araba boyacıları vs. boyayı püskürtme tekniği…” Resmi “performatif bir resim sayılabilecekse”, pistole ile ilk denemelerinden sonra “hareketlerin kesinlikle farklılaştığını” söylüyor ve “yüzey karşısında hareketlerimin rahatladığını ifade etmeliyim” diye devam ediyor. Malzeme ve teknikle olan ilişkisinin onu götürdüğü nokta aslında ulaşmayı istediği yeni bir nokta: “İmajları ve renkleri kaydırıyorum ve bu kaydırmalardaki amacım kötü baskı resimler, hatalı imajlar gibi görünmesini istemem…” Ayrıca, “Pistole ile çalışmak daha geniş yüzeylerde hareket etmemi de sağladı.”

Buradaki mesele “kötü baskı resimler”in, “hatalı imaj”ların kitsch değerleriyle ya da “ilginçliği” ile oynaşmak değil kuşkusuz. Duygu Demir’in ifadesiyle İnci Furni, “doğaya dair şey”in “katman katman uzaklaştığı”, “çeşitli kayma ve sapmalara uğradığı”, “kusursuzmuş gibi görünen ya da çekici renk armonileri ile göze hitap eden bu kıvrımlı çizgilerin arada bir ‘erör’ verdiği bir yüzey üretiyor (sun). Neden?”

Bence, yakından (mecazi) ve uzaktan (fiziksel) bir bakışla hem çiçeklerin hem de “böceklerin” figür değeri üzerine düşünmek, hem de Firbank’in tavan resmi hayranı Kraliçe’sini ve benzeri bir çok seyirciyi şaşırtmak ve -mümkünse- içlere bir kurt düşürmek için.

“Daire,” seyirciyi duvarlarının boşluğuyla, tavanları işe koşmasıyla, işlerin odalarına yerleştirilişinin sergiyi gezenle deyim yerindeyse bir çeşit “saklambaç” oynamasıyla, odaların köşelerine yerleştirilmiş aynalardaki izdüşümlerin farklı bir illüzyon fikrine imkân vermesiyle, bulunduğu “daireyi” içine girdiğiniz andan itibaren aktif olarak işin içine katması, aynı anda da “dışarı atması” ile İnci Furni’nin son zamanlardaki en ilginç sergisi.


[1] Genellikle böyle oluyor. Bir yazıyı yazarken o sırada gündemimdeki başka bir kaynak ‘ben de buradayım’ diyor. Tavan resmi deyince de aklıma abartının seçkin üstadı, tavan resimlerine hem hayran ve hem de onları alaya almadan duramayan Ronald Firbank çıkageldi.

[2] Ralli apartmanı için en doyurucu bilgi için: www.levantineheritage.com

[3] Bu ve bunu izleyen alıntılar için bkz. Duygu Demir’in İnci Furni ile yaptığı konuşma.

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Galerist’te yer alan “Distilled From Scattered Blue” sergisi vesilesiyle mavinin yolculuğu, potansiyeli ve çağrışımları üzerine…

Kütüphane

Mehmet Çeper'in "Derhal" isimli kişisel sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Duyurular

Kreşendo'nun düzenlediği "Bu Festival Bizim," 1-8 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen birbirinden renkli konser, atölye ve konuşmalarla şehrin nabzını mutluluğun ritmiyle attırdı.

Söyleşi

Tokatlıyan Han'da gerçekleşen "Polifonik Bir Bahçe" sergisini, küratörü Eda Yiğit'le konuştuk.

© 2020

Exit mobile version