Gündem

Mardin’de mümkünler kapısının eşiğinde durmak

Güncel sanatın olanaklarını her geçen gün arttıran Mardin, Bor Sanat ve Exit Kolektif işbirliğinde bu yıl son konuk sanatçı programına ev sahipliği yaptı. Kenti; barındırdığı sanat potansiyelleri ve çağrışımlarıyla yerinde gözlemledik.

Handan Börüteçene ve Rıdvan Aşar

“Uzakta, aya çok yakın bir yerde,

Çılgın ve muhteşem harabelerde,

Büyük sükûtların fırtınası var.”

Ahmet Hamdi Tanpınar (Eşik)

Doğunun tüm kentleri bende en çok sabrı, sebatı ve bununla kardeş bir biçimde yükselen tefekkürü çağrıştırır. Bu coğrafyada olduğundan daha ağır aktığını varsaydığımız zaman; durup beklemek, beklerken düşünmek, düşünürken sabretmekle müteşekkildir. Tanpınar’ın meşhur deyimiyle söyleyecek olursak şark oturup beklemenin yeridir: Tespih çekerek, sabırla… Uçsuz bucaksız ovaya ya da bin yıllık taşa bakarak, sükûnet ve tefekkür içinde. Çünkü durup dünyayı izlemek de bir iştir. Önünde duran manzaranın anbean değişimi seyri o denli zengin kılar. Manzaranın statikliğiyse beklemeyi sabırla özdeşleştirir. Gelecek olan ya da belki bir gün şehre gelen hep sabırla beklenir çünkü Doğu’da kimse bir yere yetişmek için acele etmez. Zaman sanki asırlık taş evlerin gölgelerinde dinlenmeye çekilmiş gibi sakin ve ağırdır. Durmak burada idrak etmekle de özdeştir. Dünyanın birçok dilinde anlamak için durmak gerekir çünkü. Tıpkı “anlama”nın diğer dillerdeki karşılıklarında olduğu gibi; Yunanca “episteme”, Arapça “vakafe”, Almanca “verstehen”, İngilizce “understanding” kelimelerinin kökü hep “durmak”tır. 

Fakat meşhur cümlenin devamıyla düşünecek olursak burada her şey ayağınıza gelir mi bilinmez, hatta her şeyin korkunç bir hıza mahkum edildiği bu çağda beklemeyle hiçbir şeyin vuku bulmayacağı artık aşikardır. Doğu’nun tümünde cereyan ettiği gibi atalet belki bir yük değil, her şeyin güneş altında yavaş aktığı coğrafyada bir erdem bile sayılabilir. Fakat bu ataletten silkinmeyi bilenler için ise hareketlenip birçok ihtimalin eşiğinde yeniden buluşmak mümkündür. İmkânlar eşiğinin kapısını aralayanlar oldukça tabii. 

Bu düşüncelerle birlikte ilk kez gittiğim Mardin, karşıladıklarıyla  beni şaşırtmadı. Tahmin ettiğim üzere Mezopotamya’nın taşlarına zanaatkârlıkla kazınmış bir sabır kenti gibi göründü bana. Fakat gördüğüm diğer Doğu kentlerine kıyasla en atmosferik ve en büyüleyici olarak. Yıllarca süren savaşın etkisiyle olayların hiç bitmediği, travmalarla dolu yakın geçmişin üzerine kadim bir bilgeliği ağırbaşlılıkla oturtmuş kente “barış süreci”nde gitmek, tarihin bir fırsatı olsa gerek. Üstelik Mardin’in genç sanat potansiyellerini anlamaya gittiğimiz etkinliğin bir de gençlik bayramı olan 19 Mayıs’a denk düşmesi de hayatın tatlı bir şakası. Güncel sanatla kurduğu bağı her geçen zaman biraz daha kuvvetlendiren kenti, yeni potansiyelleri ve olanaklarıyla hem yerinde hem yerlileriyle tanımak ise büyük şans. 

2010 yılında başlayan Mardin Bienali’yle birlikle güncel sanat alanında hız kazanan kent bugün, yavaş yavaş sayısı çoğalmakta olan galerileri, sanatçı atölyeleri, sergileri ve etkinlikleriyle hareketliliğini gittikçe arttırıyor. Cazibesi yükselen bu kentin sanat dünyasıyla kurduğu yeni ilişkiler de meyvelerini vermeye başlıyor. 6. Mardin Bienali’ndeki “INVITED” sergisiyle Mardin’le tanışan Bor Sanat ve Mardin’deki genç sanatçıların bağımsız girişimi Exit Kolektif işbirliğinde gerçekleşen “Konuk Sanatçı Programı”nın dördüncü edisyonu bu hareketliliğin son halkası olarak dikkat çekti.

21 Nisan – 21 Mayıs tarihleri arasında Handan Börüteçene mentörlüğünde Rıdvan Aşar’la düzenlenen edisyon, Mardin’de yaşayan sanatçılarla, ulusal/uluslararası deneyimli sanatçıların kolektif bir yaklaşımı sonucu güncel sanat üretimleri gerçekleştirmeleri amacıyla hayata geçirildi.  Projenin bütününde, Mardin’de üretim yapan dört yerel sanatçı ve dört mentör konuk sanatçıyı buluşturmuş oldu. Sanatçıların Beral Madra, Ebru Nalan Sülün ve Missem Canmutlu’nun liderlik ettiği danışma kurulu tarafından seçildiği programda güz döneminde Ahmet Öktem&Mehmet Akan, Fulya Çetin&Sidar Alışık, bahar döneminde ise Serhat Kiraz&Ayşe Ceren Solmaz  ikilileri konuk edilmişti. Projenin son edisyonunun konukları olan Handan Börüteçene&Rıdvan Aşar ikilisinin bir aylık çalışma döneminin ardından bu yılki program son buldu.

Sanat tarihinden günümüze usta çırak ilişkisine referans veren proje kapsamında, ulusal ve uluslararası sanatçılar yılda dört kez birer aylık dönemler hâlinde Exit Kolektif üretim alanında konaklıyor ve üretimlerini gerçekleştiriyorlar. Program kapsamında sanatçılara konaklama, stüdyo mekânı, üretim desteği Bor Sanat ve Exit Kolektif tarafından sağlanıyor.

Kolektif çalışmalar yapan sanatçıların eserleri dört çalışma dönemi sonunda ekim ayında, Exit Kolektif Sergi Alanı’nda bir sergiyle sanatseverlerin karşısına çıkacak. Sergi sürecine paralel söyleşi programı da eşlik edecek.

Ece Çavuşoğlu Yarar: “Gerçekleştirdiğimiz en büyük çalışmalardan biri!”

Programın 4’üncü edisyonunun çalışmalarına tanık olmak için gittiğimiz Mardin bu yönüyle güncel sanat dünyasının bölgedeki gelişimini yerinde görme fırsatı sundu. Mardin Bienali’yle ivme kazanan kentin başka olanaklara kapı aralaması bundan sonra yapılacaklar için de ilham veriyor. Bor Sanat’tan Ece Çavuşoğlu Yarar konuk sanatçı programının başlangıcı ve gelişimiyle ilgili olarak şunları söylüyor; “Mardin’deki sürecimiz bienalle birlikte başladı. Bienal kapsamında düzenlenen ‘INVITED’ sergisine davet edildik. Bu bir sponsorluktan ziyade hem holdingin desteğini aldığımız hem de sürece dahil olduğumuz bir çalışmaydı ve hemen sergi hazırlığına giriştik. Sonrasında kurduğumuz bağları koparmak istemedik. Burada tanıştığımız Mardinli genç sanatçılardan da çok etkilendik. Nasıl bir şey yapabiliriz diye düşündüğümüzde Exit’le devam etmek istedik çalışmalarımıza.
Beral Madra ve Ebru Nalan Sülün’ün danışmanlığında Exit Kolektif Konuk Sanatçı Programı ortaya çıktı. Bor Sanat’ın vizyonuyla da eşleşen, bizleri çok mutlu eden bir proje oldu. Bor Sanat olarak ikinci yılımızda gerçekleştirdiğimiz en büyük çalışmalardan biri olarak görüyoruz. Standart bir işbirliği ya da standart bir destek değil, Exit Kolektif’le birlikte çalışıp tüm aşamalarına dahil olduğumuz bir süreç yaşadık. Bizim için en değerli şey genç sanatçılarımızla, Ahmet Öktem, Fulya Çetin, Serhat Kiraz ve Handan Börüteçene gibi tecrübeli sanatçılarımızın buluşmasına vesile olmak oldu. Hem projeye katılan sanatçılarımızdan hem de çevreden aldığımız dönüşler bizleri çok mutlu ediyor. Örneğin Güz 1. Dönem sanatçılarımızdan Mehmet Akan’ın çalışma döneminin hemen ardından kendi atölyesini açması bizi çok duygulandırdı ve amacımıza ulaştığımızı gösteren somut bir kanıt oldu. Ekim ayında da Konuk Sanatçı Projesinde sanatçılarımızın ortak çalışmalarıyla üretilen eserler ile bir sergimiz olacak, yaz döneminde onun hazırlıklarına başlıyoruz. Burada bir ay geçirmek çok verimli bir süreç ama bazen uyum sağlamak zor olabiliyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıl için daha fazla kişiyle etkileşime girmemizi sağlayacak çözümler düşünüyoruz.”

6. Mardin Bienali “INVITED: Müşterek/Unified” sergisinden görünüm.

Mardin’de eksikliği hissedilen ve ihtiyaç duyulan müşterek üretim alanına dönüşme yolunda ilerleyen Exit Kolektif’i Mehmet Çimen’le birlikte kuran Seçkin Acar ise “Exit grubunun süreci biraz daha yavaş ve buranın yerelinde bir işleyişken bienal, ‘INVITED’ sergisi ve Bor Sanat bağlamında Ebru Hoca’nın girişimleri bizim de potansiyellerimizi arttırdı” derken kolektifin ortaya çıkış süreci için şunları söylüyor: “Buradaki sanatçılarla buluşarak bir kolektif oluşturduk. Üretimler yapmaya ve sergiler düzenlemeye başladık. Sonra Döne Otyam ve Hakan Irmak’la ‘INVITED’ sergisini beraber yapma konusu gündeme geldi ve bunu Bor Sanat’a sunduk. Bienal gününe kadar elimizde malalarla Exit’in duvarlarını temizliyorduk. İnsanların böyle alanlarda bir araya gelmesi,  hocaların varlığı diğer öğrenciler nezdinde bir ufuk açıyor diye düşünüyorum. ”

Bir ay boyunca konuk sanatçı programı için Handan Börüteçene ile çalışma fırsatı yakalayan genç sanatçı Rıdvan Aşar ise Mardin, Kızıltepe doğumlu. Kızıltepe’de amcasının yanında eczanede 11 yıl kalfalık yapmış biri. Abisi resim öğretmeni olan bir arkadaşının önerisiyle sanatla ilgilenmeye başlamış. 2013’te Atatürk Üniversitesi’nde resim bölümünde okurken siyasi nedenlerden ötürü Erzurum’u terk etmek zorunda kalmış. 2015’te “Hendek Operasyonları” sürecinde ise Mardin Artuklu Üniversitesi’nde eğitim görüyormuş.  Aşar o günleri şöyle anlatıyor: “2015’te burada lisans sürecini yaşarken hemen yanı başımızda hendek olayları yaşandı. Sadece burası için değil Diyarbakır, Sur, Cizre… Yaklaşık yarım dönem eğitimimiz durdu. Şehirde OHAL ilan edildi. Burnumuzun dibinde olan olaylara odaklandım. Çalışma pratiğim oradan başladı ve bugüne kadar geldi. İktidar, otorite, tahakküm, itaat üzerine çalışmalar üretiyorum.”

Mardinli genç bir sanatçı olan Aşar Mardin’in sanata erişmekte kısıtlı bir yer olduğunu, bunun için de  “dışarıdan sanatçı getirmeliyiz” gibi bir mantık oluştuğunu vurguluyor:  “Sabancı Müzesi 2009 yılında Mardin’de kuruldu. O süreçten sonra 2014’te Mardin Bienali başladı. Sanat alanında daha önceleri kentte böyle bir imkân yoktu. Mardin’de atölyeler kapanıp belirli işletmelere dönebiliyor. Ciddi bir imkansızlık olduğu için mecburen gözümüzü İstanbul’a dikmek zorunda kalıyoruz”  

Kendisinin 4’üncü sanatçı programına ulaşmasını ise şu şekilde anlatıyor; “Lisans döneminde bienalle daha yeni yeni tanışıyordum, Mehmet Çimen ve Seçkin Acar’la çalışma sürecimiz ise ‘INVITED’ sergisiyle beraber başladı. Bir açık çağrı olduğunu öğrenince  şehrin nesnelerine dair bir projeyle başvurdum. Ancak o projeyi askıya aldık çünkü çok daha uzun bir süreç istiyordu. Onun üzerine gitmek yerine işin temeline inmeye karar verip başka bir proje yapmak istedim. Daha genç ve yolun başında olan biri olduğum için Handan Hoca’yı bilmiyordum. O  gelmeden önce hakkında araştırma yaparak çalışmalarını inceledim. Resim yapmaya başladıktan sonra malzemeyi unutan bir hâl almıştım. Handan Hoca’yla birlikte malzemeyi kurcalamaya başladık. Belleği tanımlayan hafızaya odaklandık.” 

Handan Börüteçene: “Her şeyin üstesinden gelmenin yolunu bulmuşlar.” 

Rıdvan Aşar’la beraber Mardin’de bir ay boyunca çalışmalar sürdüren sanatçı Handan Börüteçene ise deneyimlerini şu şekilde paylaşıyor; “Daha önce Mardin’e hiç gelmemiştim. Güneydoğu Anadolu’da yalnızca 1996’da bir sergi çalışması için Gaziantep’e gitmiştim. Fakat bu bölgeye dair çok bilgim vardı. Beni Mardin’de bir sergi için davet etselerdi bin kere düşünürdüm. Bu sadece Mardin için geçerli değil dünyanın neresinde kim davet ederse etsin bin kere düşünürüm. Küratörün söyledikleri benim düşüncelerimle uyuyor mu, mekân uyuyor mu, oraya bir iş koyacağım ama o söz neye tekabül edecek benzeri birçok ihtimali düşünürüm. Fakat biri bana ‘Genç bir sanatçı var, bir ay boyunca bir arada çalışacaksınız’ derse hiç düşünmeden kabul ederim. Çok severek geldim, geldiğimde hiçbir şey beni şaşırtmadı. Her şeyi düşündüğüm gibi buldum. Bir tek arkadaşların enerjisine  çok şaşırdım ve çok mutlu etti beni. Beklentimin çok üstünde çıktı. Onların inanılmaz bir enerjiyle üretmeye olan kararlılıkları ve şartlar ne olursa olsun büyük bir coşkuyla devam ediyor olmaları bir hakikat. Bence her şeyin üstesinden gelmenin yolunu bulmuşlar.”

Handan Börüteçene ve Rıdvan Aşar

Handan Börüteçene, hem Mardin’deki geçirdiği zamanı hem de Rıdvan Aşar’la çalışmanın kendisine kazandırdıklarını ise şöyle ifade ediyor: “Biz Rıdvan’la karşılıklı iki insan olarak buluştuk. Daha deneyimli sanatçı olmam başka bir şey. Karşılıklı buluştuğunuz zaman birbirinizden öğrenmeniz de mümkün oluyor.  Birbirimize bilgi aktarıyoruz daha doğrusu. Güzel olan taraf, Rıdvan çalışmaya çok hazırdı. Biz sadece o hazır olan noktadan gitmeye başladık. Aslında adına yaratıcı süreç dediğim bir eğitim sistemi bu. ” 

Rıdvan Aşar: “Handan Hoca sayesinde işin temeline indim.”

Rıdvan Aşar, Börüteçene ile çalışma fırsatı bulmasını ve kazanımlarınıysa şöyle dile getiriyor: “Bellek üzerine hiçbir iş üretmedim ama Handan Hoca sayesinde işin temeline indim. Çünkü yaptığım işler de bir bellek taşıyor. Çalışmaların anlaşılır olmasını düşünüyordum ve işlerimi de buna yönelik yapıyordum.  Bu bir tavırdı, insanlar sergiyi geziyorlar, sadece bakıp geçiyorlar. Çoğu yerde ‘bu da sanat mı’ tartışması yapıyorlar. Handan Hoca’nın bana bahsettiği bir mantis karidesi örneği var. Mantis karidesi rengarenk, küçücük bir canlı ama gel gör ki bizim göremediğimiz renkleri görüyor. Ondan ilhamla benim de gözüm açılmaya başladı ve çok doğrudan, anlatımcı olmamak gerektiğine karar verdim. Handan Hoca’nın bu konuda bana çok yardımı oldu.”

Handan Börüteçene ise son yıllarda epey popüler olan sanatın iyileştirici yönü tabiriyle ilgili şunları söylüyor: “Çok keyifli bir yaratıcı süreç geçirdik. Ben sürecin daha önemli olduğuna inanıyorum. O yapıtın ortaya çıkması süreci çok zenginleştiren bir alan. Bireyin kendisini zenginleştiriyor. ‘Sanat iyileştirir’ lafı meşhurdur ama sanat sadece sanatçıyı iyileştirir. Herkesi iyileştirmez. Çünkü sistem şu; sen bunu kendin için üretiyorsun. Hakikat de budur. Ben bunu kamuyla paylaşayım diye bir karar alırsın. Sergi noktasıdır o. Artık orada sen yoksun, sadece yapıt var. Ona sergi diyorlar ama bana göre izleyicinin atölyesi orası. Sanatçı atölyesinden neyi çıkarmak isterse onu çıkartır.”

Bor Sanat ve Exit Kolektif ekipleri

Sabrın yanına dirayeti de ekleyerek…

Konuk sanatçı programının çalışmalarını, yeni edindiğimiz deneyimleri ve arkadaşlıkları arkamızda bırakırken Mardin’den birden çok duyguyla ayrılıyoruz. En meşhur ifadeyle “gecesi gerdanlık gündüzü seyranlık Mardin”, bünyesinde binbir çeşit potansiyeli barındırırken merkezin yıllarca göz ardı ettiği, çatışmalardan yorulmuş bu bölgenin sabrına bir de dirayeti ekliyor. Son 30-40 yılın travmalarıyla ömrünü geçiren çocuklar artık geleceğe dair yeni bir potansiyeli ortaya koyuyor. Her şeyle baş edebilmenin dirayetini sanatın ifadelerine, olanaklarına yansıtıyorlar. Yine bekleyerek ve sabrederek. Çünkü Mardin eşikte beklemeyi bilen bir şehir. Geçmişle geleceği, Doğu’yla Batı’yı sessiz bir bilgelikle kucaklarken zanaatin ve el işçiliğinin bu büyülü kenti, güncel sanatın sahnesine tıpkı telkâri gibi sabırla işlenmiş bir inatla çıkıyor. Güncel sanat alanında gittikçe cazibesi artan şehir bilenlerin unutamadığı Deyrulzafaran Manastırı’nda bir ömür annesini bekleyen Bahe’nin hikayesinden ilhamla, yüzyılların birikimini sırtında taşıyarak bekliyor. Süryani, Kürt, Arap ve Türk’ün dilleri, Ulu Cami’nin ezanıyla Mor Gabriel’in çanında buluşurken bu çoksesliliğin çocukları günümüzün sorgulayıcı, evrensel sanatının yenilikçi dilini arıyorlar. Sabır, Mardin’de bir düşünce pratiği haline gelmişken, beklerken anlamını dokumak ve bir kemerin altından, bir avlu kapısından bütün evrene bakmak zamanı ve mekânı aşan bir armoni yaratıyor. Hepimiz aynı manzaraya bakarkense halen eşikteyiz ve bekliyoruz. 

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Bor Sanat ve Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi işbirliğiyle gerçekleşen “Zihnin Sınırlarında Bir Rota: Fikret Muallâ” sergisini Nergis Abıyeva, Uras Kızıl ve Emre Erbirer...

Eleştiri

Delal Eken’in 5533’te gerçekleşen “Hüzme” sergisi örtme ve sızma pratiklerini araştırıyor.

Gündem

İBB Başkanı İmamoğlu ve ekibinin tutuklanmasının üzerinden 100 gün geçti. Peki, uzun yıllardır alanda olan sanatçılar, küratörler ve sanat yazarları yaşananları nasıl değerlendiriyor? 

Eleştiri

Mağara resimlerinden Rönesans’a, modernist heykellerden günümüz sanatına at üzerinde bir yolculuğa çıkıyoruz.

© 2020

Exit mobile version