Eleştiri

Tanıklıktan doğan paradoksal ilişkiler

Furkan Öztekin, Köken Ergun’un Çanakkale sub’da yapılan Tanıklık (Paradoksu) gösterimlerini üç günlük gezi yazısı ve fotoğraflar üzerinden aktardı.

Köken Ergun, Şehitler, Renkli, 88', 2019 (Fotoğraf: Studio Ergun)

Çanakkale merkezli kültür sanat girişimi sub, 6 – 29 Mayıs tarihleri arasında Köken Ergun’un Tanıklık (Paradoksu) isimli gösterim serisine ev sahipliği yaptı. 2000’ler ortasına uzanan dört filmlik seçki, Ben Askerim, BAYRAK, Aşura ve son olarak Çanakkale’nin şehitlik turizmini odağına alan Şehitler isimli filmlerden oluştu. Köken Ergun’un kendi içinde paradoks barındıran eleştirel sanatı, Çanakkale’nin tarihi dokusuyla ilişkilenerek sanatçıyı daha yakından tanımamıza olanak sağlıyor.

Sırasıyla: Tanıklık (Paradoksu) Posteri, İlayda Tunca ve Köken Ergun, Eceabat Feribotu, Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

Çanakkale’ye yolculuk ve Ben Askerim & BAYRAK Film Gösterimleri

(11.05.2022)

Uzun zamandır İstanbul ve Ankara dışına seyahat etmediğimi düşünürken kendimi Tekirdağ’dan Çanakkale’ye giden otobüste buluyorum. Bolca mavi ve yeşil renklerine maruz kalmayı umduğum bu yolculukta anneannemin sıklıkla kullandığı denizaşırı kelimesi aklıma geliyor. Denizaşırı, denizlerin ötesinde bulunan, denizleri aşarak ulaşılan yerleri, bazen de sadece uzak yerleri temsil eden bir kelime. Hareket ettikten bir süre sonra “uzak yolları kısalttığı” iddiasına sahip, yeni inşa edilen 1915 Çanakkale Köprüsü’nden geçiyoruz. Henüz iki ay önce ulaşıma açılan Çanakkale Köprüsü, Avrupa yakasının Gelibolu ilçesindeki Sütlüce Köyü ile Asya yakasında Lapseki ilçesini birbirine bağlıyor. İlerledikçe uzayan köprü, iki yakaya daha önce hiç bakmadığım bir perspektiften bakmamı sağlıyor. Yaklaştığımı belirtmek için canlı konumumu Çanakkale’deki arkadaşlarımla paylaşıyorum. Fakat köprünün ortasındayken internet bağlantım aniden kopuyor. Arkadaşlarımın deyimiyle bir süre köprüde asılı kalıyorum.

Sol: İskele yakınlarında bir kamusal alan heykeli, Sağ: Fransız Askeri Mezarlığı, Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

İki saat gibi kısa bir sürede Çanakkale’ye ve daha sonra da Köken Ergun’un Mayıs ayı boyunca filmlerini gösterecek olan sanat mekânı sub’a ulaşıyorum. sub, yan binaların duvarlarına örülmüş kolon ve kirişler üzerine inşa edilen ahşap çatı sayesinde mekânlaşmış bir yer. 2017 Nisan’dan beri çeşitli etkinlikler düzenleyen mekân, metrelerce yükseklikteki tavanı ve beyaz renge boyanmış taş tuğlaları sayesinde dışarıya göre oldukça serin bir havaya sahip. Kısa bir yürüyüş sonrasında sub’ın kurucusu İlayda Tunca, barikatı andıran beyaz ekranın önünde bizi karşılıyor. Tanıklık (Paradoksu)‘nun ilk gösterimi, Ergun’un yirmili yaşlarının sonunda üretmiş olduğu filmleri Ben Askerim (2005) ve BAYRAK (2006) ile başlıyor. Seçkiden ilk izlediğimiz film, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları sırasında çekilen Ben Askerim oluyor. Daha önce defalarca izleme fırsatı yakaladığım filmi yol yorgunluğuma aldırmadan pür dikkat yeniden izlemeye koyuluyorum. Yedi dakikaya sığdırılmış dinamik görüntülerden oluşan Ben Askerim, Türkiye sınırları içerisinde kutlanan milli bayramlardaki törenlere, bir diğer deyimle Köken’in sanat pratiğinden aşina olduğumuz ritüellere odaklanıyor.

Köken Ergun, Ben Askerim, İki Kanallı Video, 7’14’, 2005 (Fotoğraf: Studio Ergun)

Ergun, film boyunca gözetleyen/dikizleyen konumunda yer alırken, 1930’lara has tören estetiğinin zamanımıza nasıl taşındığını inceliyor.[1] Film, aklıma 2019 yılında yaptığım ve parodinin içinde gibi hissettiğim on sekiz günlük askerlik maceramı getiriyor. Filmde milli kimliğin, askerliğin ve asker olmanın kurgulanışı tören aktiviteleri üzerinden sorgulamaya açılırken, askerlik bitiminde gerçekleştirdiğimiz yemin törenini hatırlıyorum. Törenin bir parçası olmakla Köken gibi sadece dışarıdan izleyip kayıt altına almak arasındaki gerilim hoşuma gidiyor. Son olarak filmde yer alan askeri öğrencilerin hip-hop/rap tınılarına sahip milliyetçi bir şarkı eşliğinde gerçekleştirdikleri sportif gösterilerin izleyiciyi hipnotize etme özelliğine sahip olduğunu da eklemek gerek.

Sol: Küçükanafarta Koyu, Sağ: sub’ın zeminine yayılan halılar, Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

Gösterime hız kesmeden önceki filmle benzer bir kurguya sahip BAYRAK (2006) ile devam ediyoruz. BAYRAK, Ben Askerim‘den farklı olarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çekilen bölünmüş görüntülerden oluşuyor. Filmde, tribünden karton tutma ve duygu yüklü tavırla şiir okuma gibi çocukların başrolde olduğu tören aktivitelerini art arda izliyoruz. Ergun’un yine gizlice izleyen/gözetleyen konumunda olduğu dokuz dakikalık film, çocuklar tarafından sergilenmek üzere yetişkinlerce tasarlanan şatafatlı bir yurtsever gösteriyi belgeliyor.[2]

İlkokul öğrencilerinin A. Nihat Asyalı’nın Bayrak isimli şiirini okurken sergiledikleri/takındıkları milliyetçi tavır, yapay ve çiğ bir izlenim bırakıyor. Gösterimlerin hemen ardından Köken Ergun’un katılımıyla saat yediye doğru gösterimler üzerine söyleşi başlıyor. Ekranın önüne çapraz biçimde serilen halıların üstüne yayılıyoruz. Ergun, izleyiciden gelen sorularla sanatsal yaklaşımını, filmlerinin üretim sürecini, Çanakkale ile olan deneyimlerini aktarmaya başlıyor. Ben Askerim, BAYRAK ve Şehitler filmlerinden referansla milliyetçilik duygularının nasıl yaşandığını ve nelerden beslendiğini anlamak için filmi bir araç olarak kullandığından bahsediyor. Filmlerinin perde arkasından bahsederken gözlem sürecinin bazen çekimlerden daha uzun sürdüğünü ekliyor.

Şehitler Abidesi, Fransız Askeri Mezarlığı ve Anzak Koyu’na ziyaret

(12.05.2022)

Sol: Fransız Askeri Mezarlığı’nı çevreleyen duvar, Sağ: Şehitler Abidesi’nde bulunan rölyeften detay, Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

Mayıs ayına göre geceleri serin, gündüzleri oldukça sıcak olan Çanakkale’de yeni bir sabaha uyanıyoruz. Bugünkü planımız Köken Ergun’un Şehitler filmini çektiği yerlere küçük ziyaretler gerçekleştirmek. sub ekibiyle beraber Eceabat’a geçip Ergun’un rehberliğinde Şehitlik’leri ziyaret etmek için iskeleye yakın bir çay bahçesinde buluşuyoruz. Kiraladığımız araçla ilgili sorun yaşadıktan sonra Köken, Cansu, İlayda, Deniz, Annette ve ben iki ayrı araca bölünerek son dakika Eceabat feribotuna yetişiyoruz. Feribotun en üst katındayız. Daha önce rehberlik yapmış, şimdilerde ise konsoloslukta çalışan bir adam bizimle sohbet etmeye başlıyor. Gerçekleştirmeyi planladığımız geziyi duyduktan sonra elimize detaylı bir Çanakkale haritası tutuşturuyor. Feribottan indikten sonra mavi ve yeşil renklerine bürünen kıyılardan geçerek öğlen güneşinin altında Şehitler Abidesi’ne ulaşıyoruz. Ergun, Şehitler filmini çektiği sıralarda katıldığı turlardan ve şehitlik turizminin dinamiğinden bahsetmeye başlıyor. Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan tur rehberleriyle olan anılarını ve bu rehberlerin filme olan katkılarını birinci ağızdan dinliyoruz. Ayrı kültürlerin farklı anlatılar aracılığıyla ortak tarihi nasıl şekillendirdiği, üzerinde en çok durduğumuz konu oluyor. Pandemiden önce tıklım tıklım olan yerlerin şimdilerde bomboş olduğu gözümüze çarpıyor.

Sırasıyla: Şehitler Abidesi, Deniz, Cansu, İlayda, Köken, Annette & Büşra, Fransız Askeri Mezarlığı, Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

Şehitlik Abidesi ve çevresini ziyaret ettikten sonra bir süre Seddülbahir’de yaşayan sanatçı Cansu Çakar’ın rehberliğinde Morto Koyu’ndaki Fransız Askeri Mezarlığı’nı doğru yola çıkıyoruz. Cansu, geçtiğimiz ay Seddülbahir Kalesi’nin restorasyon çalışmaları sırasında Çanakkale Kara Savaşları’nda yaşamını yitiren 17 Fransız askerinin kemikleri bulunduğundan ve buraya defnedildiklerinden bahsediyor. Yalın ve bir o kadar da asil anıtın gövdesinden detayları fotoğraflamaya başlıyorum. Etrafta bizden başka kimseler yok. Anzak Koyu’nda geçerek denize girip piknik yapmak üzere Küçükanafarta Koyu’na doğru yola çıkıyoruz. Serin sular ve sıcak kumlar günün yorgunluğunu bir anda silip süpürüyor.

Sol: Küçükanafarta Koyu, Sağ: Kilitbahir Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

Halk Bahçesi’nde Şehitler Film Gösterimi

(13.05.2022)

Çanakkale’de geçirdiğim son gün göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçiyor. Akşam Köken Ergun’un Şehitler (2019) filmini izlemek için Halk Bahçesi Amfitiyatrosu’nda buluşuyoruz. sub’ın karanlık mekânının ortasında barikatı andıran beyaz ahşap plaka bu sefer Halk Bahçesi’nde kendine yer buluyor. Gösterim başlamadan önce filmde yer alan tur rehberlerinden biri de aramıza katılıyor. Akşam karanlığının çökmesini bekleyen kırk kişiden fazla izleyiciyle film gösterimi nihayet başlıyor.

Sol: Küçükanafarta Koyu, Sağ: Halk Bahçesi Amfitiyatrosu, Çanakkale, 2022 (Fotoğraf: Furkan Öztekin)

Daha önce izleme fırsatı yakaladığım Şehitler‘i yönetmenle beraber Çanakkale içerisinde yeniden deneyimlemek bütünsel bir deneyime dönüşüyor. Türkiye ve Avusturalya ortak yapımı bir film olan Şehitler, Avusturalya Savaş Müzesi’nin Köken Ergun’la iletişime geçmesiyle fikir olarak ortaya çıkıyor. Hem ANZAC hem de Çanakkale mitlerine eleştirel bir bakış getirmek isteyen sanatçı, yaklaşık bir sene boyunca elinde kamera olmadan Şehitlik ve çevresini deneyimledikten sonra filmin yapımına başlıyor.[3] Ergun, Gelibolu Yarımadası’nda gerçekleştirilen sayısız etkinliğe katılarak, tur rehberlerinin anlatımlarını, seyircilerin tepkilerini, devlet kurumları tarafından her gün düzenlenen vatansever tiyatro temsillerini kaydedip katılımcılarla röportajlar yapıyor.[4] Tüm bu sürecin sonunda da Türkiye’deki milliyetçiliğin duygusal temellerini araştırdığı filmi Şehitler ortaya çıkıyor.

Filmi seyrederken tur rehberlerinin birbirinden farklı anlatıları üzerine düşünüyorum. Özellikle de Türk rehberlerin ziyaretçilere duygulu anlar yaşattığı yüksek coşku içeren ifade biçimleri bu coğrafyaya dair çok şey söylüyor. Filmde Avusturalyalı ve Türkiyeli gençlerle gerçekleştirilen röportajların önemli bir rolü olduğunu da eklemek gerek. Bir yanda savaşta ölen askerlerini, savaşın yapılmasının ‘aptalca’ olduğunu belirterek tarihlerini anlatan Avustralyalı bir genç kız, bir yanda da rehberlerle gezse de tam olarak tarihlerini ve nereleri gezdiğini dahi bilmeyen ve ‘tekbir çekerek’ gururla yürümek dışında bir şey yapmayan ‘milliyetçi’ Türkiyeli gençler yer alıyor.[5] İkinci kez izlediğim filmin en etkileyici kısmının yine ziyaretçiler tarafından kutsanan Seyit Onbaşı Anıtı olduğuna kanaat getiriyorum. Ergun kamerasını heykelin eline doğrultarak minnet ve hayranlık duygularının dışavurumu olan yakın temasa odaklanıyor. Canlı ve cansız arasındaki geçişliliğin ihtimali üzerine düşünüyorum. Şehitler filminin kapanış jeneriğini ise turistlerin anı defterlerine yazdıkları notlar oluşturuyor. Kimi zaman saygılı kimi zaman da alaycı olan bu notlar, ziyaretçilerin Çanakkale tarihine olan yaklaşımını ve ilişkilenme biçimlerini gözler önüne seriyor. En nihayetinde bu kapanış jeneriği, filmin aktarmak istediği düşüncelerin sağlamasını eforsuzca yapmış oluyor.

Halk Bahçesi’nde gerçekleşen film gösterimi yoldan geçen insanların anlık da olsa dikkatini çekmeyi başarıyor. Filmi bir süre izledikten sonra yerlerinden sessizce ayrılıyorlar. Büyük ihtimalle Çanakkale’de yaşadıklarından dolayı maruz kaldıkları şehitlik turizmi yeterince ilgilerini çekmiyor. Belki güncel sanatın ya da filmin belgesel/kurgu arasındaki melez diline yabancı olmaları da odak problemleri için geçerli bir sebep olabilir. Bunun dışında filmi oturup sonuna kadar izleyenler de oluyor. Hatta gösterim sonunda gerçekleştirilen soru cevap kısmına kalıp Şehitler‘i Ergun’un perspektifinden dinliyorlar. Büyük bir kazanç sahasına dönüşen/dönüştürülen şehitlik turizmine Ergun’un perspektifinden bakıyoruz. Söyleşi, Atatürk isminin filmde neden geçmediğine dair bir soruyla son buluyor.

Köken Ergun, Şehitler, Renkli, 88′, 2019 (Fotoğraf: Studio Ergun)

Birbirini kovalayan üç günlük gezinin sonunda geriye dönüp bakıyorum. Köken’in şoförlüğündeki arabanın arka koltuğunda aldığım ve bu yazının iskeletini oluşturan notlarımı karıştırıyorum.

Ergun’un filmleri izleyici reaksiyonlarıyla yeniden anlamlanan, duygu durumlarına müdahale eden, kendine yeni ilişki ağları ören ve çoğu zaman da ikilemde bırakan yapılara dönüşüyor. Özellikle Şehitler filmi bunu çok iyi başarıyor. Bu bağlamda Ergun’un bilinçli seçimleri, belgesel türünün olağanlığından, dürüstlüğünden besleniyor. İzleyiciyi çelişki içinde bırakan anları kendi aleyhine kullanıyor bile diyebiliriz.

sub tarafından gerçekleştirilen, Köken Ergun’un dört filmini içeren Tanıklık (Paradoksu) isimli gösterim, Ergun’u ve görüntülerle inşa ettiği eleştirel sanatını yakından tanımamıza olanak sağlıyor. Sanatçının 2000’lerden bugüne uzanan ve birbirinden farklı ritüelleri odağına alan filmleriyle bütüncül bir bakış yakalıyoruz. Şehitler filminin çekildiği yerde ilk defa gösterilmesi, Çanakkale tarihine dair anlatılarla kurmuş olduğumuz bağların gücünü ve rolünü sorgulatıyor. Yazıyı kapatmadan önce gösterim etkinliğinin adı aklıma takılıyor. Köken’i, film yönetmeni olarak üstlendiği sorumlulukları, filmlerinde yer alan öznelerle samimiyet merkezli kurduğu ilişkileri ve üstlendiği pozisyonları düşünüyorum. Tanıklığın taşıyabileceği farklı anlamlar ve bu anlam çeşitliliğinden doğan paradoksal ilişkiler de tam olarak bu noktada başlamış oluyor.

Not: Köken Ergun’un BAYRAK ve Ben Askerim isimli filmleri sanatçının YouTube hesabı üzerinden izlenebilir.


[1] Köken Ergun, Kitle ve İktidar, Sergi Bülteni, SALT Ulus, 05.12.2013

[2] Köken Ergun – Gezici Festival, Ankara Sinema Derneği, Kasım 2013

[3] Alin Taşçıyan, Köken Ergun’un Gözünden Çanakkale Ritüeli, Sanatatak, 24.04.2019

[4] Köken Ergun, Tanıklık (Paradoksu), Sergi Bülteni, sub, 06.05.2022

[5] Ezgi Sivrikaya, Şehitler: Sis makinesiyle savaş dramaturjisi, Gazete Duvar, 05.10.2019


İlginizi Çekebilir

Duyurular

Argonotlar Almanak 2024'ün basılı olarak yayımlanması için başlattığımız destek kampanyasının detayları bağlantıda!

Eleştiri

İnci Furni'nin Ferda Art Platform'da gerçekleşen "Daire" sergisi üzerine

Eleştiri

Uras Kızıl, 9. Çanakkale Bienali'ni zaman kavramı üzerinden değerlendiriyor.

Eleştiri

Galerist’te yer alan “Distilled From Scattered Blue” sergisi vesilesiyle mavinin yolculuğu, potansiyeli ve çağrışımları üzerine…

© 2020

Exit mobile version