“…Tarım artık mekanize bir gıda endüstrisidir. Şimdi hava nitrojen sağlayacak, toprak maden verecek, maden uranyum sağlayacak; uranyum, kötücül ya da barışçıl bir kullanım için atom enerjisi üretecektir.”[1]
Martin Heidegger
“Yeni Materyalizm Nedir?”[2] dosyasının amacı, Türkiye’de bilinirliği -görece- az olan bir felsefenin düşünür ve sanatçı nezdinde tanımını yapmak. Özellikle son dönemlerde gerçekleşen sergilerin kavramsal çerçevesine bakıldığında, söz konusu sergilerin, nesne yönelimli bir düşünce etrafında cereyan ettiğini görüyoruz. Bu sebeple hem yeni materyalist felsefe ile insan veya insan olmayan varlıkları yeniden düşünmek hem de farklı düşünme biçimlerinin madde bağlamında okumasını yapmak, kaçınılmaz bir hal alıyor.
Dosyanın ilk bölümü yeni materyalizme dair genel bir tanımı içeriyor: Kısaca düşüncenin tanımı, kapsamı ve tarihsel arka planı üzerinde duruyor. Dosyanın ikinci bölümü ise, yeni materyalist felsefeden beslenip madde-odaklı düşünen, çalışan sanatçı ve yazarların görüşlerinin bir dökümünü sunacak.[3]
***
Yeni materyalist felsefe yoğunlukla 1990’ların ikinci yarısı itibariyle tartışılmaya başlanır.[4] Manuel DeLanda, Bruno Latour, Rosi Braidotti, Elizabeth Grosz, Donna Haraway, Graham Harman, Timothy Morton, Karen Barad, Levi Byrant ve Quentin Melliassoux düşüncenin oluşumunda doğrudan veya dolaylı katkısı olan yazarlar arasında gösterilebilir.
Yeni materyalizm temelde maddenin yeni bir kavranışına dayanır. Söz konusu yenilik, maddeyi edilgen bir yapının ötesinde düşünmekle ilgilidir. Yeni materyalizmle birlikte, epistemolojik ve ontolojik açıdan maddeye yüklenen her tür yeni ifade biçimi, maddenin olanaklarını genişletmeye vesile olurken; madde, klasik materyalizmden farklı olarak canlı, dinamik, ilişkisel, eyleyici ve üretken olarak kabul edilir.
Maddi dünyanın rastlantısal, dinamik, ilişkisel ve canlı oluşu, klasik materyalist perspektifin madde tanımıyla çelişir. Klasik materyalist felsefenin a priori nesne -ve hatta dünya- tanımının reddi, nedensellik ilkesinin sorgulanması anlamına gelir. Nesnelerin neden-sonuç (cause and effect) bağlamından bağımsız ilişkisellikleri yeni materyalizmin gerçeklik tanımının genel yapısını oluşturur.
Yeni materyalizm üzerine yazan düşünürlere bakıldığında, tek ve mutlak bir materyalizmden söz etmenin mümkün olamayacağı anlaşılır. Sınırları belirlenmiş, mutlak bir tanımın yokluğu “yeni materyalizmler” tabirinin kullanılmasının önünü açar. Farklı görüşlerin olması, düşüncenin savunduğu çokluklar fikriyle de örtüşen çok-sesli bir yapı sunar. En nihayetinde, bu düşüncenin altında modernitenin dayandığı (doğa-kültür, nesne-özne, kadın-erkek, cansız-canlı, beden-zihin, madde-ruh, inorganik-organik vb.) ikili karşıtlıkları çokluklar şeklinde görme istenci yatmaktadır.[5]
Yeni materyalist düşüncenin ortak madde fikri antroposentrik (insan-merkezci) olmayan bir gerçekliğe dayanır. Aydınlanma ve hümanizmin insan-merkezci düşüncesinin aksine, gerek insanlar gerekse insan olmayan canlı veya cansız varlıklar hiyerarşik olmayan bir bakışla incelenmektedir. Söz konusu inceleme, epistemolojiden ontolojiye uzanan ve maddenin özsel etkinliğinin tanınmasından doğan bir değişime dayanmaktadır.[6] Bu etkinlik temelinde, failliğin ve yaratıcılığın artık sadece insana atfedilmesi mümkün değildir. Ancak, burada özellikle parantez açılması gereken hatalı bir ön kabulden söz etmek gerekir. Yeni materyalizm ve insan-sonrası gibi düşünme biçimleri sanılanın aksine insanı ortadan kaldırmaz. Sadece, daha önce yerleştirildiği kutsal yerden indirilerek diğer canlı ve cansızlarla ontolojik olarak eşit bir düzleme yerleştirilir. “Düz ontoloji” (flat ontoloji) olarak da bilinen bu tutumun amacı, insanı küçümsemek değil, onu kendi özgül farkları içinde kavramak, bu amaçla da a priori bir ontolojik başkalıkla tanımlayarak diğer varlıklardan koparmayı reddetmektir.
Maddeye dair bir başka ortak fikir ise onun her tür temsil sisteminin dışında konumlanmasıyla ilgilidir. Madde, yeni materyalizmle birlikte klasik materyalizmden farklı olarak, temsil edilmesi gereken, edilgen, durağan bir varlık olmaktan çıkar. Kendi başına dönüştürücü bir güç olan madde, herhangi bir temsilin kök salmasına izin vermediği gibi, yeni materyalizmle birlikte gerçekliğin yeniden konfigürasyonu amaçlanır.[7] Kendi başına dönüştürücü bir güç olma durumu, maddenin insan bilinci, dil ya da sosyal yapılar tarafından inşa edilen bir şey değil; daha ziyade kendinde yaratıcı olmasıyla ilgilidir.[8] Dolayısıyla böyle bir madde fikri, doğal olarak, insanların ya da tanrının yaratıcı etkinliği için bir hammadde işlevi görmez.[9]
Maddenin -düşünce tarihini şimdiye dek çoğunlukla işgal etmiş olan- birincil veya düz anlamının dışında edindiği yeni anlamlar, yeni materyalist düşüncenin tanımlayıcı özelliğidir. Bu durum aynı zamanda insanın nesneyle kurduğu ilişkinin tarih boyunca araçsal bir düzeye indirgenmiş olmasını da pekâlâ sorguya açar. Nesne, yeni materyalizm öncesi düşüncede özne-insanın yalnızca sahiplik durumunda ilişkilendiği bir şey olmanın ötesine geçemez. İnsanın “amaç için araç”sallaştırdığı nesnelerin insandan bağımsız olarak sahip olduğu ontolojik var oluşları yeni materyalist felsefeyle önem kazanmaya başlar.
Ali Kazma’nın Yokluk adlı 2011 tarihli çift kanallı video yerleştirmesinde, Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar mevcut varlığını koruyan terk edilmiş bir Nato üssü görülür. Hollanda’da yer alan üs, zaman içerisindeki kullanım -araçsal- değerini yitiren nesnelerle doludur. Yokluk’ta, savaşın ve nesnelerin hafızaya içkin politik failliklerini taşıyan imgeler bütününe tanıklık ederiz.
Doğanın mekânın içerisine sızmasıyla kuşatılan beton duvarlar; yosun öbekleri, ölü böcekler ve çeşitli canlı formları; sigara izmaritleri, terk edilmiş ayakkabılar; taşlar, kablolar, ikaz ışıkları ve uyarı yazıları… Kazma, bu imgeler vesilesiyle izleyiciyi tekinsiz bir ortamın içerisinde dolaştırır.
Bu tekinsizlik hissi, insansız mekânların tüm kullanım nesneleriyle birlikte insanı duyumsatmasından da kaynaklanır. Videoda, özünde katı ve hareketsiz gibi duran tüm savaş makinelerinin canlı birer madde olduğu söylenebilir. Bir zamanlar devletlerin hegomanyaları için araçsallaştırılan bu nesneler, günümüzde ideolojinin taşıyıcısı işlevini yitirmiştir. (İmgelerin Yeni Grameri sergi kataloğundan)
İnsana atfedilen yaşamsal belirlenimler, nesneler için de geçerlidir. Bunun anlamı, nesnelerin hafızasından, tanıklığından, politik ve ekolojik failliklerinden söz edilebileceğidir. Metalin, plastiğin, taşın, şişenin, camın, kartonun, demirin hafızasına ve tanıkılığına başvurulabilir. Tıpkı bir bardağı veya şişeyi mahkemeye çıkardığımızda onu tanık olarak dinleyebileceğimizi söyleyen Jane Bennet’ın argümanında olduğu gibi.[10] Aynısı canlı/cansız ikili karşıtlığı için de geçerlidir. Dolayısıyla Karen Barad’ın da ifade ettiği üzere doğum ve ölüm gibi edimler yalnızca canlılar dünyasının bir ayrıcalığı değildir ve canlı/cansız varlıkların da sonlu yaşamları vardır.[11]
Kaybolmayan Renkler, Erhan’ın 2021 yılında Çamburnu’ndaki evinin bir yangın sonucunda yanmasının ardından gerçekleştirdiği nesne temelli bir çalışmanın neticesidir.
Sanat nesnesi olarak kullanmayı tercih ettiği kömürleşmiş ağaçlar, paslı çiviler, kömür parçaları ve tozlar sergi mekânında yer alır. Geometrik şekiller verdiği kağıtlara bu ağaçların kömürleriyle yaptığı soyut manzara resimleri, nesnenin ontolojini yeniden düşündürür. Söz konusu nesneler sanatçının evinin hafızasının taşıyıcıları olarak sanat formunda yaşamaya devam eder.
Erhan’ın nesneleri, tıpkı Jane Bennett’ın canlı madde teorisinde olduğu gibi canlı ve dinamik birer eyleyen olarak sergide yer alırlar. Ateşle birlikte yeni hallerini alan bu nesneler şeylerin birer tanığı olarak, Erhan’ın ve Erhan’dan öncekilerin anılarını kendinde barındırır. Tüm bu nesnelerin yanında yer alan video performans, sanatçının nesnelerle kurduğu ilişkinin bir çıktısı olarak nesnelerin tanıklığına eşlik eder.” (İmgelerin Yeni Grameri sergi kataloğundan)
Yeni materyalizmin çerçevesi her ne kadar maddenin ontolojisi etrafında cereyan ediyor gibi görünse de bir kültür kuramı olması nedeniyle yeni feminizmler, kuir teoriler, sosyoloji ve sanat vb. alanlarının da bu düşünceden beslenmesine vesile olur. Çeşitli alanlarla yaptığı işbirlikleriyle kapsayıcı olma neliğini taşır. Buradaki temel dinamik, olasılıkları çoğaltılarak ikiliklerin ötesine geçme, referansların sayısını “fantastik güzergâhlar” yaratacak şekilde artırma istencinde yatar. Sanat da madde katmalarının nasıl hayat bulduğunun araştırılması yoluyla, sanat eserinin maddi ve düşünsel boyutlarını anlamak için yeni materyalist perspektiften beslenir.
Serginin perdeyle çevrilen niş kısmında Kıymet Daştan’ın Unutma Taşı adını verdiği taşlar yer alıyor.
Bunlar, buluntu taş formlarının referans olarak kullanıldığı, deformasyon ve yeniden inşa jestleriyle yaratılan yeni ve unutulmuş bellek yüklü nesnelerdir. Sanatçı 2019’da Beyrut’ta kaldığı sürede, maddi koşullar, insan ilişkileri ve medya teknolojileriyle belleğin nasıl kaydedildiğinin, korunduğunun, değiştirildiğinin veya silindiğinin izini sürer. Unutma(ma)ktan Korkuyorum projesinin parçası olarak yapmaya başladığı Unutma Taşları, günümüzde neredeyse artık kullanılmayan depolama araçları olan Optik Disk’lerin (Cd, DVD, Archival Gold CD -DVD’s, M-Disk…vs) eritilerek jeolojik ve kristalimsi formlara dönüştürülmesiyle meydana gelir.
Daştan, böylelikle, jeolojik katmanlarla günümüzün hızlı teknolojileri arasındaki maddi ve metaforik bağlantılara dikkat çeker. Unutma Taşı, ‘değerli’ bir taş formu oluşturma sürecinin çağrıştırdığı anlamları; ticari ve kültürel ürünlere atfedilen değer fikrini sorgulatır.
Optik Disk’ler hem hafızanın taşıyıcısı hem de kaybedilen olarak hafızadır. Unutma Taşı çalışması, bu disklerin hafızanın taşıyıcıları olarak günümüzdeki kaybolan değerlerine atfedilen yeni anlamlarına işaret eder ve bir başka hafızanın taşıyıcısı olan taşa dönüşürler. CD’leri eritme esnasında çıkan cızırtı ve benzeri sesler, nişin içerisinde yankılanır. Çıkan bu sesler, malzemenin gerginliğiyle birleşince insan algısında muğlak çağrışımlar yaratır. Aynı zamanda petrolden sanal bilgi taşıyan CD’ye, oradan taşlara evrilen süreçte şeyler yapıntı nesneler halini alır. (İmgelerin Yeni Grameri sergi kataloğundan)
***
Metnin başında vurguladığım üzere, maddeye içkin yeni tanımlamalar kendi içerisinde ve kuramcılar nezdinde her biri kendi içerisinden tutarlı -en azından benim nezdimde- farklılıklar gösterir. Örneğin Jane Bennett’a göre madde canlı ve enerjik güçler oyunundan meydana gelen bir ‘şey-kudreti’ne (thing-power) sahipken[12]; Graham Harman ve Timothy Morton’a göre nesneler bir tür özerklik kazanacak şekilde diğer her şeyle ilişkilerinden geri çekilir.[13] Oysaki Karen Barad’ın yeni materyalist perspektifine göre nesne, karşılıklı iç-etkileşimler (intra-action) yoluyla zuhur eder. [14]
Buradan hareketle, dosyanın ikinci bölümünde sanatçı ve yazarların yeni materyalist felsefeye dair düşüncelerine yer vererek, maddenin -özellikle Türkiye ölçeğindeki- alımlanışına dair bir izlek/haritalandırma oluşturmayı amaçlıyorum. Böylece ortaya çıkacak çok sayıda madde tanımının, insanlar kadar insan olmayan varlıklarla da ilişkilenme biçimlerimize yeni boyutlar ekleyeceği umudunu beslemekteyim.
[1] Martin Heidegger, The Question Concerning Technology and Other Essays, Çev. William Lovitt, Garland Publishing, New York & London 1977. s. 15
[2] Metnin son okuması ve redaksiyonu Oğuz Karayemiş tarafından yapılmıştır.
[3] Görüş alınan sanatçı ve yazarlar Türkiye’de yaşayan kişilerden seçilmiştir. Burada istisna olarak Mixer Galeri’de 22 Ekim – 3 Aralık 2022 tarihleri arasında gösterilen “İmgelerin Yeni Grameri” sergisinde yer almasından dolayı Chongha Peter Lee yer alır.
[4] Bu tarihi daha erkene çekmem mümkündür. Özellikle, 1980’lerin sonu (erkek) insan-merkezciliğin tartışılmaya başlandığı; yeni feminist yaklaşımların, insan-sonrası ve yeni materyalizm gibi düşüncelerin temellendirildiği ve nüvelerini görmeye başladığımız yıllar olarak tarihlendirilebilir.
[5] Karen Barad, yeni materyalizmde yeni olanın eskiyi parçalamak anlamına gelmediğini ve eskinin de yerini tam olarak almadığını ifade eder. Yeni materyalizmin nesne tanımı, birinin ötekini yenmediği, her ikisinin de aynı anda var olabileceği bir zamansallık anlayışı sunar. Karen Barad, Meşakkatli Zaman/lar ve Hiçlik Ekolojileri: Tekrar-Dönme, Tekrar-Hatırlama ve Hesaplanamazla Yüzleşme, Çev. Bülent O. Doğan, “İnsan Sonrası” içinde, Cogito, Yapı Kredi Yayınları Sayı: 95-96 Kış, 2019, s. 178. Karen Barad nezdinde yeni diye bir şey de yoktur: “Nothing is new, there is nothing that is not new.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Karen Barad, Meeting the Universe Halfway Quantum Physics and the Entanglement of Matter and Meaning, Duke University Press, 2007, London.
[6] Christopher N. Gamble, Joshua S. Hanan, Thomas Nail, “What is New Materialism?”, Angelaki Journal of Theoretical Humanities 24(6):111-134, 2019. s. 118
[7] Rick Dolphijn ve Iris van der Tuin, Yeni Materyalizm, çev. Esra Erdoğan, Yort Kitap, İstanbul, 2019, s. 147
[8] Christopher N. Gamble, Joshua S. Hanan, Thomas Nail, “What is New Materialism?”, Angelaki Journal of Theoretical Humanities 24(6):111-134, 2019. s. 120
[9] Gulshan Ara Khan, “Vital Materiality and Non-Human Agency: An Interview with Jane Bennett”, eds Gary Browning, Raia Prokhovnik, Maria Dimova- Cookson, ‘Dialogues with Contemporary Political Theorists’, Palgrave Macmillan, New York, 2012, s. 4
[10] Jane Bennet, Vibrant Matter: A Political Ecology of Things, Duke University Press, 2009.
[11] Karen Barad, “Hiçliğin Ölçütü Nedir?”, Çev. Umut Kesikkulak. Link: https://terrabayt.com/dusunce/hicligin-olcutu-nedir/
[12] Jane Bennett, ‘A Vitalist Stopover on the Way to a New Materialism’, Diana Coole – Samantha Frost, New Materialisms: Ontology Agency and Politics kitabının içerisinde, Duke University Press, 2010, London, s. 47. “Thing-power” kavramına Jane Bennet Vibrant Matter: A Political Ecology of Things kitabında yer verir. Oğuz Karayemiş’in yayımlanmamış doktora tezinde “Şey-Kudreti” olarak çevrilen kavramı ben de aynı şekilde kullanmayı tercih ettim.
[13] Graham Harman, Nesne Yönelimli Ontoloji: Her Şeyin Yeni Bir Teorisi, Çev. Oğuz Karayemiş, Tellekt Yayınları, 2020, İstanbul, s. 32
[14] Karen Barad intra-action kavramını interaction kelimesinden farklı bir anlama gelecek şekilde kullanır. Interaction’da ilişki, zaten ayrık olan, özerk iki şey arasındadır. Etkileşim, onların varoluşlarından sonra gelir. Dolayısıyla etkileşim iki şeyin “arasında” gerçekleşir. Intra-action’da bireyler etkileşim vesilesiyle zuhur ederken, eylemde bulunma edimi ilişkiler “içerisinde” ortaya çıkar. Karan Barad nezdinde intra-action, maddeyle, malzemeyle, doğayla ve diğer insan-olmayanlarla ilişkilerimizi yeniden tesis etmemize olanak tanır. Neden-sonuç ilişkisinden, özne-nesne dualitesinden farklı bir düşünme biçimi sunar. Intra-action kavramının Türkçeye çevirisinde tam bir konsensus söz konusu değildir. “Edim-içi ilişki”, “iç-etkileşim”, “iç-ilişkisel edim”, “eylem – içi etki” kavrama karşılık gelen çeviriler arasındadır.
Bu yazıyı beğendiniz mi?
Argonotlar Telif Kumbarası desteğinizi bekliyor!
Çok sesli ve bağımsız güncel sanat yayını Argonotlar, 2023 yılı yazar telifleri için okurlarını desteğe çağırıyor.
Siz de Argonotlar Telif Kumbarası’na tek seferlik 100₺, 250₺, 500₺ ve 1000₺ olmak üzere dört farklı kategoriden kendiniz için en uygun olanını seçerek destek olabilirsiniz.
Argonotlar olarak bu destekle 70 ila 100 arasında yazı yayınlamayı, yazarlarımıza ödediğimiz telif miktarını artırmayı ve daha fazla yazara alan açarak güncel sanat başta olmak üzere kültür sanat alanında çok sesli ve bağımsız bir mecra olmaya devam etmeyi hedefliyoruz.
Argonotlar olarak gelir modelimizi çeşitlendirmek ve sürdürülebilir bir yayıncılık için arayışlarımız devam edecek. Argonotlar Telif Kumbarası dışında her türlü reklam, destek ve fon öneriniz için bize info@argonotlar.com e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.