Argonotlar olarak 2024 boyunca hem güncel sergilerin nabzını tuttuk, hem de güncel tartışmaları yazı ve dosyalarla genişlettik.
Argonotlar ekibi olarak geride kalan yıla dönüp bakmayı, aklımızda yer edenleri hatırlamayı kıymetli buluyoruz. İşte karşınızda ekibimizin seçkisiyle Argonotlar’ın öne çıkan, gözden kaçmaması gereken bazı yazıları…
Siz de bu yıl okuduğunuz, aklınızda yer eden yazıları bizimle sosyal medya hesaplarımız üzerinden paylaşmak isterseniz buradayız. 2025 yılında da farklı alanlardan bağımsız yazarlardan yazı komisyon edebilmek için başlattığımız Argonotlar Telif Kumbarası kampanyamıza da katkılarınızı bekleriz.
Kültigin Kağan Akbulut
Bir yeni Osmanlıcılık monoloğu: Met’te “Diyaloglar” sergisi
Argonotlar’da Türkiye dışından sergilere normalde yer veremiyoruz. Ancak Alper Turan yazısını bize ilettiğinde heyecanlandık ve hemen yer vermek istedik. Turan’ın yazısı Türkiye sanatının yurt dışındaki büyük kurumlarda nasıl temsil edildiğini hem kişisel hem de analitik yönden inceleyen önemli bir katkı oldu.
Gani Met’e ya da usta beni döndürsene!
15 Nisan’da hayatını kaybeden LGBTİ+ aktivisti Gani Met sanat dünyasında maalesef tanınmayan biriydi. Ancak aktivizm ve sanat kesişiminde etkisi uzun yıllar sürecek işlere imza atmıştı. Bilge Taş’ın kaleme aldığı bu yazı Gani Met’i tanımak için anlamlı bir fırsat.
Asya’nın ikilemine bugün sahip çıkabilir miyiz?
Işıl Eğrikavuk’un Performistanbul’da gerçekleşen “Ne İlyas Ne Cemşit” sergisine dair Seda Niğbolu’nun kaleme aldığı yazı eleştirinin alanını genişleten bir içerik oldu. Sonrasında Işıl Eğrikavuk’ın yazıya dair verdiği cevap ve Cem Erciyes’in vaka değerlendirmesiyle de bu alan daha da genişledi.
Özlem Altunok
Firavunun değil, hepimizin mavisi
Doğada bulunmayan bir renk olan mavinin tarihsel ve sanatsal yolculuğundan iktidarla ilşkisine, çağrışımlarından potansiyeline uzun hikâyesini Galerist’teki “Distilled From Scattered Blue” sergisiyle iç içe geçiren Hale Albayrak, yazısında hem maviyi hem de sergiyi incelikle görselleştiriyor.
Buralardan bir Trans Pride sergisi geçti
Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanarak apar topar kaldırılan “Dön-Dün Bak: Türkiye’de Trans Hareketinin Tarihi” sergisine dair “yasaktan önce” bir analiz yazısı kaleme almaya başlayan Alara Kuset, “yasaktan sonra” yazının akışını değiştirerek sergiyi göremeyenlere rehberlik ediyor. Bu süreçleri yazıya biçimsel olarak da yansıtarak serginin kendisi gibi, akışkan ve itiraz eden bir metin ortaya koyuyor.
Derin bir boşluk
Nejbir Erkol’un Goethe-Institut Ankara’da izleyiciyle buluşan “Bir Toprak Yaratmak” adlı yerleştirmesinin arkeolojik kazısını yapan Uğurcan Kaçmaz, bu vesileyle sanatçının ele aldığı kavramlardan malzemeyle ilişkisine, sergileme tercihlerine pratiğini nasıl kurduğunu derinlikli bir biçimde aktarıyor.
Esra Ece Kuleci
Zenginlik ve yok oluş arasında: “Habitat”
Işık Güner’in Çamlıhemşin’in bitki örtüsünden esinlenen “Habitat” sergisi üzerine Esra Melike Çuluk’un yazdığı yazıyla seçkime başlamak istiyorum. Işık Güner bir bitki ressamı ve işlerini uzun zamandır takip ediyorum. Güner’in uzun zamandır üzerinde çalıştığı, içinde Dünya’nın eşsiz bitkilerini içeren “Habitat” Çamlıhemşin’in şahane doğasında insanlarla buluşmuştu. Çuluk yazısında hem sergiden hem de devam eden “Resimli Türkiye Florası” projesinden bahsederken Çamlıhemşin ziyaretinden ona kalanları da bizimle paylaşıyor.
Tokatlıyan Han’da, Tokatlıyan Han’ın sergisi: “Polifonik Bir Bahçe”
Senenin en iyi ve bence “sürpriz” sergileri arasında yer alan “Polifonik Bir Bahçe”nin tüm sürecini küratörü Eda Yiğit’den dinlemek harika oldu. Artan kira fiyatlarından ötürü pek çok sanatçının atölyesini kapatmak zorunda kaldığı bu dönemde, Tokatlıyan’ın odalarının üretim hâllerine tanıklık etmesi, sanatçılara alan açması söyleşiyi okurken beni mutlu eden detaylardan biri oldu. Önünden geçip gittiğimiz Tokatlıyan Han’ın duvarlarını, katlarını ve terasını sergi sayesinde ilk kez ziyaret eden biri olarak bugün handa “neredeyse” boş oda kalmamış olduğunu duymak mutluluk verici.
En özel iç dünyayla en genel toplumsal dünya arasında
Zeynep Nur Ayanoğlu’nun, Nazım Hikmet Richard Dikbaş ile benlik sunumları, mektup-sergi türü, sanat hayvanı olma sorunsalı, aktivist kimliği, çizimlerinin etnografik-felsefi bağlamı ve çeviri meselesi üzerine konuştuğu bu söyleşi, sergiyi ziyaret edememiş biri olarak benim için daha kıymetli hale geldi. Dikbaş’ın şu cümlesini de burada kayıtlara geçirmek isterim, “Türkçenin kendine özgü avantajlarını sonuna kadar sömürüyorum, mesela belirsiz özne ve nesneler kullanıyorum.”
Ozan Ünlükoç
Bugün ama hangisi?
Yapı Kredi Kültür Sanat’ta gerçekleşen “Bugünü Resmetmek” sergisi üzerine Fatih Özgüven’in kaleme aldığı eleştiri, Aliye Berger’in Güneşin Doğuşu resminden başlayarak mekânın geçmişinden bugüne, serginin de yapmasını beklediğimiz sanat tarihsel bir bakış sunuyor.
Asya’nın ikilemine bugün sahip çıkabilir miyiz?
Işıl Eğrikavuk’un Performstanbul’da gerçekleşen “Ne İlyas Ne Cemşit” performansı üzerine Seda Niğbolu’nun kaleme aldığı eleştiri bu senenin ilginç yazılarından. Selvi Boylum Al Yazmalım filminden hareketle bugünün perspektifinden bir feminist eleştiri sunan yazı, performansı yer yer yetersiz bulsa da farklı sorulara alan açıyor.
Göçmen tenler, cinsiyetlendirilmiş bedenler
İpek Duben’in Salt’ta açtığı “Ten, Beden, Ben” sergisinin ardılı olan kitap üzerine Evren Savcı’nın kaleme aldığı değerlendirme yazısı kitapta yer alan derinlikli İpek Duben ve Vasıf Kortun söyleşisini odağına almıştı. Savcı’nın perspektifinden söyleşiyi, sergiyi, kitabı ve Duben’in sanatını yeniden okumak benim için anlamlıydı.