Eleştiri

En hassas yerinde

Furkan Öztekin’de malzemenin kendisi de (büyük olasılıkla) kendi kendisi üzerine, imkânları ve kurduğu ittifaklar üzerine düşünüyor, bunu da açık ediyor. Muhtemelen, ‘opak bir açıklık’la.

Furkan Öztekin, Kıvrım, 2021, şeffaf çatı levhası üzerine kâğıt kolaj.

Hemen benden önce genç ve politik olmuş kuşak için (70’ler) “seçimler” ve “saydamlık”, “netlik” birinci derecede önemliydi. Onların rüzgârıyla benim için de. Hemen benden sonra genç ve değişik biçimde politik olmuş kuşaktan (90’lar) bir arkadaşımın -hafif alayla- dediği gibi “solda olmasan da solla sosyalleştin de ondan” yorumu doğru olabilir. Kaldı ki “safını seçmek”, “nerde durduğunu bilmek” vs. başka bir açıdan devlet ideolojisinin de yaslandığı erdemler arasındaydı. Furkan Öztekin’in tuvaller, günceden yazılar, anlar ve önceden “kıvrımlanmış” malzemenin alternatif okumalarından oluşturduğu muğlak, hemen çözümlenmeyi ve adlandırılmayı beklemeyen ama bir noktada da çok berrak sergisine bakarken ilk aklıma gelenin bu olacağını tahmin etmezdim. Öğretici sayılabilir.

Birden fark ettiğim, En Hassas Yerde’nin benim açımdan, durmadan yanıp sönen bir ışıldak gibi alt alta yedi kez “Transparan olmak dürüstlük anlamına gelmez” yazan günce sayfasıyla öngörülmüş bir açıklık ve netlik meselesini sorguladığı idi. Gerçi bunda da öngörülmüş bir “netlik” (gelmez!) vurgusu vardı ama düşününce transparan olanın da bir tür örtü olabileceği kuşkusuzdu. “Arada olmak,” diyordu bir başka günce sayfası, “ya da bir konuda kararsız kalmak güzel bir potansiyel alanına dönüşüyor. Kısa süre de olsa özgür hissettiğin, sana ait bir yer. Zamanın olduğu için de bekliyorsun. Kendi kendini ikna etmeni. Sağa ya da sola doğru hareket etmeyi”’ Belki de en sevdiğim film olan Luis Bunuel’in Tristana’sı bu konuyla ilgili bir trajedidir. Bekleyip “kendi kendini ikna edecek” zamanı olmayan ya da bu zaman kendisine tanınmayan öksüz-yetim Tristana en gündelik olanından en yaşamsal olanına kadar durmadan yanlış -ya da seyirciye yanlış gelen- seçimler yapar. Her zaman “seçimler imkânsızdır” dediğini düşündüğüm bu filmin alt metni belki de, evet, sadece “sağa ya da sola doğru hareket edecek” zamanı bulamamak, ya da sadece acele ettirilmekle ilgili olabilirdi. Bu sonuç ve onun sanatsal uygulamaları -sanıyorum- Furkan’ın sergisinde konu edindiği “kuir opaklık” meselesiyle tam örtüşüyordu.

Günce notlarından bir diğerindeki alıntı bu konuda daha da açıklayıcı: “Queer, bir kimlik kategorisi değildir, sürekli bir kesintiye uğrama halidir.”[1] Bunu anlamak zor ama imkânsız da değil. Sürekli olarak teleolojik, hedefe yönelik bir varolma ve aydınlanma, kutuları üst üste koyma hali olmayan/ buna inanmayan bir ‘şey’ gerçekten de bir kategori değildir; bir kimlik ise o zaman da mafsallı, eğilir bükülür, kesintiye alan tanıyan bir kimliktir, ki queer/kuir’in asıl zaferi de bu olabilir. Başlarını kesik kesik arkaya dönüşleri bile kusursuzluk peşindeki seyircinin “beceriksizlik/ iyi yapılmamışlık” olarak okuyabileceği, yaratık filmlerindeki sevgili canavar modelleri gibi biraz.

Kimlik meselesi üzerine en çok düşünmüş ve yazmış, ayrıcalıklı bir aileye doğmayan, teni siyah ve eşcinsel yazar James Baldwin ta 60’lı yıllarda zamanının ötesinde sayılabilecek şu sonuca varmıştı: “Kimlik benliğin çıplaklığının üzerini örttüğümüz bir giysiye benzetilebilir: bu durumda, giysinin bol olması en iyisidir, biraz çöl giysileri gibi, bu giysilerin gerisinde kişinin çıplaklığı her zaman hissedilir, bazen de seçilebilir. İnsana giysilerini çıkarıp yenilerini giyme gücü veren tamamen kendi çıplaklığına duyduğu bu güvendir.”[2] 

Furkan Öztekin, Yakın İttifaklar, Strafor köpük üzerine karışık teknik, 2021.

Bu öyle bir opaklık, matlık/donukluk, bilemediniz yarı-geçirgenlik ki Furkan Öztekin’in işlerinde bir yöntem ya da yapma biçimi olarak da işe yarıyor. Güncenin başka bir sayfası: “Queer üzerine düşünürken litografide yarı saydam renkler kullanmak çok zihin açıcıydı. Üst üste gelse de birbirini örtmeyen pigmentler. Birbirine yakın ittifaklar.” Ya da “kağıtlarla oynamak bana düşünme alanı açıyor. Kendimle ilgili bilmediğim şeyleri yüzey üzerinde keşfediyorum.” Kağıtlar ve benzer ama farklı malzeme de denebilir. Furkan’da, ne olduğunu bilmemiz gerekmeyen, sezmemizin yeterli olacağı, sadece “opak bir biçimde” adlandırabildiğimiz malzemenin birbiri üzerinde kurduğu hakimiyet değil, tam tersine, kurulan “ittifaklar” onun tuval işlerinin en belirleyici özelliği. Kolay ve rahat ittifaklar değil bunlar. Ayrıca daha çok kendi üzerine düşünen de ittifaklar ki, seyirciyi ilk bakışta cezbetmeseler de, ikinci ya da üçüncü bakışta kendilerini daha da açacak, ele verecek, dayanıklı, deyim yerindeyse sürdürülebilir/sustainable bir seyretme deneyimi vadediyorlar.

Furkan Öztekin, Kıvrım, 2021, şeffaf çatı levhası üzerine kâğıt kolaj.

Kıvrılarak biçimlendirilmiş (ondüle) metal malzemeden parçalar mesela, 20. yüzyıl başlarından bir asamblajın şakacılığı, enerjisi ve her türlü malzemeyi kutsayan/kapsayan hali yerine kuir-öncesi-kuir bir yazar olan Sevim Burak’ta bulacağımız bir başka, düşünceli bir hali önerir gibiler:

“Sandalye/

Düşünür/

Koltuk/

Düşünür/

Koltuk kolu/

Düşünür/

Son bir sual/

Neden düşünüyoruz?”[3]

Furkan Öztekin’de malzemenin ta kendisi de böyle; (büyük olasılıkla) kendi kendisi üzerine, imkânları ve kurduğu ittifaklar üzerine düşünüyor, bunu da açık ediyor. Muhtemelen, ‘opak bir açıklık’la.

Gerçi Furkan Öztekin- Sevim Burak ilişkisi göreceli olabilir; başka bir bakışla, seyircinin sanatçıyı içine alma, onu özümleme arzusu açısından yaklaşıldığında En Hassas Yerde sergisindeki Furkan Öztekin’in teni çağrıştıran yüzeyleri, aşılmayan ve/ama aşılmayı bekler gibi duran sınırları, bütün bu opak yüzeylerin küçük melankolisiyle daha çok “yağmurlu bir günde Tezer Özlü” gibi olduğu söylenebilir.

“Öğleden sonra notlar (Kuir bir Opaklık): Kolayca deşifre edilemeyen, sessiz, içine kapanık, sönük, zamanda sıkışmış, bulanık, fazlasıyla görünür, donuk ve biraz da kötü niyetli.” Furkan Öztekin’in günce sayfasında yan yana gelen birbiriyle çelişir gibi ama gizli bir ittifak içindeki bu sıfatlar pekala bir Tezer Özlü sayfasında da yan yana durabilirlerdi.


Furkan Öztekin’in En Hassas Yerde sergisi Siyah Beyaz’ın proje alanı Özel Şeyler’de 13 Kasım – 8 Aralık 2021 tarihleri arasında gerçekleşti. Sergi sanatçının Ankara Queer Sanat Programı kapsamında ürettiği işleri bir araya getiriyordu.

[1] ‘Sınırda’, Moon ve Alex Woodland, Linell Sidcome (Çeviren: noir-gülkan(a.))

[2] James Baldwin, The Devil Finds Work, Laurel Books, 1990.

[3] Sevim Burak, Everest My Lord – İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar, 2006, Yapı Kredi Yayınları.

İlginizi Çekebilir

Gündem

Argonotlar ekibi olarak yıl içinde gördüğümüz, dikkatimizi çeken sergilerden bir seçkiyi bir araya getirdik.

Gündem

Argonotlar ekibi olarak yıl boyunca yayınladığımız yazılardan bir seçkiyle karşınızdayız.

Kütüphane

Esra Özdoğan'ın Galeri Nev İstanbul'da gerçekleşen "Makinedeki Hayalet" sergisinin metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Raziye Kubat’la dağ köyüne dönüşünü, romantik imgelerden uzak bir perspektifle, doğanın sertliği ve direnişiyle şekillenen yaratım sürecini konuştuk.

© 2020

Exit mobile version