İstanbul’un tiyatro ile nabzını tutan, seyircinin heyecanla gün saydığı İstanbul Tiyatro Festivali’nin 25.’si seyircisi ile buluştu. “Bu zamanda tiyatro” sloganıyla yola çıkan festival, tiyatronun pandemi ile beraber içinden geçtiği zor dönemin de altını çiziyor. 22 Ekim – 20 Kasım tarihleri arasında parçası olabileceğimiz festivalin programında bu yıl 14 yerli ve 11 uluslararası yapım fiziksel, çevrimiçi ve kulak tiyatrosu olarak yer alırken panel, söyleşi ve okuma tiyatroları da yine festivalin vazgeçilmezleri. Yurt dışı ortaklıkları; “Hollanda Seçkisi” ve “Golden Mask” bu yıl da devam edecek. Yeni bir bölüm olan “Bu İşte Bir Kadın Var”, kadınlar tarafından üretilen oyunların öne çıkarılması ve kadın üretiminin görünür kılınması hedefliyor.
Her ne kadar ‘tiyatro festivali’ olarak anılsa da her yıl olduğu gibi fiziksel ya da çevrimiçi izleme şansı bulacağımız projelerin içerisinde tiyatronun dışında güncel sanatın farklı üretimlerine dair işler de bulmak mümkün. Pandemi dolayısıyla sayıları geçtiğimiz yıllardan az da olsa bu yıl da tiyatronun dışında ya da tiyatroyu farklı yönlerden ele alan birçok projenin katılımcısı olabileceğimiz programda radarımıza giren işlere yakından baktık.
Waterfloor, Osmosis Cie
Festivalin tek fiziksel dans gösterisi olan, Ali Salmi’nin hem tasarladığı hem de sahnede bedeniyle hayat verdiği Waterfloor, Gaston Bachelard’ın “Su ve Düşler” şiirini ve öngörülen çevresel felaketlerle iklim krizini birleştirirken kamusal alandaki bedenin sınırlarını/varlığını sorguluyor. Dansın yerleşik kurallarını yıkan işler üreten, dansı kapalı ve bilinen sahnelerden keşfedilmemiş açık/kamusal alanlara taşımayı önemseyen bir kamusal alan dansçısı Ali Salmi. Watefloor da sunduğu yüzleşmeye uygun olarak, yakın zamanda önemli bir restorasyon geçirerek kente kazandırılan Müze Gazhane’de ücretsiz olarak şehrin sakinleriyle buluşacak. “Doğu’ya doğru… Balkan’a, İstanbul’a doğru… Ruh, tutku, aşk, ışık ile dans ederek boşlukları zorluyoruz…” diyor Ali Salmi İstanbul yolculuğu için. Merakımızı daha da pekiştiriyor.
30-31 Ekim 20.00, Müze Gazhane
Podacto
Bildiğimiz radyo tiyatrosu günümüz koşullarında yeniden hayat bulursa ortaya nasıl bir iş çıkar? Eski nostaljisinden kaybeder mi? Kaybetse de yine aynı tadı verir mi? Podacto günümüz ses teknolojisi ile klasikleri ya da çağdaş metinleri taşıdığı yeni nesil platformlarda bütün endişelerimizi boşa çıkaracak bir işe imza atıyor. Günümüzün parlayan yıldızı podcast formatı ile İngilizce’deki “acting” kelimeleri birleşmiş, “Podacto”, kendi deyimleriyle “kulak tiyatrosu” çıkmış ortaya. Tiyatronun tüm görsel yükünü/deneyimini dinleyicisine bırakan ve hayal gücünüzde havai fişekleri patlatan bu başarılı uygulamanın festivalde iki örneği yer alıyor. Dario Fo ve Franca Rame’in eğlenceli taşlaması Açık Aile ile Virginia Woolf’un feminizmin ve edebiyat tarihinin önemli metinlerinden Kendine Ait Bir Oda’sı kendi kuşaklarının yetkin isimlerinin ses performanslarıyla dinlenebilecek.
Oedipus, Internationaal Theater Amsterdam
Klasiklere yepyeni anlamlar katarak sahneye koyduğu başarılı uyarlamalarla tanıdığımız Robert Icke, Sofokles’in dünya bilim tarihine adını kazımış karakteri Oedipus’u seçim sonuçları gecesinde bir politikacı olarak tasvir ediyor. Bir kehanet tarafından ziyaret edilen güçlü bir liderin çöküşünü anlatan uyarlama, orijinal hikâyenin tüm olay örgüsünü kullansa da heyecanından da hiçbir şey kaybetmeyen kolay kolay unutulmayacak bir deneyim sunuyor. Bir tiyatro oyunu olarak tüm dünyada adından çokça söz ettiren Oedipus, İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında ise sinema perdesinde olacak. Icke’nin izleyicilerin bir arada olduğu büyük bir sinemada gösterilmesi talebiyle, restorasyonu yakın zamanda tamamlanan Atlas Sineması’nda tiyatro ve sinemayı bir araya getirecek.
6 Kasım 2021, 14:00/19:15, Atlas 1948 Sineması
Neşe, National Theatre Compagnia Pippo Delbono
Tiyatroda birçok anti yorumun öncüsü olan Pippo Delbono’nun Neşe’si alışıldık bir tiyatro oyunundan ziyade bir iç çöküş, bir ağıt, bir şiir, bir sirk, bir tango, bir çiçek sergisi, bir peri masalı gösterisi belki de. Sahneye koyduğu her işte otobiyografik öğeleri, dünyanın yıkıcılığını, hayatın en derin acılarını bir şova dönüştürse de diğer taraftan en acımasız yüzleşmede, en karanlık çukurda bile neşenin var olabileceğini söyler, umudu arar. Ekibinde kendi şiirsel evrenlerini sahneye taşıyan hem farklı sanatsal deneyimlerden hem de sosyal olarak dışlanmış ortamlardan gelen sanatçıları bir araya getirir. Bunlardan biri de 23 yıl aynı sahneyi paylaştığı bir psikiyatri kliniğinde tanıştığı, beyin gelişimi sebebiyle çocuk kalmış, sağır ve dilsiz Bobo’dur. Delbono’nun 2019 yılında kaybettiği Bobo’ya bir ağıt olarak da gördüğü Neşe bu sene İstanbul Tiyatro Festivali’nin şüphesiz en sıra dışı ve en merak uyandıran işlerinin başında geliyor.
4 Kasım 2021, 20:00, Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi
Alice, De Stilte
Lewis Carroll’ın nesillerdir el üstünde tutulan fantastik çocuk romanı “Alice Harikalar Diyarında”, tamamen çocuklar için prodüksiyonlar üreten dans topluluğu ve koreograf Jack Timmermans’ın elinde bambaşka bir yorumla ekranlarımıza geliyor. De Stilte’nin bu versiyonunda üç ayrı Alice yer alırken, yazar Lewis Carroll niyetleri şüpheli bir beyefendi olarak bu üç Alice’i kandırmak için çeşitli hayvan kılıklarında çıkıyor karşımıza. Her yaştan izleyicinin ekran başında soluksuz izleyeceği, hayal gücünü serbest bırakan “Alice”, aynı zamanda günümüz teknolojisini de kullanarak oyunu izleyen aileler için sitelerinde çevrimiçi tamamlayıcı aktiviteler sunuyor.