Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Kütüphane

Bahçesindeki beyaz zambakları unuttuğumuz o nahif av köşkü

30 Kasım’a kadar Merdiven Art Space’te görülebilecek olan Berka Beste Kopuz’un “Toprak Biriktirir Geçmişi II” isimli sergisinin metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Sergiden görünüm

Bir mekânın hafızasını anlamaya çalışmak, belki de geçmişin kaskatı duvarlarında yankılanan sesi duymak, toprağın altında gizlenen hikâyeleri hissetmek gibidir. Ancak hafıza, yalnızca soyut bir hatırlama değil, aynı zamanda somut bir zaman yolculuğudur; hatırlama ve unutma diyalektiğinde kendine yer bulur. Bu yolculukta, her adım bir iz bırakır, her iz bir anıya dönüşür ve her anı bir mekânda yankılanır. Toprağın, katman katman biriktirdiği geçmişin yankıları birdenbire belirir; bir beton parçasının soğuk yüzeyinde, Ytong çatlağın içinde ya da yıkık bir köşkün terk edilmiş koridorlarında… Geçmişin sesi, her zaman mekânın görünmez zemininde dolaşır; zamansız, mekânsız ve kimsesiz değildir.

Hafızamda İzi Saklı No 12, kağıt üzerine tükenmez kalem ve beton parça uygulaması, 31,8×35 cm, detay, 2023

Berka Beste Kopuz’un sanatsal pratiği, geçmişin bellek kırıntılarında saklı kalmış hikâyeleri açığa çıkarırken, mekânın içsel ritmini de duyma cesareti gösterir. Kopuz’un “Toprak Biriktirir Geçmişi” adlı sergisi yüzeyde kalmış anlatılardan ziyade derinlere inmeyi, tarihin tozlu raflarında kalmış unutulmuş bir yapının kökleri ile bir bağ kurmayı önerir. Bu bağ ne sadece bireysel ne de tamamen toplumsaldır; geçmişin, mekânın ve zamanın buluştuğu bir sınırdır. Kopuz’un kişisel araştırma çabası, yaşadığı yeri anlamlandırma ve geçmişini gün yüzüne çıkarma istediği bu sergide vuku bulur. Lakin bütün üretimlerinde izlediğimiz kent ve kentsel tarih kapsamlı bir araştırma olarak sergide kendini gösterir. Kopuz’un kendine özgün çizimleri, öznel anlatımları ve seçtiği malzemeler, hatırlamanın karmaşık ve katmanlı doğasını yansıtır aynı zamanda. Bu katmanlar, yalnızca bireysel anılar değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın da yansımalarıdır.

Hiç Bilmediğim Yerler No15, beton heykel, 56x43x8 cm, detay 2023

Kopuz’un küçüklüğünden bu yana yaşadığı Acıbadem Mahallesi’ndeki kendi evine komşu sınır olan bir âtıl köşk serginin ana konusunu kurgular ve bu geçmişi derin mahalleye işaret eder. Sergi bir arayışın unutulmuş, önemsizleşmiş ve kimsesizleşmiş bir köşkün köklerine bakmaya çabalar, onu gün yüzüne çıkarmayı önceler. Kopuz, çocukluğundan beri zihninde yer eden evinin komşusu olan bu harabe alanın, bir zaman önce Osmanlı döneminde kullanılan bir av köşkü olması üzerine büyük bir merak ve araştırma tutkusu ile bu yola girişir. Köşkün yitik tarihi bugünün kentsel hafızasında geçmişi koruyarak yarına aktarmaya çalıştığımız yaralı köklerimizi açığa çıkarır aslında. Geçmişin önemli yapılarından olan, döneminin sayfiye bölgesinin bir mahallesi olan Acıbadem’de yer alan bu av köşkü bugün aradan geçen yılların üstüne yeniden gün yüzüne ulaşmaya çalışır.

Kopuz’un eserlerinde, birbirinden farklı disiplinler bu araştırmayı gün yüzüne çıkarırken aracılık eder ve kıymetli bir tarihi bugüne getirir. Araştırmanın temeline oturan, Kopuz’un peyderpey hazırladığı özel bir defterden yola çıkarak kurgulanan bütün sergi bu harabe olan, kimsenin farkında dahi olmadığı av köşkünün temellerinden yükselir. Kapsamlı araştırmalar ve kişisel notlar, çizimler ile oluşturulan serginin öznesi olan defter, çizimler, planlar, betondan ve Ytong’dan rölyef sayılabilecek iki ve üç boyut arasındaki katmanlı yerleştirme eserler ile unutulan av köşkü, Kopuz’un kent tarihi araştırmaları, kişisel gözlemleri ve şahsi çabaları ile ortaya çıkmayı başarır. İkinci boyuttan üçüncü boyuta erişen çizimler ve beton ikilikleri ile hazırlanan eserlerde yıkılmaya yüz tutmuş, kagir bir yapı olarak güçlü olmasına rağmen yok olan bina, kalıcı ve kesin biçimde tarihe geçer. Beton ve kagir malzemenin karşıtlığı ile yok olmaya, unutulmaya ve hatırlanmaya, bulunmaya karşı oluşan direnç, toplumsal varoluş içinde Kopuz’un zihninden, sözlü tarih incelemelerinden, araştırmalarından ve üretimlerinden taşarak şekillenir. Kopuz’un kendi aile albümünden yola çıkan, yapının tarihini aydınlatabilecek tüm hafıza taramaları kent tarihi için önemli bir ipucuna dönüşür. Av köşkü bütün unutulmuşlukların karşısında makus talihine boyun eğmez ve bir sanat araştırması ile, değerli bir serginin içinde bulur kendini. Kagir değildir bu kez, yıkılmaya ve unutulmaya karşı direnci vardır, Kopuz unutulanı ve önemsenmeyeni hafızadan geri çağırır ve kalıcı bir defter, katı bir beton ve kolayca işlenebilir Ytong malzeme ile tarihe not düşürür.

Hiç Bilmediğim Yerler Serisi, Mekana Özgü Enstalasyon, Beton Heykeller, 2023

Betonun soğukluğunda sıkışmış bir geçmiş vardır; ama bu geçmiş, tanıklık edeni zorlayan, yüzleşmeyi bekleyen bir hatırlama çağrısı gibidir. Toprak ve beton, belleğin kıvılcımları ile zamansal gerilim bir içinde birbirine karışır, yeniden şekillenir. Bellek, yalnızca bireyin zihninde değil, mekânın dokusuna işlenen bir semboldür; toplumsal bir varlık halini alır. Toprağın içinde saklı kalan seslerin ve unutulmuşların mekânla kurduğu ilişki Kopuz’un sanatında yeni bir anlatı bulur. Ytong parçaları, sadece bir yapı malzemesi değil, bir hafıza taşıyıcısıdır. Onların üzerindeki imgeler, geçmişin yeniden inşa edilmesi değil, temsilin yeniden yaratılmasıdır.

Kopuz’un sergisi, unutulmuş geçmişlerin parçalarını bir araya getirirken, mekânın bir hafıza aracı olabileceğini vurgular. Bu, geçmişin yeniden yorumlanması değil, onunla yeni bir diyalog alanı kurulmasıdır. Her sanat eseri, toprağın altında birikenlerin yüzeye çıktığı anların birer yankısıdır. Eserler, izleyiciyi sadece mekânın fiziksel sınırlarında dolaşmaya değil, aynı zamanda geçmişle zamansal bir diyalog kurmaya davet eder. Her bir parçanın, bir zamanlar kaybolmuş olanın izini süren birer hafıza yansıtıcısı olarak ele alınması, belki de unutulmuş bir tarihin yeniden yorumlanmasıdır. Bu nedenle Kopuz’un üretimleri, yalnızca bir geçmiş anlatısı sunmaz; aksine, geçmişin şimdiki zamanda nasıl bir anlam bulduğunu, bugüne nasıl seslendiğini sorgular.

Sergiden görünüm

Betonun sert, köşeli ve kararlı formu, Kopuz’un gözünde bambaşka bir mekân tasavvuruna dönüşür. Beton, geçmişin kırılgan hatıralarıyla iç içe geçerken, formları geçmişle kurduğumuz ilişkilerin ne kadar akışkan ne kadar dönüşebilir olduğunu gösterir. Kopuz, betonun sadece bir yapı malzemesi değil, aynı zamanda belleksel bir varlık olduğunu da gösterir. Bu malzeme, mekânın zamansal gerilimini ve hatırlama süreçlerini temsil eder; bir yandan kaskatı durur, diğer yandan geçmişin akışkan doğasını katılığı üzerinden yansıtır.

Sergiden görünüm

“Toprak Biriktirir Geçmişi”, zamanın mekânla, hatırlamanın unutmayla olan ilişkisini derinlemesine sorgular. Toprağın derinlerinde saklı kalan sesleri dinleyen Kopuz, betonun soğuk yüzeyinde yankılanan anıları yakalamaya çalışır. Bu sergi, sadece bir tarih araştırması, unutulmuş bir av köşküne bakış değil, aynı zamanda geçmişle yeniden bağ kurma çabasıdır. Kopuz, her bir eseriyle, izleyiciyi hatırlamanın zorluğuna ve unutmanın kaçınılmazlığına tanıklık etmeye çağırır. Zamanında bahçesinde beyaz leylaklarla anılan bir av köşkü, toprağın içinde yok olurken, romans dolu bir tasvir ile kalıcı malzemelerin anlatısına kapılarak varlığını ispat eder. Mekân ve zaman arasında asılı kalan anılar, metruk bir av köşkü üzerinden Acıbadem’in bilinmez hikayelerinin de kapılarını aralar. Bu hikayeler Kopuz’un elinde yeniden şekillenir, bir anlam bulur; belki de bu, geçmişin gelecekle olan ayrılmaz bağını yeniden kurma yolunda aşikâr bir adımın ta kendisine dönüşür. İşte bu adımlar unutulmuş tarihe kafa tutan av köşkünün topraktan gökyüzüne baktığı ve var olduğu andır.

Nihayetinde, ne olursa olsun “Toprak Biriktirir Geçmişi”.


Bu yazı, 7 Kasım – 30 Kasım tarihleri arasında Merdiven Art Space’te görülebilecek olan Berka Beste Kopuz’un “Toprak Biriktirir Geçmişi II” adlı kişisel sergisinin metnidir.

İlginizi Çekebilir

Gündem

Argonotlar ekibi olarak yıl içinde gördüğümüz, dikkatimizi çeken sergilerden bir seçkiyi bir araya getirdik.

Gündem

Argonotlar ekibi olarak yıl boyunca yayınladığımız yazılardan bir seçkiyle karşınızdayız.

Kütüphane

Esra Özdoğan'ın Galeri Nev İstanbul'da gerçekleşen "Makinedeki Hayalet" sergisinin metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Raziye Kubat’la dağ köyüne dönüşünü, romantik imgelerden uzak bir perspektifle, doğanın sertliği ve direnişiyle şekillenen yaratım sürecini konuştuk.