Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Gündem

BASE 2021’den 11 sanatçı

Bu yıl beşinci kez gerçekleşen Derya Yücel küratörlüğündeki BASE 2021 sanatçılarını daha yakından tanıyoruz.

Genç sanatçıların eserlerini bir araya getiren BASE beşinci yılında Derya Yücel’in küratörlüğünde “Rezonans” teması ekseninde şekilleniyor, çok sayıda şehirden sanatçının katılımıyla gerçekleşen BASE bu yıl Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 29 Eylül-3 Ekim tarihleri arasında görülebilir. Biz de Argonotlar olarak BASE’den kısa bir seçki derledik ve birbirinden farklı üretim pratikleri olan sanatçıları hem daha yakından tanıdık hem de Rezonans teması çerçevesinde üretimlerini nerede konumlandırdıklarını sorduk.

Özgür Saçan

1999 yılında Afyonkarahisar’da doğdum. Sayısal bölümde eğitim aldığım lise hayatımda yönelmem gereken alanın sanat olduğunu fark ettim. 2016 yılında Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’ne girdim ve perspektifimi büyük oranda genişleten, düşünce biçimimi şekillendiren ve zenginleştiren bir eğitim programından geçtim. 2019 yılında Venedik Bienali kapsamında Venedik ve Roma’da çeşitli eğitim programlarına dahil oldum ve bu noktadan sonra üretimlerimi hangi disiplinlerde, nasıl gerçekleştireceğim sorusunun cevabını bulmaya başladım. Halihazırda birçok kaynaktan, sanatçıdan, kültürden beslendiğim ve ilham aldığım parçalarla üretimimi besleyen alanları belirleyip; bu seyirde işin hangi disiplinde ortaya çıkacağına karar veriyorum. Bu süreçte resim, fotoğraf, performans, video alanlarında üretim gerçekleştirdim. Özünde meditatif süreçlere odaklandığım çalışmalar birbirinden farklı kavramların itkisiyle ortaya çıkıyor. BASE’e katılma motivasyonum, beni ve birçok genç sanatçıyı bu alanda ulaşılabilir ve görünür kılması oldu. Bu platformda yer almak genç bir sanatçı için büyük bir fırsat ve buna ek olarak çalışmaların satışa açık olması gelecek üretimler için gereken sermayeyi ve motivasyonu sağlıyor.

BASE’e dört fotoğraftan oluşan bir seri ile katıldım. Siyah-beyaz olan bu fotoğraflarda aldığım kadrajlar insan bedeni üzerinde bazı noktaları merkez alıyor. Bu noktalar üzerinde konumlandırdığım bir dal parçası keskin bir alete dönüşüp bedenin sınırlarını zorlarken bazı noktalarda ise yumuşak ve hassas bir zeminde konumlanıyor. Seyircinin bu fotoğraflara baktığında hissettiği ve anlamlandırdığı şey aslında bir tanımlamaya gerek olmaksızın ait olduğu yeri buluyor. Bu çalışmada yola çıktığım mesele kavram olarak ‘direnç’ten doğuyor. Bu direnç, doğal sınırları aşma hırsının bedeli olarak hassas bir bölge yaratıyor; aynı zamanda bedenin kendini hizaya getirmesi için bir yol sunuyor. BASE’de yer alan yüzden fazla çalışmada, birbirinden farklı öğrenim sürecinden geçmiş ve buna paralel olarak estetik algısı farklı geliştirmiş insanların seçkisini görüyoruz. Bu seçkide fotoğraflarımı daha içe dönük bir yerde konumlandırıyorum. Ulaşmak isteyen ve derinlemesine düşünen bir seyirciyi içine çekebilecek bir konum.

Sanatçının Instagram sayfası.

Berk Güntürk

Berk Güntürk “Mr. A” 2021 tuval üzerine yağlıboya, 50 x 60 cm.

1996 yılında İstanbul’da doğdum. Rusya, Satarov’da yarı Rus yarı Türk bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü’nden mezun oldum. Çalışmalarımda genellikle dini sanattan ve dinler tarihinden ilham alıyorum. Üzerine sıklıkla düşündüğüm toplumsal cinsiyet, varoluş biçimleri ve kimlik kavramlarını dinler tarihinden aldığım ilhamla eserlerimde işliyorum. İstanbul’da olduğum son dört yıl içinde, Moda Notre Dame Katolik Kilisesi için bir ikona çalışması yapma şansım oldu ve Bazaart 2020’de toplumsal cinsiyet ve şiddetin diyalektiği üzerine hazırladığım fotoğraf serisiyle yer aldım. BASE’de hem işlerimi paylaşmak hem de üzerine düşündüğümü konularda izleyiciyi de düşündürmek beni heyecanlandırıyor.

BASE’e katıldığım Mr. A, 50×60 cm ölçülerde bir yağlıboya tablo. İlk bakıldığında oldukça klasik bir tarzda ele alınmış. Ancak resimde işlediğim konu ve öğelerin yeni dünyadan taşıdığı izlerle bir ikililik yaratmayı amaçlıyor. Bu ikili olma durumunu tam da küratöryel çerçeveye uygun buluyorum. Rezonans benzerlerin oluşturduğu güçken ben burada klasik olanla yeni olanı bir itkiye yerleştirip disonans yaratmayı amaçlıyorum. İlham aldığım dini resimler ve bu resimlerin çoğunluğunda kullanılan akademik kanonları, akademik olmaktan uzak içeriklerle bir araya getirmeye çalışıyorum. Rezonans birlikten doğan gücü anlatıyor. BASE ve Derya Yücel bu seneki küratöryel çerçevesiyle biz genç sanatçılara bu kolektif olma halini tekrar düşündürüyor. Parçası olduğum için çok mutluyum.

Sanatçının Instagram sayfası.

Aysu Sayın

Aysu Sayın “İsimsiz”, 2021, Kâğıt üzerine karışık teknik, 74 x 33 cm.

1998, İstanbul doğumluyum. 2016 yılında Kocaeli Üniversitesi Seramik Bölümünde sanat eğitimime başladım. Sanatsal anlamda profesyonel eğitime başladıktan sonra ardı arkası gelmeyen sorular sormaya ve çeşitli alanlarda incelemeler ve araştırmalar yapmaya başladım. Bunlar kimi zaman okumalarla, kimi zaman çizgilerle oldu. Kadın ve beden konusu en çok üzerinde durduğum konu. Bu konu üzerinden farklı alt başlıklarda, seramik heykel olarak önce kendi bedenimi sonrasında deforme edilmiş kadın bedenleri üretmeye başladım. Pandemi sürecinde ise kendi köklerime inip meme kanseri üzerine odaklandığım ve BASE’de izleyebileceğiniz eserim ortaya çıktı. BASE benim gibi bir çok genç sanatçıya görünürlük imkânı sunuyor. Ben de bu görünürlüğü kullanarak eserimle sorduğum sorunun cevabını farklı kişilerden alabilme imkânını kullanmak istedim.

Öncelikle Rezonans temasını tamamıyla benimsediğimi dile getirmek isterim. Eserimin boyutunun küçük olması ve büyük bir sergi salonunda, iki büyük eserin ham ortasına yerleştirilmesi, eserimi bu tema içerisinde önemli bir konumda görmemi destekliyor. Bu küçük noktadan insanlara ulaşabilmenin rezonans temasını tam olarak karşıladığını düşünüyorum.

Eserin kavramsal yönünde, özellikle değinmek istediğim nokta kadın bedeni ve bütünlüğüydü. Bunu seçemediğimiz ve kendi köklerimde de bulduğum bir durum özelinde ele almak istedim. Eserde iki farklı görme noktası açıyorum. Bunlardan biri önden görülen bütündür. Diğeri aynanın içinden gördüğümüz tüm eleştirileri kucaklayan, oldurulmak isteneni veren ve yaralayıcı olan bütündür. Önemli olan ise hangi noktadan rahatsız olduğumuz değil midir?

Sanatçının Instagram sayfası.

Ecem Mamati

Ecem Mamati “İsimsiz”, 2021, Suluboya kâğıdı üzerine mürekkep desen, 76 x 300 cm.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden bu yıl mezun oldum. Genç sanatçıların eserlerinin sergilenmesine olanak tanıyan bir sanat platformu olan BASE’de çalışmamın izleyiciyle buluşmasını istedim.

Çalışmalarımın odağını insan yaşamı, insan ve çevresi, nesne-insan ilişkileri oluşturuyor. Yaşam alanında kullanılan nesneler insanların alışkanlıklarını, davranışlarını ve duygularını belirler. Eğer dünyadaki bütün nesnelerin ve canlıların kendine has bir titreşimi varsa ve evrendeki her şey birbirine bu rezonans kanunu ile bağlanıyorsa, insanın nesneyle kurduğu ilişkide onu nesneye çeken bu titreşim olabilir. Sanat her birimizde farkındalık oluşturur, bu da bizleri iyileştirebilir.

Bir insanın portresi gibidir aslında sahip olduğu nesneler. Aynı zamanda insanların eşyalara, nesnelere bağımlı olması ve onlara büyük değer atfetmeleri, sahiplik duygusu hissetmeleri, statü belirtisi olarak hep daha fazlasına sahip olma isteği, nesnelerin bazen insana güven vermesi, insanın nesneyle özdeşleşmesi veya nesneleri toplama tutkusu, çalışmamın kavramsal yönüne bir açıklama getirebilir.

Sanatçının Instagram sayfası.

Yunus Tilen

Yunus Tilen, “Hasankeyf” “Immersion”, 2019, Kâğıt üzerine yağlıboya + video art 35 x 50cm., 1’08”.

Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı Tezli Yüksek Lisans Bölümü mezunuyum. Kendi sanat tarzımı öykü anlatıcılığı ve metaforlar oluşturarak, yağlı boya ve video kullanarak gerçekleştiriyorum. Özellikle gerçek hayattaki trajik hikâyeleri ele alarak, medya aracılığıyla yayılan haberleri bir hikâye oluşturarak veya bu hikâyeleri topluma bir umut ışığı yaratarak tanıtmak istiyorum.

BASE’e ikinci kez katılıyorum. Çünkü BASE sanatımı daha büyük bir kitleye ulaştırmamı sağlıyor. Derya Yücel’in sunduğu böyle bir temanın konusuna dahil olmak beni mutlu etti.

Kendi yaşadığım şehir Hasankeyf’in antik kent olup baraj nedeniyle sular altında kalması ve buna sessiz kalınmamasını bir çalışmamda işliyorum. Diğer çalışmada ise teknolojinin hızlı ilerlemesi ve dünyadaki insan dışı canlılara zarar verişimiz üzerine. Küresel bir krizin ortasındayız ama bunun henüz hepimiz farkında değiliz. Bu eserim de hem teknolojinin verdiği zararları ve bunun etkisinden kurtulmayıp küresel ısınmaya sebep oluşumuzu öne çıkarmak istiyorum. Belki de bu sayede bir umut olup bunun farkına geç kalmış olmayız.

Sanatçının Instagram sayfası.

Abdulvahap Uzunbay

Abdulvahap Uzunbay, “Denetçinin Denetim Platformu Olarak Kaide”, 2020, Enstalasyon, sıkıştırılmış kâğıt tomarı, demir tel, ahşap kaide, 100 x 66,66 cm.

1992, Batman doğumluyum. Lisans ve Yüksek Lisans eğitimimi Atatürk Üniversitesi’nde tamamladım. 2018 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden ikincilikle mezun oldum. Bu yıl, Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat dalında, Prof. Fevziye Eyigör Pelikoğlu danışmanlığında Sanatsal Bir Form Olarak Monolith isimli tezimi sundum. Sanat alanında yaptıklarımla ilgili diyebilirim ki, ilk olarak BASE 2018’de yer alarak bir başlangıç yaptım. Üç yılık süreçte, özel/kamu kurum ve kuruluşlarınca düzenlenmiş olan genç sanatçılara yönelik yarışmalı/jürili sergilere dahil oldum ve iki ödül aldım. BASe 2020’de yer alarak ikinci bir başlangıç yaptım ve saygın bir galeriyle ilk kişisel sergim için görüşmeye başladım.

Derya Yücel’in BASE 2021 seçkisi için Rezonans temasını belirlemiş olmasının, düzenlenmiş olan etkinlikte çağdaş sanata özgü -hastalıklı- yapı için teşhis koyucu bir tavrın benimsendiğine vurgu yaptığını düşünüyorum. Günümüz insanının hastalık tanısı için kullanılan MR (manyetik rezonans) çekimlerinin ses dalgalarıyla görüntü elde etme teknolojisini çağrıştırıyor olmasına dikkat çekilmiş adeta. Sanatsal anlamda bu, yansıma ve yankılamayı, dolayısıyla mitolojik kahramanlar Narkisos ve Echo’yu buluşturma gayesini akıllara getiriyor. Bu çerçevede benim çalışmam görünür ve duyulur olmayanla ilgili olup küreselleşmeyi icat edenlerin anti-kahramanı Galileo Galilei’den bu güne uzanıyor: Denetçinin Denetim Platformu Olarak Kaide.

Sanatçının Instagram sayfası.

Vildan Dülgeroğlu

Vildan Dülgeroğlu, “Post Mortem”, 2021, 3D çıktı enstelasyon, Değişken boyutlar.

Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunuyum, aynı zamanda aynı okulda grafik eğitimine devam ediyorum. Heykel eğitimim disiplin olarak mekânsal ve sanatsal açıdan farklı düşünmemi sağladı. Bu akışta günümüz pratiklerine ve problemlerine odaklanarak yeni medya sanatı üzerinden ilerlemeye devam ediyorum. BASE ülkedeki yeni sanatçıların görünürlüğü için verimli bir proje olmakla beraber İstanbul ve diğer şehirlerdeki kültür sanat ortamı dengesizliği için atılmış güzel bir adım. Bu yüzden kendimi şanslı ve başarılı hissediyorum.

3D çıktılardan oluşan çok parçalı enstelasyonum Postmortem, balık tüketimi ve su canlılarının avlanması üzerinden ilerleyen eleştirel bir süreç. BASE’in 5. yılında bu işle bulunmak, ekolojik problemlerin daha hızlı büyüdüğü bir zamanda anlamlı oldu. Direkt balıkların pazardaki konumlarından oluşturduğum 3D nesneler, bir ölüm envanteri olasılığı üzerine oluşturulmuştur. Gündelik yaşamda karşılaşabileceğimiz ölü balıklar, tüketimle ölümün sınırında, cansız imgelerin çekiciliğini ve ahlaki konumlarını sorguya açıyor. Bu da BASE’in kendi sürecindeki bu yılki kısmında etkili bir konum edinmesini sağlıyor. Gittikçe hızlanıyoruz, gittikçe büyüyoruz ve sanat üretimlerimizi ve oluşumlarımızı bu döngüye uyumlamamız gerektiğini düşünüyorum.

Meslina Tut

Mesline Tut, “Normal”, 2021, Seramik heykel, serbest elle şekillendirme, 28 x 32 cm.

Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden bu sene mezun oldum. Malzemenin öğreticiliğine olan inancım doğrultusunda seramik teknolojisi alanında kendi çamur ve sır reçetelerimi oluşturarak üç boyutlu formlar üzerinde üretimlerime devam ettim. Şu an da Eskişehir’de kendi atölyemde yaşamıma ve üretmeye devam ediyorum.

Öğrendiklerimizden kurtulmamız gerektiği fikrine kapılmam Normal serisini doğurdu. Normal bedenlerin normalleşmesinden ve var olan normların alınganlık etmeden toprak altında sürdürülmesinden yanayım. Eserlerimde ilk bakışta görülen yoga matının üzerinde esnemeye çalışan kadın bedenleri kendi üzerlerinde taşıdıkları geleneksel motiflerle aynı zamanda güzel olma çabasınında birer göstergesi olarak kendi içlerinde de birer devinim ve karmaşa yaratıyorlar.

Sanatçının Instagram sayfası.

Elmas Ertekin

Elmas Ertekin, “Anı”, 2020, Duvar parçaları ve çerçeve, 60 x 43 cm., 42 x 23 cm., 55 x 55 x 12 cm.

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünden bu yıl mezun oldum. BASE’e katılma nedenim; biz yeni mezunlara, sanatçı adaylarına profesyonel bir ortamda kendimizi ve çalışmalarımızı ifade etme şansı vermesiydi. BASE ailesinin bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyum.

Çok uzun zamandır değişik malzemeler ile özel tasarımlar yaptım, yeni farklı malzemeler beni her zaman heyecanlandırdı. Yaptığım çalışmalarda farklı disiplinlerinde dahil olabileceği, kendi ifade dilimi bulabileceğim sınırların uzağında bir sanat süreci oluşturmaya çalışıyorum. Geçmişin aslında geçmediği bazen bir fotoğraf karesinde, bazen önemsiz gibi görünen bir eşyada, bir sözde, yazıda kendini sürekli hatırlatan yanı benim çalışmalarımın çıkış noktası oldu. Her hatırlama yeni bir hikâyeye ulaşmama aracı oldu.

Bir çeşit kaydetme, depolama, hatırlama işleyişine sahip olan bellek ve sınırları oluşturan güvende hissettiren anılara şahitlik eden duvarlar projemin alt yapısını oluşturdu. Anıları taşıyan, içine alan, bazen de yaşananları içine dahil eden duvar sadece bir bütünün parçası değil geçmişi güne taşıyan bir araçtır artık.

Sanatçının Instagram sayfası.

Aydın Ergin

Aydın Ergin, “Leke”, 2021, Performans, video 1’37”.

1986 İstanbul doğumluyum. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik ve Cam Bölümünden bu sene mezun oldum. BASE profesyonel anlamda ilk sergi tecrübem. Tabii okulda yaptığım pek çok çalışma da var. Bunların bazıları deneysel bazıları ise ortak sanatçılarla yaptığım işlerden oluşuyor. BASE’e katılma nedenim ise böylesi profesyonel bir organizasyonda yer almak istememdi.

Projenin çıkış noktası “öfkeli olma hali ve bunu izleyiciye aktarmak”. Bu fikir hocalarımın yönlendirmesi ve araştırmalarım sonuncunda Peter Voulkos adlı sanatçının soyut dışavurumcu çalışmalarından izler taşımaktadır. Leke olarak adlandırmamın nedeni ise öfkenin geçmişimizden izler taşıması ya da fiziksel olarak kalıcı izler bırakabiliceğine dair gönderme yapmak istememdir.

Elif Su Demir

Elif Su Demir, “Aile Yadigarı”, 2020, seramik kalıp, 30 x 24 cm.

2021 yılında Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümünden mezun oldum. Eğitimime Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde Resim Ana Sanat Dalı yüksek lisans programına devam etmekteyim. Birçok karma sergiye katıldım ve disiplinlerarası çalışma ve projelerde bulundum. BASE’in özgürce sesimi çıkarabileceğim bir alan yaratacağını biliyordum. Ancak kariyerimin başında BASE ailesinin desteği birçok olanağı da sunmuş oldu.

Günümüz sanatı dilini sadece yapılan çalışmaların teknik uzmanlığından değil hayatın tüm girdilerinden alıyor. Her şey görünen ve bilinen etkilere sahiptir. Görünen, bilinen etkilerden sonra bir öngöremediğimiz etkileri de ortaya çıkarır. Yankı gibi ses dağılırken aynı zamanda yeni boyutlarda kulağımıza gelir. İlişkisel estetik, çok katmanlı anlam ve görünüş içinde, her bir eserin içine yansıyan etkiyi hem de ondan dışarı çıkan yeni dili içinde barındırır. Tıpkı rezonansta olduğu gibi. İç çamaşırları asılırken bile gözden uzak bir yerde kurutulması, ayıplanılması ve saklanması gerektiğini düşündüğümüz bir nesneyi kamusal bir alanda altın varaklı bir çerçevede sergileyerek toplumun oluşturduğu sınırları aşmak istedim.

Sanatçının Instagram sayfası.

İlginizi Çekebilir

Söyleşi

Raziye Kubat’la dağ köyüne dönüşünü, romantik imgelerden uzak bir perspektifle, doğanın sertliği ve direnişiyle şekillenen yaratım sürecini konuştuk.

Kütüphane

Sanat Dünyamız dergisinin "Sanat Tarihi Nasıl Yazılır?" temalı Eylül/Ekim 2024 tarihli sayısında yayımlanan Sezin Romi'nin yazısı Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Civan Özkanoğlu ile .artSümer'de gerçekleşen ilk kişisel sergisi "Hepimiz Biliyoruz"u konuştuk.

Duyurular

Argonotlar Almanak 2024'ün basılı olarak yayımlanması için başlattığımız destek kampanyasının detayları bağlantıda!