Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

Artishock: Vortic x OUT Collective’den üç önemli sergi

Vortic’in en yeni girişimlerinden biri yirmiye aşkın üyesi olan galeri ağı OUT Collective’in çevrimiçi sergileri Eylül ve Aralık ayları boyunca görülebilecek.

Vortic pandemiden sonra ortaya çıkmış, uluslararası ölçekteki sanat işlerinin yaygınlaşmasını sağlayan çevrimiçi bir platform. Platform galeri ve sanat alanlarının tematik sergilerine ev sahipliği yaparak dünyanın her yerindeki koleksiyonerlere sunulan özenle seçilmiş içerikler yaratıyor.

Vortic’in en yeni girişimlerinden biri yirmiye aşkın üyesi olan galeri ağı OUT Collective. Katılımcı galeriler, Eylül ve Aralık ayları boyunca çevrimiçi sergiler aracılığıyla, satışlarının bir bölümünü görünürlük, eşitlik ve adaleti desteklemek adına akt, ELOP, Gendered Intelligence, Queercircle ve amfAR – The Foundation for AIDS Research gibi LGBTQ+ kurumlarına bağışlayacak.

OUT Collective, Vortic’in ürettiği diğer projelerinde de olduğu gibi görünürlük kazanmamış veya sanat tarihi yazımının kanonik anlatılarından dışlanmış sanatçılarını teselli ediyor. Bu durum, 60’dan fazla galeri ve uluslararası kurumun temsil ettiği 150 kadın sanatçının sergilendiği “Female Voices of Latin America” (Latin Amerika’nın Kadın Sesleri) projesi için de geçerli.

Vortic, Artishock ve Argonotlar arasındaki işbirliğinin parçası olarak, temsil edilmemiş sanatçılara alan açmak için, OUT Collective’den günümüz sosyo-politik ve cinsiyet anlatıları açısından ve küratöryel yaklaşımından dolayı öne çıkan üç sergiyi seçtik.

Alair Gomes ve Hudinilson Jr. | Let X=X: Alair Gomes and Hudinilson Jr | Kupfer (Londra, Birleşik Krallık) | 14 Eylül → 30 Aralık 2021

İki farklı kuşaktan gelen Brezilyalı sanatçıları bir araya getiren Let X=X: Alair Gomes and Hudinilson Jr, Alair Gomes (1921-1992) ve Hudinilson Jr.’ın (1957-2013) öncü çalışmalarını araştıran müze standartlarında bir sergi. İki sanatçı, homoerotizm ve queerliği 70’li ve 80’li yıllar Brezilyası’nın sosyo-politik bağlamında inceliyor. Bu dönem, askeri diktatorya ve heteronormatif rejimin sıkılığı tarafından değerlendiriliyor.

Kendi kuşaklarındaki sanatçılara paralel olarak, Gomes ve Hudinilson Jr. vücutlarını muhalefet olmak adına birer politik araç olarak kullanıyor. Vücutları tarihsel olarak marjinalleştirilmiş kimlikler üzerindeki baskıcı uygulamaların önünde erkeklik kavramını keşfetmek için muhalif ve toplumsal olarak var olanın tartışıldığı bir bölgenin ortasında protesto silahları…

Gomes’in bu sergide yer alan “Symphony of Erotic Icons” (1966- 1978) isimli siyah beyaz fotoğrafları, ışık kullanımı sayesinde tüyleri neredeyse dokunulabilen ve hissedilebilen erkeklerin çıplak gövde ve bacaklarından oluşan duruş çeşitlerini (müzik notalarını) sergiliyor. Bu resimler, sanatçının erotiği, güzelliği ve erkek bedenin çıplaklığını kutladığı geniş repertuarının bir parçası. İşler, queer estetik açısından Robert Mapplethorpe gibi fotoğrafçılara atıfta bulunuyor gibi görünse de, üretim bağlamı açısından bu karşılaştırmadan uzakta yer alıyor. Bu seri aynı zamanda, kadın bedenini mercek altına alan ve seyircisi heteroseksüel erkekler olan erotik geleneğin benimsendiği tarihi ve akademik anlatılara karşılık olarak yer alıyor. 

Vücut, reprodüksiyon ve makine Hudinilson Jr.’in 1970’ler ve 2000’ler arası ürettiği işlerin özeti olabilir. Yapıbozuma uğramış vücut hatlarının, bir fotokopi makinesi üzerine çıplak vücudunu sergilemenin performativ ve oto-erotik eylemi aracılığıyla yapılan ızgara-vari bir kompozisyonla defalarca tekrar oluşturulmasına dair bir “arşiv”. Kayıt altına alınan bu işlem, kendine özgü başka bir tür işin de oluşmasına sebep oldu. Obsesif bir arşivleme rutininin parçası haline gelen bu egzersiz (ve daha sonrası sanat işi) kendi kimliğini duyurma ve onurlandırma girişiminden ayrı tutulamaz. Ancak bu girişim, Brezilya hükümeti tarafından dikte edilen yaşam tarzı dolayısıyla vücutların baskı altında olduğu bir dönemde yok edilebilir veya parçalanabilir.

Hudinilson Jr., Untitled, 1982, 75 x 113 x 0,1 cm.

Kiki Mazzucchelli tarafından kürate edilen Let X=X: Alair Gomes and Hudinilson Jr -isim cinsiyet kromozomları hakkında biyolojik varsayımları yeniden düşünmemiz gerektiğini ima ediyor- aynı zamanda, geleneksel, Batılı, ve idealleştirilmiş Yunan ve Roma heykellerini belgeleyen fotoğraflar üzerinden Hudinilson Jr. ve Gomes arasındaki benzerlikleri değerlendiriyor.  Biraz daha geniş bir okumada, her iki sanatçının tek bir sergide birleşmesi, baskıcı ve muhafazakar toplumlarda, yaşadıkları zamandan bugüne erkek bedenlerinin özgürlüğü için kolektif mücadelenin hayalini yaşatıyor.

Miguel Ángel Cárdenas y Daniel Santiago Salguero | Warming Up | Instituto de Visión (Bogotá, Kolombiya) | 14 Eylül → 30 Aralık 2021

OUT Collective’e katılan Instituto de visión da iki farklı kuşaktan gelen sanatçıları birleştiriyor. Sanatçıların işleri benzer temalardan besleniyor: vücut, tabulardan uzak cinsellik, ve sosyal kontrol mekanizmalara direnç sağlayan strateji ve alan olarak erotizm.

Kolombiyalı ve Hollandalı sanatçı Miguel Ángel Cárdenas (1934-2015) Latin Amerikalı video performansının Hollanda’da yer alması açısından öncü biri. 1962 yılında Amsterdam’a taşınmasının ardından eşcinselliğini daha açıkça yaşama özgürlüğüne sahip oldu (ismini Michel Cardena’ya değiştirdi), ve tüm görsel-işitsel ve performatif işlerinin ana motifini belirleyecek bir dizi video yapmaya başladı. Bu işlerde cinsellik en erotik ve açık şekilde, “iğrenç” anlamlarının oldukça dışında, ve yücelik mevkisine oldukça yakın bir mevkide konumlandırılıyor.

Miguel Ángel Cárdenas, The soup is delicious, Video black and white (Ekran görüntüsü)

Vortic’teki serginin ismi, sanatçının video-prodüksiyon şirketi Warming Up, etc, etc, etc’den alınmış. Bu isim sanatçının Hollanda’nın kültürel soğukluğunu Latin Amerika’yla özdeşlen sıcaklık ile ısıtmak üzere (bu sıcaklık egzotik bir bakış açısından kaynaklanıyor), sosyal etkileşimler, sevgiler, ve seksin ateşi aracılığıyla önerdiği oluşum ve eylemlerden türüyor.

Bu sergide yer alan en tanınmış video işlerinden biri “The Soup is Delicious” (1977). Video boyunca sanatçının bir çorba hazırladığını, masaya oturduğunu ve sonra onu alışılmadık bir zevkle yediğini görüyoruz – ancak birçokları için yemek yeme zevki orgazm sınırlarına ulaşabiliyor. “Lezzetli” diyerek sandalyesinde sallanan sanatçının kadraj dışında kalan masanın altında oral seksle doruğa ulaştığını fark etmeden jestlerindeki sevinci fark ediyoruz.

Miguel Ángel Cárdenas, Green and yellow lovers, Tensage, panel, pvc, objects, 130 X 192 cm.

Cárdenas ayrıca, eğlenceli ama aynı zamanda kışkırtıcı bir şekilde ortaya konulan konfigürasyonlarda sergilenen gündelik nesnelerden ve sentetik malzemelerden yapılmış heykelleriyle de tanınıyor. Sergideki işlerden biri olan ve erotik pop tarzının örneği “Green and Yellow Lovers” (1964), kısa ve eğlenceli bir sevişmeyi öngörüyor. 

Daniel Santiago Salguero (Bogotá, 1985) bakışını neredeyse hepsi negatiflerden oluşan siyah ve beyaz oto-portreler üzerinden kendi vücuduna çeviriyor, amacı “dışsal bir devrim zamanı içsel bir devrim hakkında konuşmak.” Burada sunulan fotoğraf serisi Nrop  2019 yılında, grev, protesto, ve iklimsel krizlerin olduğu bir senede ve akabinde gerçekleşen 2020-2021 covid pandemisi sırasında çekilmiş. Bir sene boyunca apartman dairesinde yalnız yaşamak zorunda kalan sanatçı, pandemi sürecindeki kırılganlığı ileten, ancak deneyselliği bozmayan, selfie’ler çekiyor. İçsel bir anlatıya sahip bu fotoğraflar, oto-erotizm ve çıplaktıktan açık bir cinselliğe sahip çiftlerin yaşantılarına doğru genişliyor. Bu noktada işler, Cárdenas’ın pratiğinin bariz rahatlığını vurguluyor.

Daniel Santiago Salguero, Nrop #1, Digital print with natural pigments, 62 x 93 cm.

Daniel Santiago, tanışma uygulamalarının amatör perspektifi altında gözetleme fantezilerini paylaşıyor, ancak bunu kendi de dediği gibi savaş, uyuşturucu, kapitalizm, erillik, necro-politikalar, ve ahlaksız siyasete karşı dik durma eylemi ve çıplakılığın kırılganlığını ekleyerek yapıyor. Bunu “viral” fotoğrafçılığın günümüzde ne anlama geldiğine dair bilinçli bir duruşla beceriyor. Yani, selfie ve telefon aracılığıyla fotoğraf çekmeyi 21. yüzyılın görsel estetiği olarak yorumluyor.

Daniel Santiago Salguero’nun nü fotoğraflarını deneyimlemek, bizi sosyal medyayı denetleyen büyük şirketlerin ahlak anlayışına yönlendiriyor. Bu sistemde bir algoritma, herkesi gözetleyen bir tanrı gibi her şeyi teftiş ediyor, hâkimlik yapıyor, ve iki yüzlü bir tutuculukla gittikçe yozlaşmış dünyadaki gerçeklere gözünü kapatıyor.

Nilbar Güreş | Breasts by Rose |GALERIST (İstanbul, Türkiye) | 1 Eylül → 30 Ekim 2021

OUT collective için Galerist Nilbar Güreş’in (İstanbul, 1977) işlerinden oluşan bir seçki sunuyor. Kürt-Alevi kimliğinden etkilenen sanatçı,evrimsel anlatılarla toplumsal cinsiyet meselelerine değiniyor.  Performans, video, fotoğraf, kolaj ve çizim gibi bir sürü farklı mecralarla çalışan Güreş’in işleri, kültür ve kimlik algısı üzerinden akıcı diyaloglar üretiyor.

Sanatçı resimlerinde queer ve trans-feminist pratiklerin politik ve sanatsal ihtimallerini eğlenceli -ve hatta absürd- akışkan cinsiyetli özneler aracılığıyla keşfediyor, ya da kadın bedeninin performatif ihtimallerini fotoğraflar aracılığıyla ima ediyor.

Her iki mecrayla da, Nilbar Güreş marjinalleşmiş kimliklerin ve azınlıkların egemen güç dinamiklerine bağlı olarak örgütlenmelerini inceliyor. Son yıllarda kendi kültürel kimliği onu Brezilya, Bolivya, Yeni Zelanda, ve İsveç gibi ülkelerde yerlilerin kültür, değer, ve pratiklerini incelemeye itti. Güreş’in araştırmaları halklar arasındaki paralel yapılanmaların ve  Batı egemen kültürün ortak sömürgecilik tarihinin altını çiziyor.

Nilbar Güreş, My Body My Soft Desk, Oil on linen, 50 x 100 x 3 cm.

Sanatçının işlerinde bir baskın özellik, öznelerin yerleştirildiği doğal ortamlar. Resimlerde yabani bitki örtüsü -kaktüsler, hurma ağaçları- hayvanları ve minik insanları kaplarken, fotoğraflar kadın olmanın özünü giyim, duruş ve izlenirken ki tavırlarla resmediyor. Güreş’in portrelerinin kahramanları kararlı görünüyor, cinselliklerini üstleniyor ve arzularını kontrol altına alıyor. Bu bariz güçlü hissetme eğilimini (bir bakıma öznelerin kendileriyle barışık olma durumunu) başarmak için, Güreş figürlere doğal ortamlarına yerleştiriyor; onları kendilerine daha yakın olan alanlara, sahnelere ve kostümlere ekliyor. Sanatçı bu süreçte, öznelerinden “çevrelerini ve kendileriyle ilişkili alanları, kendi arzularını ve durumlarını stratejik olarak dönüştürüyor ve değiştiriyorlar” diye bahsediyor.

Güreş’in resimleri daha açık ve deşifre edilemez. “Welcome to Assland” (2020) isimli resimde, non-binary bir figür geriye doğru yaslanıyor. Figür çıplak -sadece bir çift bot giyiniyor, bıyığını gösteriyor- ve bacakları açık, poposunu teşhir ediyor. Çam ağaçlarının çevrelediği bir gölün üstünde bir köprü gibi dik. “Ayıcık; Das Bärchen” (2020) ise hızlı ve kaba fırça darbeleri ile iki figürden oluşan küçük ölçekli bir iş: figürlerden biri fare kulaklarına sahip ve çıplak, diğeri ise hindistan cevizinden oluşmuş testislere sahip bir palmiye/fallus.

“My body, my soft desk” (2020) isimli işte, bir kadın figürü büyük bir kaktüs/seks oyuncağını doğuruyor (veya onunla sevişiyor). Ya bu bitki ya da vajina çiçekle taçlandırılmış. Yanındaki figür bir şarkı söylüyor, ve bütün karakterlerden daha büyük tehditkar bir bıçak, bizi ataerkil sistemlerdeki kadın cinayetlerine dair korkunç okumalara dair bir sonuca (veya başlangıca) ulaştırıyor.


Bu yazı Vortic, OUT Collective ile Argonotlar işbirliği kapsamında hazırlanmıştır. Diğer yazılara aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Haz ve ihlal: Berke Yazıcıoğlu, Miguel Ángel Rojas ve Patrick Angus – Furkan Öztekin
OUT Kolektifi: Kit Edwards’ın seçkisi – Kit Edwards

İlginizi Çekebilir