Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Söyleşi

Bor Sanat’ın ilk sergisi “Parçalar & Haller” üzerine

Bor Sanat’ın hikâyesini ve ilk sergisi “Parçalar & Haller”i serginin küratörü Ebru Nalan Sülün ve Bor Sanat genel koordinatörü Missem Canmutlu’dan dinledik.

Fikret Mualla, İsimsiz, Kağıt Üzerine Guaj, 21x30 cm, 1956

Bor Sanat’ın ilk sergisi “Parçalar & Haller”, Ebru Nalan Sülün küratörlüğünde Orjin Meşrutiyet binasında 15 Kasım-15 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti. Hancan Sanat Koleksiyonu’ndan seçilmiş işlerden meydana gelen sergi, Walter Benjamin’in “Hikâye Anlatıcısı” makalesinden yola çıkarak “koleksiyon” ve “koleksiyoner” arasındaki ilişkiyi sorunsallaştırarak bu fikrin sınırlarını araştırıyordu.

Hancan Sanat Koleksiyonu’na dair geniş bir seçki sunan ve 63 eseri bir araya getiren sergi Fikret Mualla’dan Fahrelnissa Zeid’e, Nuri İyem’den Mehmet Güleryüz’e kadar birçok sanatçının eserlerini bir araya getirerek izleyiciler için bir sanat tarihi anlatısı sunmasıyla da dikkat çekiyordu. Bor Sanat Genel Koordinatörü Missem Canmutlu ile Bor Sanat’ın hikâyesini ve sahip olduğu koleksiyonu; küratörü Ebru Nalan Sülün’le de “Parçalar & Haller” sergisi, sergide yer alan sanatçılar ve eserler üzerine konuştuk.

Bor Sanat gerek sahip olduğu sanat koleksiyonu, gerekse Orjin Meşrutiyet’te açılan ve bu koleksiyona ışık tutan “Parçalar & Haller” sergisiyle anlamlı bir başlangıç yaptı. Öncelikle Bor Sanat’ı gün yüzüne çıkaran temel değerler neler oldu? Bor Sanat’ın kuruluş hikâyesi nedir?

Missem Canmutlu: Bor Sanat, Bor Holding Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Cem Hancan’ın sanata olan tutkusu, yıllar içerisinde edindiği sanat koleksiyonunun bir sonucu olarak ortaya çıktı. Sanat faaliyetlerini bilgiyle bütünlemek ve bu alanda toplumsal fayda sağlamak bizim için çok kıymetli. Sanatın ve sanatçının ülkemizde daha geniş kitlelerce benimsenmesi, tanınması, öğrenilmesi ve bilinmesi amacıyla yola çıktık, bu doğrultuda çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Bor Sanat’ın geniş bir sanat koleksiyonu olduğu söylenebilir, ki koleksiyonda yer alan kimi işleri sergide gördük. Bunların dışında Bor Sanat’ın koleksiyonunda hangi isimler yer alıyor ve bu koleksiyon nasıl bir düşünceyle gelişti, gelişiyor?

M.C.: Koleksiyon, Özgür Cem Hancan’ın kişisel merakıyla başlayıp koleksiyonerlik bilinciyle gelişen bir yapıya sahip. Özgün, kendini ifade edebilen sanatçılara ve ayrıca yeni sanatçılara yer vermek, aynı zamanda onları da önümüzdeki süreç içerisinde destekleyebilmek bizim için çok önemli. Bu süreçte, koleksiyonumuzu nasıl daha geniş, daha doğru, daha akılcı bir yolda değerlendireceğimizi ekibimizle yapacağız ve bu bağlamda projeler üretmeyi planlıyoruz.

Hancan Koleksiyonu, Türk Resim Sanatı’nın çok değerli sanatçılarının eserlerinden oluşuyor. Fikret Mualla’nın koleksiyonumuzdaki yeri çok önemli. Mualla’nın 32 farklı eserini koleksiyonumuzda sergiledik. Koleksiyondaki diğer parçalar ise Ali Atmaca, Kemal Önsoy, Selma Gürbüz, Fahrelnissa Zeid, Fikret Otyam, Burhan Doğançay, Mehmet Güleryüz, Nimet Berdan Chant Avedissian, İzzet Arda Onursan, Mustafa Ayaz, Ergin İnan, Nuri İyem, Özdemir Altan gibi Türk resim sanatında iz bırakan sanatçıların eserleri.

Küratörlüğünü üstlendiğiniz “Parçalar & Haller” başlıklı grup sergisi, temelinde Hancan Sanat Koleksiyonu’ndan özel bir seçkiyi barındırıyor ve bir noktada yakın dönem Türk sanat tarihine dair de farklı bir perspektif geliştiriyor. Öncelikle sergiyi fikren kurgularken nasıl bir düşünceyle yola çıktınız?

Ebru Nalan Sülün: Evet, koleksiyon yakın dönem sanat tarihine ışık tutan bir içeriğe sahip. Sergiyi tasarlarken aslında öncelikle koleksiyonu inceleyerek koleksiyonu en iyi tanımlayacak kurguyu uygulamayı amaçladım. Bu kurguda önceliğim; koleksiyonda var olan sanatçıları, sanat tarihinde var olan konumları, etkileşimleri nitel-nicel perspektifte incelemek idi. Ve tüm bunların sonucunda da; bir koleksiyon üzerinden tüm bu incelemelerimi izlenilir kılacak bir sergi kurgusu inşa edilmiş oldu.

Biraz da organizasyonel olarak bakalım. Siz Bor Sanat ekibi olarak nasıl bir çalışma yürüttünüz? Sergi sanatçılarına ve eserlerine nasıl karar verdiniz?

M.C.: Hancan Sanat koleksiyonunda en önemli paydayı Fikret Mualla eserleri oluşturuyor. Otuz iki eserden oluşan bu toplamı sanatseverlerle buluşturmak fikri çok heyecan vericiydi. Fikret Mualla’nın eserleri kendi içerisinde temalara ayırabilmekte ve sanatçının sanat üslubuna, bu yolda referanslar veren bir derinliği görünür kılıyor. Bu sergide koleksiyon sahibimiz Özgür Bey’in “koleksiyoner olma” hallerini izlerken diğer taraftan Fikret Mualla’nın sanatçı hallerini de sunmakta. Bu yüzden “Haller” bölümü gelişti ve hayata geçti. “Parçalar” bölümünde “parça” olgusu kavramsal boyutta serginin paydasını oluşturuyor. Koleksiyonda yer alan her bir parça bir bütün oluştururken aslında ana öğe olma görevini de üstlenmiş oluyor. Özgür Bey’in koleksiyoner olarak Türk Resim Sanatı’nın Cumhuriyet sonrası dönemine yoğunlaştığını görmek mümkün.

Serginin birçok açıdan Türkiye sanat tarihi ile bağ/diyalog kurduğunu, geçmişle bugünü belirli noktalarda birbirlerine bağladığını söylemek mümkün. 

E.N.S.: Evet, sergi sanat tarihine referans verirken aynı oranda koleksiyonda var olan, sergi için oluşturduğum seçki üzerinden koleksiyonculuğa da dikkat çekmekte ve bunu yaparken de özellikle koleksiyonda 32 eserle önemli bir paydayı oluşturan Fikret Mualla’nın sanatına odaklanan bir kurgusallığı da barındırmakta. “Haller” olarak izlenen bu bölüm; Fikret Mualla’nın erken dönem eserlerinden son dönem eserlerine uzanan bir yaşam döngüsünü de eserler yoluyla izleyenlere tanıtmayı amaçlıyor. “Parçalar” bölümü; daha çok koleksiyonu nicel olarak ele alarak düşündürmeyi amaçlıyor.

Bahsettiğiniz gibi sergide Fikret Mualla, Selma Gürbüz, Nuri İyem, Fahrelnissa Zeid, Burhan Doğançay, Mehmet Güleryüz gibi birçok önemli ismin çalışmaları yer alıyor. Seçkide/sergide yer alan bu isimlere nasıl karar verdiniz? Bu seçki ortaya sergi bağlamında nasıl bir bütünlük çıkarıyor?

E.N.S.: Koleksiyonu en iyi tanımlayan sergi kurgusunun koleksiyonu nitel/nicel perspektiflerle ele almak olduğunu düşündüm. Bu bağlamda; sergi iki bölüme ayrılmakta. “Parçalar” ve “Haller”. Bu iki bölüm aslında sergi kurgusunda da iki ayrı söylevi olan sergi halinde kurgulandı. Bir sergi gezme umuduyla sergi mekânına gelen izleyenler, iki ayrı sergiyi gezmiş gibi de oldular. “Haller” bölümünde izleyen; Fikret Mualla’yı geniş perspektiften sunan eserlerle karşılaşırken, “Parçalar” bölümünde koleksiyonu daha nicel perspektifte ele alan bir yapı ile karşılaştı.

Fahrelnissa Zeid, İsimsiz, Tuval üzerine yağlı boya, 100×80 cm,

Sergide Fikret Mualla dışında yer alan tüm sanatçılar; “Parçalar” bölümünde yer aldılar. Bu bölüm, koleksiyonda yer alan sanatçıların eserlerini nicel perspektiften ele almakta. Bu noktada da sergide 1-2-3 bölümleri yer almakta. Bu sayılar; sanatçının koleksiyonda var olan eser sayılarını referanslamakta. Bir sanatçının koleksiyonda oluşturduğu payda, bu paydada eserler arasında kurulan bağlar ya da bir sanatçının tek eseriyle bir koleksiyonda var olması ve bu eserlerin kendi aralarında kurdukları bağ özellikle odaklandığım unsur oldu.

Bir kavram ve karakter olarak “koleksiyoner”, serginin üzerinde durduğu temel meselelerden birisine işaret etmesi bakımından da önemli. Nitekim “koleksiyoner”in Walter Benjamin’in “Hikâye Anlatıcısı” ile birleşmesi, ortaya farklı ve bütünlüklü bir düşünsel yapı da çıkarır. Sizin için “koleksiyoner” ve “hikâye anlatıcısı” kavramları/karakterleri hangi noktada iç içe geçti ve birbirlerine nasıl yak(ın)laştı?

E.N.S.: Bir montajcı edasıyla varlığını ve tutkularını inşa eden “koleksiyoner”; Walter Benjamin’in “Hikâye Anlatıcısı” denemesindeki tanımla da uyumludur. Benjamin’e göre “hikâye anlatıcısı”; deneyim paylaşma yeteneğine sahip, bir olay ya da durumu nesilden nesile aktaran bir gelenek zincirinin mimarı olan bir bilgedir. Benjamin; bu eylemin dilden dile yayılan gücünden söz ederken üst üste eklenen bir deneyim çemberi olduğunu da vurgular. Tıpkı “koleksiyon yapma” eyleminde olduğu gibi… Koleksiyoneri bu noktada önemli bir aracı güç olarak görüyorum.

“Haller” bölümünde Fikret Mualla’ya dair bu vurgu, “Ruh Durumları & Çizgi”, “Paris Işıltısı”, “İnsan Halleri”, “Nü Denemeler”, “Natürmort Tutkusu”, “Vazgeçilmezi: Mektuplar”, “Ruh Durumları & Portre”, “Ruh Durumları & Kent” gibi başlıklar etrafında katmanlaşarak gelişmiş. Bir küratör olarak tüm bu bölümleri tahayyül ederken ortaya nasıl bir Fikret Mualla portresi çıkarmak istediniz?

Fikret Mualla, İsimsiz, Kağıt Uüzerine guaj-yağlı boya 25,5×37 cm, 1958

E.N.S.: Sergi; bir koleksiyondan ilham alarak ilerlediği için amacım hem koleksiyonu, hem de koleksiyonerin Fikret Mualla tutkusunun gerçekliğini, yaşanan bilinçli yaklaşımı görünür kılmak idi. Fikret Mualla, koleksiyonda bu başlıklar altında değerlendirilme imkânı verecek şekilde bir araya getirilmiş. Bu yaklaşım elbette küratör olarak bana daha kapsamlı düşünme fırsatı verdi. Bu durumun da ne denli önemli olduğunu belirtmeliyim. Özellikle Fikret Mualla’nın mektuplu eserleri, davet edilmediği sergisinin davetiyesinin sergide yer alması ve Mualla’nın bu vefasızlığa dair yazdığı notları sanatçının yaşam katmanlarını sunarken sergi anlatısına katkı sundu. Ayrıca; tüm bu bölümlere eşlik eden Abidin Dino ve Taha Toros metinleri Mualla hakkında yaşanmış deneyimlerin de okunulur olmasını sağladı. Sergide Mualla’nın; hem okunan, hem hissedilen hem de izlenip sanat tarihi perspektifindeki sanatçı konumunu görünür kılan bir yaklaşımı benimsemeyi amaçladım.

Serginin bir diğer yüzünü temsil eden “Parçalar” kısmında ise Ali Atmaca, Kemal Önsoy, Selma Gürbüz, Fahrelnissa Zeid, Fikret Otyam, Burhan Doğançay, Mehmet Güleryüz, Nimet Berdan, Chant Avedissian, İzzet Arda Onursan, Mustafa Ayaz, Ergin İnan, Nuri İyem ve Özdemir Altan’ın eserleri yer alıyor. Söz konusu tüm bu isimler/parçalar, ortaya nasıl ve ne türden bir “bütünlük” çıkarır? Bu sanatçıları kendi estetikleri ve sergide yer aldıkları alan çerçevesinde nasıl görmek gerekir?

E.N.S.: Sergideki “Parçalar” bölümündeki metnim şu şekilde idi: “Bir koleksiyonda sanat eserinin/sanatçının nicel/sayısal varlığı ne demektir? Oluşan bu ‘parça’ların büyük ya da küçük, belki biricik olma hâli koleksiyonda neyi ifade eder? Alfabenin harfleri gibi söze geliyorlar mı? Yoksa yanlarına eklenecek yeni kelimelerini mi bekliyorlar?”

Bu bölümde de eserler tek tek ele alındığında tümü tek başlarına estetik nitelikleri güçlü eserler. Fakat; kendi aralarında üslup ve ekol bağlamında çok parçalı ve paydasızlar. Adeta yeni eklenecek eserlerle bir öyküye dahil olmayı ya da bir armoninin parçası olmayı ister gibiler. Koleksiyonda tek eserle bulunan sanatçılar: Ali Atmaca, Chant Avedissian, Nimet Berdan, Burhan Doğançay, Selma Gürbüz, İzzet Arda Onursan, Fikret Otyam, Kemal Önsoy, Fahrelnissa Zeid. İkişer eserle bulunanlar: Mustafa Ayaz, Ergin İnan. Üçer eserle bulunanlar ise: Özdemir Altan, Nuri İyem, Mehmet Güleryüz. Bu sanatçıların estetik unsurlarından ziyade sergi, bir koleksiyondaki varlık unsurlarını mercek altına alıyor. Bu yolla adeta koleksiyonerlere bir öğüt veren yapıyı da, böylelikle inşa ediyor.

Son bir soru olarak Bor Sanat’ın yakın dönem projeleri içerisinde neler yer alıyor? Yakın dönemde bizi neler bekliyor?

M.C.: Bor Sanat’ı sanatseverlerle tanıştırdığımız ilk adım “Parçalar & Haller” sergisi.  İlerleyen dönemlerde paneller düzenleyen, yurtdışından sanat uzmanlarını davet eden, önemli sanatçılarla gerçekleşecek farklı sanat atölyeleriyle üretimi destekleyen, fon yaratan bir mekanizmada ilerleyecek şekilde gelecek planlamamızı yapıyoruz. Bunların yanı sıra; Türkiye’nin dört bir yanından özgün, kendini ifade edebilen sanatçılara ve öğrencilere yer vermek, onları bu süreç içerisinde destekleyebilmek bizim için çok önemli. Ekibimizle birlikte bu alanda çalışmalar planlıyoruz.

Bizim için önemli olan kendine has bir bakış açısı sunan, özgün sanatçılara ve tabii ki yeni sanatçılara yer vermek önemli. Genç sanatçılara alan açan, onları desteklemeyi amaçlayan projeler üzerinde çalıştığımız bir dönemdeyiz. Bu süreçte, koleksiyonumuzu nasıl daha geniş, daha doğru, daha akılcı bir yolda değerlendireceğimizi ekibimiz ile kararlaştırıyoruz ve bu bağlamda projeler üretmeyi planlıyoruz. Bunun yanı sıra Hancan Koleksiyonu Cumhuriyet sonrası Türk resmine odaklanan bir koleksiyon ve bu doğrultuda gelişmeye devam edecek.

İlginizi Çekebilir

Söyleşi

Civan Özkanoğlu ile .artSümer'de gerçekleşen ilk kişisel sergisi "Hepimiz Biliyoruz"u konuştuk.

Duyurular

Argonotlar Almanak 2024'ün basılı olarak yayımlanması için başlattığımız destek kampanyasının detayları bağlantıda!

Söyleşi

Uluslararası Sinop Bienali’nin yaratıcı sürecinin merkezinde yer alan Hal kolektif’le, şehirle kurduğu bağlar ve katılımcı bir yaklaşımla gerçekleştirdiği projeler üzerine konuştuk.

Söyleşi

Diclekent’teki yeni mekânları vesilesiyle Merkezkaç Sanat Kolektifi’nden Uğur Orhan’la konuştuk.