Zeyno Pekünlü “Bütün Ahları” adlı kişisel sergisinde Bütün Ahları (All Her Sighs, Mükemmel Döngü (Perfect Loop), Olasılıklar, Önemler ve Bağlantılar (The Possibilities, Significances, and Connections) adlı üç yeni işle karşımıza çıkıyor.
Sergiye ismini veren çalışma, Türkçe’deki en gönül delici ahları çekmiş olan, bu açıdan bir ah sanatçısı yani ahzen olarak anabileceğimiz, Sezen Aksu’nun diskografisindeki şarkılardan geliyor. Her ne kadar, Cemal Süreya ahları ve ofları erkek arabesk yıldızlarıyla eşleştirmiş olsa da, senelerce hit üretmiş bir pop şarkıcısı aracılığıyla bu iç çekişler her kuşaktan her kültürden insanın yaşamına değmeye devam ediyor.
A fonemi tek başına pek çok anlama gelen bir ünlem olarak kullanılır. Bu a sesi, ciğerden gelen havanın boğazımızdan sürtünerek (hatta sürünerek) geçerken çıkardığı (k)hhh sesiyle birleştiğindeyse bu anlamlar: İlenme, beddua, ümitsizlik, hayranlık, özlem, beğenme, acı, ıztırap, yeis, ağrı, feryat, üzüntü, esef, pişmanlık, şaşırma, gibi duyguları bildiren yepyeni şekillere bürünür. İşte sanatçı, Aksu’nun kaydettiği tüm albümlerde çektiği tüm ahları, amanları ve ofları tek tek bulup çıkartıyor. Ardından bu seslerden birbirleriyle diyalog içinde olan dört kanallı bir ses kolajı hazırlıyor ve sergi mekanına yayıyor.
Türkiye’de hemen herkesin en az birini bildiği, ve muhtemelen gönülden eşlik ettiği bu iç çekişler bazen sessizliğe gömülüp kendini unutturuyor. Bazen de algı dünyamızı yararcasına kendini hatırlatıyor ve: BEN BURADAYIM, CANIM YANIYOR, ÖZLÜYORUM, ÖLÜYORUM, LANET OLSUN diyerek haykırıyor. Dinleyicilerinin duygularına, duygulanımlarına ve hayatlarına eşlik eden bu ahlar neden bu kadar canımıza dokunuyor? Ah, her halükarda “çekilen” bir şey. Peki, biz bu ahları niye çekiyoruz? Ya peki bu ahlar bizi nereye çekiyor?
Sanatçı Mükemmel Döngü adlı çalışmasında bir türlü başlayamayan bir video ile karşımıza çıkıyor. Daha doğrusu, medya oynatıcılar için, bir tür gayriiçerik (non-content) olan “devam etmek için herhangi bir tuşa basın”, “yükleniyor…”, “lütfen bekleyin”, “açılıyor” gibi mesajlar içeren bekleme arayüzlerini içerikleştiriyor. Bu yolla gündelik hayatımızda dayatılan hikayelerin içeriksizliğini hatırlatıp, hayallerimizdeki o asla başlamayan videoya neden ulaşamadığımızı düşündürüyor. Siyasal, ekonomik ve ekolojik krizlerle tarumar edilen gündelik hayatımızda sürekli mavi ekran veren kısır bir döngüye maruz kaldığımızı akıllara düşürüyor.
Mütemadiyen kendisinden sonra gelecek olana gönderme yapan Mükemmel Döngü, onu her tanımlamaya çalıştığımızda bizi de bir kısır döngünün içine sokuyor. Bu video bir gayri-video, ardından gelecek olan videonun beklenti odağı, onun yer tutucusu. Teknoloji devleri ve baskıcı hükümetler tarafından askıya alınmış hayatların yer tutucusu. Dolayısıyla bu iş, kendisinden her bahsettiğimizde bizi halefi videoya doğru itiyor.
Diğer yandan video beklediğimiz gibi gitmeyen hayatlarımızın da metaforu. Godot gelmeyecek, tamam. Bu beklentiyi geçtik, sıradan sayılabilecek normal ve iyi şeyler dahi elimizden kaçıp gidiyor hissiyle yanıp kavruluyoruz. Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok olayın ve hikayenin yaşandığı bir dönemde, biz aynı kısır döngünün içinde hep bir sonraki videoya geçiyoruz, o videonun yüklenmesini bekliyoruz.
Eğer bu video beklentilerimizin askıya alındığını imleyen bir yer tutucuysa, bu iş kendini ilga eden bir işe mi dönüşüyor? Olduğu halde ol(a)mayan kendini yok eden bir işle mi karşı karşıyayız? Yoksa bilakis bütün ağırlığıyla günümüzü eğretileyen ve ezici bir ağırlığı olan bir işle mi?
Olasılıklar, Önemler ve Bağlantılar serisi sanatçının yaklaşık 20 senedir katıldığı çeşitli toplantılarda aldığı notlardan kırpılıp bir araya getirilmiş işaretlerden oluşuyor. Soru işaretleri, yıldızlar, farklı noktaları birbirine bağlayan oklar ve çizgiler, sergideki diğer işlerde de ima edilen toplumsal çıkışsızlık haline karşın ısrarlı ve kolektif çabaları hatırlatıyor.
Özellikle soru işareti; eylemsizlik, kafa karışıklığı, ne yapacağını bilmez bir halde kalmak, durağan olmak gibi anlamlar uyandırabilse de, sanatçı burada eylemliliğin önünü açan, birlikte hareket etmenin yollarını arayan, failliği olan, edip eyleyen soru işaretlerini, yıldızlar, oklar ve çizgilerle birlikte sunuyor. Bu işaretler çektiğimiz ahlara, hiç başlamayan, kısır döngüye girmiş videolara rağmen, nefes almanın, döngüyü kırmanın mümkün olduğunu ve bunun yolunun birlikte hareket etmekten geçtiğini gösteriyor.
Bu yazı, Zeyno Pekünlü’nün 26 Nisan – 1 Haziran 2024 tarihleri arasında SANATORIUM’da gerçekleşen “Bütün Ahları” başlıklı 6. kişisel sergisinin metnidir.