Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Söyleşi

Clemens Wolf ile “REMIX-Material Archeology” üzerine

Türkiye’deki ilk solo sergisi “REMIX – Material Archeology” vesilesiyle Clemens Wolf’la sergisini, üretim sürecinde kentle bağını ve malzemelerle ilişkisini konuştuk.

Clemens Wolf, REMIX-Material Archeology, SANATORIUM ve sanatçının izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat

Clemens Wolf’un Türkiye’deki ilk solo sergisi “REMIX-Material Archeology”, 3 Şubat-20 Nisan tarihleri arasında SANATORIUM’da gösterildi. Wolf’un yağlı boya, ayna ve paraşütler üzerine yaptığı uzun soluklu bir araştırma sürecinin ürünü/sonucu olarak gün yüzüne çıkan sergi, aynı zamanda sanatçının özellikle üzerinde durduğu “tekrar edilemez anlar”a dair geliştirdiği düşünsel altyapıyla da dikkat çekiyor. Sanatçıyla sergisini, üretim sürecinde kentle bağını ve malzemeyle ilişkisini konuştuk.

Öncelikle işleri birçok farklı ülkede/şehirde sergilenmiş bir sanatçı olarak Türkiye’de İstanbul’da ilk solo serginizi açmak sizin için nasıl bir deneyimi beraberinde getirdi?

İstanbul harika bir şehir. Şehrin büyüklüğü, şimdiye kadar çok az bir kısmını görmüş olmak beni şaşırtıyor. Tarihi olan, yürüyerek ya da metroyla keşfedebildiğim şehirleri seviyorum.

Sergiyi hazırladığımız hafta harikaydı çünkü asistanım ve ben galeriye her gün farklı yollardan yürüyerek gittik. Böylece Galata ve Karaköy bölgesinde pek çok yer keşfettik. Ayrıca seyahat etmenin harika bir yanı olarak yerel kültürle doğrudan bağlantılı çok sayıda geleneksel sokak yemeği yedik.

Kentsel mekâna odaklanmanın sizin sanat pratiğinizde önemli bir karşılığının olduğu söylenebilir. Kent ve mekân ile olan ilişkiniz dikkat çekici. Peki bu noktada “kentsel mekân” düşüncesinin sizdeki karşılığı nedir? Viyanalı bir sanatçı olarak kent ve kent deneyimi sanatınıza nasıl yansıyor?

Her şehrin kendine has bir enerjisi ve ruhu var. Grafiti geçmişim nedeniyle her zaman şehirlerin sunduğu olanakları araştırıp keşfederim. Şehir bir kitap gibidir, içine dalıp okuduğunuzda size sırlarını gösterir. Benim sanatımda da sırlar, gizli yerler ve deneyimler önemli bir yer tutuyor. Beni ve sanatımı yönlendiren şey duyumsallık.

Clemens Wolf, REMIX-Material Archeology, SANATORIUM ve sanatçının izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Clemens Wolf, REMIX-Material Archeology, SANATORIUM ve sanatçının izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat

“REMIX–Material Archeology” sergisinin merkezinde yağlı boya, ayna ve paraşüt kullanarak malzeme üzerine yaptığınız araştırmalar yer alıyor. Söz konusu bu unsurlar sizi üretim pratiğiniz ve mevcut eserler konusunda nasıl yönlendirdi?

Öncelikle REMIX serisi, sanatsal yaklaşımımda çıktığım yolculuğun bir yansıması ve yeniden düzenlemesi. Sanatımı nasıl etkilediklerini bulmak için her zaman malzemelerle denemeler yapıyorum. Sergide duvar boyama, paraşüt üzerine reçine ile yapılmış paraşüt heykeli ve yeni kullanmaya başladığım tekniklerden olan kumlama ile ürettiğim ayna serisi gibi çalıştığım tüm yöntemlere yer veriyorum. Malzemenin kendisi benim için bir rehber gibi. Onu mümkün olduğunca manipüle etmeden çalışmanın yollarını arıyorum.

Benim asıl ilgi alanım yeniden üretilemeyen ve manipüle edilemeyen anlar. Çalışmalarımın tüm farklı parçalarını bir araya getiren şey bu. REMIX serisi bu anları yansıtıyor ve eski işlerin ya da artıkların yeniden düzenlenmesini bir araya getiriyor. Çalışmalarım aynı zamanda sıfır atıkla da ilgili çünkü atığın da bir değeri var.

Sergide yer alan işlerinizde tercih ettiğiniz malzemeler ve malzemeyle kurduğunuz ilişki de ayrıca dikkat çekiyor. Bir sanatçı olarak “malzeme” sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Malzeme aynı zamanda benim akıl hocam ya da öğretmenim. Eserlerimi malzemeyle işbirliğinde çalışarak üretiyorum. Ben ve malzeme arasında bir diyalog arıyorum, böylece suç ortağı oluyoruz.

“Tekrar edilemez anlar”, serginin odaklandığı, sizin işlerinizde sıkça karşımıza çıkan bir başlık. Anların biricikliği, tekrarlanamazlığı, yinelenemeyişi belki de onları özel kılan en önemli şeydir, ki siz de bunu vurguluyorsunuz. Peki bu “tekrar edilemez anlar” sizde nasıl bu kadar güçlü bir imgeye dönüştü? Sergiye nasıl bir alan açtı?

Bu anlar benim için çok kıymetli. Yaptığım grafitiler sayesinde birçok terk edilmiş yeri ziyaret ettim, benim için romantik bir değeri olan bu küçük anlara hayranlık ve takıntı duymaya başladım.

Yıkık dökük bir bina, bir harabe, ondan arta kalanlar, bir paraşütün kıvrımını reçineyle dondurma ânı ve farklı artık işlerin veya şablonların yeniden düzenlenmesi üzerine düşündüğüm konuları sembolize ediyor. Sonuç olarak, odak dışı ama güçlü bir estetik meselesi olan şeylerin romantik hallerinin peşindeyim.

Sergide çit gibi çeşitli endüstriyel malzemeler kullanarak kalın yağlı boya tabakaları tuvale aktarıyor, böylece kendinize özgü farklı bir yöntem geliştiriyorsunuz. Peki bu yöntem nasıl gün yüzüne çıktı, gelişti? Bir sanatçı olarak yöntem/teknik, iş üretiminizi nasıl biçimlendirir?

Her zaman arayış içindeyim ve resim yapma sürecindeyim – resim yaklaşımımın yeni yollarını geliştirmek için mikro adımlar atıyorum. Tarif etmesi zor ama benim için bir şeyi resmetmenin ya da bir şeyle resmetmenin yöntemi, her zaman içerikle güçlü bir bağlantıya sahip olmalı. Yani yöntem ve teknik içerikle ya da içerik, yöntem ve teknikle ilişkilidir. Örneğin, aynaları göstermek için aynaları kumlarken, sanatsal yaklaşımımın başka bir katmanı olduğunu keşfettim; bu da boyayı çıkararak resim yapmak. Yağlıboya tablolar o ânı başka bir şekilde yansıtıyor. Şablonlar kullanarak çok sayıda harabe ve çit resmi yaptım. Daha sonra bir imgeden yola çıkarak ya da onu kopyalayarak değil, malzemenin kendisini kullanarak peşinde olduğum o özel ânı oluşturmaya başladığım yeni bir yol keşfettim. Paraşüt işleri de aynı fikirle, imgeyi değil malzemenin kendisini dondurarak ürettim. Aksiyon almak bir reaksiyon yaratır ve o noktada diyalog başlar.

Mekâna özgü çalışmak, bir sanatçı için şüphesiz yeni olasılıkları da, birtakım zorlukları da beraberinde getirir. Siz de “REMIX-Material Archeology” çerçevesinde mekâna özgü bir çalışma yürütüyorsunuz. Bu noktada SANATORIUM’da çalışma deneyimi ve mekâna özgü çalışma süreci sizi nasıl etkiledi? Mekân ile kurduğunuz ilişkiye dair neler söylersiniz?

Duvarlar üzerinde büyük ölçekli çalışmak benim için her zaman bir tutkuydu. Yaptığım mekâna özgü işler geçmişimi ve geleceğimi yansıtıyor. Sanatçı grubum ANOTHER WORD FOR ve kamusal alandaki projelerimle birlikte mekâna özgü çalışmak her zaman benim bir parçam oldu. Artık daha fazla mekâna özgü iş/duvar resmi için hazırım. Duvar resmine geri dönmek de bir tür malzeme arkeolojisiydi. Sadece eserleri duvara asmakla kalmayıp mekânla birlikte çalışmak çok etkileyiciydi. Yeniden keşfetmek ve yeniden düzenlemek harika bir şey ve REMIX serisinin tamamı da bununla ilgili.

Clemens Wolf, REMIX-Material Archeology, SANATORIUM ve sanatçının izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Clemens Wolf, REMIX-Material Archeology, SANATORIUM ve sanatçının izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat
Clemens Wolf, REMIX-Material Archeology, SANATORIUM ve sanatçının izniyle, Fotoğraf: Zeynep Fırat

Çit, aynı zamanda sınır kavramının modern bir sembolü/işareti olarak ele alınabilir. Hele ki bu durum içerisinde bulunduğumuz modern çağda daha da enteresan bir hal aldı. Sanatın ise bir noktada sınırları yok eden, tüm sınırları ortadan kaldıran bir yapısı var. Peki siz, üretimlerinizle bu sınırları nasıl yok ettiniz? Endüstriyel bir malzeme olan çitin sizdeki karşılığı nedir?

Sanatın sınırların ötesine geçtiğini ve onları sorgulamak için bir araç olduğunu düşünüyorum. Sınırlar benim için aşılması gereken çitler gibidir. Sınırlar benim için sanatsal, zihinsel ve kişisel olarak bir meydan okumadır. Hayatın çeşitli anlarında sınırları aşmak ve aynı zamanda onları sorgulamak zorundayız.

Ben çitleri olasılıkların bir kombinasyonu gibi görüyorum. Tırmanabileceğiniz bir çit, tırmanamayacağınız bir duvar. Çite ne kadar yaklaşırsanız o kadar kaybolur. Çitlerin farklı modelleri var ama aynı felsefi anlamı paylaşıyorlar: Sahip olamayacağınız ya da parçası olamayacağınız bir şeyi görmenizi sağlıyorlar. Ancak [çitler] aynı zamanda pek çok olasılık ve seçenek sunuyorlar.

Aynaların ikiliği ve doğası gereği ürettiği yansımalar sergide yer alan işlerinizin de merkez fikirlerinden birisine işaret ediyor. Malzeme olarak da sembol olarak da çağrışımı/etkisi güçlü bir unsur olarak aynadan söz etmek mümkün. Son olarak aynalar; yüzey, bağlam ve malzeme konusunda bize neler söyler? Seyirciye sizin işleriniz bağlamında neler vadeder?

Aynanın arka yüzünün güçlü bir estetik güce sahip olduğunu keşfettim ve arkasını kumlayarak boyama sürecini tersine çevirip bir imge oluşturdum. Normalde boya eklersiniz ama bu çalışma serisinde bir resim oluşturmak için boyayı farklı katmanlar halinde aynadan çıkarıyorum. İşler aynanın arkasını gösteriyor ve yansımanın olduğu taraf gizli kalıyor. İşlerin yalnızca bir tanesi yansıtıcı yüzeyi gösteriyor, izleyiciler onun sayesinde bu çalışmalardaki fikri anlayabilir.

Ayna, duvar resmini ve izleyiciyi bir araya getiriyor. Yansıma sayesinde izleyici serginin ya da enstalasyonun bir parçası haline geliyor. İzleyicinin bedeninin yansıması ve duvar resminin yansıması tekrarlanamaz bir an yaratıyor, çünkü izleyici değişirken duvar resmi ve ayna aynı kalıyor. Çevremdeki yansımalar çalışmalarımın önemli bir parçası. Çalıştığım aynanın gizli niteliği, gizli yerlere ya da çalıştığım çitlere veya malzeme aşamalarıyla doğrudan bir bağlantı kuruyor.

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

LGBTİ+ sanatçıların işlerinden ve kuir üretimlerinden oluşan KIRIK inisiyatifinin hazırladığı gösterim programını İrem Karaaslan ele aldı.

Kütüphane

İMALAT-HANE'de 6 Ocak - 6 Nisan 2024 tarihleri ​​arasında yer alan TUNCA'nın "Muhatabı Olmayan Mutfak" sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

İrem Tok ile “Karanlıkla Buluşmak” üzerinden yakın dönem işlerini, insansız hikâyelerini, kültür-doğa-insan üçgenini ve SAHA Studio’daki çalışmalarını konuştuk.

Eleştiri

Merve Ünsal'ın "İçli Dışlı" sergisi aracılığıyla imgeler, metinler ve sesler arasındaki dolanık ilişkileri taşıyan çok kanallı izdüşümler hakkında Fırat Yusuf Yılmaz yazdı.