Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

GLOSSOLALALA: Çağcıl bir ABC

Johanna Gustafsson Fürst ve Dilek Winchester’ın dans, tipografi, heykel, şiir gibi farklı mecralarda ürettikleri eserleri Arter’de GLOSSOLALALA sergisinde bir araya geliyor.

GLOSSOLALALA sergisinden görünüm, Arter, 2024, Fotoğraf: flufoto (Barış Aras ve Elif Çakırlar)

Dilek Winchester ve İsveçli sanatçı Johanna Gustafsson Fürst, Selen Ansen’in küratörlüğünde Arter’in birinci katında sergilenen son projelerinin basın ön gösteriminde, yeni bir lisanı kekelemeye koyulan pek çokları gibi, sözü bir yılı aşkın süredir hazırlandıkları sergideki eserlere bırakmak için sabırsızlardı. Bu epey ketum, konuşkan gözüken ancak sözü sakınan ön sunumdan sonra sergiyi gezmeye çıktığımızda, bunun sergide işledikleri temin doğası gereği olduğunu fark ediyorum. Gerçekten de yeni bir sözlükçe kurmak, iletişimden sarkan, iletişmenin imkânsızlığına göz kırpan sesleri toplamak için bir araya getirdikleri dans, tipografi, heykel, şiir gibi farklı şekillerde gerçekleşeni aktarmak için, tekrardan Türkçe ve İngilizcenin imkânlarına dönmek, zor olsa gerekti.

GLOSSOLALALA sergisinden görünüm. Fotoğraf: flufoto (Barış Aras ve Elif Çakırlar)

Her halükârda Winchester’ın video işlerinin arka planını öğrenmek, sanat eserlerinin nerelerden ilhamını alabileceğiyle ilgili sonsuz bir belirsizliği imlemesi açısından değerli. 1930’lu yıllarda, tap dansının moda olduğu sırada edebiyat öğretmenliği yapan Abdülbaki Gölpınarlı’nın öğrencilerine mefailun-failun düzenini ayaklarını Fred Astaire misali yere vurarak aktarmasından hareketle ortaya çıkmış video serisi Okunmayanlar Üzerine Koreografiler’de Gökçe Gürçay, Timuçin Gürer ve Irmak Kuyumcu, divan edebiyatının neliği konusunda tartışmalı eserlere de imza atmış edebiyat tarihçisinin ayak izlerini takip ediyorlar. Winchester, Baki’nin beyitlerinden Fuzuli’ye ve aruz veznine koreografik bir yaklaşım getirirken aslında şiirin içerisindeki ilksel güçleri uyandırma, onun ritimle olan bağını tekrardan kurma, eski melale yeni duyumlar kazandırma gayretinde.

GLOSSOLALALA sergisinden görünüm. Fotoğraf: flufoto (Barış Aras ve Elif Çakırlar)

Eskil bir alfabenin ilk sesleri

Bu bakımdan sergide retrospektif bir başlangıç ânına dönüş tutkusu gözlemleyebiliyoruz aslında. Fürst’ün Artin Aharon, Ayşenur Arslanoğlu ve Zafer Atmaca ile beraber çalışarak mektupları aracılığıyla bildirdiği, eskizlediği ve bu şekilde gerçekleştirdiği ahşap ve metal heykellerden salonun köşesinde göze çarpan sehpa üzerindeki ahşap fildişi, ilksel materyal, ilkel çağlar ve güncel olan arasındaki bu “kısa devre”li ilişkiyi vurgular cinsten. Yanı sıra, salonun bir fileyle ayrılmış sağ kısmı, yöresine dağılmış heykelleriyle sanki o sınırsız bellek, o koca ırmakla, tarihsel olan dil ve güncel varlık sahası arasındaki sınırı imliyor, bilinçli olan –ya da öyle olduğunu varsaydığımız- günübirlik hayatımızın arkeolojisine bir bakış fırlatıyor.

Koreografi, tipografi ve yeni medya sath-ı mailinde dolaşan Winchester’ın bir diğer işi Solukdaş ise, küçük kâğıt parçalarına yazılı, modern Türkçeden türetilmiş sözcükleriyle bir anlamda Gölpınarlı’nın, Divan edebiyatının toplumsal bir meselesi olmadığı, Fars edebiyatının fazlaca gölgesinde kaldığı ve durağan olduğu yönündeki eleştirilerini ansıtıyor. Winchester’ın çalışması işbu eleştiriyi başka bir cepheden açımlarken; manadaki cevheri biçimsel bir yeniden yorumlama işlemiyle saklama çabasına giriyor. Ses ve tipografi arasındaki yer yer çelişkili ilişkiyi kucaklıyor ve gökten düşen bu sözcükler arasından sözlüğü ortasından açıp okuma oyunlarında olduğu gibi, bir nevi fal çıkıyor.

Dilek Winchester, Beauty and Love IlI, Okunmayanlar Üzerine Koreografiler serisinden, videodan ekran görüntüsü, 2024

Ansen’in sergi metninde de yer alan ifadelerini yankılarsak glossa, İngilizcede “sözlük” anlamına gelen glossary sözcüğünün de kökeni, Yunanca dil, lisan anlamına gelen bir im. Ya laleo? O ise daha sonra şarlatan olarak Türkçeleşecek de olan İspanyolcadaki charlar sözcüğüne benzer, gevezelik etmek, bir nevi “laklak yapmak” manasında. Gerçi sergi bu etimolojik oyunları görselleştirirken bilindik bir ritim ve uyak gözetiyor mu, emin değilim. Fürst ve Winchester arasındaki ilişki, birbirini çoğaltan, sanki Behçet Necatigil’in Kareler Aklar’ındakine benzer, çift ya da üç sütunlu, çapraz ve yukarıdan aşağı okundukça anlamı da çoğalan, sağalan, çiftlenen ve çiftleşen sözcüklere bir nazire. Benzeri bir atonalperdeden konuşuyor, düşük sesleri, esleri, pes tonları ve aksak ritimleri koruyor.

GLOSSOLALALA sergisinden görünüm. Fotoğraf: flufoto (Barış Aras ve Elif Çakırlar)

Ortak fark, farkta ortak

İki farklı dil, iki farklı ses, biçem, geçmiş ve vokale, hatta nabza sahip bu iki sanatçı nasıl olur da bir mekâna yayılırken birbirlerine muhayyel bir ortaklıkta selam verebilir, bir arada durabilir? Ansen’in küratöryal başarısı, bu bağları bir arada tutan bir sergi üretim sürecinde yatıyor gibi geliyor bana.Yine Ansen’in küratörlüğünü üstlendiği Arter’de halihazırda devam eden Ömer Koç koleksiyon sergisinin şatafatlı ve zamane serimi düşünüldüğünde, mütevazı ve belli bir açıdan dar alanda gerçekleşen bu paslaşma, bana çok daha yeğni bir sergi deneyimi bıraktı. Bu hafiflik, sanıyorum bastığı yerden ‘bir kadem’ yükselme kapasitesiyle, hafif ‘bir karış’ yukarıdayken seyircinin omuz hizasından da bakabilmekle ilgili.

İlginizi Çekebilir

Kütüphane

Argonotlar'da yayınladığımız "Ne İlyas Ne Cemşit" sergisiyle ilgili eleştiri yazısına Işıl Eğrikavuk'un Medium platformunda yayınladığı cevap metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Yunus Emre Erdoğan'la kavramsal ve bilimsel arayışlarla kurgulanmış manevi bir birikimi de gözler önüne seren "Nefes Almak" sergisi üzerine.

Söyleşi

Tarihi ve sınırları belirsiz bir antik kent olan Permessus'un alt katmanlarına ulaşmak için daha fazla “eşelemek” istediğimiz konuları Betül Aksu’ya sorduk.

Kütüphane

İstanbul’un toplumsal tarihinin hemen her döneminde gündelik yaşamın önemli bir parçası olan sokak köpeklerinin, dini, siyasi ve sosyolojik dönüşümlerle değişen serüveninin peşine düşen serginin...