Elle rigavan lor di sangue il volto,
che, mischiato di lagrime, a’ lor piedi
da fastidiosi vermi era ricolto.
— Dante Alighieri, Divina Commedia, Inferno, Canto III
Bu haşeratın akıttığı kan çizgi çizgi suratlarında,
Karışıp gözyaşlarıyla damlayan ayaklarına,
Orada emiliyordu iğrenç solucanlarca.
-Dante Aligheri, İlahi Komedi, Cehennem, Kanto III
“Baktıkça alışılıyor çirkinliğine, ürkütücülüğü kalmıyor.” diyor Tomris Uyar[1], Eric Fromm ise “Si vis Pacem para bellum”[2] (Eğer barış istiyorsan savaş için hazırlan). Sergi izleyiciyi yaşam ve ölüm arasındaki muallak bir sınırda tutuyor. Bu sınırlardan haritalandırmalar vaat ediyor.
Serginin merkezinde 19. yüzyılda Prusya ordusuna savaş alanı taktiklerini öğretmek için Georg von Reisswitz tarafından geliştirilen Kriegsspiel’in modern bir uyarlaması olan Das Kriegsspiel yer alıyor. Johan Huizinga, oyunun kültürün temel bir unsuru olduğunu savunur. Bu bağlamda savaş oyunları yalnızca geçmişin bir simülasyonu değil, aynı zamanda kültürel ve bilişsel bir deneyim olarak da karşımıza çıkar.[3] Paul Virilio’ya[4] göre bir zamanlar yapılandırılmış bir askeri savaş oyunu olan Kriegspiel, modern savaşın farklı biçimlerine evrilmiştir. Geleneksel Kriegspiel artık orijinal haliyle var olmasa da, ilkeleri terörizm ve bilgi savaşı gibi yeni alanlarda yaşamaya devam etmektedir. Bilgi savaşı, teknolojinin ve bilgi manipülasyonunun kritik stratejik araçlar haline geldiği yeni savaş alanı olmuştur. Bu değişim, askeri doktrinde bir devrim niteliğindedir ve savaşı fiziksel çatışmadan dijital ve psikolojik operasyonlara dönüştürmektedir. Dolayısıyla, Kriegspiel ortadan kalkmamış, aksine uyum sağlayarak bugün bilgi ve teknolojiyle oynanan bir savaş oyunu olarak güç koridorlarında varlığını sürdürmektedir. Böylece sergi alanında yıkım, dönüşüm ve hayatta kalma arasındaki sınırlar ortadan kalkar, insan ve insan dışı canlılar tarafından şekillenen bir alan ortaya çıkar. Savaş makinelerinin izleri ile solucanların arkalarında bıraktığı izler birbirine karışır ve galeriyi bir kalıntı ve iz deposuna dönüştürür. Nesneler, canlılar ve hedefler arasındaki sınırlar akışkan hale gelir; varlıklar ve materyaller, opus magnum sürecinde sıradan metallerin sınırlamalarından sıyrılarak dönüşmeyi ve philosophorum lapis aracılığıyla ölümsüzlüğe ulaşmayı amaçlar. Bu dönüşüm, solve et coagula gibi simya prensiplerini çağrıştırırken, yok oluş ve yeniden doğuşun iç içe geçtiği bir sürece işaret eder. Ne de olsa, “Öylelerini kemiren kurt ölmez, yakan ateş sönmez.” (Yeşaya 66:24)

İnsanların aşina olduğu toprak solucanları ve sülükler, annelidler adı verilen daha büyük bir gruba dahildir. Annelid solucanlar, günümüzde yaşayan en bol ve çeşitli hayvan gruplarından biridir; 500 milyon yıl önce okyanuslarda evrimleşerek zamanla karasal topraklardan denizlere kadar birçok ekosistemi kolonize etmiş; yumuşak gövdeleri ölümlerinden sonra hızla çürümeye yatkın olsa da, özel ve nadir jeolojik alanlarda derileri, bağırsakları ve kas dokuları korunmuş şekilde zengin bir fosil kaydı bırakmışlardır.[5] Tullis Onstott’un, Güney Afrika’daki birkaç altın madeninde, Dünya’nın yüzeyinin yaklaşık dört kilometre altında yaşayan mikroskobik yuvarlak solucanlar (nematodlar) bulması,[6] haberlere “cehennemden gelen solucanlar” başlığıyla yansıdı. Ölümsüzlük peşinde koşan insanın solucanlarla olan ilişkisi, tarihin en eski korkularından beslenir. Herodotos, Mısırlıların ölülerinin solucanlar tarafından yenilmesinden korktuğunu anlatırken, Dante Cehennem‘inde dehşet verici dev solucanlardan bahseder. Edgar Allan Poe, “Ve kahramanı, Fatih Solucan.” diye yazacak; günümüzde ise Ashnikko, “Dünya yanıyor, beynimde solucanlar var.” sözleriyle ünlenecektir. Solucan, kurt ve larvalar günlük şehir hayatımızın uzak birer ihtimali iken sanatçı onları yer altından çıkararak ya da bizi yer altına, onların dünyasına davet ederek taraflar arası, ütopik, belki de distopik bir karşılaşmaya davet ediyor.

Gaston Bachelard La poétique de l’espace’de bir kabuktan çıkan bir canlıya dair her şeyin diyalektik olmasından ve canlının tamamen dışarı çıkmadığı için, çıkan kısmının içeride kalan kısmıyla çelişmesinden, arka kısımlarının katı geometrik formlar içinde hapsolmasından bahseder. Kabuğu bir metafor olarak özgür ile zincire vurulmuş arasında kurgulayarak: “Görmek isteriz ama görmekten de korkarız.” der ve bir canlının saklanmasının aslında bir çıkış yolu arayışı olduğunu ekler, ona göre bu bir mezardan dirilişe ya da sessizliğin sonunda patlayan öfkeye kadar geçerlidir.[7] Louis Charbonneau-Lassay Le bestiaire du Christ’ta antik çağda kabuk-beden ve ruh birliği içinde insan varlığının bir sembolü olarak ruh bedeni terk ettiği zaman bedenin cansızlığını kabuğun ona hayat veren etken gittiğinde kalması üzerinden tanımlarken[8], Le Corbusier Vers Une Architecture manifestosunda “Ev, içinde yaşamak için bir makinedir.” diyor.[9] Sergi alanında bizi takip eden salyangozlar, karşılaştığımız kabuklar ile; makine, beden, insan ve insan dışı canlılar üzerinden hem hayatta kalma mücadelesini, hem de bu kırılgan ekosistem içinde pasif bir tanıklık ile aktif bir katılımcılık arasında nesnelerle hedefleri birleştirerek farklı formlar aracılığıyla yaşam ve toksik kalıntılar arasında bir varolma çabasına tanıklığa zorluyor.
“İnsanın insana olan ilişkisini kopyalamak bizi yine parazitizme götürür. (…) Parazitik ilişki ise öznelerarasıdır. O, ilişkilerimizin atomik formudur. Onunla ölümle ya da güneşle yüzleştiğimiz gibi yüzleşmeliyiz. Hepimiz, birlikte saldırıya uğruyoruz.”[10] Göçmek, yer değiştirmek yalnızca bizim yaptığımız bir eylem mi? Yanımızda neleri götürüyoruz? Mesela 15. yüzyılda Kuzey Avrupalılar bedenlerinde balıklardan gelen parazitlerini de getiriyorlar Kudüs’e, biz ise bugün arkeolojik çalışmalarla öğreniyoruz bunu.[11] Peki, bizler geriye ne bırakıyor olacağız?
Toprak Parçasının Koptuğu An’da ziyaretçiler, zamanı nasıl işaretlediğimizi yeniden düşünmeye davet ediliyor. Sergi, insan ile insan olmayan arasındaki katı ayrımlara meydan okuyarak, bu güçlerin iç içe geçtiği ve dönüşüm ile çürümenin izlerini bıraktığı bir manzara sunuyor. Yıkımı, insan tüketiminin evrilen bir arşivi olarak haritalandırıyor; burada yıkıntı, hem bir hedef hem de geçiciliğin kalıcı bir izi haline geliyor. Uygulanan ızgara düzeni, düzensizliği organize etme çabası olarak hizmet ederek, kontrol sistemlerinin atık ve ekolojik çöküş alanlarında nasıl ortaya çıktığını sorguluyor.

Didem Erbaş, Toprak Parçasının Koptuğu An’da Londra’daki Delfina Foundation Residency programında ziyaret ettiği Hunterian Müzesi, Warburg Enstitüsü’nün fotoğraf koleksiyonundan elde ettiği belgeler ve arşiv araştırmalarından yararlanıyor. New York’ta geçirdiği süre, yürürken topladığı buluntu parçalar, SEM (Scanning Electron Microscope) görüntülerini manipüle ederek elde ettiği görüntüler ile Helen Brecht’in kendi sesiyle okuduğu metin bir araya gelerek bir yerleştirmeye dönüşüyor. Farklı metod ve malzemelerle çalışan Erbaş, bu sergide kendi yolculuğunun izlerini ve haritalarını bizimle paylaşıyor.
Kaynakça:
- Alighieri, Dante. İlahi Komedya. Çev. Sevinç Elpida Kara. İstanbul: Alfa Yayınları, 2021.
- Ashnikko. “Worms.” 2023. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=HPVpHGscjH0.
- Bachelard, Gaston. La poétique de l’espace. 3. baskı. Paris: Les Presses Universitaires de France, 1961.
- Borgonie, Gaetan, Ana García-Moyano, D. Litthauer, et al. “Nematoda from the Terrestrial Deep Subsurface of South Africa.” Nature 474 (2011): 79–82. https://doi.org/10.1038/nature09974.
- Charbonneau-Lassay, Louis. Le bestiaire du Christ: La mystérieuse emblématique de Jésus-Christ: 1157 figures gravées sur bois par l’auteur. L.J. Toth Reprint, 1974.
- Fromm, Erich. Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum: Yanılsama Zincirlerinin Ötesinde. Çev. Necla Arat. 2. baskı. İstanbul: Say Kitap Pazarlama, 1984.
- Herodotos. Tarih. Çev. Müntekim Ökmen. 23. baskı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2024.
- Huizinga, Johan. Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme. Çev. Mehmet Ali Kılıçbay. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, yayım yılı bilinmiyor.
- Le Corbusier. Vers Une Architecture. 2. baskı. Paris: Les éditions G. Crès et Cie, 1924.
- Parry, Luke. “Discovering the Earthworm’s Half a Billion Year Old Cousin.” St Edmund Hall, Oxford, June 16, 2020. https://www.seh.ox.ac.uk/blog/discovering-the-earthworms-half-a-billion-year-old-cousin.
- Poe, Edgar Allan. “The Conqueror Worm.” Graham’s Magazine, Philadelphia, 1843.
- Serres, Michel. The Parasite. Trans. Lawrence R. Schehr. Baltimore and London: The Johns Hopkins University Press, 1982.
- Uyar, Tomris. Metal Yorgunluğu. 10. baskı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, Ocak 2021.
- Virilio, Paul, and Sylvère Lotringer. Pure War: Twenty-Five Years Later. Trans. Mark Polizzotti. Los Angeles: Semiotext(e), 2007.
- Yeh, H.-Y., K. Prag, C. Clamer, J.-B. Humbert, and P. D. Mitchell. “Human Intestinal Parasites from a Mamluk Period Cesspool in the Christian Quarter of Jerusalem: Potential Indicators of Long Distance Travel in the 15th Century AD.” International Journal of Paleopathology 9 (2015): 69–75.
[1] Tomris Uyar, Metal Yorgunluğu (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2021), “Kalenin Bedenleri,” 79
[2] Erich Fromm, Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum: Yanılsama Zincirlerinin Ötesinde, çev. Necla Arat (İstanbul: Say Kitap Pazarlama, 1984), “Biraz Kişisel Geçmiş,” 12.
[3] Johan Huizinga, Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme, çev. Mehmet Ali Kılıçbay (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, t.y.), x
[4] Paul Virilio and Sylvère Lotringer, Pure War: Twenty-Five Years Later, trans. Mark Polizzotti (Los Angeles: Semiotext(e), 2007), “Postscript, 1997 INFO WAR,” 189.
[5] Luke Parry, “Discovering the Earthworm’s Half a Billion Year Old Cousin,” St Edmund Hall, Oxford, June 16, 2020, https://www.seh.ox.ac.uk/blog/discovering-the-earthworms-half-a-billion-year-old-cousin.
[6] Gaetan Borgonie et al., “Nematoda from the Terrestrial Deep Subsurface of South Africa,” Nature 474 (2011): 79–82, https://www.nature.com/articles/nature09974.
[7] Gaston Bachelard, La poétique de l’espace, 3. baskı (Paris: Les Presses Universitaires de France, 1961), 138–139.
[8] Louis Charbonneau-Lassay, Le Bestiaire du Christ: La Mystérieuse Emblématique de Jésus-Christ (L.J. Toth Reprint, 1974), 922–927.
[9] Le Corbusier, Vers Une Architecture, 2. baskı (Paris: Les éditions G. Crès et Cie, 1924), “Des Yeux qui ne voient pas…,” 73.
[10] Michel Serres, The Parasite, trans. Lawrence R. Schehr (Baltimore and London: The Johns Hopkins University Press, 1982), 8.
[11] H.-Y. Yeh et al., “Human Intestinal Parasites from a Mamluk Period Cesspool in the Christian Quarter of Jerusalem: Potential Indicators of Long Distance Travel in the 15th Century AD,” International Journal of Paleopathology 9 (2015): 69–75.
Bu yazı, 7 Mart – 3 Mayıs 2025 tarihleri arasında SANATORIUM’da görülebilecek olan Didem Erbaş’ın “Toprak Parçasının Koptuğu An” başlıklı kişisel sergisinin metnidir.