Yerel yönetimlerin son yıllarda kültür sanat alanına yaklaşımı ve bu alana yaptıkları güncel yatırımlar dikkat çeker nitelikte.
Geçtiğimiz iki dönemde Bursa Nilüfer Belediyesi’nde yaptığı kalıcı ve yenilikçi çalışmalarla adını duyduğumuz Güney Özkılınç, 2019’dan bu yana da Küçükçekmece Belediyesi’nde Kültür ve Sosyal İşler Müdürü olarak görev alıyor. Yazar kimliğiyle de bilinen Özkılınç, iki belediyedeki deneyimlerini anlatırken İstanbul ilçelerinin kentteki zor koşullar gereği sosyal belediyeciliğe daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini vurguluyor.
Kentin ikinci büyük belediyesi Küçükçekmece’de özellikle gençlerin kültür sanat ihtiyaçlarını ilçede karşılayabilmesi için yerleşik bir yapı kurmak ve ilçe sakinlerinin belediyeden talepte bulunabilmesini sağlamak istediklerini belirten Özkılınç, kültürel etkinliklerden sanat eğitimine, envanter çalışmalarından yeni kurulan mekânlara sürekli bir hareketin içinde yol almaya çalıştıklarını söylüyor.
Küçükçekmece dönem dönem farklı partilerin yönetimde olduğu eski ve büyük belediyelerden. Nilüfer Belediyesi’ndeki deneyiminizden de iyi bildiğiniz önemli bir nokta olmalı kurumların sürekliliği. Burada bu sürekliliğin olmaması çalışmalarınıza nasıl yansıdı? Görevi devraldığınızda nasıl bir yaklaşımınız oldu?
Evet son üç dönemdir burayı AKP yönetti ve sonrasında Kemal Çebi başkanlığında CHP’ye geçti. Elbette seçim sonuçları, kültür sanat alanında süreklilik bir istikrar ya da istikrarsızlık nedeni olabiliyor.
Küçükçekmece İstanbul’un nüfus olarak ikinci büyük ilçesi. 800 küsür bin nüfusunun içinde burada doğup büyüyenlerin yanı sıra Rumeli Türkleri, Bulgaristan muhacirleri, Kürt kökenli vatandaşlar var. İnanç olarak baktığımızda da yoğunlukla Caferilerin, Alevilerin yaşadığı bir coğrafya. Yani çok farklı kökenden ve inanıştan gelen insanlar bir arada yaşıyor.
Ben göreve geldiğimde ilk önce ilçenin hazır bulunuşluğuna; yani kaynaklarına, avantajları ve dezavantajlarına baktım. En büyük avantajlarından birisi göl. Türkiye’nin en önemli lagünlerinden birisinin kıyısında bir ilçeyiz. Biz de bunu göz önünde bulundurarak Küçükçekmece Lagünü ve Küçükçekmece Gölü üzerine yaptığımız çalışmalarla başladık. Burada doğal bir yaşam var ve bugün artık çevreyle birlikte ele alınabilir kültürü, yani ekokültürel yaklaşımı benimsedik. Örneğin kuş türlerini inceleyerek Küçükçekmece Kuşların Evi adlı166 kuş türünü kapsayan bir envanter kitap hazırladık. Bununla yetinmeyerek bu hikâyeyi yaşatmak istedik ve o yıl düzenlediğimiz Masal Festivali’nin adını “Kuş Kanadında Masallar” koyduk. Küçükçekmece Doğa Kulübü’ndeki bisikletçi arkadaşlarımız da festival kapsamında pedalları kuşlar için çevirdi. O yıl bütün başkan hediyeliklerini, sanatçılara sunduğumuz plaketleri, hediyeleri kuş temalı yaptık. Hatta o yılki takvimimizi de yine kuş türlerine ayırdık. Kuşlar artık bizim bir parçamız, bunu bilince çıkardık ve bu değeri korumaya kültür yoluyla devam edeceğiz.
Bir başka örnek de edebiyatçıların eserlerinde yer verdikleri Küçükçekmece oldu. Küçükçekmece Menekşe Koyu, Yaşar Kemal’in birçok romanında geçiyor; Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti, Bu Diyar Baştan Başa gibi kitaplarında Küçükçekmece’deki balıkçılardan bahsediyor.
Şu an içinde bulunduğumuz Yaşar Kemal Sanat Evi’nin adı da oradan mı geliyor?
Evet. Yaşar Kemal’in hayatının önemli bir bölümü Menekşe Koyu’nda geçmiş. Basınköy’de yaşarken sürekli Menekşe Koyu’na iniyor, buralarda geziyor. Burası Park Bahçeler Müdürlüğü’ne ait bir binaydı fakat metruk bir halde duruyordu. Burayı yaptırdık ve onun adını taşıması gerektiğini düşünerek başkanımızın ve meclisimizin onayını aldık. Ardından yolu buradan geçen yazarların, şairlerin yer aldığı Bir Edebiyat Durağı: Küçükçekmece kitabını hazırladık. Örneğin Mehmet Akif Ersoy ilçemizdeki Halkalı Ziraat Mektebi’nde okumuş, Halkalı Ziraat Mektebi öğretmeni olmuş. Şair Eray Canberk ilk şiir kitabını burada yayımlamış. Afşar Timuçin burada yaşamış. Türkiye’nin ilk dergicilerinden Yusuf Ahıskalı buralı -bir kütüphanemizin adını da Yusuf Ahıskalı Kütüphanesi koyduk- Hasan İzzettin Dinamo, karikatürist Mıstık, Enver Gökçe, Sennur Sezer bu bölgede yaşamış… Bu nedenle bir edebiyat envanteri de oluşturduk. Yani kuş envanteri, edebiyat envanteri, doğal hayat envanteri, kültürel tarih envanteri, Osmanlı Belgelerinde Küçükçekmece ve bir de Kilometre 24 adında bir fotoğraf kitabı hazırladık.
Bu yıl ilçemizde bulunan 21 mahallede sözlü tarih çalışması yaparak bu mahallelerimizi anlatan envanter kitaplarını da yayına hazırlama aşamasındayız.
6 Şubat’ta yaşanan depremde Antakya gibi bir yerin sokak sokak fotoğraflanmasının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladık mesela. Mutlaka üzerine kitap yapılmıştır ama keşke daha ayrıntılı ve daha güncel kitaplar yapılsaydı. Bugün Antakya yok, biz de deprem bölgesindeyiz ve bu kitaplar ileride bugünün Küçükçekmece’sini anlatacaklar.
Yine hazır bulunuşluklardan devam edecek olursak elimizde Menekşe Koyu gibi güzel bir kıyı var ve bu kıyıda şimdiye kadar hiç konser düzenlenmemiş. Oysa yazın doğanın içinde, gölün kıyısında çok elverişli bir ortam var. İlk kez biz başlattık ve yola “Bu Yaz Menekşede Caz” başlığıyla caz konserleriyle çıktık. Çok ilgi gördü. İKSV’nin “Parklarda Caz” etkinliğini üç yıldır buraya getirmesi de bunun bir kanıtı.
2019’dan bu yana yaptığınız çalışmaları detaylandırmadan önce Nilüfer Belediyesi’ndeki deneyiminizden burada nasıl faydalandığınızı da sormak isterim. Bir de Nilüfer küçük ölçekli bir belediye, Küçükçekmece ise İstanbul’un ikinci büyük belediyesi. Bu ölçek farkı çalışmalarınızı nasıl yönlendirdi?
Envanter çalışması ilk olarak ekibimle birlikte Nilüfer’de uygulamaya geçirdiğimiz bir çalışmaydı. Bursa Gölyazı’daki Apollonia kazılarıyla ortaya çıkan bir fikirdi. Aynı dönemde Mysia Yolları ile devam etti ve ardından dört önemli müze açtık. Gölyazı’da bir antik kent olduğunu öğrenince burada kazıların başlayabilmesi için 2015 yılında belediye başkanımla görüşüp Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanlığı ve Bursa Müze Müdürlüğü’yle ortak hareket etmek için yetki istemiştim. Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Mustafa Şahin ve o zamanki müze müdürü Sinan Bey ile görüşerek kazıları bir yılda üç noktada bitirdik ve buraların ören yerleri olarak hizmete açılması için çalışma başlattık. Diğer yandan Gölyazı Antik Tiyatro kazıları için ön hazırlığa başladık. Bu kazı hâlâ devam ediyor. Sonrasında da antik kente dair envanter kitaplar yayımlamıştık. Küçükçekmece’de de bu envanter oluşturma fikri devam etti. Zaten aklıma ilk olarak kentin ilk yerleşim yerlerinden göl kıyısındaki Bathonea antik kenti geldi. Kazıları Kocaeli Üniversitesi yürütüyordu. Görevimin henüz ikinci haftasıydı orayı gördüğümde. Hazırladığımız envanter kitabımızı da kazı başkanı Şengül Hanım’ın rehberliğinde ortaya çıkardık.
Nilüfer Belediyesi’ndeki deneyimler önemli ama İstanbul ilçeleri kentte hayatın pahalı olması, yaşam şartları gibi sebeplerle sosyal belediyeciliğe daha fazla ağırlık vermesi gereken yerler.
Öte yandan Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş, Kadıköy gibi ilçelerde belediyelerin sunduğu hizmetlerin yanında zaten sürüp giden bir kültür sanat hayatı var, özel tiyatroların, sanat galerilerinin çoğu oralarda. Küçükçekmece’de bu zamanda bir kitapçı bile yok. Biz burada her şeyi dişimizle, tırnağımızla var etmeye çalışıyoruz. Özel sektörün yapması gerekeni de yapıyoruz. Gezici Kütüphane bu yüzden var. Bu sebeple Küçükçekmece’deki üç özel tiyatroya mekân desteği veriyoruz. Göl kıyısında, parklarda kitap etkinlikleri yapıyoruz. Akademilerimizde ücretsiz eğitimler veriyoruz. Böyle böyle bu açığı kapatmaya çalışıyoruz. Çünkü başlıca amaçlarımızdan biri, ilçedeki gençlerin kültür sanat ihtiyaçlarını burada karşılayabilmesi.
Küçükçekmece’de talep çok yoğun. Bu taleplerin hepsini bir anda karşılamak, bunu 3-4 yıla sığdırmak elbette çok güç. Biz bu amaçla önce sağlam ve geniş bir ekip oluşturduk.
Ekiple birlikte sürekli bir hareketi sağlamak üzerine düşünüyoruz. Yapılanların üstüne ne koyabiliriz ve şimdiye kadar yapılanlardan farklı olarak elimizde ne var düşüncesiyle hareket ediyoruz. Yaşayan mekânlarda yaratıcı ve kapsamlı etkinlikler yapmak için çabalıyoruz. Bizden önceki yönetimlerin kazandırdığı mekânların kıymetini biliyoruz. Cennet Kültür Merkezi, Sefaköy Kültür Merkezi, Atakent Kültür Merkezi ve Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi- ki Avrupa’nın en büyük gösteri merkezidir- bu mekânların hepsini bugünün koşullarına adapte ederek faydalanıyoruz.
Önce ekipten bahsedelim mi? Kaç kişilik bir kadro var, kaç birim var ve birimlerdeki ekiplerin nitelikleri neler?
Kütüphane, eğitim, basın yayın, halkla ilişkiler, etkinlik planlama, idari işler olmak üzere 6 birim var. Her birimin niteliğine uygun sorumlusu var. Sanat tarihçi, kütüphane uzmanı, müzisyen, iletişim uzmanı, basın yayıncı, grafik tasarımcı… Yani özetle alanında eğitim almış kişiler yer alıyor ekipte. Bunlara ek olarak sinema ofisimizi, tiyatro okulumuzu açtık. Ayrıca görsel sanatlar birimimizi oluşturduk. Bu birimimiz de toplam dört galerideki sergilerimizi planlıyor. Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün (Basın Yayın ve Halkla İlişkiler de içinde) toplam personel sayısı ise 320.
İçeriği nasıl oluşturuyorsunuz? Programlar nasıl yapılıyor, karar alıcılar kimler? Bir danışma kurulu var mı?
Sinema birimi yöneticisi, güzel sanatlar akademisinin yöneticisi, müzik akademisinin yöneticisi, tiyatro eğitmeni, kütüphane şefi, etkinlik planlama şefi ve benim içinde olduğum bir kurulumuz var. Ama zaman zaman da hangi alanla ilgili etkinlik olacaksa, mesela bir yıl boyunca yapacağımız bir kütüphane etkinliği için edebiyat dünyasından isimleri davet ediyoruz bu toplantılara. Yani müdürlüğün bir içerik oluşturma kurulu ama o ay hangi içeriği oluşturacaksak o içerikle ilgili dışardan da, özel sektörden de fikirlerini aldığımız kişileri toplantılarımıza davet ediyoruz.
Toplantı periyodu nedir? Nasıl bir işleyiş var orada?
Altı birim sorumlusuyla haftada bir toplantı yapıyoruz. İçerik oluşturacak birimle ise ayda bir toplantımız oluyor. Bu periyot bazen birimlere göre de değişebiliyor. Örneğin kütüphaneler programlarını üç aylık hazırlıyor, o birimle üç ayda bir toplanıyoruz.
Peki görsel sanatlar alanında karar alıcılar kimler?
Beş kişiden oluşan görsel sanatlar birimimiz var. Bu birimde güzel sanatlar akademisi mezunu arkadaşlarımız var. Bu birim başta İstanbul olmak üzere çeşitli kentlerdeki sergileri geziyor. Yeni sergi projelerini bazen bu birimle birlikte tartışıp karar veriyoruz. Örneğin Cumhuriyetimizin 100. Yılında “Sanata Değer Katanlar” adı altında çeşitli disiplinlere ait sanatçılardan 100 eserle bir sergi düşünüyoruz. Daha önce de Kadın Eserleri Vakfı Kütüphanesi ile “Cumhuriyetin Kadın Yüzü” sergisini de bu ekiple tartışarak kararlaştırdık.
Güzel Sanatlar Akademisi gibi, Müzik Akademisi gibi çeşitli disiplinlerde verdiğiniz eğitimler dikkat çekiyor. Bu akademiler halihazırda var mıydı, siz neler kattınız?
Müzik Akademisi ve Güzel Sanatlar Akademisi vardı. Güzel Sanatlar Akademisi, Geleneksel Sanatlar Akademisi adını taşıyordu. Biz güncel eğitimleri (stop motion, greenbox odası, animasyon, video kurgu, YouTube, çizgi film gibi) dahil ederek branşları 12’den 30’a çıkardık. Sınıfları çoğalttık, Güzel Sanatlar Akademisi’ne sergi salonu ekledik. Müzik Akademisi’nde ise bir kayıt stüdyosu kurduk. Akademide profesyonel sanatçılar, müzikle uğraşanlar, liselerin müzik kulüpleri ücretsiz olarak kayıt yapabiliyor. Bir de Baba Zula, Okay Temiz, Ender Balkır gibi müzisyenlerin verdiği masterclass dersler ekledik.
Öte yandan akademiler arasında da bir ilişki yaratarak farklı disiplinleri bir araya getirmeye çalıştık. Bir ebru öğrencisi sinemayla, müzik öğrencisi edebiyatla da ilişkilensin istiyoruz. Bunun için de çeşitli söyleşiler, buluşmalar düzenliyoruz. Burada amacımız sadece sanatçı yetiştirmek değil, aynı zamanda nitelikli sanat izleyicisi de yetiştirmek. Yerleşik bir kültür oluşturmak ve bu sayede vatandaşın yerel belediyelerden talepte bulunabilmesini sağlamak istiyoruz.
Nasıl bir işleyiş var akademilerde?
Güzel Sanatlar Akademisi’nde Marmara Üniversitesi ile bir protokol anlaşması aracılığıyla ortak sertifika veriyoruz. Kimi eğitimler iki yıl, kimi üç, kimi de dört yıl sürüyor. Adayları yetenek sınavı ile alıyoruz. Öğrenciler mezun olurken bitirme tezi veriyorlar. Güzel Sanatlar Akademisi’nde ayrıca güzel sanatlara hazırlık eğitimleri de veriyoruz. Örneğin sadece bu yıl 11 öğrencimiz bu eğitimlerden geçerek üniversiteleri kazandılar. Akademilerde yaz okulları da düzenliyoruz. Akademilerden her yıl 1000’e yakın sanat eğitimi almış yurttaşımız mezun oluyor. Akademilerde ayrıca halka dönük atölyeler de düzenleniyor. Bu yıl Güzel Sanatlar Akademisi’ne toplam 3311 kayıt aldık.(Akademik Eğitim: 995, Yaratıcı Çocuk Eğitimi: 1112, Güzel Sanatlara Hazırlık: 622, Dijital Sanat Eğitimleri: 582) Bu rakam Müzik Akademisi’nde toplam 8 branşta 1100’ün üzerinde. Müzik Akademimizde ayrıca müzik tarihi ve ses mühendisliği eğitimi de veriyoruz. Bu eğitimleri bitirenler ilgili alanda hemen iş bulabiliyorlar.
Genel olarak 2019’dan bu yana yaptığınız çalışmalar hangi başlıklar altında toplanıyor?
Envanter çalışmalarımızdan bahsettim zaten yanı sıra kütüphaneleri elden geçirip güncelledik ve yenilerini ekledik. Göreve geldiğimizde Küçükçekmece’nin üç kütüphanesi vardı. Aslında buralara kitaplık demek daha doğru, çünkü ödünç kitap verilmiyordu, kütüphanecilik sistemine dahil değillerdi, otomasyon yoktu, data yoktu vs. Başlangıçta elimizde olan Millet Kütüphanesi, Sefaköy Kütüphanesi ve Kemalpaşa Semt Konağı Kütüphanesiyle başladık. Bu üç kütüphanede sözünü ettiğim yenilikleri gerçekleştirdik.
Ayrıca Halide Edip Adıvar Kütüphanesi, Rıfat Ilgaz Çocuk Kütüphanesi, Kuşlu Kütüphane (kuş hikayesine uygun olarak göl kıyısındaki seyir parkında yer alıyor), Gezici Kütüphane, Gençlik Gelişim Merkezi Kütüphanesi ve Mehmet Akif Ersoy Kütüphanesi’ni açtık. Şimdi Selçuklu Parkı’nda da bir kadın ve çocuk kütüphanesi açmayı hedefliyoruz. Kütüphane sayısı dokuza çıktı ama amaç sadece kütüphane açmak ve sisteme bağlamak değildi. Bu mekânların yaşayan yerler olması da çok önemli. Şairler, yazarlarla söyleşiler, çocuklar için stop motion’dan uçurtma atölyesine, masaldan antik çağ kahramanları atölyesine farklı atölyeler düzenliyoruz. Böylece çocuklar kitapların büyülü dünyasında kendilerini buluyorlar. Şu an günlük 300 civarında ödünç kitap alınıyor kütüphanelerden ve günlük ziyaretçi sayısı ise ortalama 1000 kişi civarında.
Bunun yanı sıra ev kadınlarına yönelik “Çekmecemde Kitap Var” adı altında bir kitap okuma kampanyamız var. Bu çalışmada belediyenin aldığı kadın yazarların kitaplarını okul aile birlikleri ve kültür merkezleri aracılığıyla çeşitli mahallelerdeki kadınlara dağıtıyoruz. Daha sonra kitabın yazarını davet ederek kitabı okuyan kadınlarla buluşturuyoruz. Şu ana kadar Ayşe Kulin, Türkan Şoray, Müjde Ar’ı kadınlarla buluşturduk.
Bir de İmzalı Müze adını verdiğimiz; imzalı ve ilk baskı kitaplar müzesi açtık. Orada da 400’e yakın kitap var. Bu müzemiz yaptığımız başvuru sonucu Kültür Bakanlığı Özel Müze statüsüne kavuştu. Müzemizde geçici sergi alanımız da var. Burada iki ayda bir değişen sergilere ev sahipliği yapıyoruz. Müzede ayrıca Metin Celal moderatörlüğünde Müze Söyleşileri düzenliyoruz. Şu ana kadar Yekta Kopan, Selçuk Altun, Beşir Ayvazoğlu ve daha birçok şair, yazarı konuk ettik. Önümüzdeki ilk söyleşi konuğumuz ise Hilmi Yavuz olacak. Müzede bazı okullarımız edebiyat derslerini de işliyorlar.
Bir başka etkinliğimiz, her yıl belirli bir tema çevresinde hayata geçirdiğimiz Uluslararası Masal Festivali. 2019’dan bu yana festivalimizi “Kuş Kanadında Masallar”, “Su Kıyısında Masallar”, “Ağaç Gölgesinde Masallar”, “Güneşe Uzanan Masallar” başlıkları altında gerçekleştirdik. Ayrıca her yıl ocak ayında Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde düzenlediğimiz Gençlik Festivali, bir de yazları düzenlediğimiz “Parklarda Sanat Var” adı altında bir ay süren bir festivalimiz var. Kültür merkezlerimizde ise tiyatro, sinema, söyleşi, müzik gibi her alanda düzenli devam eden etkinliklerimiz gerçekleşiyor. Buna iki yıldır düzenlediğimiz Kısa Film Yarışması’nı da ekleyebiliriz.
Özetle akademileri, kütüphaneleri, festivalleri ve düzenli etkinlikleriyle yaşayan, devam eden bir kültür hayatı var burada.
Görsel sanatlar alanında yaptığınız çalışmalar neler oldu? Görsel sanatlara ayırdığınız sabit ya da değişken mekânlar var mı? Bu mekânlar nelerdir?
Açıkçası görsel sanatlar biz geldiğimizde küçük bir birimdi, yeniden canlandırmaya çalışıyoruz. Toplam dört sergi salonumuz var. Öncelikle kültür merkezlerinde yer alan sergileme mekânlarına yeni isimler verdik. Cennet Kültür Merkezi’nin içindeki Galeri Cennet, Sefaköy Kültür Merkezi’nin içindeki Galeri Küp, Atakent Kültür Merkezi’nde yer alan Atakent Sanat Galerisi, bir de Güzel Sanatlar Akademisi’nin sergi salonu GSA Performans adını aldı. GSA Performans’a ciddi bir yatırım yaptık. Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki sergiler disiplinlerarası da olabiliyor. Oradaki sergiler akademi eğitimcileri ve öğrenciler tarafından kuruluyor. Bu mekânlarda bazen birimlerimizin hazırladığı, bazen de dışarıdan konsept sergiler yer alıyor. Galeri Cennet’te iki video odamız var. Sergilerimizde performans, video art, grafiti gibi çalışmalara da yer veriyoruz. Grafiti çalışmalarına Güzel Sanatlar Akademisi’nin duvarlarından başladık. Sefo ile atölyeler düzenledik.
Sergileri hem akademi eğitimcileri hem de görsel sanatlar birimimiz düzenliyor. Ayrıca dışarıdan gelen sergi taleplerine de ev sahipliği yapıyoruz. Tematik sergilerin yanında modern sergilere de yer veriyoruz. Galeri vekoleksiyonerlerle de görüşüyoruz. Örneğin Doğan Paksoy’la 16 koleksiyonerin eserlerine yer verdiği “Benim Koleksiyonum” adlı bir sergi açtık. Serginin kataloğunu da biz hazırladık. Hemen hemen bütün sergilerin kataloğunu hazırlamaya çalışıyoruz.
Görsel sanatlar alanında yaptığınız çalışmaların kültür sanat alanındaki çalışmaların içindeki oranı nedir? Ne kadarını kapsıyor yüzde olarak?
Görsel sanatlar alanındaki söyleşileri de sayarsak yüzde 30 diyebilirim. Dört sergi mekânımızda her ay ya da iki ayda bir mutlaka sergi düzenleniyor. Sergilere zaman zaman atölyeleri, interaktif ögeleri de katıyoruz. Sergiye dair söyleşiler de düzenleniyor.
Peki sizi bu alana yatırım yapmaya yönelten sebepler neler oldu?
Elbette ki geleneksele sahip çıkacağız ama gelişen teknolojiyi, yeni eğilimleri de takip etmek; gençlerin bunları öğrenmesini sağlamak gerekir. Halk Eğitim ile beraber yürüttüğümüz hobi kursları, meslek edindirme kursları da var ama daha üst düzey ve güncel eğitimleri nasıl sağlarız diye düşündük. Bu alana yatırım yapmak bu anlamda doğal bir ihtiyaçtan doğdu. Örneğin ses mühendisliği eğitimi. Türkiye’de müthiş bir personel açığı var bu konuda ve biz bunun eğitimini veriyoruz. Animasyon sınıfı, greenbox odası, kayıt stüdyosu gibi ciddi bütçesi olan şeylere de benzer nedenlerle yatırım yaptık. Burası aynı zamanda yoksul bir bölge, her yaş grubunun, özellikle de gençlerin önüne çeşitli olanaklar sunmaya çalışıyoruz. Bu yüzden Güzel Sanatlar Akademisi’ne hazırlık kurslarımız da ücretsiz. Öğrencileri akademiye yetenek sınavıyla alıyoruz, hem güzel sanatlara hazırlıyoruz hem de sonrasında kendi kapılarımızı açıyoruz.
Bu dönemde kaç sergi, kaç atölye, kaç söyleşi vb. etkinlik gerçekleştirildi?
2019 yılından beri belediyemize ait sergi salonlarında 73 sergi açmışız. Akademiler ve kütüphanelerimiz başta olmak üzere kültür merkezlerimiz dahil söyleşi sayımız, pandemideki online söyleşileri de sayarsak 238 civarında. 813 de sahne etkinliği (tiyatro, konser, sinema) düzenlemişiz.
Tüm etkinlikleriniz, çalışmalarınız üzerinden ortalama ziyaretçi sayısı nedir?
2019’dan bu yana sahne etkinliklerine katılan kişi sayısı 381.671, 2019’dan bu yana söyleşi etkinliklerine katılan kişi sayısı 66.774, 2019’dan bu yana sergileri gezen kişi sayısı ise 112.000. Kütüphaneleri de günde 1000 kişi ziyaret ediyor. Kütüphanelerimizde günde 250 – 300 civarında ödünç kitap veriliyor.
Belediye bütçesinin ne kadarı kültür sanata ayrılıyor?
Bu yılki bütçe onaylanmadığı için geçen yılki bütçeyi paylaşayım. Geçen yıl bize ayrılan bütçe 50 milyondu. Kültür sanata ayrılan bütçe belediye bütçesinin yaklaşık yüzde 3’ü, bazen yüzde 4’ü diyebilirim.
Görsel sanatlara bunun içinde ne kadar ayrıldı?
Yüzde 8 ile yüzde 10 arası diyebilirim. Çünkü meseleye sadece sergi açmak olarak bakılmamalı, bu sergilere alınan malzeme, sergilerde düzenlenen söyleşilere verilen telif, eğitime harcanan miktarı da bu bütçenin içinde düşünmek gerekli.
Biraz önce İmzalı Müze’de ilk baskı ve imzalı 400 kadar kitap var dediniz. Öyleyse satın alım yapıyor olmalısınız. Bir koleksiyon oluşturma çabanız var anladığım kadarıyla? Başka koleksiyonlar da var mı, mesela görsel sanatlar alanında?
Müze şu ana kadar daha çok kitap bağışı alarak oluşturuldu. Kültür Bakanlığı Özel Müze statüsü ile birlikte satın alma da yapılabilecek. Ayrıca telif ödenerek süreli sergilediğimiz koleksiyonlar oluyor. İmzalı Müze üzerinden anlatayım size. Müzedeki 400’e yakın kitap bizim koleksiyonumuz. Müzenin kalıcı sergileme bölümlerinin yanına bir de geçici sergileme alanı ürettik. Müzeyi bir kere gezersiniz, bir daha o müzeye gitme gerekçeniz olmaz. Biz bir kere gelen bir daha gelsin diye iki ayda bir değişen sergiler düzenliyoruz. Geçici sergileme alanındaki Oğuz Atay kitapları, Ahmet Hamdi Tanpınar kitaplarından oluşan sergi bunlardan sadece birkaçı. Koleksiyoner yazarlarla ayda bir düzenlediğimiz söyleşilerde onların koleksiyonlarını da bir ay süreyle müzede sergiliyoruz.
Özetle üç tür sergileme oluyor: Biri kalıcı sergileme, yani koleksiyonumuzdaki 386 kitabın ve bu kitapların yayınlanış öykülerinin sergisi. İkincisi koleksiyona telif vererek düzenlediğimiz sergiler. Bir de koleksiyoner yazarlardan hem söyleşiye çağırdıklarımız hem de onun koleksiyonunu sergilediğimiz üçüncü bir sergileme biçimi.
Görsel sanatlar alanında da eser alımı yapıyor musunuz peki?
Çok sık değil, zaman zaman diyebiliriz. Beğendiğimiz ya da bütçemizi düşünerek uygun olan eserleri almaya çalışıyoruz.
Tüm bunları nerede muhafaza ediyorsunuz?
Güzel Sanatlar Akademisi ve Galeri Cennet’in depoları var, bu depolarda da muhafaza ediyoruz ama çoğunlukla kültür merkezlerimizin duvarlarında hayatımızın bir parçası kılmak gibi bir yaklaşımımız var. Bunun bir sonraki adımı da bir çağdaş sanatlar müzesi kurmak olabilir.
Açık alan uygulamalara da çok uygun bir yer burası. Bu tür uygulamalarınız da var mı? Bu tür uygulamalara karar verilirken süreç nasıl ilerliyor, ne kadar bütçe ayrılıyor?
“Parklarda Sanat Var” programı bir açık alan uygulaması. Açık alanda sadece konser düzenlemedik; güzel sanatlar ve kütüphane atölyelerini de parklarda ve sokaklarda gerçekleştirdik. Yaşar Kemal Sanat Evi’nin bahçesi bu tür etkinlikler için tasarlandı. Şimdi konteynerleri yerleştirmeye başladık. Yakın gelecekte sanatçı rezidansı olarak kullanıma açacağız.
Konteynerleri konaklama için dizayn etmemizin bir gerekçesi de zaman içinde burada kent mobilyaları tasarlamak, heykel sempozyumu gibi etkinlikler yapmak.
Açık alan uygulamaları için altyapı hazırlıklarımız bitmeden bir bütçe planlaması yapmadık. Altyapımızı tamamladıktan sonra yılda kaç çalıştaya ev sahipliği yapacağımızı yine o alanın uzmanlarıyla yapacağımız toplantı ve görüşmeler sonucu karar vereceğiz.
Belediye şirketleri ya da taşeron firmalarla da çalışıyor musunuz? İhale yöntemini mi tercih ediyorsunuz?
Birçok belediye etkinlik takvimini genelde kendisi üretmiyor, firmalara ürettiriyor ya da bu firmalardan öneri alıyor ama ben bu yönteme çok sıcak bakmıyorum. Elbette ki proje önerileri olursa her kimden gelirse değerlendiriyoruz ama öncelikle buradaki ekibin bir şeyler üretmesini daha anlamlı buluyorum. Bu yüzden Etkinlik Planlama Birimi oluşturduk.
Belediye şirketi olarak KİTAŞ var ama oraya sadece personel bağlı. Kültür Müdürlüğü olarak bizim basın yayın ve müteahhitlik olmak üzere iki büyük alanımız var. Bu alanlarda açık ihale yapıyoruz. Zamanı geldiğinde şeffaf bir şekilde ilan ediyoruz. Belli şartları yerine getiren firmalar bu ihalelere başvuru yapıyorlar ve en uygun teklifi veren her kurumda olduğu gibi ihaleyi alıyor. Festivaller, tiyatro gösterileri, konserler ve part time kursları genel olarak yıllık ihale üzerinden yapıyoruz. Ancak farklı projelere de açık oluyoruz. Yasa ve yönetmeliklerin bize tanıdığı şartlar kapsamında çeşitli firmalardan fiyat teklifi alarak pazarlık usulüyle de ilerliyoruz.
Sponsorluk ilişkileri nasıl ya da çeşitli fonlardan da faydalanıyor musunuz?
Belediye olarak kültür sanat faaliyetlerinde sponsordan çok kendi olanaklarımızla yürüyoruz. Çünkü sponsorlar da belli şartlar getiriyor. Bu şartlar kamuya uymayabiliyor. Hibelere ise başvuruyoruz. Örneğin Kadın ve Çocuk Kütüphanesi için Kadın Eserleri Vakfı’yla birlikte bir hibeye başvurduk. Genellikle Avrupa Birliği hibelerine başvuruluyor. Strateji Müdürlüğümüz aracılığı ile yapıyoruz başvuruları.
Peki bütçe hangi kaynaklardan karşılanıyor?
Bir merkezi yönetimden gelen paylar ve genel olarak belediyelerden alınan hizmetlerden düşen pay var. Ağırlıklı olarak belediyelerin öz kaynaklarından karşılanıyor.
Belediyenin merkezi yönetimle nasıl bir işbirliği var?
Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Milli Eğitim Müdürlüğü ve Halk Eğitim Müdürlüğü ile iş birliklerimiz oluyor. Onun dışında Kültür Bakanlığı ile de kütüphane ya da müze çalışmaları üzerinden kurulan bir diyaloğumuz var.
Büyükşehir ile ilişkileriniz, oradaki iş birlikleriniz nasıl?
Büyükşehir ile bazen ortak etkinliklerimiz oluyor ya da Büyükşehir’in bize bilgi vererek düzenlediği etkinlikler de oluyor. Ayrıca İBB ile ilçemize kalıcı kültür mekânları kazandırmak için de görüşüyoruz. Örneğin burda da İstanbul Kitapçısı’nın açılması, yeni sergi salonları ve kültür birimlerinin faaliyete geçmesi için…
Peki kurumlarla, akademiyle, galerilerle, özel sektörle ne tür işbirlikleri söz konusu?
İstanbul Modern, İKSV, Arter, Marmara Üniversitesi, Aydın Üniversitesi, Okan Üniversitesi, TÜYAP Kitap Fuarı, TYS, PEN, SİNEDER… Pek çok kurumla ortak işler yapıyoruz. İKSV ile “Parklarda Caz” etkinliğimiz gelenek haline geldi. Tiyatro Okulu için Aydın Üniversitesi’yle eğitim protokolümüz bulunuyor.
Okan Üniversitesi ile Müzik Akademi’miz arasında imzaladığımız protokolle ortak sertifika veriyoruz. Güzel Sanatlar Akademisi ise Marmara Üniversitesi’yle imzaladığımız protokolle ortak sertifika veriyor.
Sanatçılara proje bazlı destek veriyor musunuz?
Elbette. Projeleri İçerik Kurulu’nda değerlendiriyor, karar verdiğimiz sergi için yola çıkıyoruz. Örneğin Cemal Nadir’in 120. doğum yılı kapsamında düzenlediğimiz sergi, yine Nâzım Hikmet’in doğum yıl dönümünde hazırladığımız “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde” adlı proje bize dışarıdan geldi, biz de bu sergilere destek verdik. Ayrıca önümüzdeki dönemde her yıl bir sinema filmine destek vermeyi planlıyoruz.
Sanatçılarla nasıl ilişki kuruyorsunuz? Açık çağrı, başvuru, davet?
Ben ve ekibim kültür sanat dünyasının içinde insanlarız. Her birimiz edebiyat, görsel sanatlar, müzik, sinema ve tiyatro dünyasından geliyoruz, bu alanlarda eserler üretmişiz. Bundan kaynaklı ilişkilerimiz hali hazırda var zaten. Bunun dışında örneğin “Parklarda Sanat Var” etkinliklerimizde sanatçılara açık çağrı yaptık. Diğer bir avantajımız Kültür Müdürlüğü’nde 20 kişilik bir saha ekibimizin olması. Bu ekip mahalle mahalle geziyor, bir mahallede yaklaşık bir ay kalıyor, esnafı, evleri geziyor hem kültürel hem de değişik alanlarla ilgili talep topluyorlar. Mahalli sanatçılara bazen bu geziler sırasında ulaşıyorlar.
Sanatçılardan da teklif alıp ihale yöntemiyle ilerliyor musunuz?
Evet. Örneğin şimdi Ahmet Mekin’i düşünüyoruz. Ahmet Mekin ilçemizin bir değeri. 30 yıl kadar siyasetle de uğraşmış. Şimdi 93 yaşında sinemamızın sessiz aktörü. Bir sinema yazarı Ahmet Mekin üzerine çalışmak istediğini söyledi bize. Projesi geldiğinde değerlendireceğiz.
Kardeş belediyelerle ya da uluslarası iş birlikleri söz konusu mu?
Kardeş belediyelerle şimdiye kadar pek bir şey yapılmamış burada. Bir kez göl festivali yapılmış ama içeriği çok zayıf. Ben göl festivalini sadece göl kıyısında konser yapmak olarak ele almıyorum. Gölün yaşayan bir göl olması, gölde sürüp giden doğal yaşam, gölün temizliği, kirliliği… Bunları festivalde işlemek önemli. Biraz önce anlattığım kuş teması etrafında şekillenen etkinlikler dizisi gibi kapsamlı, konuyu farklı açılardan ele alan yaratıcı çalışmalar üretmek anlamlı. Bu konuda iyi bir miras devralmadık. Gelecek dönem üzerinde çalışacağımız, diyaloglar kuracağımız bir konu olabilir.
Uluslararası iş birlikleri konusunda ise Uluslararası Masal Anlatı Merkezi SEİBA ile düzenlediğimiz Masal İstanbul Festivali var. Ayrıca Kadın Eserleri Vakfı’yla birlikte Avrupa Birliği hibesine başvurduğumuz bir projemiz var gündemde. Onun dışında hem Sinema Ofisi hem de Yaşar Kemal Sanat Evi aracılığıyla bu tür iş birliklerini de zorlayacağız.
Sahada bir ekip olduğunu söylemiştiniz biraz önce. İlçe sakinleriyle iletişimde, etkinlikleri duyurmada başka hangi yöntemleri uyguluyorsunuz?
Birebir iletişimi çok önemsiyoruz. Muhtarlarla, derneklerle, site yönetimleriyle, okul aile birlikleriyle yakın temastayız. Böylelikle doğal bir ağ oluşuyor. Onun dışında elbette sosyal medyayı ve bilboardları kullanıyoruz. Dijital bir yayınımız yok ama Küçükçekmecem TV’den de etkinliklerimizi paylaşıyoruz.