Burak Kabadayı’nın Sabit Değişiklikler, Dinamik Aralıklar başlıklı kişisel sergisi AVTO’da 8 Şubat’a kadar görülebilecek. Sergi Kabadayı’nın modifiye araba kültürü üzerinden daire, doğru ve eğri kavramları etrafında şekillendirdiği video ve ses yerleştirmelerinden oluşuyor.
Burak Kabadayı çalışmalarında nesnelerin dönüşümlerine ve bu dönüşümlerin zamanla ilişkisine odaklanıyor. Bu dönüşümlerden aldığı kesitler çalışmalarının temelini oluşturuyor. Örneğin Alt’ta gösterilen 26 kanallı bir ses yerleştirmesi olarak tasarladığı Bırak Orada Kalsın (2017) başlıklı çalışması için Diyarbakır Suriçi’ndeki bir evin dış duvarlarındaki mermi deliklerinin kalıplarını almış, var olan bu boşlukları sabitleyerek sergi alanına taşımıştı. 20’sinden Sonra (2017) adlı çalışmasında ise Kuzey Ormanları’nda biyolojik kömür üretiminden geçinen bir köye odaklanmış, bir ağacın kömüre dönüşümünü videolar, çizimler ve fotoğraflar aracılığıyla anlatmıştı. AVTO’da açılan 8 Şubat’a kadar sürecek Sabit Değişiklikler, Dinamik Aralıklar sergisinde ise bu kez daha mekanik bir yapıya, yani araçlara odaklanan sanatçı, bu araçların sürücüler ve çevresel faktörlerle kurduğu çok yönlü ilişkilere bakıyor.
Beyaz bir Tofaş kendi etrafında dönüyor. Bu drifte kuş bakışı tanıklık ediyoruz. Yerde bıraktığı iz hep bir daireyi tamamlıyor. Bu izin her üzerinden geçildiğinde farklı bir alan beliriyor. Daireye bir de içeriden bakıyoruz. Egzoz boruları sergi için modifiye edilmiş ve ekranları taşıyan ayaklara dönüşmüş. Hareketli görüntülerin arkasından sızan yeşil ışık daireyi tarif ediyor. Dairesel bir formda hareket etmek, başlanılan yere geri dönmek demek. Harcanan enerjiye ve kuvvete rağmen yol alamamak, yerinde saymak demek.
Başka bir ekran, arabanın hız ve devir sayacına odaklanıyor. Göstergeler hareket halinde. Bu, bir çekici üzerinde taşınan arabanın gösterge paneli. Ekranın arkasından sızan mavi ışık doğruyu tarif ediyor. Mavi ışığın aydınlattığı bir başka görüntüde, bir doğruyu takip eder şekilde ilerleyen çekici ufukta kaybolurken üzerinde taşınan arabayı izliyoruz. Patinaj yaparak konumunu muhafaza etmeye çalışan arabayı taşıyan çekici ilerlerken arkasında bir sus bulutu bırakıyor. Gösterge panelindeki hareket, arabanın altındaki harekete rağmen sabit kalmak için harcadığı kuvveti görünür kılıyor.
Bir başka videoda, pistte tur atan bir aracın aynasında asılı cam kürenin hareketini izliyoruz. Araba ilerledikçe cam kürenin salınımları değişkenlik gösteriyor. Görüntünün arkasından sızan mor ışık eğriyi tarif ediyor. Eğri, aynı zamanda bu aracın tekerleklerine odaklanıyor. Tekerleğin dönüşünü yakından izlerken hareket, neredeyse hareketsiz bir görsele dönüşüyor.
Sergi alanında mavi, yeşil ve mor ışıklar ile motor, egzoz ve lastik gürültüleri birbirine karışıyor. Videolar çekilirken kaydedilen sesler soyutlanarak arabaların çıkardığı seslerden bir koro gibi mekanı sarıyor. Daire, doğru ve eğri kavramlarını baz alarak üç kanallı düzenlenen ses de, renkli ışıkların kullanımına benzer bir şekilde videoları destekleyen bir öğeye dönüşüyor. Canlı-cansız, etken-edilgen gibi ikiliklerin dışında bir düzlem oluşuyor. Birbirine karşıt kuvvetlerin birbirini yok ettiği bir düzlem. Bu düzlemin hiçbir öğesi düz değil, aralıkları dinamik kılacak şekilde tüm videolar mekanın duvarlarına çapraz ve genellikle eğri bir açıda yerleştirilmiş. Videolar arasında dolaşırken, birden fazla hareketli görüntüyü aynı anda deneyimleyebiliyor olmak, serginin tüm öğelerini bir bütün olarak değerlendirebilmeye imkân tanıyor.
Görüntüler, arabaların sınırlarını zorlayarak onlarla çeşitli gösteriler yapmaya dair kültür ile arabanın bir makine olarak harcadığı enerji ve aldığı yol arasındaki denge veya dengesizliği ele alan denemeleri bir arada sunuyor. Endüstriyel bir nesnenin modifiye edilerek kişiselleştirilmesi ve ardından bu gösterinin aracına dönüşmesi bu kültürün görsel ve işitsel öğelerini ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, karşılaştığımız hareket dizileri bana her baktığım yönde çok enerji harcayıp hiç yol almamanın farklı göstergeleri gibi geliyor. Bu kültürü, özellikle son zamanlardaki karamsar, yorucu ve ilerlemenin güç olduğu dönemin bir metaforu olarak düşünüyorum. Çok çalıştığımız, çok enerji harcadığımız fakat pek çok yönden yerimizde saydığımız bir dönemden geçiyoruz. Zaman ilerledikçe, bu döngüyü kıracak yeni bir rota çizmenin önemi belirginleşiyor.
2019’un Mayıs ayında Burak ile bu sergi hakkında konuştuğumuzda o dönem Bruno Latour’un Rota: Politika’da Yönümüzü Nasıl Bulacağız? adlı kitabını okuduğundan bahsetmişti. Latour bu kitapta toprağa bağlanmak ile evrensel olmanın aslında birbirini tamamladığını, fakat modernitenin bu hareketleri çelişkili kıldığını anlatıyor. Batı’yı merkeze alan perspektifi geride bırakmanın yollarını arıyor. “Kaçış hayallerini beslemeye devam mı edeceğiz yoksa hem bizim hem de çocuklarımızın ikamet edebileceği bir bölge aramaya mı başlayacağız? Ya problemin varlığını inkâr edeceğiz ya da iniş yapabileceğimiz yeni bir yer arayacağız.”[1] Sergi aynı anda hem gaza hem frene basmak, sabit kalmakla hareket etmek arasındaki gerilimlerin altını çizerken, belki de modernitenin karşıt konumlandırdığı bazı kavramların bir arada var olabileceği; değişikliklerin sabit, aralıkların dinamik olabileceği yeni bir rota öneriyor.
Burak Kabadayı’nın Sabit Değişiklikler, Dinamik Aralıklar başlıklı sergisi 8 Şubat tarihine kadar perşembe, cuma ve cumartesi günleri AVTO’da görülebiliyor.
[1] Bruno Latour, Down to Earth: Politics in the New Climatic Regime, New Jersey: Wiley, 2018.