Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

Zenginlik ve yok oluş arasında: “Habitat”

Işık Güner’in Çamlıhemşin’in bitki örtüsünden esinlenen “Habitat” sergisi üzerine

Sason kurtkulağı, Iris gatesii Foster, Suluboya, 70x100 cm, 2023

Işık Güner bir bitki ressamı. Tamamladığı çevre mühendisliği eğitiminin ardından bambaşka bir yola, bitki ressamlığına yöneliyor. Böylesine zengin bir bitki florasına sahip ülkemizin toprağını tanımak ve bu zenginliği kaydetmek amacıyla motive oluyor. Hayatının merkezine sirayet etmiş olan bu işi hem doğduğu yer hem de evi olan Çamlıhemşin’de ve tabii ki polenlerin uçuştuğu her yerde, 20 yıla yakın bir zamandır sürdürüyor. Aradan geçen zaman içinde pek çok bilimsel ve kişisel projenin içinde yer alan Güner, “Habitat” sergi projesiyle tüm bu zamanları kapsayan üretimini ve biyoçeşitlilik üzerine duyduğu hassasiyeti aktarma fırsatı buluyor.

Serginin yer aldığı mekân, Rize Çamlıhemşin’in Şenyuva (eski adıyla Çinçiva) Köyü’nde bulunan bir rüştiye binası. 1910 yılında Hemşin Terakki ve Teavün Cemiyeti’nin bölgedeki eğitim seviyesini artırmak amacıyla yaptırdığı rüştiye, uzun bir süre eğitim hayatına devam ettikten ve pek çok mezun verdikten sonra 1970’lere gelindiğinde kapanmak zorunda kalıyor. 2000’lere kadar âtıl durumda kalan bu yapı, Rukiye ve Selçuk Güney’in girişimi sonucunda “Fırtına Pansiyon” adıyla yeniden hayat buluyor. Bugünse kültür sanat faaliyetlerine alan açarak yeni bir işlev üstlenmekte. Biyoçeşitliliğin zenginliği ve yok oluşuna dikkat çeken “Habitat” sergisinin bu mekânda gerçekleşmiş olması, kültürel bellekte yeri olan ve ayakta kalmaya çalışan Çinçiva’nın verdiği mücadeleye dikkat çekmesi açısından da çok değerli.

Okulun girişinden adımımızı atığımız anda “Habitat” bizi “Çeşitlilik” bölümüyle karşılıyor. Süsenler, irisler, navruzlar ve başka pek çok tür, tüm renkleri ve sesleriyle Çinciva’nın duvarlarında kökleniyor. Burada gördüğümüz bitkiler Güner’in yıllar içinde Türkiye ve dünyanın farklı bölgelerinde yaptığı geziler sonucunda resmettiği türler. Dönemsel olarak farklı türlere ilgi duyan Güner, bu türleri doğru zamanda kaydedebilmek için tüm seyahatlerini bitkilerin biyolojik saatine, polinasyon zamanına göre planlıyor. Gittiği bölgede o bitkiye ulaşmak ise ayrı bir süreç. Kimi zaman yamaçları tırmanırken kimi zaman sınır bölgelerinde arıyor bulmak istediklerini. Bazen orada olması gereken bitki hiç açmamış ya da tamamen ekolojik nedenlerle kaybolmuş olabiliyor. Bitkiye ulaştıktan sonra resmetme kısmına geçmek içinse çabuk davranması gerekiyor. Arşivlenmek üzere yanına aldığı bitki koparıldığında strese girerek biçimini değiştirdiği için hiç vakit kaybetmeden çizimine orada, bulunduğu noktada başlaması gerekiyor. Tek bir bitki çizimini tamamlamak bu uzun süreci de beraberinde getirdiği için aylar, hatta yıllar alıyor.

Şenyuva, Çinçiva İlkokulu, Çamlıhemşin

Eser künyesi sanarak okumaya başladığım eser altı yazıları aslında burada gördüğümüz ve birbirinden farklı renk, boyut ve dokuya sahip bitkilerin her birine ait özel olarak hazırlanmış “kimlik kartları”. Resmedilen bitkilerin tüm detaylarını içeren ve bilimsel bir künye olarak okuyabileceğimiz bu metinler, serginin ortaya çıkışında önemli rol oynayan araştırma ekibi tarafından kaleme alınmış. Araştırma ekibiyle bağlantılı olarak, sergiden bahsederken bu serginin çok öncesinde, 2014 yılında başlatılan ve hâlâ devam eden “Resimli Türkiye Florası” projesinden de bahsetmek gerekiyor. Türkiye’de bulunan bütün bitkilerin resimlenmesini amaçlayan projede büyük bir araştırmacı ve sanatçı ekibi yer alıyor. Işık Güner ise projeye sanat editörü olarak katkı vermeye hâlâ devam ediyor. Proje tamamlandığında toplamda 30 cilt olması hedeflenen külliyat, botanik bilimi üzerine çalışan herkes için temel bir kaynak halini alacak. “Habitat” sergisi aynı zamanda Türkiye florası üzerine çalışan onlarca değerli insanın emeğini ve birikimini de bir araya getiriyor.

Mekânın duvarlarında yer alan Güner’e ait suluboya çizimlerin yanında bir camekân içinde, ayrı bir grup örnek bulunuyor. Bunlar Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi herbaryumundan ödünç alınan ve Güner’in yapmış olduğu saha araştırmalarında kendisinin topladığı örnekler. Çizim değiller, bitkinin kendisini kâğıdın üzerinde kurumuş halde, bitkinin adı, türü bulunduğu bölge ve bulan kişiye ilişkin detaylı bilgilerin toplandığı bir sistem içinde kaydedilmiş olarak görüyoruz. Bu iki örneğin sergi mekânı içinde birlikte gösterilmesi, bitki ressamı kavramının ne demek olduğunu da görmemizi sağlıyor.

Habitat, Suluboya, 70×100 cm, 2023

Güner çizimlerini bitkiyi birebir ölçeklendirerek, gerçeğe en yakın halini gösterecek şekilde resmediyor.  Burada öncelikli amaç türler arasındaki farklılığı görünür kılmak. Resimlerinde gördüğümüz bunca estetik ve biçim bilinçli olarak, Güner’in tercihine bağlı olarak yapılmamış. Her şey tabiatın bir yansıması. Peki tabiatın kendisini bu kadar yüce kılan ne? Bunun ne kadarını kavrayabiliyoruz ya da doğadan böylesine kopuk yaşadığımız hayatlarımızda farkındalıklarımızı neler belirliyor? Sergide yer alan “Çeşitsizlik” bölümünde bu körleşme ve insan süzgecinden geçen seçicilik üzerinde duruluyor. Duvarda sıralanmış ve birbirinin aynısı olan bir düzine mor yapraklı “Zarif Itır” parlak renkleri ve çoğunluklarıyla domine ediyor mekânı. Ancak doğada bulunan her bitki ve cins tabiatın dengesini beraberce, farklılıklarıyla sürdürüyor. Birini diğerinin önüne geçiren ayrıcalıkları yok. Bu ayrıcalıksız düzeni insan faktörü bozuyor. Kendi işine yarayanı kimi zaman tahripkâr kimi zaman daha masum medikal gerekçelerle, doğanın kendi sesini dinlemeden almaya çalışıyor. Sadece ihtiyacı karşılamak üzere kurulan bu ilişkinin sonu ise bizi karşı konulamaz bir körlüğe sürüklüyor. Gerçekten de bu durumu açıklayan ve “Bitki Körlüğü” (Plant Blindness) olarak adlandırılan kavram, insanın çevresini algılayışı sırasında bitkileri diğer canlı formlarına kıyasla daha aşağıda görerek onların doğadaki varlığını idrak edememesi olarak tanımlanıyor.  Oysaki şehir hayatının içinde kaybolduğumuzu düşündüğümüz bir günde bile çok sayıda bitkiyle sarılıyız, sadece bunları fark etmek önceliklerimizin dışında kalıyor.

Güner için ise durum farklı. Rüyalarında bile bitkilerin peşinden gidiyor. Sergide ayrı bir odada yer alan ve duvarı tek başına kaplayan bir çizimi, kullanılan teknik ve hazırlanan metinle diğer çizimlerin devamı gibi görünse de bu bitkinin doğada bir karşılığı olmadığını öğreniyorum. Güner rüyasında öylesine gerçek ve detaylarını seçebildiği bir bitki görüyor ki, bunu kaydetmeye ve bir isim vermeye karar veriyor. Birebir ölçekleriyle çizdiği bu bitki rüyalardan sıyrılarak “Habitat”ta kendi yerini buluyor. Gerçek hayatta aylarını alan ve uzun yolculukları barındıran bir çizim burada algımızı aşan bir zamansallıkta gerçekleşiyor. Sergide yer alan ve yönetmenliğini Recep Akar’ın koreografisini ise Ebru Cansız’ın hazırladığı The Great Loss başlıklı performans filmi, doğanın kendine has olan bu zamanı ve süreçleri üzerine düşünmemizi sağlıyor. Dünyayı bizler için yaşanılabilir kılan düzeni oluşturan tüm canlılar insanlık tarihinden çok önce oradaydı, biz bunun devamı olduğumuz halde kısacık sürede yaptıklarımızla başka bir zamandan gelen bir tehdide dönüştük. Doğanın ritmine uymayı reddedip ona göre yaşamadığımız senaryonun devam etmesi halinde mutlak “Yok Oluş” hiç de uzak değil. “Habitat” sergisi tam da bu iki ucun arasında konumlanıyor; sahip olduğumuz zenginlik ile onu kendi ellerimizle kaybetme ihtimali. Ve tabii ki Çamlıhemşin gibi bir yerde, yemyeşil Fırtına Vadisi’nin ortasında olunca bu kaybın nelere mal olacağı çok daha derinden ve büyük bir endişeyle hissediliyor. Şebnem Akyıldız, Özlem Erol, Saliha Yavuz ve sayamayacağımız kadar uzun bir araştırma, organizasyon ve küratoryal anlamda destek veren ekibin katkıları, serginin kurulumu ve tüm sürece el veren köy haklının desteğiyle gerçekleşen “Habitat” sergisi, Çinçiva’da, bu büyülü, mekânda hayat buluyor.


“Resimli Türkiye Florası” çalışması aynı zamanda Peter Hadland Davis’in 1967 yılında Edinburgh University Press tarafından yayımlanan ve toplam on ciltten oluşan “Flora of Turkey and the East Aegean Islands” isimli çalışmadan sonra Türkiye bitki florasının güncel hali üzerine hazırlanan ilk Türkçe kaynak olma özelliğini taşıyor. Projeyle ilgili detaylı bilgiye websitesi üzerinden erişilebilir.

İlginizi Çekebilir