Ara Güler Müzesi ve Galeri Siyah Beyaz işbirliğiyle, Bilkent Üniversitesi’nin evsahipliğinde düzenlenen “Ankara Fotoğrafları Seçkisi” sergisi kadar İhsan ve Ayser Doğramacı Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi’nde açıldı. Ara Güler’in Ankara fotoğraflarından oluşan bir seçkiden meydana gelen sergi, sanatçının gözünden şehrin toplumsal dokusunu, gündelik yaşamını ve bireysel hikâyelerini merkeze alıyor. Çoğu Ara Güler arşivinden ilk kez sergilenen bu fotoğraflar farklı yıllar içerisinde Ankara’nın özgün ruhunu ve değişimini yansıtıyor.
Yaşamı boyunca birçok önemli sergi gerçekleştiren, fotoğraflarında insanın, şehrin, sanatın ruhunu yakalamaya çalışan Ara Güler, gerek dostlukları, kişisel bağları ve yakın çevresi gerekse fotoğraflarında kayıt altına aldığı toplumsal, kültürel ve sosyal bellekle yakın geçmişin önemli figürlerinden biri. Çok yönlü bir kişilik olarak dikkat çeken Güler, yaşamı boyunca büyük bir bellek inşa etmiş, bugün için önemi daha da iyi anlaşılan bir arşivi ilmek ilmek işlemiştir. Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Ankara Fotoğrafları Seçkisi” de bu anlamda sanatçıya dair önemli bir durak olarak görülebilir.

“Ankara Fotoğrafları Seçkisi”, birçok açıdan üzerine düşünmeye değer ve özel bir sergi olarak değerlendirilebilir. Sergi, öncelikle Ara Güler’e ait, daha önce hiç yayınlanmamış fotoğraflara evsahipliği yaparak özel bir yerde duruyor. Uzun yıllar Güler arşivinde kalan söz konusu fotoğraflar, kendilerine yine Ankara’da özgün bir karşılık buluyor. Kimi şehrin dokusuna kimi şehrin insanına dair fikir veren bu fotoğraflar, aynı zamanda Ankara’nın zaman içerisinde nasıl dönüştüğüne, bu dönüşümün sadece bir şehir bağlamında değil, toplum özelinde de kendisine nasıl bir karşılık bulduğuna dikkat çekiyor.
Ara Güler’in fotoğraf anlayışında şehir ve doku iki özel başlık olarak değerlendirilebilir. Güler, her nereye giderse gitsin fotoğraf makinesini yanından ayırmayan, her gördüğü manzarayı ilgiyle karşılayan ve bunu kayıt altına alan bir fotoğrafçı olarak dikkat çeker. Bu durum zaman içerisinde devasa bir arşivi beraberinde getirirken onun ilgisini çeken ana başlıkları da imler. Tam da bu noktada şehir bilincinin onda ve fotoğraflarında ne derece önemli bir yerde durduğu dikkatimizi çekiyor. Yaşamı boyunca İstanbul’dan Paris’e, Madrid’den Roma’ya kadar birçok önemli şehre ziyaret gerçekleştiren, hem yaşayan hem de antik kentleri fotoğraflayan Güler’in belirli dönemlerde yolunun düştüğü merkezlerden birisi de Ankara’dır. Farklı zamanlarda farklı sebeplerle Ankara’yı ziyaret eden Güler, bu seyahatlerinde şehri fotoğraflamaktan geri durmaz. Dolayısıyla Ankara, onun için belirli aralıklarla fotoğraflanmış ve zaman içerisindeki dönüşümü kayıt altına alınmış bir şehir olarak dikkat çekiyor.

Her şehrin kendisine özgü bir kimliği, yapısı, dokusu var. Ankara da bu anlamda dikkat çeken, cumhuriyet sonrası aynı zamanda başkent olarak yeni bir fikre ev sahipliği yapan özel şehirlerden biri. Ankara’ya yaptığı seyahatlerde şehrin farklı mahalle ve bölgelerini ziyaret eden Güler, kimi zaman şehri kimi zamansa şehrin sakinlerini fotoğraflamış, zamanla onlardan büyük bir hikâyeler silsilesi doğurmuştur. “Ankara Fotoğrafları Seçkisi”, bu anlamda öncelikle şehrin zaman içerisinde nasıl dönüştüğünü göstermesi bakımından kıymetli. Aynı bakışla, aynı arayış ve tutkuyla farklı dönemlerde kameraya yansıyan ve sergide kendisine yer bulan fotoğraflar, şehri var eden dokunun zaman içerisinde nereden nereye evrildiğini görünür kılar. Kiminde Ankara Kalesi, kiminde Anıtkabir, kiminde Kızılay Meydanı’nın ön plana çıktığı bu Güler fotoğrafları, bir şehrin adım adım nasıl şekillendiğinin birer izdüşümü olarak görülebilir. Cumhuriyetle beraber neredeyse yoktan var edilen bir şehir, halka halka genişlerken bu süreç belirli aralıklarla Güler fotoğraflarına da yansır. Tam da bu noktada yavaş yavaş Ankara’ya dokusunu veren faktörler söz konusu olur; şehrin sakinleri ve gündelik yaşam.
Güler, sadece şehri, manzarayı veya boşluğu değil, aynı zamanda tüm bunları var eden insanı da kayıt altına alan bir fotoğrafçı olarak dikkat çekiyor. Onun için hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir. Şehirler, onların sınırları içerisinde yaşayan insanlarla kendisine bir değer ve anlam üretir. Onu var eden, inşa eden, şekillendiren insandır ve o insan, ona ruh üfleyen temel varlıktır. Bir şehir sadece doğasıyla var olmaz, aynı zamanda içerisindeki kamusal yapıyla da anlam kazanır. İşte tüm bunlar Güler’in fotoğraflarında kendisine karşılık bulan majör faktörler olarak dikkat çekiyor.
Sadece şehrin değil, aynı zamanda şehri var eden insanın da fotoğrafçısı olarak ön plana çıkan Güler’in kadrajına Ankara’dan birçok insan da takılır. Özellikle de kadınlar ve çocuklar sık sık Güler fotoğraflarındaki ana faktör, özne olarak izleyicinin karşısına çıkar. Sokakta birbiriyle sohbet eden, pencereden sokağa bakan, heyecanla bir şeyleri takip eden kadınlar da; oynayan, neşeyle koşuşturan, sokaklara anlam katan çocuklar da; adım adım şehri dolanan, bağıran, çağıran seyyar satıcılar da bu fotoğraflarda kendisine karşılık bulur. Sergide de özellikle üzerinde durulan bu durum, şehrin sakinlerinin sadece yetişkinler veya erkekler değil, aynı zamanda kadınlar ve çocuklar da olduğunu vurgular.
“Ankara Fotoğrafları Seçkisi”, aynı zamanda Ankara’da gündelik yaşamı da imleyen bir sergi olarak kıymetli bir yerde durur. Şehrin belirli bir kesimini merkezine almaktan ziyade farklı bölgelerini, mahallelerini, sokaklarını kayıt altına alan fotoğraflar, insanların eğlencelerine, giyim kuşamlarına, gündelik pratiklerine dair de çok şey söylüyor. Tam da bu yönüyle aslında aynı zamanda bir dönem kaydı olarak değerlendirilebilir. Bugün kıymeti daha da iyi anlaşılan bir döneme dair örneğine az rastlanan kayıtlar bunlar.

Sergi vesilesiyle Ara Güler’in çektiği, Bilkent Üniversitesi’nin kurucusu İhsan Doğramacı’ya ait bir portre de ilk kez gün yüzüne çıktı. Uzun yıllar Ara Güler Arşivi’nde kalan fotoğraf, sergi için yürütülen arşiv taraması sırasında bulundu. Oldukça büyük bir yekûna sahip olan arşivin bu anlamda yürütülen tasnif çalışmaları sırasında birçok yeni veriyi de oraya çıkardığı/çıkarabileceği söylenebilir.




























