border_less ARTBOOK DAYS’in altıncı edisyonu 3–5 Mayıs tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ev sahipliğinde gerçekleşiyor. border_less ARTBOOK DAYS gerçekleştireceği bu yeni edisyonunda 12 farklı ülkeden 50 sanatçı, inisiyatif, galeri, müze, dernek ve sanat kurumunu izleyiciyle buluşturacak.
Etkinlik kapsamında aynı zamanda yayımcılık pratiklerine odaklı konuşmalar, atölyeler ve yayın lansmanları da gerçekleşecek. Programı border_less ekibiyle birlikte hazırlayan Yapı Kredi Galeri Direktörü Didem Yazıcı’yla konuştuk.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık olarak border_less ARTBOOK DAYS’in parçası olmaya ve ev sahipliği yapmaya nasıl karar verdiniz?
Bu işbirliği bir defada alınmış bir karar yerine birçok insanın benzer zamanlarda gönlünden ve aklından geçmesiyle doğal bir süreçle şekillendi. border_less ARTBOOK DAYS’i ilk defa 2022’de Yapı Kredi Kültür Sanat’ta bugün birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarım Tülay Güngen (genel müdür), Fisun Yalçınkaya (editör) ve Burcu Çimen’le (küratör) birlikte büyük bir ilgiyle gezmiştim. Mekanı dönüştüren, sıcak ve renkli ruhu, insanın içinde saatlerce kaybolabileceği sanat kitapları ve en önemlisi de hem katılımcıların hem de izleyicilerin yüzlerinin güldüğü ışıl ışıl bir platform olması büyüleyiciydi. O gün oradan sadece bir çanta dolusu kitapla değil border_less ekibine ve emek veren herkese hayranlıkla, kalbimi de bırakarak çıktım. İçten içe bu platformun hem format hem de içerik olarak Yapı Kredi’ye ne denli örtüşeceğini de düşündüm elbette. Köklü bir yayıncılık ve sergi yapma tarihi olan Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın yeni formatlar deneyen ve sanatçı ve yazarlar işbirliklerine olanak veren border_less ARTBOOK DAYS ile olan bir aradalığı bizi birçok sebeple heyecanlandırıyor. Sanat kitaplarının başlı başına bir sanat ya da sergi olması sanat tarihindeki kırılma noktalarından biri. Küratör Seth Siegelaub’un (1941-2013) 1968’de Carl Andre, Robert Barry, Douglas Huebler, Joseph Kosuth, Sol LeWitt, Robert Morris ve Lawrence Weiner’lebirlikte yaptığı Xerox kitabını bu vesileyle kısaca anmak isterim. Bilinen en eski kitap formatındaki sergi olmasıyla kitap-sanat-sergi üçgeninde önemli bir referans… Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık olarak border_less işbirliği gündeme geldiğinde başta Etkinlikler Koordinatörü Ahsen Erdoğan ve tüm ekip border_less’in sanat yayıncılığına duyduğu heyecanı paylaştı. Kalpleri yayıncılık ve sanatın kesişmesiyle atan bu iki platformun yan yana gelmesi uzun soluklu olmasını dilediğimiz bir eşleşme!
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık olarak çocuk kitaplarından güncel edebiyata, araştırma kitaplarından felsefeye, bilime ve sanata kadar birçok alanda kitap yayınlıyorsunuz. Özel olarak sanat yayıncılığına bakış açınız nedir?
Bu soruyu yayın kurulundaki ekip arkadaşlarım yanıtlaması daha doğru olur, ben konuya sergileme pratikleri ekseninden bakabilirim. Yapı Kredi Galeri 2022’de küratörlüğünü Peter Sit ile birlikte yaptığımız “Hayat Ölüm Aşk ve Adalet” isimli bir grup sergisine ev sahipliği yaptı. Serginin girişi ve kitap evinin olduğu alanda “Kitap Barı” adını verdiğimiz ve kitaplara ayırdığımız bir yer vardı. Sergilenen eserlerle kavramsal olarak ilişkilenen bu kitapların kimi roman, kimisi şiir kimisiyle sanatçı kitabıydı. Amaçlarımızdan biri yayın ve sergi ilişkisinin altını çizmekti. Oturup saatlerce kitap okunacak bir alan değil belki ama, kitaplara göz atmak, yeni kitaplar tanımak, sonra okumak için not almak ve en önemlisiyse kitaplar ve sergilenen eserler arasındaki ilişkiyi düşünmeye sevk etmekti. Çünkü çoğu zaman sanatçının okuduğu kitap onun araştırma konularıyla ilgilidir. Bu yüzden sanatçılara sergideki eserlerin yapım sürecinde okudukları onları etkileyen kitapları sorup, bunun üzerinden bir seçki oluşturduk. Kitap barı sergi ve yayıncılık arasındaki bağın altını çizen mütevazi bir projeydi. Bunun dışında sanat yayıncılığının kendi içinde sanatsal dinamikler taşıması elbette sınırsız bir ilham kaynağı.
Yapı Kredi Galeri olarak, sergi programının yanı sıra İstiklal Caddesi’ne açılan ve portiko olarak adlandırılan bina girişinde Portiko Okumaları ve Performansları adında bir kamusal program başlattınız. Sergilerin ve yayıncılığın bu açıdan birleşmesini önemli görüyorum. Bu çalışmayı biraz açar mısın?
İstiklal Caddesi başlı başına bir karşılaşma, performans ve mücadele alanı. İstiklal Caddesinden her gün sayısız insan geçiyor, bu insanların neler yaşadığı, nelere heyecanlandığı, sevindiği, kızdığı ve bir an durup dikkatlerini neye verdikleri merak uyandırıcı değil mi? Portiko’dan caddeye yayılan sesle insanların bir an rotalarını değiştirip kulak vermeleri olasılıkları, beklenmedik bir karşılaşma alanı açıyor. Bize öncelikle ilham veren İstiklal Caddesinin iç dinamikleri ve orada yaşanan gündelik olaylar. İkinci önemli nokta ise mimari. Portiko tam anlamıyla kurumla sokak arasındaki eşikte. Ne tam olarak binanın içinde ne de dışında, arada bir alan. Küratörü aşçı olarak düşünürsek, portiko da beni lütfen değerlendirin diyen bir mutfak! Üstelik günümüzde bir sanat kurumu programını yalnızca beyaz duvarlar arasında hayal etmek oldukça sınırlandırıcı olabilir. Sergileri kamusal programlardan farklı kılan tek şey mekan, süre ve format, bunun dışında performans ya da performatif bir işin kamusal bir programda yer alması onu asla daha az sanat yapmıyor. Dolayısıyla sergi ve sanat içeren kamusal programlar sadece format anlamında farklılaşıyor. Uzun bir süre kamusal programların küratoryal bir mecra olması üzerine teoride ve pratikte çalışmıştım. YKKS ile çalışmaya başladığımda portiko çok doğal olarak gelişti. YKKS Genel Müdürü Tülay Güngen’in sanatın binaya yayılma fikrine duyduğu heyecan motive ediciydi. Portiko böylece kendiliğinden gelişti ve Yapı Kredi Galeri’nin sergi programı ve yayınlarını birlikte düşündüğümüz ve çok yakın çalıştığım iki ekip arkadaşım Fisun Yalçınkaya ve Burcu Çimen’le Portiko’nun programını birlikte hazırlama kararı aldık. Galeri sergilerinde her zaman küratör Burcu Çimen’le çalışıyorum, onunla oturmuş ve kendini sürekli geliştiren kolektif ve diyalog tabanlı küratoryal işbirliğimiz var. Fisun Yalçınkaya’nın sanat yazarlığı ve editoryal çalışmaları her zaman belirli bağlamlar ve anlamlar üretir; ve kavramsal bir ekseni vardır. Fisun Yalçınkaya ile sanat üzerine sohbet etmek zaten başlı başına çok doyurucu bir deneyim. Portiko, bu üç kadın arasındaki diyalogla şekillenip hayata geçti!
Bu sene border_less’ta konuşma programını da ekiple birlikte planlıyorsunuz? Planlarken nelere dikkat ettiniz? Neler göreceğiz?
Ekibin hakkını vermek gerek! Konuşma programının çoğunu border_less ekibi hazırladı, biz Portiko ve birkaç programı birlikte düşündük. Program her sene olduğu gibi yoğun ve ilgi çekici, Melek Gencer ve Huo (RF) zaten bu konuda çok iyiler. Ben özellikle Pazar günü saat 13.00’de gerçekleşecek “The Book Making Experience” konuşmasını iple çekiyorum. Sanatçı Sevil Tunaboylu’nun 2022’de basılan Görmenin Kenarında kitabı da Portiko’ya konuk oluyor! Kitabın oluşum aşamasında Sevil Tunaboylu ile yakın bir diyalog halinde olan sanatçı Sena Başöz de okumaya katılıyor. Kitapların dinleyici eşliğinde sesli okuma deneyimi kitabı bir çeşit yeniden üretiyor…
Son olarak da senin İpek Ulusoy Akgül’le yapacağın Kesişen Pratikler: Editörlük ve Küratörlük konuşmasına gelelim. Sence editörlük ve küratörlük hangi açılardan kesişiyor? Neler konuşmayı planlıyorsunuz?
Bu sorunun tam yanıtını aslında Cumartesi günü vereceğim ama biraz ipucu vermem gerekirse şöyle düşünebiliriz, bana kalırsa editörlük ve küratörlük kardeş alanlar. Editör yazıyı küratör de sanat eserini kamusallaştırır. Bu kamusallaştırma sürecinde geçenler ise editoryal ve küratoryal düşünceye girer. Bu süreçte alınan kararlar, kullanılan terminoloji, sanatçı-yazarla empati, ürünün en doğru anlaşılabilir zeminde yayımlanması-sergilenmesi meselesi bu iki pratiği birleştirir. Bir sanat dergisi editörü bir dosya hazırlıyor ve tematik bir çizgi üzerinden ilerliyor ve seçtiği yazarlara yazı sipariş veriyorsa ben bunu tematik bir sergide yeni iş üretiminden farklı bulmuyorum, sadece mecra değişiyor.