Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Gündem

Deprem bölgesinden sanatçılar konuşuyor

Deprem bölgesinde sanata ilgi duyan ve sanatla hayatını sürdürmek isteyen öğrencilere motivasyon kazandırmak, bölgedeki sanatçıların fark edilmesine katkıda bulunmak üzere düzenlenen yarışmanın sanatçılarıyla tanışın.

Hande Naz, İsimsiz, 2024

Adana, Mersin ve Hatay illerindeki üniversitelerin Güzel Sanatlar bölümlerinde eğitim gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen “Portfolyo Seçki Yarışması”, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle, D5 Sanat Ortamı ve KUN Art Space koordinatörlüğünde gerçekleştirildi. Küratörlüğünü Ezgi Bakçay ve Veli Mert’in üstlendiği etkinliğin ilk etap sergisi, Adana Mutfak Müzesi’nde (Kılavuz Konağı) gerçekleşti. Serginin ilerleyen dönemde Mersin ve İstanbul’da da açılması planlanıyor. 

Projenin amacı deprem bölgesinde sanata ilgi duyan ve sanatla hayatını sürdürmek isteyen öğrencilere motivasyon kazandırmak, bölgedeki sanatçıların fark edilmesine ve tanınmasına katkıda bulunmak, bölgedeki sanat ortamlarının varlığını ve burada da sanatçı olarak görünürlüğü sağlamaktı.

Öne çıkan altı sanatçıya şu ana kadarki çalışmalarını, seçki yarışmasına katılma sebeplerini ve sergide yer alan işlerini sorduk. Depremler nedeniyle kentler ve kültür sanat ortamları da büyük bir zarar gördü. Kültürel alan emekçileri ve onları destekleyecek kurum ve kuruluşlar olmaksızın o kentin tarihi, hafızası ve güncel sanat tarih yazımı da eksik kalacaktır. Bu nedenle 2023 depremlerinin hayatlarını nasıl etkilediğini, bu sürecin ortaya çıkartılan eserlerde bir değişim yaratıp yaratmadığını ve aynı zamanda deprem bölgesindeki sanat ortamlarına yönelik neler yapılabileceğini sorduk.

Hande Naz

2010 yılında Adana Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nden mezun olup Çukurova Üniversitesi Görsel Sanatlar Eğitimi Bölümü’ne kabul edildim. 2016 yılında aynı bölümde başladığım yüksek lisansımı sanatçı-sanat nesnesi-alımlayıcı üçgeninde, görsel sanatlarda sanatçının üretim ve izleyicinin alımlama kaynaklarını, “her sanat yapıtı bir metafordur” odağına sadık kalıp başka bir disiplinin (bilişsel dilbilimsel yaklaşım) metodları ışığında bu pratikleri birleştirip araştırdığım “Mona Hatoum’un Çalışmalarına Bilişsel Dilbilimsel Metaforik Bir Yaklaşım” başlıklı yüksek lisans tezimle 2019 yılında tamamladım. 2020 yılında başladığım Çukurova Üniversitesi Sanat ve Tasarım bölümü Sanatta Yeterlik programında şu anda tez aşamasında çalışmalarımı sürdürmekteyim. Ana materyalini kilin oluşturduğu, sıklıkla figüratif üretimlerde bulunmaktayım. İnsan psikolojisine, insanın yaşantı ve deneyimlerini nasıl içselleştirdiğine ve bu bağlamda hafıza/anı meselesine; bireyin hem kendiyle olan ilişkisi hem de kişiler arası kurulan/yıkılan bağlara duyduğum ilgi sanatsal pratiğimin özünü oluşturmakta. Ancak çoğu sanatçı gibi hayatın akışı süresince edinilen problemlerin ve arayışların değişkenliği gereği farklı materyallerle, farklı pratik ve anlayışlarda da üretimlerde bulunmaktayım.

Yarışmaya gönderilen portfolyolar dokuz jüri üyesi tarafından değerlendirildikten sonra seçkiye kabul edilmiş olanların arasından sergilenecek olan çalışmaları küratörler belirlediler. Bu noktada basitçe ifade etmek gerekirse hayatın olağan iniş çıkışlı akışında içselleştiren, deneyimleyen, sorgulayan, bağlar kuran/bozan, kendini inşa eden, bilinçli bir varlık olan insanın özünü oluşturduğu üç figüratif heykelim sergilenmek üzere seçilmiş oldu.

Binlerce insanın yaşamını yitirdiği, beden bütünlüğünün bozulduğu, evsiz kaldığı 6 Şubat’ta yaşanan deprem gerçekleştiği esnada Adana’da ailemle kendi evimizdeydik ve birkaç ay önce 20 seneyi aşkındır oturduğumuz evimiz ağır hasarlı olduğu için alınan kararla içindeki çoğu eşyamızla beraber yıkıldı. Bu süre içerisinde üniversitenin hastanesi dahil çoğu binasının hasarlı olduğu açıklandığında ise atölyedeki çalışmamın sağlamlığıyla ilgili belirsizlik üzerine endişelendiğimi hatırlıyorum. Açıkçası ilki gerçekleşen PSY’nin yalnızca genç sanatçı adaylarını desteklemekle kalmayıp özellikle Hatay gibi bu felaketin etkilerinin ne yazık ki hâlâ yaşandığı bölgeden gelen katılıma bakıldığında adaylar için ciddi anlamda umut ifade ettiğini düşünüyorum. Üç farklı şehirde gerçekleştirilecek olan sergilerle birlikte kendi sanatlarının çok daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşacak olmasının mümkün hâle gelmesi zaten deprem bölgesinde eğitimini sürdüren, üretmeye çalışan sanatçı adayları için yapılabilecek en etkili eylemlerden biridir diye düşünüyorum. Benzeri etkinlik ve yarışmalarla genç sanatçı adaylarının daha sık desteklenmesinin ve yeni izleyicilerle üretimlerinin buluşmasının iki taraf için de zenginlik yaratacağını düşünüyorum.

Melis Yılmaz Aktaş

2014’te Çukurova Güzel Sanatlar ve Spor Lisesini tamamladım. Ardından 2018 yılında Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitim Bölümü Ana Bilim Dalı Resim İş Öğretmenliğinde lisans eğitimimi tamamladım. 2021 yılında Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Ana Bilim Dalında yüksek lisans eğitimimi bitirdim. 2022 yılında Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Ana Bilim Dalında doktora eğitimime başladım. Halen doktora programında eğitimime devam etmekteyim. Birçok ulusal ve uluslararası karma sergiye katıldım. Yarışma sergilerinde ödüllerim bulunmakla beraber birçok koleksiyonda eserlerim yer almaktadır. 2024 yılında Ziraat Bankası Kuğulu Sanat Galerisinde küratörlüğünü Prof. Dr. Kıymet Giray’ın gerçekleştirdiği “Düşler Dünyası” adlı kişisel resim sergimi açtım.

Portfolyo Seçki Yarışmasında iki eserim yer almaktadır. Bunlar; Bekleyiş ve Çağrı adlı çalışmalardır. Söz konusu eserler 80×100 cm büyüklüğünde olup tuval üzerine akrilik boya tekniğiyle gerçekleştirilmiştir.

2023 Şubat depremiyle beraber yaşanan kaos, korku hayatımızın bir parçası olarak yer edindi. Yakınlarımızın kaybı, temel ihtiyaçların önemi, bir çatı altında yaşamanın verdiği güven ve önem gibi daha önce üstüne çok da düşünmediğimiz meselelerin aslında hayatın temeli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Deprem ve toparlanma sürecinde hayatımızı eski düzene sokmaya çabalarken tabii ki üretim sürecinde uzun süre ara vermek durumunda kaldım.

Depremden sonra deprem bölgesindeki sanatçılara destek kapsamında bazı etkinlikler, sergiler gerçekleşti ancak bu destekler yeteri olmadı. Çok kısa sürmesiyle beraber bu tarz etkinliklere davet edilen sanatçı sayısı çok azdı. Bunun yanında bildiğim kadarıyla Portfolyo Seçki Yarışması dışında deprem bölgesindeki öğrencileri destekleyecek bir proje olmadı. Bu sebeple deprem bölgesindeki sanat ortamını canlandırmak için en önemli şeylerden biri bu tarz projelerin artırılmasıdır.

Sezen Karabulut

Sezen Karabulut, Saygısız, 2024

2020 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünde lisans eğitimi görmeye başladım ve bu yıl mezun oluyorum.

Çalışmalarımda yaşadığım süreçler, toplum, kimlik, cinsiyet ve gelenek gibi kavramlar hakkındaki düşüncelerimden yola çıkıyorum, sansür uygulamayarak gereken çalışmada tabu oluşturmuş bir konu olan çıplaklığı kullanıyorum. Ağırlıklı otoportre fotoğraf ve video kayıtlarımı, ele aldığım konuya uygun disiplin ve materyallerle resim, desen, fotoğraf, video art ve kavramsal çalışmalar üretiyorum.

Fotoğraflarımda iki katmanlı manipülasyon tekniği dışında çalışmalarımı doğrudan kullanmayı tercih ediyorum. Resim ve desenleri foto gerçekçi işleyerek, kurdele, nakış, dantel gibi materyaller kullanabiliyorum, anlatmak istediğim konuya bağlı teknik ve malzemelere karar veriyorum. 

Sergide eğitimimin son döneminde ürettiğim desen ve fotoğraf manipülasyon çalışmaları bulunuyor. Varoluş sancısı, anne-çocuk, kimlik, kadın bedeni ve yargıları içeren çalışmalar, bulunduğumuz bölge ve ülkedeki bir çok probleme eleştiri içermektedir.

Deprem eğitim hayatımı ve deprem sonrası kentin değişimi çalışmalarımı içerik olarak etkiledi. Deprem sonrası süreçte Mersin hasar almadığı için daha çok destek rolünü üstlenirken Mersin’deki belediye, kuruluş ve topluluklar problemlere çözüm üretmeye çalıştı. Mersin deprem öncesinde kendi içinde sanat üretimi yapan bir kent iken, depremden etkilenen şehirlerdeki sanatçılarla bir arada üretmeye, izleyiciye sunmaya başlayarak kolektif hareket eden bir üretken topluluğa da dönüştü. Bu durum bence birlikten kuvvet doğuran bir yapı elde etmemizi sağladı ve bu yapının desteklenmesi üretimleri teşvik ederek, bölgesel sanat üretiminin devamlılığı ve görünürlüğü adına verim almamızı sağlayacaktır. Ayrıca bu seçki özellikle depremden etkilenen yaşam koşulları ve eğitim sorunlarına destek olarak, bölgede üretimlerini göstermek için çaba sarf eden öğrencilere katkı sağladı. Bu etkileşim ve görünürlüğü artırmak biz öğrenciler için çok önemli bir yere sahip.

Sıla Somer

Sıla Somer, İsimsiz, 2024

Çukurova Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünde lisans eğitimi alıyorum. Daha önce bazı karma sergilere katıldım ve lise döneminde bu konuda çeşitli ödüller aldım. Çalışmalarımın asıl kaynağı doğa oldu. Ne kadar referansım varsa şu ana kadar tamamını doğadan aldım. Hayatımın büyük bir kısmını doğada geçirdim ve bütün renkler doğanın renkleriydi. Bu durum sanatsal tavrımı da derinden etkiledi. Paletimi olabildiğince yoğun ve çeşitli tutmaya özen gösterdim. Doğanın sıkıntıları ve dertleri benim sıkıntılarım haline geldi ve her zaman öne çıkması gerektiği yönünde düşünüyorum. Bir ağacın ölümü gibi. Bir ağacın ölümünün değersizliğiyle ilgili. Yaptığım her şey doğanın ve yaşamın karşısında doğa ve yaşam için çabalamakla, insanlığımı ve yaşantılarımı anlamlandırmaya, var etmeye çalışmakla ilgili oldu. Üretimi ve her anlamda yenilenmeyi, çoğaltmayı benimsedim. Sanatla yaşamayı, üretmeyi, ifade etmeyi yaşantılarımın odak noktası haline getirdim. Sanatsal üretimde veya yaşantımda temel amacım her zaman anlamlandırmak ve yaşama dair bir çaba sarf etmek oldu.

Portfolyo seçkisi için Adana’da iki eserim sergileniyor. İkisi de depremden sonra yapıldılar. 2023 depremleri hayatlarımızı derinden etkiledi. Yaşamın en şiddetli yanlarına binlerce insan, binlerce kalp olarak birlikte deneyimledik. Aynı anda binlerce yara açıldı. Deprem sonrası eserlerimde doğaya olan eğilimimin daha da yoğunlaştığını söyleyebilirim. Deprem sonrası yaptığım ilk portreyi hatırlıyorum. Sarı, kahverengi ve hüzünle doluydu. Bununla ilgili ufak boyutlarda bir seri geldi zamanla. Sarı, kahverengi ve kendiliğinden hüzünle dolu portreler. Ancak devamı gelen asıl konu her zaman doğa oldu, zamana yayılan bir yapıya sahip. Deprem bölgesinden gelen sanatçılar ve deprem bölgesindeki sanatla ilgili yapılacak en önemli şeylerden biri onların ve o toprakların çaresizliğini ve yaralarını fark etmek. Yaralarını fark etmek ve onları onarırken yanlarında olmaktır. Bunu da sanatlarını destekleyerek, görünür kılarak yapabiliriz. Yarışma sonrası sergilerin Mersin ve İstanbul gibi farklı şehirlerde oluşunun deprem açısından beni en çok sevindiren yanı bu oldu. O topraklardan gelen, bizlerden gelen işleri deprem kapsamında çıkarıp götürmek ve uzak yerlerde de görünür kılmak çok sevindirici. Bu tür organizasyonların daha da arttırılması yönünde çalışmalar yürütülebilir. Aynı şey deprem bölgesindeki sanat ortamları için de geçerli, her birini görünür ve duyulur kılmalıyız.

Nihan Karadeniz

Ankara Üniversitesi DTCF Dilbilim Bölümünden mezun olduktan sonra sanata olan ilgim ve tutkum nedeniyle 2021 yılında Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü Resim Ana Sanat Dalından da bölüm birinciliğiyle mezun oldum. Mezun olduktan sonra yine aynı yıl içerisinde Nihan Karadeniz Art Studio’yu kurdum. Burada kendi sanatsal üretimlerime devam ederken aynı zamanda çocuklara sanat eğitimi vermekteyim. Çocukların küçük yaşlarda sanatla tanışmalarına vesile olmak benim için oldukça değerli ve önemli. Bir eğitimci ve sanatçı olarak kendimi de geliştirmeye özen gösteriyorum çünkü sürekli değişen ve gelişen dünyaya bir şekilde uyum sağlamamız ve kendimizi revize etmemiz ve hatta belli bir konuda uzmanlaşmamız gerektiğine inanıyorum. Şu anda sanat eğitimime Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat ve Tasarım Bölümünde yüksek lisans programında devam ediyorum. Çalışmalarımda genel olarak varoluşçuluk felsefesi çerçevesinde bellek kavramını işliyorum. Birey tarafından hatırlanmak istenen veya istenmeyen, geçmişte yaşanmış ve bitmiş olmasına rağmen hâlâ iyi ya da kötü duyguları anda hissettirebilme gücünü elinde tutan yaşanmışlıkları, seçimleri, hatıraları, duyguları; resimlerimde görünür kılmaya çalışıyorum. Üretimlerimi de şu ana kadar iki kişisel sergimin yanında birçok karma ve grup sergide izleyicilere sunma fırsatım oldu.

Portfolyo seçkisi için seçtiğim çalışmalarım da diğer yapmış olduğum çalışmalara paralel olarak farklı malzeme kullanımlarını deneyimlediğim işler oldu. Örneğin punch nakışı ile yaptığım Şimdiki Ben’e Doğru adını verdiğim çalışmamdan bahsetmek isterim. Varoluşçu felsefeye göre insanın özü yoktur, varoluş özden önce gelir. Birey ileride ne olmak istiyorsa ona göre inşa edebilir kendini. Bugün nasıl bir insan olduğumuz; aslında daha önce aldığımız kararlar, yaptığımız seçimlerin sonucudur. Bu çalışmamda labirent; hayatımızda seçebileceğimiz yolları gösterirken bu labirentten her çıkış bireyin farklı bir versiyon çıktısını bize verir. Bireyin bugünkü hali labirentte geçtiği yollar ve seçtiği çıkışın sonucudur.

Yüsra Dirik

Lisans eğitimime 2013’te Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünde başlayıp 2017’de tamamladım. 2019’da Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde yüksek lisans eğitimime başladım. 2021’de mezun olmamın ardından 2022’de Mersin Üniversitesinde sanatta yeterlik programında eğitim almaya başladım. Şu an sanatta yeterlik öğrenimime devam etmekteyim.

Çalışmalarımı oluştururken çoğu zaman dijital ortamı kullandığımı söyleyebilirim. Bu noktada ürettiğim işlerin aynı zamanda iki farklı eser üretimi olarak gerçekleştiğini de ifade edebilirim; bir dijital illüstrasyon ve bir geleneksel resim. Tuvallerimde ise genel olarak yağlıboya kullanmayı tercih ediyorum. Resimlerimin içeriğinde ise çocukluk teması hâkim. Geçmişten bugüne değin meydana gelen bireysel, toplumsal olumsuzlukların en büyük etkileneni çocuklar olmuştur. Masumiyetin, saflığın simgesi olan çocuk, yavaş yavaş çocukluğunu, kendi içine hapsetmeye mahkûm bırakılmıştır. Tarih boyunca savaşlarla büyüyen, açlık içinde büyümeye çalışan, psikolojik şiddete ya da istismara uğrayan çocuklar… Bütün bunlarla beraber kendi kendine verdikleri yaşam mücadelesinde yitirdikleri çocukluklarını fark edebilmek, fark ettirebilmek resimlerimin ana temasını oluşturmakta.

İşlerim söz ettiğim üzere çocukluk, çocuğa şiddet hakkında. Şiddetin, sadece görünür haliyle aramızda olmadığı bir gerçektir. Yoğunlukla kitle iletişim araçlarıyla çocuklara empoze edilen türlü manipülasyonlardan kaçınmak artık imkânsız bir hal almaktadır. Televizyon dizilerinin, filmlerin, müzik kliplerinin, oyunların içlerinde barındırdıkları gizli mesajlar, saf çocuk zihinlerine yerleştirilmekte, yeni nesli işlemektedir. Bireylerin kişiliklerinin şekillendiği çocukluk döneminde verilen tüm etik dışı mesajlar, onların tutum/davranışlarına ömür boyu eşlik etmektedir. Çalışmalarımda bahsetmek istediğim özetle bunlardır.

2023 depremlerinin tüm deprem bölgesinde yaşayan insanların hayatlarında dönüm noktaları yaşattığını söyleyebilirim, daha önce televizyonlardan seyrettiğimiz felaketlerin canlı tanıkları olmanın bıraktığı izlerin her birimizin hayatını değiştirdiği bir gerçek. Deprem, sanat eseri üretimimi bir süre erteletti diyebilirim, psikolojik etkileri sebebiyle. Bu süreç hafifledikten sonra çalışmalarıma kaldığım yerden devam ettim. Yaşadığım şehir Hatay’ın aldığı hasar ise ne yazık ki bu kadar kısa bir sürede toparlayamayacak boyutta. Bu noktada yaşam şartlarında bir takım zorluklar mevcutken kültür sanat etkinliklerinin normal seyrinde devam etmesinin zor olduğu söylenebilir. Tabi yavaş yavaş etkinliklerin hayatlarımıza yeniden girdiğini, bizlere bunun her anlamda iyi geldiğini de ekleyebilirim. Deprem bölgelerini kapsayan bu seçki yarışması da gerek öğrenciler, gerek şehirlerin kültür sanat etkinliklerinin gündeme yeniden girmesine katkı sağlayacak güzel bir vesile olmakta. Yarışmayı düzenleyen ince düşünceli küratörlere, proje sahiplerine teşekkürlerimi iletiyorum.

İlginizi Çekebilir

Kütüphane

Argonotlar'da yayınladığımız "Ne İlyas Ne Cemşit" sergisiyle ilgili eleştiri yazısına Işıl Eğrikavuk'un Medium platformunda yayınladığı cevap metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Yunus Emre Erdoğan'la kavramsal ve bilimsel arayışlarla kurgulanmış manevi bir birikimi de gözler önüne seren "Nefes Almak" sergisi üzerine.

Söyleşi

Tarihi ve sınırları belirsiz bir antik kent olan Permessus'un alt katmanlarına ulaşmak için daha fazla “eşelemek” istediğimiz konuları Betül Aksu’ya sorduk.

Kütüphane

İstanbul’un toplumsal tarihinin hemen her döneminde gündelik yaşamın önemli bir parçası olan sokak köpeklerinin, dini, siyasi ve sosyolojik dönüşümlerle değişen serüveninin peşine düşen serginin...