Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Söyleşi

Sanat için müşterek adımlar: EXIT Kolektif ve Bor Sanat

Bu yıl 6. Mardin Bienali’nde Bor Sanat desteğiyle “INVITED: Müşterek/Unified” sergisine ev sahipliği yapan EXIT Kolektif’ten Mehmet Çimen ve serginin küratörü Ebru Nalan Sülün ile sohbet

6. Mardin Bienali “INVITED: Müşterek/Unified” sergisinden görünüm.

Mardin’de, biri görsel sanatlar, diğeri müzik alanından gelen iki sanatçının, Mehmet Çimen ve Seçkin Acar’ın girişimi olarak kurulan EXIT Kolektif bu sene 6. Mardin Bienali kapsamında “INVITED: Müşterek/Unified” sergisine ev sahipliği yaparak kapılarını açtı.

Bienal’in bu edisyonunda ikinci kez düzenlenen, “sanat dünyasından aktörlerin veya kurumların sergi yapmaya davet edildiği, davet edilenin de başka sanatçıları davet ettiği, her anlamda misafir hukukuyla ilerleyen bir çalışma” olarak tanımlanan “INVITED” (Davet Edilen) bölümü Ebru Nalan Sülün’ün küratörlüğünde gerçekleşti. Bor Sanat’ın desteğiyle gerçekleşen sergiye Mardin merkezli yeni bağımsız sanat alanı EXIT Kolektif ev sahipliği yapıyordu. Sanatçı ikilisi Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar, Cansu Sönmez ve kolektifin kurucularından Mehmet Çimen’in işlerini bir araya getiren “INVITED: Müşterek/Unified” sergisi, kolektifin restarasyonu henüz tamamlanmış mekânıyla da güçlü bağlar kuruyordu.

Geçen ay Bor Sanat işbirliğiyle Mardin’de yaşayan sanatçılar için bir Konuk Sanatçı Programı da başlatan EXIT Kolektif’in kurucularından Mehmet Çimen ve bu projede de danışmanlık görevini üstlenen Ebru Nalan Sülün ile onları bir araya getiren Bienali, Bor Sanat ve EXIT Kolektif arasındaki işbirliklerinin bölgenin sanatsal atmosferine katkılarını konuştuk.

Mardin Bienali “INVITED: Müşterek/Unified” sergisinden görünüm.

Bu sene Mardin Bienali kapsamında gerçekleşen “INVITED: Müşterek/Unified” sergisiyle faaliyetle geçen EXIT Kolektif’in hikâyesinden biraz söz eder misiniz?

Mehmet Çimen: Ben ve Seçkin Acar’ın birer atölye kurma fikri, bizi kolektif kurmaya yöneltti. Seçkin Acar, müzik adına sanatsal faaliyetlerini gerçekleştirmek istiyordu. Ben de sanatsal üretimlerim için bir atölyeye sahip olmak istiyordum. Bu amaçlarla mekân arayışlarına başladık. Seçkin, daha öncesinde görmüş olduğu bir tarihi konağa bakmamızı önerdi. Konağa gittiğimiz anda fikirler havada uçuştu çünkü bu konak çok fazla odaya sahipti. Her girdiğimiz oda bize başka fikirler sundu ve bu fikirlerin birçoğu Mardin’de daha önce gerçekleşmemişti. İlk defa kendi sergi salonuna, sanatçı üretimi için bir konaklama odasına, atölye ve söyleşilerin gerçekleşeceği bir mekâna sahip olma fikriyle kurgulandı.

Şehirde yaşayan sanatçıların bir araya gelip sanat konuşacakları ve birlikte üretim yapacakları bir yerin aslında sadece bizim atölyemiz olamayacağını fark ettik. Bu düşünce, bize kolektif kurma fikrini verdi.

Uzun yıllardır EXIT ismi, kafamda dönüp dolaşan bir fikirdi. Atölyemin olmaması, üretim yapmamı bir şekilde engelliyordu. Bir çok sanatçının bir atölyesinin olması ve o mekânda üretim konusunda sıkışıp kalması, bu durumdan bir “çıkış” arama fikrinin doğmasına sebep oldu. Aslında hep dışarıyı gösteren bu isim, bu kez tersine bir yönlendirme yaparak içeriyi gösterecekti.

Sanatçıların ve genç sanatçıların üretimlerine katkı sağlamak ve bir arada üretimi nasıl gerçekleştirecekleri sorularına yanıtlar bulmak, sanatçılarla workshop yapmak, şehirde yaşayan insanlara sanat ortamı yaratmak bizim önceliklerimiz arasında yer aldı.

Benim de Bienal vesilesiyle Mardin’de ziyaret etme şansı yakaladığım EXIT Kolektif’in müthiş bir mekânı var. Sergideki işlerden Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın mekânı 3D tarama yöntemleriyle tarayarak restorasyon öncesi geçmişini sanal olarak kurguladığı Theatrum Mundi – The Surface işinde de mekân merkezi bir rol oynuyor. Önce kolektifin ve mekânının hikâyesiyle başlayalım mı?

Mehmet Çimen: Bulunduğumuz konak, kentin nitelikli yapılarından biridir. Şehirde Şükran ve Abdulhalim Yardımcı (Ensari) Konağı olarak bilinen yapımız, yaklaşık 420 yıllık bir geçmişe sahiptir. Yapı sahipleri uzun süre burada yaşadıktan sonra, çocuklarının başka şehirlerde eğitim görmesi üzerine evi öylece bırakıp kapıyı kilitleyip taşınmışlardır. Üç kattan oluşan yapının giriş katında uzun dönem kiracılar yaşamış. Mahalle sakinlerinin bazıları, bu evde doğduklarını ve restorasyon sonrası halini görünce duygu yüklü anlar yaşadıklarını ifade ettiler.

Yapının en üst katında bulunan manzaralı odanın kapısını 43 yıl sonra ilk açtığımız andaki heyecan ve şaşkınlığımızı tarif edemeyiz. Odanın içindeki eşyalar ve oturma düzeni, sanki ilk hali gibi duruyordu. Duvarlardaki fotoğraflar, vitrinler, aksesuarlar, kumaşlar, işlemeli ahşap kanepeler ve kapalı sandıklar bizi olağanüstü etkiledi. Mülk sahibimiz, dilediğimiz gibi eşyaları kullanabileceğimizi söylemesine rağmen, bu hatıraları mekânda yıpratmamak adına farklı bir alanda koruma altına aldık. Mekânın hatırası olarak içinde birkaç eşyanın olduğu bir sandık bıraktık.

Kara Harp Okulu mezunu ve Albay rütbesinden emekli olan mülk sahibimiz Yusuf Yardımcı, sürecimizi takdir etti. Yardımcı ailesine ait olan bu konağın böyle güzel bir sürece hizmet etmesine çok sevindiler ve bize bu konuda çok destek verdiler.

Yapımız, üç aylık restorasyon sürecinden sonra kolektifimiz için işlevli hale getirildi. Her detayı ince ince düşündük çünkü yapıyı özgün halinde korumamız gerekiyordu. Bu süreci Seçkin ile beraber hassas bir şekilde yürüttük. Yapının içinde mağara oda olarak nitelendirdiğimiz ve Ahmet Rüstem Ekici ile Hakan Sorar’ın Hesaplanabilir Döngüde Olan işinin sergilendiği alanın zeminine hiçbir müdahalede bulunmayarak masif kaya olarak özgün haliyle bıraktık.

Mardin Bienali “INVITED: Müşterek/Unified” sergisinden görünüm.

6. Mardin Bienali kapsamında gerçekleşen, Mardin’in tarihi ve kültürel mirasıyla güneş ışığının estetik, bilimsel ve metaforik imkânlarının kesişim noktalarından ilham alan “INVITED: Müşterek/Unified” sergisine gelmeden önce, EXIT Kolektif ve Bor Sanat’ın işbirliğine değinelim isterim. Nasıl bir araya geldiniz?

Mehmet Çimen: Ben ikinci edisyondan itibaren Mardin Bienali ekibinde yer alıyorum. Bu yıl sergiler koordinatörlüğünü üstlendim. Mardin Bienali direktörleri Döne Otyam ve Hakan Irmak, “INVITED” sergisinin küratörlüğünü Ebru Nalan Sülün’ün yapacağını ve sergi mekânı olarak EXIT Kolektif’i önerdiklerini söylediler. Uzun yıllardır tanıdığım ve aynı zamanda sanat tarihi hocam olan Ebru Nalan Sülün’ü büyük bir heyecanla aradım. Tebrik ettim ve ilk fırsatta mekânı görmesini, uygun bulduğu takdirde hazırlıklara başlayacağımızı konuştuk.

Nitekim öyle oldu. Mekânımız bir restorasyon süreci yaşıyordu. Evin hatıraları birçok odada mevcuttu ve bu hatıraların içinde dolaşınca mekânın sergi için uygunluğuna karar verildi. Mardin’in tarihi ve kültürel dokusuyla iç içe olan bir sanat etkinliğinin, modern sanat anlayışıyla birleştiği bu proje, Ebru Nalan Sülün’ün öncülüğünde şekillendi. Bor Sanat, vizyonuyla bağlantılı olarak tüm gücümüzle yapılandırdığımız bağımsız sanat alanımıza desteğini proje ilerlerken hep sürdürdü. Bu desteği 2025 süresince farklı projelerde var ederek devam ettirecek ve bu bizi umutlandıran bir süreç. 

Üretim ve kent araştırması için defalarca şehre gelen sanatçı arkadaşlarım Ahmet Rüstem Ekici, Hakan Sorar ve Cansu Sönmez ve Ebru Nalan Sülün ile harika bir deneyim yaşadık. Bu süreçte benim de “INVITED” sergisine dahil olmam ve Ebru Nalan Sülün’ün projeme inancı beni çok mutlu etti. Mardin’de yaşayan neredeyse tüm sanatçılardan övgü alan bu sergi, aynı zamanda Mardin dışından gelen ziyaretçiler arasında da büyük beğeni topladı.

EXIT Kolektif’in açılış sergisi olarak nitelendirdiğimiz “Müşterek”, kendi aramızda farkında olmadan da olduğumuz bir şeydi aslında: müştereklik. Hem aramızdaki uyum, hem Mardin’e dair kültürel araştırmaların sonucunda oluşan bu uyumlu bileşen hali Ebru Nalan Sülün’ün bu sergi ismini bulmasına sebep oldu. Konuya yaklaşımı ve yönetimi çok başarılıydı; yine harika bir sürece imza attı.

Bor Sanat, süreci sadece bu sergiyle bırakmayacağını ve EXIT Kolektif’i desteklemeye devam edeceğini söylüyordu ve öyle de oldu. Bor Sanat ile nasıl bir araya geldiniz sorusuna cevap olarak şunu belirtmek isterim: Bor Sanat ile hiç kopmadık, yeni bir sürece birlikte girmiş bulunuyoruz. Türkiye’nin her tarafında sanat konuşulsun isterim, ama etrafımızda konuşulunca daha anlamlı oluyor. Bu şehre tek bir etkinlik yapmak bile insanlara iyi geliyor. Mardin, bir bienal şehri ve bu şehre kazanımlar sağlayan insanlara teşekkürlerimi sunarım. İsimlerini vermeden geçmem doğru olmaz. Mardin Bienali’nin sürdürülebilirliğini sağlayan başta Döne Otyam ve Hakan Irmak olmak üzere, Mardin Sinema Derneği’ne, şehirde bu tatlı heyecana katkı sunan tüm bağımsız sanatçılara, EXIT Kolektif ve kendi adıma teşekkür ederim.

Mardin Bienali “INVITED: Müşterek/Unified” sergisinden görünüm.

“INVITED: Müşterek/Unified” sergisinde küratörün sanatçıları davet süreci nasıl gelişti?

Ebru Nalan Sülün: Küratör olarak davet edeceğim sanatçıların kararından önce benim proje ve Mardin’e dair ne hissettiğim önemliydi. Bu nedenle öncelikle bireysel olarak Mardin kentine dair mikro-kültür araştırmalarına başladım. Mardin’de attığım her adım, konuştuğum her insan; bana tarihi, çok kültürlü-dilli kent yapısını, sosyal yaşam döngüsünü, kent-doğa-güneş ilişkisini ve tüm bu bağlamlarla ilintili pek çok okunması gereken detayı sundu. Sanatçı seçimindeki önceliğim, tüm bu katmanlı kültürel yapıyı birlikte araştıracağım, tarih duyarlılığına sahip ve keşfettiği süreci farklı mecralarla mekânın hafızasını da hatırlayarak görsel bir dile dönüştürecek isimler olmasıydı. Daha önce gerçekleştirdikleri çalışmalar, araştırmacı yönleri ve tarih-kültür duyarlılıklarıyla beğeniyle takipte olduğum sanatçılarla tam da şimdi çalışma zamanı idi. Sanatçı seçiminde bu nedenle çok zorlanmadım. Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar; arkeoloji-sanat tarihi disipliniyle kurdukları ilişkiyi en yeni teknolojilerle sunan ve bu bütünselliği oldukça derinleşerek gerçekleştiren nadir iki isim. Cansu Sönmez de özellikle kent-doğa-ekolojiye dair yenilikçi çalışmalarıyla tarih/araştırma duyarlılığı yüksek bir sanatçı. Mehmet Çimen ise Mardin’de yaşayan başarılı bir bağımsız sanatçı. Mehmet Çimen’in Mardin ile kurduğu bağ ve kente dair bizlere sunduğu kılavuzluk görevi oldukça önemliydi. Sanatçı görüşmelerinin ardından artık beş kişilik bir araştırma ekibine dönüştük. Hep birlikte Mardin’e dair pek çok yayın okuyup çok kez Mardin’e seyahatler gerçekleştirerek görüşmeler yaptık. Hep birlikte kendi aramızda “öğrenme-öğretme” toplantıları gerçekleştirdik.

Bienal süresince siz ve “INVITED: Müşterek/Unified” sanatçılarının Mardin’de uzun bir zaman geçirdiniz. Mardin’de bir sergi kurma deneyiminizden söz eder misiniz?

Ebru Nalan Sülün: Elbette Mardin’de sergi kurmak kendi başına farklı bir duygu halini de beraberinde getiriyor. Bizi en heyecanlandıran unsurlardan biri de keşfetme sürecimizin serginin açılış gününe hatta serginin son gününe dek devam etmesiydi. Buna en önemli neden; kentin mimarisinde, sokaklarında, her detayında var olan ve bize devamlı kendisini hatırlatan kültürel unsurlardı. Sanatçı ekibimle Mardin ve çevresinde var olan neredeyse tüm tarihi yapıları, farklı dil ve inançlara sahip toplulukların yaşadıkları köyleri gezdik. Kentte farklı inançlara sahip, bize ilham olacak isimlerle birlikte vakit geçirdik. Kısacası beni en çok öğrenme sürecinin sonuna dek hiç bitmemesi çok heyecanlandırdı.

Sergi alanı olarak seçtiğim EXIT kolektif alanının tarihi geçmişi, evde devamlı bu geçmişi bize hatırlatan eşyaların, kültürel, dinsel ve dilsel katmanlı mimarinin yapısal özelliklerinde devamlı keşfettiğimiz detaylar bizi en çok heyecanlandıran ve ayrıca Mardin dışında deneyimlenmesi zor keşiflerdi.

Mardin Bienali “INVITED: Müşterek/Unified” sergisinden görünüm.

İstanbul dışında bir sergi yapmanın fiziksel zorlukları olabiliyor. Örneğin bir çıktı almak, baskı yaptırmak, eserlerin kurulumu gibi ihtiyaçların karşılanmasında sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu kısıtlılıklara karşı nasıl yöntemler “icat etmeniz” gerekti merak ediyorum.

Ebru Nalan Sülün: İstanbul dışında sergi yapmak elbette farklı dinamikleriyle zorlukları barındırmakta. “INVITED: Müşterek/Unified”da sanatçıların üretim öncesi hazırladıkları projelerine sadık kalabilmeleri için tüm imkânlar kullanıldı. Bu aşamada Borsanat’ın sanatçı üretim süreçlerine sunduğu destek oldukça önemliydi. Bu desteğin varlığında bu denli yeni teknolojileri sanatçılar sınırsızca çalışmalarında kullanabildiler. Öncelikle Bor Sanat’a bunun için çok teşekkür ediyoruz.

Sergi kurulum sürecinde ve diğer tüm aşamalarda elbette biz de zorluklar yaşadık. Süreçte yaşadığımız en ufak zorlukta kendi içimizde anlık çözümleri de oldukça “müşterek” bir işbirliğiyle çözdük. Tam kadro el birliğiyle, olabilecek en pratik çözüm yollarıyla. Serginin ismi âdeta her köşeye sirayet etti. Belki de proje sürecindeki en değerli detaylardan biri de buydu…

“Müşterek” kelimesi “birden fazla şeyin veya kişinin ortak veya aynı olma durumu” anlamına geliyor. Hem EXIT Kolektif hem Bor Sanat hem de küratörün bu birlikteliğe bakışı, yaklaşımı en baştan nasıl kuruldu? Bu müştereklik nasıl inşa edildi?

Ebru Nalan Sülün: Mardin Bienali kapsamında gerçekleşecek “INVITED”ı bienalde gerçekleştirmem amacıyla Mardin Bienali direktörleri Döne Otyam ve Hakan Irmak tarafından davet edildim. Proje kapsamında bir sergi hazırlamaya karar verdiğim aşamada Mardin’e daha da yakınlaşmaya başladım. Mardin Bienali kapsamında ilki 5. Mardin Bienali’nde gerçekleşen “INVITED” projesi, bu yıl ilk kez küratörlü bir sergileme modeliyle gerçekleşti. Bu süreçte “Davet Edilen”, yani “misafir” edilen bir küratör olarak öncelikle bienalin kavramsal temasıyla “müşterek” bir ilişki kurmaya odaklandım. 6. Mardin Bienali küratörü Ali Akay’ın küratör metninde yönelttiği “… Bizim özgürlüklerimize set koyan yoğunlaşmaların bizi sarmalayan yapısından çıkma ihtimallerini bulmak ve toplumların  küreselleşmiş  geçmişine  bakmak  üzere  nereye  doğru bakışımızı çevirebiliriz?… Bugün toplumlardaki aile ilişkilerindeki ve teknolojik (yapay zeka, dünyasal, robotlaşma ve enformatikleşme) değişim ve dönüşümleri nasıl örgütleyebiliriz?…”  sorularının cevaplarını düşünmeye başladım. Aslında tüm cevaplar bienalin gerçekleştiği Mardin kentinde gizliydi. Kentin kadim dönemlerinden günümüze sahip olduğu demografik yapıda izlediğimiz çok katmanlı dil, din, sosyo-kültürel yapının da en önemli özelliği; tüm farklılıklara rağmen birlikte olabilmeyi başaran, farklı kültürlerini sentezleyebilen, muhafaza edebilenbir kent bilincinin/tarihinin varlığıydı.

“Müşterek” olma hali; kentteki bu yapıyı, eserlerin sergilendiği mekânın katmanlı tarihini, bizim kentle kurduğumuz ilişkiyi, eserlerde kullanılan farklı mecraların -geleneksel yöntemlerle üretilmiş seramikten yapay zekâya uzanan- çeşitliliğini ve bu çeşitliliğin uyumunu, mekânın dört farklı bölümüne yayılan çalışmaların sergi alanlarıyla kurduğu diyaloğun kapsayıcılığını da temsil etmekte. Serginin bağımsız bir kolektif sanat alanı olan EXIT’te düzenleniyor olmasının da alt metninde yine “Müşterek” olmaya bir selam mevcut.  Kolektifin bu yaklaşımı odağına alan bir açılış sergisiyle sürece başlaması da ayrıca önemli. 2024-2025 döneminde de EXIT, Bor Sanat’ın başlatacağı sanatçı misafir programıyla kent ve sanatçılarla kurduğu “Müşterek” bağı sürdürmeyi hedeflemekte. 

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Arter'de Selen Ansen küratörlüğünde Ömer Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerle oluşturulan Farz Et Ki Sen Yoksun sergisine bir toplayıcının gözünden bakış.

Kütüphane

Argonotlar'da yayınladığımız "Ne İlyas Ne Cemşit" sergisiyle ilgili eleştiri yazısına Işıl Eğrikavuk'un Medium platformunda yayınladığı cevap metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Yunus Emre Erdoğan'la kavramsal ve bilimsel arayışlarla kurgulanmış manevi bir birikimi de gözler önüne seren "Nefes Almak" sergisi üzerine.

Söyleşi

Tarihi ve sınırları belirsiz bir antik kent olan Permessus'un alt katmanlarına ulaşmak için daha fazla “eşelemek” istediğimiz konuları Betül Aksu’ya sorduk.