Instagram ve Facebook gibi sosyal medya kanallarını aktif bir şekilde kullanan sanatçılar için gönderilerinin çeşitli sebeplerle topluluk kuralları gereğince sansürlenmesi, silinmesi ya da hesaplarının askıya alınması sıkça yaşanan bir durum. Tam da bu sebepten New York merkezli savunuculuk grubu Don’t Delete Art (Sanatı Silme) yüzlerce sanatçının Facebook ve Instagram gibi sosyal medya devlerine karşı yaptıkları çalışmalarının kaldırılmasına yönelik şikâyetlerinin göz ardı edilmesinin üzerine harekete geçti. Otosansür, pikselleştirme ve shadowbanning (içerikle alakalı yasaklanmış etiketlerin kaldırılması ya da içeriğin başka kullanıcılara gösterilmemesi) gibi konularda tavsiyeler vererek sanatçıların çevrimiçi sansürden kaçınmalarına yardımcı olmayı amaçlayan kapsamlı bir rehber hazırladı.
Pek çok sosyal medya platformundaki “Topluluk Kuralları”, özellikle sanat çıplaklık içerdiğinde, belirsizliğini koruyor ve bu da sanatsal ifadeyi büyük ölçüde kısıtlıyor. Don’t Delete Art kampanyası sosyal medya platformlarını, sanat eserlerini topluluk kurallarının dilinde ve uygulamasında tanımaya ve saygı göstermeye çağırıyor. Bu kaynak sosyal medya platformlarında sanat eseri paylaşırken mevcut topluluk kurallarına nasıl uyulacağına ve sansürden nasıl kaçırınılacağına dair ipuçları veriyor.
Rehber Instagram ve Facebook’un mevcut topluluk kuralları ile doğrudan sanatçıların sansürle ilgili deneyimlerine dayanıyor. Kampanyanın bildirisinde şu sözler yer alıyor: “Bu yeni rehber, Facebook ve Instagram çalışanlarının tavsiyeleriyle sosyal medyada hangi sanatın onaylanacağını belirleyen muğlak ve sıkça değişen kurallara nasıl uyulacağı konusunda bilgisi olan sanat savunucuları ve sanatçıların görüşlerini bir araya getiriyor.”
Ayrıca platformun Censorpedia isimli sansürlenmiş içeriklerden oluşan bir veritabanı oluşturma projesi de bulunuyor. Don’t Delete Art galerisinde küratörlüğünü, sanatçı Spencer Tunick ve Savannah Spirit’le beraber kimi sanat kuruluşlarından temsilcileri de içeren bir kolektifin oluşturduğu, sansürlenmiş sanat eserlerinin yer aldığı çevrimiçi sergiler yapılıyor.
Bir diğer konu ise sosyal medya mecralarının neyin görünür neyin görünmez olacağına dair dayatmalarının sanatçıları dijital dünyanın dışında da etkileyebilecek olması. Daha önce sansüre uğramış sanatçı Reuben Negron şöyle diyor: “Sosyal medya ağlarının neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğunu dikte etmesi neyi görmek istediğimize dair genel algımızı da değiştiriyor. Bu kurallar, bir noktada duvarlarımıza ne astığımızı da belirleyecek, çünkü insanların göremediği ve satın alamayacağı içeriği bir süre sonra galeriler de göstermeyecektir. Dolayısıyla bu “zor” konularla uğraşan sanatçılar zamanla işlerini sergileyebilecek bir mekân bulmakta da zorlanacaklar.”
Sansüre yakalanmamak için bazı öneriler
Rehber Instagram, YouTube, Facebook, Tumblr, Twitter, TikTok vb. platformların topluluk kurallarına göre her platform için sansür engeline takılmamak adına nasıl hareket edilmesi gerektiği ve içeriğin silinmesi ya da hesabın askıya alınması gibi durumlarda sanatçıların nerelere bildirimde bulunmaları gerektiğine dair yönlendirmeleri de içeriyor.
Etiket (hashtag) konusunda herhangi bir kısıtlamaya takılmamak için önerileri şöyle: “’Yasaklanmış’ veya devre dışı bırakılmış #çıplaklık, #milf veya bunlar gibi durmadan değişen ve yenileri eklenen etiketleri kullanmaktan kaçının. Çünkü kısıtlanmış bir etiket kullanırsanız Instagram sizi bilgilendirmeyecektir. Kullanmak istediğiniz etiketin yasaklanıp yasaklanmadığını öğrenmek için Instagram’ın etiket arama butonundan bu etiketi aratın. Eğer “Başlıca Gönderiler” kısmı yoksa ve bunun yerine yalnızca en son yapılan paylaşımlar varsa etiket muhtemelen yasaklanmıştır. Yasaklanmış etiketler listesine buradan ulaşabilirsiniz. Eğer kısıtlanmış bir etiket kullandığınızı sonradan fark ederseniz gönderinizi düzenleyip bu etiketi kaldırabilirsiniz (diğer etiketleri kaldırmanıza gerek yok).”
Rehberde çıplaklıkla ilgili ayrıntılı bir bölüm, “doğum veya sağlıkla ilgili durumlar dışında görünen cinsel organlar” açıklamasıyla birlikte nelere izin verilmediğini listeliyor. Bununla birlikte, sağlık ve eğitim amaçlı yapılan protestolardaki çıplaklığın genellikle onaylandığı da not düşülüyor.
Geçtiğimiz yıl kurulan Don’t Delete Art, kendini sanatçıların ve ifade özgürlüğü kuruluşlarının internet üzerinde kısıtlanan veya yasaklanmış çalışmaları sergileyen uluslararası bir topluluk şeklinde tanımlıyor. Öne çıkan sanatçılar arasında Clarity Haynes, Betty Tompkins ve çalışmalarının Facebook, Instagram ve Tumblr gibi platformlar tarafından kaldırılan Nadine Robbins bulunuyor.
Robbins, çalışmasının sosyal medya platformları tarafından yayınlanan çıplaklıkla ilgili topluluk kurallarına aykırı olduğu için sansürlendiğini açıklıyor ve “Çıplak çalışmalarımın yasaklandığı ortada. Resimlerimi kırpmak zorunda kalmam ise başka sinir bozucu bir konu” diyor. Robbins, her seferinde bu duruma itiraz etse bile sosyal medyadaki gönderilerinin %95’inin eski haline getirilmediğini ayrıca belirtiyor.
Don’t Delete Art’ın bir diğer kurucu ortaklarından olan ve aynı zamanda çıplak insanlarla dolu geniş fotoğrafik panoramalarıyla tanınan fotoğrafçı Spencer Tunick ise şöyle diyor: “Pek çok sanatçının uğraşmak zorunda kaldığı itiraz sürecinde çalışmaların kaldırılmasını protesto ederken aynı zamanda hedef kitlelerimize ulaşabilmeli, mevcut yönergeler doğrultusunda çalışabilmeliyiz de.” Ekip bir yandan sosyal medya ağlarının sanatçıları kısıtlayan topluluk kurallarıyla mücadele ederken diğer yandan bu süreçte sanatçıların bu kurallara rağmen işlerini sergileyebilmelerinin yollarını arıyor.
Çeviri: Doğa Kacar