Jak İhmalyan’a geçen ay Dirimart’ta gerçekleşen sergisi üzerinden baktığımızda, aynı zamanda Ermeni bir ailenin oğlu olarak 1922 yılında, Üsküdar-Bağlarbaşı’nda doğan, genç yaşlarda Türkiye Komünist Parti’sine üye olan ve siyasi görüşleri sebebiyle ülkesini terk etmek zorunda bırakılan bir ressamın hayatına da bakarız. İstanbul-Moskova hattında geçen sürgün hayatına, dostluklarına, Anadolu’yla bağlarına, tuvale taşıdığı hayvanlara, bir arada oluşlarına ve yalnızlıklarına…. Kayserili bir annenin ve Konyalı ressam bir babanın ikinci oğludur Jak İhmalyan. Türkiye Edebiyatı’na İhmal Amca imzasıyla katkıda bulunan Vartan İhmalyan abisi, Mari eşi, Abidin Dino ve Bedri Rahmi Eyüboğlu hocaları, Nazım Hikmet yoldaşı, Aziz Nesin arkadaşıdır.
Cemal Süreya’nın Göçebe şiirindeki “Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri” dizelerindeki gibi İhmalyan da iştahlı bir Anadolu ressamıdır. Resimlerinde itilmiş, ötelenmiş, göç etmek zorunda bırakılmış emekçi insanlar yer alır.
1978 yılında, 56 yaşında Moskova’da yaşamını yitiren ressamın Dirimart Pera’da kendi adını taşıyan sergisi, yaşamındaki önemli an ve olaylara işaret eden resimlerinin yanı sıra sokağı, insan yaşamını, Anadolu’yu resmettiği eserleri bir araya getiriyordu.
Sergiye eşlik eden Jak İhmalyan monografisi ise Türkiye sanat tarihi yazınında hakkettiği yeri bulamamış sanatçının hayatı ve eserlerinin kapsamlı bir incelemesini sunuyor. Erdem İlgi Akter’in genel yayın yönetmenliğini, Levent Özmen’in editörlüğünü yaptığı monografiye Cem Altınel, M. Şehmus Güzel, Vaçe İhmalyan, Arda Can Özsu, Ahmet Soysal ve Ömer Faruk Şerifoğlu yazılarıyla katkıda bulunuyor.

İhmalyan’ın Haydarpaşa Lisesi’nden İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne, Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi’nden Türkiye Komünist Partisi’ne yaşamının farklı süreçlerine yer veren yayında, sanatına yansıttığı toplumcu gerçekçi estetiğin kaynaklarına ait kıymetli detaylar da yer alıyor.
Ömer Faruk Şerifoğlu “Anadolu’dan Doğma Ressam, Doğma Büyüme İstanbullu”başlıklı yazısında İhmalyan’ın Moskova’da yaşamasına rağmen Anadolu’yu resmetmeye devam etmesine, Abidin Dino ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’na bağlılığına, Moskova’daki atölyesinin duvarlarını arkadaşı Ara Güler’in fotoğraflarıyla süslediğine değiniyor. İnsanın evini içinde taşıması gibi bu. Coğrafya değiştirse de eline kalemini, fırçasını aldığında kalbinde asılı kalanları taşırması… Bundandır ki Jak İhmalyan resimleri tuvale yakılan bir ağıt gibi.

Ahmet Soysal ise “Alan, Renk, Figür: Figürasyonun Özel Bir An’ı Olarak Jak İhmalyan” başlıklı yazısında okuyucuya şu soruyu soruyor: “Hangi çağdaş ressam modern ve çağdaş resmin yüklü geleneğinden bağımsız yapıt verme olanağına sahip olmuş ve olmaktadır?” İhmalyan’ın çeşitli etkilerden ve bunların sonucunda oluşan belli bir eklektizmden özgün çıkabilme yeteneğine vurgu yapan Soysal, insan grupları ve portre çalışmalarını göz önünde bulundurarak renk-biçim birliğine, öznel ifadesinin sağlamlığına ve yalınlığına temas ediyor.
Resimleriyle bir şairi çağrıştırabilen nadir çağdaş ressamlardan Jak İhmalyan bana kalırsa. Sirk çalışanlarından telli duvaklı gelinlere, yarenlik edilen şarap masalarından bir geyiğin merakına varıncaya kadar dünya sancısının içinde hareket kazanmış çeşitli eylemliliklere sürükler ona tanıklık edeni. Vedalaşmaların İlmini Yaptım Ben diyen Osip Mandelştam’ın dizelerini fısıldar içimize:
Dalgın bakışlar, bekleyen haller, karanlık ruh halleri
Hala yaşıyorsun, yalnız değilsin daha-
O hala yanında, bomboş elleriyle
Ve bir sevinç ulaşıyor ikinize de
Geniş ovalardan, sislerin, açlığın,
Uçuşan karların içinden.
Zengin yoksulluk, görkemli züğürtlük!
Rahat yaşa böylece, huzur içinde.
Kutsanmış günler bunlar, kutsanmış geceler
Ve emeğin şakıyan erinci, günahsız.
Ne yazık ki o insana ki, kaçar gölgesinde ki
köpekten ve dizlerin rüzgar biçer,
ve ne yoksuldur ki o insan ki,
hayatın paçavrasıyla bir gölgeye el açar.
(Voronej, Ocak 1937) , 354[1]
İhmalyan’ı şimdiye dek duymayışımızın nedenlerini de sorgulatan serginin geneline öznenin duyulmamaya başladığı yerde kendi sesini işitmesi, koruması, korkusuna sığınmasına karşılık gelen bir içe dönüklük hakimdi. Bir kimsesizlik duvarının yıkılışı gibiydi Jak İhmalyan sergisi ve monografisi.
[1] Osip Mandelştam, Vedalaşmaların İlmini Yaptım Ben, çeviri Cevat Çapan, İyi Şeyler Yayıncılık