YUNT, yazın bilimci ve sanat kuramcısı Zeynep Sayın tarafından hazırlanıp sunulan “İmgenin Onuru” başlıklı podcast yayınına başladı. Sayın, konuklarıyla toplumsal ‘gelişmeler’ bağlamında imgeyi bir direniş yöntemi olarak ele alıyor. Konuklar ve dinleyicilerin arasında çok sesli bir tartışma ve düşünme ağı hayata geçirmeyi hedefleyen YUNT, imgenin sivil mücadele ve toplumsal dayanışmada açtığı alanı, oynadığı rolü ve harekete geçirdiği potansiyeli Türkiye deneyimi üzerinden birlikte düşünmeye davet ediyor.
Zeynep Sayın, podcast yayınına yön veren düşünsel arka planı ele aldığı bölüme “İmgeler neyi hatırlatmaya kadirler?” sorusuyla başlıyor ve dinleyicileri yeryüzüne akustik bir aynayla imgeler aracılığıyla birlikte bakmaya çağırıyor. İmgeyi “aritmik bir yarık” olarak kabul eden Sayın, imgenin tetikleyebileceği küçük sapmaların büyük farklılıklara yol açabileceğinin altını çiziyor:
“Eğip bükme eylemini imgelerle gerçekleştirebiliriz. İmgeleri yalnızca birer ileti olarak değil; kendi eyleyişleriyle, geçmişi hayalet gibi çağırma kudretleriyle ve fitile ulaşmadan kıvılcımı kesecek ikazlarıyla düşünmeliyiz. Bu sapmayı —Latince adıyla clinamen ya da deklinasyon— yani yön değiştirme, yön saptırma hareketini, bu çekimi, biz gerçekleştirebiliriz.”
İmgeyi hareket hâlinde olmakla özdeşleştiren Sayın, Türkiye ve dünyanın karşı karşıya olduğu siyasi ve toplumsal koşulların farkındalığıyla imgenin onuru üzerine bir düşünme pratiği başlatmanın önemine vurgu yapıyor. Yerkürenin farklı bölgelerindeki yerel tecrübelerden kendi düşünce hayatına etki eden düşünürlerin metinlerine uzanan zengin bir referans ağından istifade eden Sayın, imgeyi “direnişin ve düşün kilidini açan anahtar” olarak görmeyi öneriyor.
Zeynep Sayın, podcast yayınını “yazılı metinlerin sabit ve doğrusal yapısı”ndan sıyrılmak için bir fırsat olarak değerlendiriyor. Belleği sesle tutmanın bir eylem olarak önemine dikkat çeken Sayın, konuklarıyla imgenin farklı tezahür biçimlerini deşifre ederken kolektif bilinçdışımızın resmini sunan bir imge atlasının ilk adımını atmış oluyor.


Sayın tarafından hazırlanıp sunulan “İmgenin Onuru” başlıklı podcast yayınının ilk bölümünde sanatçı Hale Tenger konuk oldu. Bölüm, hem Türkiye’de hem de dünyada insanın ve doğanın onurunu hedef alan siyasi olayların Tenger’in sanat pratiğindeki etkilerinin izini sürdü. Sayın ile Tenger arasında kurulan diyalog, sanatçının sanat yapıtları üzerinden biçimin direnişini ve imge üretim süreçlerini ele alırken “insanlık durumu” üzerine düşünmek ve “uygarlık” kavramını gözden geçirmek konusunda dinleyicilere yeni bir düşünme alanı açtı. Hale Tenger, yapıtlarında direniş ile uçma eylemi arasındaki ilişkiye dikkat çeken Zeynep Sayın’a cevap olarak itirazı seslendirmek ve değişimi tetiklemek için yarattığı anlatım diline vurgu yaptı. Bosna’daki savaşı konu alan ve “Nezih Ölüm Gardiyanları: Bosna-Hersek” (1993) adını taşıyan enstalasyon aracılığıyla savaşın sesini sergi mekânına taşıyan Tenger, 2024 yılında ürettiği “Vurdumduymazlığın konforundansa kalbimi açarım daha iyi” başlıklı yerleştirmede ise çocuk seslerine başvurmasının altını çizdi. Bugün İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılara kayıtsız kalınamayacağını vurgulayan Tenger, yerleştirmede yer alan ve tama adı verilen adak levhalarında kullandığı çilek imgesine de değindi:
“Çileği de Gazze için koydum. Karpuz ve çilek aynı renkleri taşıyor; karpuz daha çok biliniyor, çilek daha az. Karpuzun sembol olmasıysa Filistin bayrağının yasaklandığı yerlerde haklın ürettiği bir çözüm. Ama kabartı olarak karpuz pek anlaşılmıyor. Bu yüzden çileği seçtim. Hâlâ devam ediyor, çok üzülüyorum.”

Gazze bağlamında “hepimizin onurunun çiğnendiğini” belirten Tenger, Nan Goldin’in Neue Nationalgalerie’deki “Nan Goldin: This Will Not End Well” başlıklı sergisinin açılışındaki 22 Kasım 2024 tarihli konuşmasına dikkat çekti. Sanatçı, bu konuşmanın kendisine “sanatın gücü”nü hatırlattığını ve üretmeye “devam etmek” konusunda kendisini yüreklendirdiğini ifade etti.
Sayın’ın “soykırım ile doğa kırımın aynı şiddetten soluk aldığı”na dikkat çekmesi üzerine Tenger, “bir taşla bir canlının, bir ağacın insanla farkı yok, olmamalı da zaten” ifadelerini kullandı ve “Suret, Zuhur, Tezahür” (2019) adlı çalışmasının çağrıştırdıklarına değindi:
“O işte aslında doğaya yapılan zulüm üzerinden konuşan bir ağaç vardı. Neredeyse anime edilmiş gibiydi. Ama yalnızca bir ağacın değil, tüm insanlığın benmerkezci hâlinin ‘kendinden öteyi düşünememesinin’ bir temsiliydi. Artık çoğumuz görmek bile istemiyoruz olan biteni. Küresel ısınmayla ilgili tablolara ara ara bakıyorum; korkunçlar. Zaman çok daraldı. Ben 65 yaşındayım ve eğer yaşarsam, bu kriz kendi zaman dilimime bile sığacak kadar yaklaştı. Gerçi girse ne olacak, girmese ne! Nasıl olsa girecek. Durum çok sıkıştı. Çok üzücü. Ve bu yüzden benim gözümde bir taşla bir canlının, bir ağacın ya da dünyanın insanla arasında hiçbir fark yok. Olmamalı da zaten. Eğer gerçekten eşitlikten ve adaletten bahsedeceksek, hakikat tam olarak bu.”
Son olarak neden sanat yaptığı konusuna açıklık getiren Tenger, dikkat çeken ifadeler kullandı: “Yapmaya devam ediyorsam delirmemek için yapıyorum. Uyuşmamak için, konfor içinde uyuşup kalmamak için. Kabul etmemek, düzeni kabul etmemek.”
“İmgenin Onuru” başlıklı podcast yayını her cumartesi yeni bölümüyle dinleyicilerle buluşacak. “İmgenin Onuru”nu Spotify ve Apple Podcast üzerinden dinleyebilirsiniz.
Yapım: YUNT
Hazırlayan ve Sunan: Zeynep Sayın
Podcast Yürütücüsü: Esra Ece Kuleci
Stüdyo: Postane Production
Fotoğraf: Postane Production
Özgün Müzik ve Post Prodüksiyon: Bilgehan Turgut
Grafik Tasarım: Dilara Sezgin
Zeynep Sayın Hakkında:
Zeynep Sayın (d.1961, İstanbul), yazın bilimci ve sanat kuramcısıdır. İstanbul’da ve Salzburg’da Alman edebiyatı, sanat tarihi ve felsefe okudu. İstanbul’da, Mardin’de, Viyana’da, Leipzig’de ve Linz’de çeşitli üniversitelerde çalıştı. Mithat Şen ve Bedenyazısı (Kaknüs, 1999), Noli me tangere (Kaknüs, 2000), İmgenin Pornografisi (Metis, 2003), Kötülük Cemaatleri (Tekhne, 2016), Ölüm Terbiyesi (Metis, 2018) ve Çizginin Boşluğu (2024) adlı kitapları vardır.
YUNT Hakkında:
Muratcan Sabuncu tarafından kurulan ve Sultanbeyli’de bulunan YUNT, kâr amacı gütmeyen bir sanat ve etkileşim alanıdır. Sanat danışmanlığını Sergen Şehitoğlu’nun, akademik danışmanlığını ise Prof. Dr. Eva Şarlak’ın üstlendiği YUNT, toplumun sanatsal etkinliklerle karşılaşma olanaklarını artırmayı amaçlamaktadır. Sergi ve etkinliklerin yanı sıra eğitim programı ve desteklediği yayınlar ile temas ettiği kişilerin dünya ile yeni duyusal ilişkiler kurmasına imkân tanımaktadır.
Mekânın sunduğu deneyim ve etkileşim olanakları ile toplumsal değişim potansiyellerinin çoğalmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir. YUNT, etkinlik programı ve teşvik politikası ile sanat üretimini ve entelektüel düşünceyi destekler.