“Psişemiz kâinatın yapısıyla uyum içindedir ve makrokozmosta ne oluyorsa, kendi dünyamızın en gizli ve en küçük köşelerinde de yaşanır.”
Carl Gustav Jung – Anılar, Düşler, Düşünceler
“Venüs Saat Yönünde Döner”, multidisipliner sanatçı ve tasarımcı E S Kibele Yarman’ın ilk solo sergisi. İllüstrasyondan kolaja zengin bir repertuarı olan sanatçı, on yılı aşkın üretim yolculuğunu Vision Art Platform’daki sergiyle taçlandırıyor.
Kimi analog kimi dijital, kimi de karışık teknikle (kâğıt, iplik ve marker aracılığıyla) üretilmiş kolajlar, “Venüs Saat Yönünde Döner”in strüktürünü oluşturuyor. İlk bakışta bu kolajlardaki romantik kadınlar ve onlara eşlik eden nakış detayları öne çıkmakta. Yarman’ın birden fazla duyuya hitap etme isteği ve disiplinlerarası kabiliyeti aşikâr; fakat kataloğunu bu kadar özgün yapan detayların başında çeşitli teknikler kadar kültür tarihinin farklı dönemlerine de hâkim olması geliyor. Örneğin kolajlarda gördüğümüz zarif kadınlar aynı zamanda keskin geometrik şekiller ve bedensel hareketi anımsatan sembollerle çerçevelenmişler. Yarman’ın da School of Visual Arts’ta ders aldığı isimlerden Steven Heller, kaleme aldığı The Graphic Design Idea Book’ta, bir tasarımdaki kesişen çizgilerin âdeta havada süzülen diğer öğeleri sabitlemede bir çapa görevi gördüğünü söyler (2016). Bu kesişen çizgileri “Venüs Saat Yönünde Döner”deki eserlerde görebiliyoruz (Rings III, 2021) (SE I, 2021). Ancak çoğunda kesişmiyor, kendi kaderine bırakılmış bir balon edasıyla usul usul farklı yönlere süzülüyorlar. Eserlerin önemli bir kısmının arka planını oluşturan uzay imgelerini de hesaba kattığımızda ortaya Yarman’a has romantik bir retrofütüristik estetik çıkıyor.
Yarman’ın işlerini ve vizyonunu, hak ettiği konumdan okuyabilmek için kolaj sanatının tarihine ve ontolojisine aşina olmak gerekiyor. Fransızca’daki coller fiilinden türeyen ve sözlük anlamıyla “yapıştırmak” anlamına gelen “kolaj” türü, ortaya çıkışıyla görsel kültürde bir devrim yaratmıştı (Banash, 2004). Kimi tarihçilere göre kolaj, çeşitli biçim ve gerçeklikleri alıp sayısız yeni olasılığa dönüştürebilen çok katmanlı doğasıyla 20. yüzyıl sanatının özüydü (Hoffman, 1989). Dahası edebiyat kuramı ve medya çalışmalarındaki yenilikçi yaklaşımıyla tanınan Gregory Ulmer, kolajın 20. yüzyıl sanat temsilinde meydana gelen en önemli biçimsel yenilik olduğunu savunmuştu (1983).
Eleştirmen Marjorie Perloff’a göre kolajın tarihi Braque ve Picasso’ya kadar uzanıyor. Picasso’nun partnerlerinden biri ve kendi de bir sanatçı olan Françoise Gilot, Picasso’nun Vieux Marc Şisesi, Kadeh, Gitar ve Gazete’yi (1913) üretirken sık sık tekrarladığı bir cümleyi alıntılıyor: “Artık gözü değil, zihni kandırmak istiyorduk” (1964).
Yarman’ın eserlerindeki fütüristik duyarlılık, izleyicisinin zihnini kandırmaktan ziyade onu aynı anda birden fazla yorum hattına davet ediyor. Sanatçının kolajın unsurlarını parçalara ayırıp tekrardan bir araya getirmesiyle anlatıdaki doğrusallık kırılıyor ve yeni bağlamlar ortaya çıkıyor. Bu anlatı kırıkları, parçaların hem kendi içinde hem de oluşan yeni bütüne göre değerlendirilmesini mümkün kılıyor (Ulmer, 1983). Dolayısıyla kolaj sanatı, kasıtlı olarak yarıda bırakılmış bir hikâyeler bütünü olarak değerlendirilebilir. Bu yarıda kalma hali ise hem sanatçının hem de izleyicilerinin aynı anda sayısız hikâyede var olma özgürlüğünü de beraberinde getirir (Kilgard, 2009).
Psikanaliz ve estetik kuramcı Thomas Brockelman, kolaj hakkında yazarken iç içe geçmiş ama birbiriyle savaş halinde dünyalardan bahseder. Bu paradoks tanısını koymakla kalmayıp kolajın sürekli kriz halinde olan bir sanat olduğunu savunur (2001). Bu noktada “Venüs Saat Yönünde Döner”in adını aldığı gezegeni ve onun temsil ettiği kadınların buhranlarını anlatmak için en uygun mecrayı seçtiğini söyleyebiliriz.
Bütün ihtişamıyla gökyüzünde kolayca görülebilen Venüs bir zamanlar Dünya’ya ikizi kadar benzerken zamanla Güneş sisteminde saat yönünde dönen tek gezegen haline gelmiştir. Venüs’ün kendi yörüngesinden taviz vermeden yaptığı bu sessiz protesto, Yarman’ın toplumsal tarihteki kadın arketiplerini altüst etmesini anımsatıyor. Sanatçının dokunuşunun son derece şefkatli olduğu yadsınamaz, hatta saygılı bir mesafenin korunması da bu kadınlara duyduğu sevgi ve dayanışma hissinden kaynaklanıyor. Kolajlarındaki kadınlara sahip çıkarken onları kökenleri arasında özgürce dolaşmaya bırakıyor (Brinkman, 2011).
“Venüs Saat Yönünde Döner,” kadınlık deneyimini mercek altına alırken kolaj sanatının kendisine de özdüşünümsel bir konumdan yaklaşıyor. Yarman’ın kolajlarındaki kadınlara tam anlamlandıramadığımız bir aşinalık duyuyoruz. Kimini daha önce bir dergide gördük, kimini bir kentsel mekân billboard’unda. Gündelik hayatımızda özellikle haklarında düşünmediğimiz ya da dayanışmadığımız bu kadınlar farklı bir bağlamda karşımıza çıktıklarında bir anda dikkat kesiliyoruz: Serginin en gizemli eserlerinden biri olan SE IV’teki(2021) kuyruklu yıldız haline gelmiş bu kadın kim ve ona bir kimlik kazandırabilir miyiz?
Belki de bu kadınların bizlere tanıdık gelmesinin bir sebebi de evlerimizdeki aile albümlerini andırmalarıdır. Özellikle 19. yüzyıl evlerinde yaygın geleneklerden biri kolaj defterleriydi. Nadiren başkalarına sergilenen ve neredeyse tamamen kişisel zevk için yaratılan bu kolajlar, çoğunlukla gazete kâğıtları ve posta pulları içerirdi. Yarman’ın tasarım dilinin dokuya bu kadar önem vermesinin geçmişten gelen bu anonim sanat eserlerine birer atıf denemesi olduğunu düşünebiliriz (Banash, 2004). Dolaysıyla kişisel arşivlerden kopup gelen bu fotoğraflar ile sergideki eserler aynı anda üç ayrı evrende var oluyor: fotoğraf objesinin kendisinde, fotoğrafın ait olduğu dönemde ve kolajın yaratıldığı gerçeklikte.
Yarman’ın kolajları, merkezine aldığı özneleri sadece atmosferin başka bir katmanına değil, kadınlığın yeşerebildiği bir ütopyaya götüren taşıyıcı görevi üstleniyor. Bu kadınlar özgürleşip “uçarken” içinde bulundukları asamblajlara hükmeden varlıkları yoğunlaşıyor. Avcı, büyücü, bilge, kraliçe, âşık, anne, bakire… Kadın arketiplerine dönersek, kolaj ve psikanaliz arasındaki bağın ilk planda tasavvur ettiğimizden daha derinlerde var olduğunu fark ediyoruz. Jung’un tanımıyla arketipler ruhun temel bileşenleriydi ve kültürlerarası varlıklar olarak tüm insanlar tarafından paylaşılırdı. Tıpkı kolektif biliçdışında birbiriyle çelişen insan davranışlarının (ve dolayısıyla arketiplerin) aynı anda barınabilmesi gibi “Venüs Saat Yönünde Döner”de yeniden yaratılan kadınlık halleri de bilinçdışının parçalanmış doğasını yansıtıyor. Belki de aradığımız ipuçlarından biri Rings X’da (2022) gizli. Yarman’ın üretirken bir kartpostalın arka yüzünden yararlandığı bu kolaj, başrolündeki kadının tacıyla ayırt ediliyor. Şekli itibariyle dümen ya da tekerleği andıran bu taç, Yarman’ın kadınlarının kontrolü ele aldığını, gerektiğinde keskin dönüşler yapmaktan çekinmediğini ve belki de çoktan yeni bir gerçekliğe yelken açtığını ilan ediyor.
Dışsal ve içsel olarak ayırdığımız etmenlerin arasındaki süreklilik sonsuz olabilir, ancak Yarman, üretmeye devam ettikçe, dünyada gördüğümüz her şeyin aynı zamanda kendi içimizde de ikamet ettiğinin altını çizmekte bir o kadar kararlı. Belki de “Venüs Saat Yönünde Döner”i tek kelimeyle özetlememiz gerekirse aşkın’a başvururduk. Jung’dan çok önce, Platoncu gelenekte, arketiplerin kozmik, insan ruhunu aşan Evrensel Akıl formları olmaları gibi sergideki eserler de içinde bulundukları kozmosa uzaktan bakabiliyor, hatta zaman ve mekânın ötesinde deneyimlenmeyi talep ediyorlar.
Yarman’ın hem kendisine hem de kolektif bilinçdışına tuttuğu aynanın izlenimleri, 20 Şubat-23 Mart tarihleri arasında Vision Art Platform’da görülebilir.
Referanslar:
Anderson, G., & Heller, S. (2016). The Graphic Design Idea Book. Laurence King Publishing.
Banash, D. C. (2004). “From advertising to the avant-garde: Rethinking the invention of collage”. Postmodern Culture, 14(2).
Brinkman, B. (2011). “Scrapping modernism: Marianne Moore and the making of the modern collage poem”. Modernism/Modernity, 18(1).
Brockelman, T. P. (2001). The Frame and the Mirror: On Collage and the Postmodern. Northwestern University Press.
Gilot, F. (1964). Life with Picasso. Anchor.
Hoffman, K. (1989). Collage: Critical views. UMI Research Press.
Kilgard, A. K. (2009). “Collage: A paradigm for performance studies”. Liminalities: A Journal of Performance Studies, 5(3).
Ulmer, G, (1983). “The Object of Post-Criticism”. In H. Foster (Ed.), The Anti-Aesthetic: Essays on postmodern culture. Bay Press.