Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

Geleneksel, modern, biraz da “kuir”

Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin’in içinde yaşadıkları coğrafyanın kültüründen etkilenen son dönem üretimleri ve Anna Laudel İstanbul’da devam eden sergileri “Untraditional” üzerine.

Oriental Cowboy, seramik üzerine sır altı boyama, 154.5x 194.5x2cm, 2024

Tanışıklıkları ortaokul zamanlarına dayanan sanatçı ikilisi Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin, çocukluklarını Kütahya’da birlikte geçirir. Grafitiye yakından ilgi duyan ikili, okuldan kalan boş vakitlerinde eskizler yaparak duvarlara uygulamaya başlar. Kütahya’da bir kamu binasını boyarken yakalandıktan sonra aileleri tarafından görüşmelerine engel konulur. Bu sebeple bir süre görüşemeyen ikili, liseye hazırlanmaya başlar ve resim bölümünü kazanır. Üniversitenin lisans döneminde de grafik ve seramik gibi iki farklı disipline yönelirler. Yüksek lisans ve çeşitli atölye çalışmalarıyla yeniden bir araya gelen ikili, bu iki disiplini birleştirmeye karar verir. Güngör ve Ertekin’in çocukluk yıllarının geçtiği Kütahya’dan derin izler taşıyan, geleneksel ve modern olanın kesişiminde kentin kültürel hafızasını yeniden yorumlayan sanat pratikleri tam da buradan temellenir.

Eğitim hayatlarının büyük bir kısmını Kütahya’da geçiren ikili, bulundukları coğrafyanın gelenekleriyle şekillenen bir sanat fikriyle yola koyulur. “Traditional Y” adını verdikleri, lunapark kavramı etrafında şekillenen ilk duo sergilerini 2021 yılında Galeri Muaf ve Barın Han işbirliğiyle gerçekleştirirler. Çocukluk dönemine ve çocuk olmaya dair anlatıları geleneksel çini tekniği ve sırlama yöntemleriyle yeniden ele alırlar. Kullandıkları malzemelerin sınırlarını keşfederek çok kültürlü bir coğrafyada bulunmanın yarattığı aidiyet sorunlarını irdelerler. Oyun teması etrafında dolaşan “Traditional Y” isimli sergiden sonra 2022 yılında Antalya’da bulunan den art’ta “Pillow Talk” sergisini gerçekleştirirler. Güngör ve Ertekin, içinde bulundukları yatak odası sohbetlerini, anılarına ve kullandıkları seramik malzemesinin tarihselliğine bakarak yeniden yorumlar. “Pillow Talk” sergisi, dört duvar arasında gerçekleşen mahrem anlatıları yeni bir dil arayışıyla “bireyin en savunmasız olduğu durum”[1] olarak atfeder. Güngör ve Ertekin’in sanat pratiğini şekillendiren ve tema olarak birbirinden tamamen ayrılan bu iki sergi, teknik, malzeme ve üslup olarak diyalog kurar. Ürettikleri her bir eserin hissiyatına ve bulunduğu zamana göre yeniden şekillenen sanatçı ikilisi, bu sergilerinde geçmişlerine ve çocukluk dönemlerine referans verir. Üretim ve fikir aşamalarının en özgür hissettikleri konular olduğunu söyleyen Güngör ve Ertekin, üretim süreçlerine dair şu ifadeleri kullanır; “Bir fikre ya da tasarıma inanıyorsak, bizi ikna ediyorsa kendi sınırlarımızı ne kadar zorlayabileceğimize bakıyoruz. Her işin farklı bir aurası var ve biz de o ana göre şekilleniyoruz.”[2]

1 Mart – 28 Nisan 2024 tarihleri arasında Anna Laudel İstanbul’da ziyarete açık olan sergileri “Untraditional” ise seramik malzemesinin olanaklarını merkeze alır. Kelime anlamı olarak “geleneksel olmayan”a atıfta bulunan “Untraditional” sergisi, seramik malzemesinin hem güçlü hem de kırılgan olabilen yapısını edebi ve görsel kültürden referanslarla inceler. Geleneksel seramik sanatı ve üslubuna büyük müdahalelerde bulunmadan, çağdaş dokunuşlu motiflerin sürekli olarak değişim halinde olduğu eserlerden oluşur. İkilinin seramiğe olan özgün yaklaşımlarının yanı sıra, sergiyi ilginç kılan şeyin eserlerin arkasında yer alan hikâyeler olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Steril görüntüsüne rağmen malzeme olarak bazen zorlayıcı olabilen seramik, bu özelliğiyle beklenmedik karşılaşmalara yol açar. Bu karşılaşmalar çoğu zaman kendini hata olarak gösterir. Güngör ve Ertekin ikilisi de bu hataları görmezden gelmek yerine onları olduğu gibi kabul eder. Zamanlama ve fırın arızası gibi üretim sürecine dair hatalar, sergide yer alan eserlerin hikâyelerini oluşturur. Örneğin öngöremedikleri bir fırın arızasından dolayı derece olarak eksik pişirme yapan ikili, çıkan sonuçtan tatmin olmayarak bu durumu bir eserde işlemek ister. Teknik bir hata sonucunda Şeytan, beğenmedikleri bir eseri kırıp parçalarken melek ise bir yandan onarır. Merkezde yer alan bir ana tanrıça figürü de atölyede geçirdikleri zorlu üretim sürecini tekrar eder. Erken Cumhuriyet dönemine ait yağlı boya eserlerden geleneksel İznik çinilerine, bu coğrafya nezdinde klasikleşmiş motiflerden çağdaş seramik sanatına uzanan geniş bir imge havuzuna sahip “Untraditional” sergisi, bu imgelerle kendine özgü bir dünya yaratır. Sanatçıların gündelik hayatına ve üretim sürecine sirayet eden ilginç detayları çeşitli imgelerle beraber yeniden düşünür.

Bring My Flower, seramik üzerine sır altı boyama, 160x160x2,8 cm, 2024

Hikâyelerin dışında geleneksel seramik motiflerini figüratif müdahalelerle harmanlayan ikilinin eserlerindeki kuir hissiyata da değinmekte fayda var. Zira sergiyi dolaşırken aklıma takılan, kendime sorduğum sorulardan biri de Güngör ve Ertekin’in ortak üretimlerindeki bu hissiyatın nereden geldiğiydi. Örnek aldığım yazarlardan sevgili Fatih Özgüven’le de zamanında bunun üzerine konuştuğumuzu, kafa yorduğumuzu hatırlıyorum. Bunun nedenlerinden ilkinin eserlerde karşımıza çıkan erkek figürleri olduğunu söyleyebiliriz. Bu figürler genellikle sanatçıların kendisini temsil etse de iki erkeğin yan yanalığı izleyicinin bakışını rastlantısal bir homoerotizme doğru sürükler. Örneğin “Untraditional” sergisinin ikinci katında yer alan ve girişte izleyiciyi karşılayan water you, u water me isimli eserde iki çıplak erkek görürüz. Aralarında hiçbir diyalog ve etkileşim bulunmamasına rağmen yan yana olmalarının ne anlama geldiğini çözmeye çalışırız. water you, u water me’nin yarattığı muğlaklıktan sonra Oriental Cowboy isimli eser direkt bir kuir perspektif sunar. Sergide en çok dikkatimi çeken eserlerden olan Oriental Cowboy’da, ayçiçek tarlasının ortasında atların üzerine uzanmış iki figürle karşılaşırız. Aralarında bir şey olup olmadığını bir türlü kestiremeyiz. Fakat yarı çıplak, yorgun ve umursamaz halleri, iki erkek arasında yaşanabilecek duygusal ve cinsel birlikteliği çağrıştırır. Yine kovboy imgesinin uluslararası LGBTİ+ kültüründe bir tema olarak sıklıkla karşımıza çıkmasını da bu çağrışımlar bağlamında düşünmekte fayda var.

Sanatçıların söylemlerinden bağımsız, sadece figüratif resmin olasılıkları üzerinden “bir kurgu” olarak zihnimde canlandırdığım bu kuir arka plana, Güngör ve Ertekin’in “geleneksel” kavramına olan yaklaşımını da ekleyebiliriz. İkilinin üretimlerinde net bir şekilde görülebilen oyuncu, muzip ve alaycı bakış, geleneksel anlatıları heteronormatif kalıplardan uzak bir yere konumlandırır. Örneğin sergide yer alan Never look at my butt isimli eser, mahrem olanı yüceltmeden sadece işaret ederek ele alır. Alışılageldik imgeleri farklı bir perspektiften alan sanatçı ikilisinin “Untraditional”da yer verdiği portreler de keskin cinsiyet tanımlarından oldukça uzaktadır. Son olarak serginin “Kuir sanat onu üreten kişiden (yani öznesinden) bağımsız düşünülebilir mi?” sorusunu akıllara getirmesi bakımından oldukça verimli bir tartışma zemini sağladığını düşünüyorum.

Never look at my butt, seramik üzerine sır altı boyama, 78×2 cm, 2024

“Untraditional” sergisinin sağladığı diğer önemli bakış açılarından biri de erken Cumhuriyet dönemine ve Osmanlı sanatına getirdiği çağdaş yorum olabilir. Güngör ve Ertekin’in Osmanlı çini sanatına ait üslupları samimi bir eforla günümüzden/güncel kılması, erken dönem sanatının müdahaleye açık, melez ve kültürlerarası yapısını gösterir. Örneğin saray nakkaşlarından Kara Memi’nin lale, sümbül, karanfil gibi çiçekleri kullandığı ve kendi adıyla anılan üslubuna “Untraditional”ın görsel repertuvarında oldukça rastlarız.[3] Fakat ikili bu imgeleri olağan halleriyle kullanmayı tercih etmez. Aksine onları bağlamlarından koparmadan günümüze uyarlar ve zamansızlaştırır. “Untraditional”ı mümkün kılan figür ve motifler, tüm bu zamansızlığın içinde geleneksel, modern, biraz da “kuir” bir gerçeklikte var olur.

Güngör ve Ertekin, geleneksel ve çağdaş olanın sırt sırta verdiği, anka kuşu ve ejderha gibi mitolojik yaratıkların hüküm sürdüğü bir yerde, çocukluk zamanlarından bildiği oyunları oynama devam eder.


[1] Pillow Talk, Sergi Bülteni, den art, 11.11.2023

[2] Merve Ertütüncü, Traditional Y Kuşağı: Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin, Sanatatak, 06.09.2021

[3] Özgür Ceren Can, Melez ve Mutant: Mavi beyaz çinilerde kültürel dönüşümler, Aposto, 04.04.2024

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Huo Rf’nin son dönem üretimlerini bir araya getiren Versus Art Project'te gerçekleşen "Hareket Alanı" başlıklı kişisel sergisi utançtan utanmamak için bir alan açıyor.

Duyurular

Yazarak Kuirleştirmek projesi 20 Haziran'da İzmir'de yüz yüze gerçekleşecek yazı atölyesi etkinliğiyle devam ediyor. Etkinlik için başvuru formu açıldı.

Gündem

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftasına paralel hazırlanan sergilerden ve programlardan bir seçki

Söyleşi

Küratör Didem Yazıcı’yla Yapı Kredi Kültür Sanat Galeri’de 2 Ocak 2023’e kadar sürecek grup sergisi Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet sergisi üzerine bir sohbet.