Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

İnsan merkezci bir dünyada taş olabilir miyiz?

4-5-6 Kasım tarihlerinde Kundura Sahne’de yer alacak “Taşa Nasıl Dönülür?” oyununu Gülin Dede Tekin değerlendirdi. Beykoz Kundura işbirliğiyle oyunu ve yönetmen Manuela Infante’yi ele aldık.

Oyun ve senaryo yazarı, yönetmen ve müzisyen Manuela Infante insan merkezci teatral pratiklerle derdi olan, uzun yıllardır insan ve insan olmayan arasındaki sınırların nasıl üretildiğini araştıran ve yeni bir tiyatro arayışının peşine düşen, çağdaş tiyatronun önemli isimlerinden. Tiyatroyu yalnızca hikâyeler anlatmak için bir yer olarak değil, aynı zamanda bir tür somutlaştırılmış felsefe yapımı için bir laboratuvar olarak da gören ve anlamaya çalışan bir araştırmacı.

Manuela Infante’nin aynı zamanda 2019 yılında Estado Vegetal ve Realismo oyunlarıyla Venedik Bienali’ne davet edilen ilk Şilili tiyatrocu. Infante Estado Vegetal’de bitki zekâsı, bitkisel ruh veya bitki iletişimi gibi kavramlarla doğayla kurduğumuz başarısız ilişkiyi işaret etmiş, Realismo’da nesneler hakkındaki kalıplaşmış fikirlerimizi sarsmış, Metamorphoses’ta sesin yalnızca insana ait olup olmadığını sorgulatmıştı seyircisine.

Kundura Sahne’de izleme şansı bulacağımız Taşa Nasıl Dönülür?’de de hümanist olmayan tiyatro üzerine denemeye devam ediyor ve her şeyin ölçüsü olarak insan fikrine karşı çıkıyor. Projenin araştırma sürecinde karşı karşıya kaldığı gerçeklikler antroposen dünyada gezegeni ve insanı nasıl sömürdüğümüzü yeniden gösteriyor. Şili’deki maden bölgelerinde, bakır rafinelerinde ağır metallerle çalışan işçilerin âdeta taşlaştığını, öldükten sonra içlerinin bakır renginde yeşil çıktığını söylüyor mesela. Emekçi bedenlerin jeolojik oluşumlarla uyumunu ve onların üretme ve tükenme geçmişlerini yakından inceliyor.

Sahnedeki üç kişi metinler ve sesler eşliğinde taş hikayelerini anlatırken insanın dünyadaki en önemli şey olmadığını göstermeye çabalıyor, aşınmış hikayelerin parçalarını bir araya getirerek istifledikleri parçalarla çeşitli jeolojik manzaralar oluşturuyorlar. Başka birçok şey insandan daha önemli olabilir, doğa gibi ya da taşlar gibi. Doğmayan ya da ölmeyen sadece hacmiyle ‘kalan’ taşlar.  Dirençli ve neredeyse yok edilemez taşlar açısından dünya nasıl görünür? Ya hiç doğmayan, asla büyümeyecek ve asla ölmeyecek olanı taklit etmeye çalışırsak? Sorularıyla kendi direnişini tiyatro sahnesinde yürütüyor.

4-5-6 Kasım tarihleri arasında Beykoz Kundura’da izleme şansı bulacağımız, tiyatroda insan istilacılığı olduğuna ve bunun artık son bulması gerektiğine inanan Infante’nın Taşa Nasıl Dönülür?’ü çağdaş tiyatrodaki arayışlara dair ufuk açıcı bir çalışma. Son yıllarda ağırlıklı metin tiyatrosu örnekleri izlediğimiz Türkiye tiyatrosunda farklılık arayanlar için de kaçırılmayacak fırsat.

Bilet ve detaylar için: Kundura Sahne, Taşa Nasıl Dönülür?

“Üniversitelerle biraz kavgalıyım. Bu sebepten bu buluşmalar akademi dışında akademi yapmak için güzel anlar. Öncelikle Şili Üniversitesinde Tiyatro okuduğumu söylemek isterim. Sonrasında da Amsterdam Üniversitesinde Kültürel Çalışmalar okudum. Çağdaş Felsefe, Eleştirel Teori gibi dersleri içeren bir bölümdü. Ve tüm bunları yaparken bir yandan da tüm hayatım boyunca hem şarkı besteledim hem de çeşitli enstrümanlar çaldım. Ve bütün bunları söyleme sebebim… Daha doğrusu son yıllarda anladım ki yaptığım iş, bu bahsettiğim üç alanın ortasında duruyor. Ne de olsa tiyatro, müzikal felsefe yapmanın bir yolu. Her zaman derim: Tiyatro benim için somut felsefe ya da itaatsiz felsefe yapabildiğim bir yer. Bu sebepten de eserler, benim için hikâye anlatılan bir alandan çok, bir makale gibi ele aldığım şeyler. Sahneler paragraf gibi ve tarihsel olayları düz bir çizgide sıralamaktansa deneme yazısı tadında.Tiyatro bize bilginin sınırlarının bilincinde kalarak bilgiyi kavrama alanı sağlıyor. Ve bu, akademinin yapmadığı bir şey. Ne kadar saçma, değil mi?”

-Manuela Infante’nin Masterclass dersinden.

“Benim için oyun yazarlığı, bir çeşit yazı yazma pratiğinden öte bir mimari biçim. Başka bir deyişle, mekânsal bir metafor. Bir yoldaki olayların mimari biçimde düzenlenmesi… Her sahnenin bir eser olduğunu düşünün veya bir oda. Tek farkı bunun bir düşüncenin yolu olması. Ya da bir tecrübenin yolu. Mekânsal bir yol değil. Oyun yazarlığı da bu anlamda bir mimari. Benim için oyun yazarlığı, ileride birinin yürüyeceği çok boyutlu ve kompleks bir dünyanın oluşturulması anlamına geliyor. Bu noktada oyun yazarı olduğumu ve senelerce bununla savaştığımı kabul etmem gerekiyor. Ancak sonunda konsepti dönüştürmeye karar verdim ve bugün rahatlıkla diyebilirim ki evet, ben oyun yazarıyım. Ancak benim aracım zaman, metin değil.”

-Manuela Infante’nin Masterclass dersinden.

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Gizem Akkoyunoğlu'nun Sanatorium'da gerçekleşen "Kudretin Silüetleri" sergisini Oğuz Karayemiş değerlendirdi.

Söyleşi

Kundura DocLab vesilesiyle İstanbul’a gelecek olan Rabih Mroué ile dünya ahvalini, tiyatro ve performans ilişkisini ve İstanbul’la bağını konuştuk.

Eleştiri

LGBTİ+ sanatçıların işlerinden ve kuir üretimlerinden oluşan KIRIK inisiyatifinin hazırladığı gösterim programını İrem Karaaslan ele aldı.

Duyurular

Lübnanlı tiyatro yönetmeni, oyuncu, görsel sanatçı ve oyun yazarı Rabih Mroué, "Bir Bulutla Yol Almak" ve "Bana Sigarayı Bıraktır" performanslarıyla Beykoz Kundura'da.