Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

İnsan-merkezciliğin uzağında, sese gebe bir sessizlik

“Yeryüzünün Sesi” sergisi ses, sessizlik, beden ve doğa arasındaki geçirgen ilişkileri post-hümanist bir yaklaşımla ele alıyor.

"Yeryüzünün Sesi" sergisinden görünüm

Lütfi Özden’in Ferhat Özgür küratörlüğünde Merdiven Art Space’te gerçekleşen “Yeryüzünün Sesi” sergisi ses, sessizlik, beden ve doğa arasındaki geçirgen ilişkileri post-hümanist bir yaklaşımla ele alarak izleyicinin de katılımıyla işitsel bir karşılaşma alanı yaratıyor.

Jacques Attali 1977 tarihli Gürültü’den Müziğe[1] kitabında Batı düşüncesinin yirmi beş yüzyıl boyunca dünyayı ona bakarak anlamaya çalıştığını, oysaki dünyanın işitmek için olduğunu söyler. Ona göre bilim anlamı ölçmek, soyutlamak, iğdiş etmek ister; yaşamın gürültüyle dolu olduğunu, sessiz olan tek şeyinse ölüm olduğunu unutmuştur. Lütfi Özden’in “Yeryüzünün Sesi” sergisine adım atar atmaz seyirciyi sarıp sarmalayan da, ses ve sessizlik arasındaki fiziksel ve duygusal düzlemdeki gerilimli ve dinlemeye açık kulaklar için yaratıcı ilişki oluyor. Sergide sesin toplumsal, duy(g)usal ve doğal/ekolojik boyutlarıyla iki bağlam üzerinden karşılaşıyoruz: İlki sesin sınırsız bir potansiyel ve ihtimal olarak ortaya çıkmaya hazır beklediği bir alanın özgürleştirici, enerji dolu ve davetkâr varoluşu, ikincisiyse izleyicinin sergideki müzik aletlerini çalmaya teşvik edilmesiyle birlikte ortaya çıkan karşılaşma, gürültünün şahsi dönüştürücülüğü ve dünyanın içsel ve dışsal değişimini aktarma kudreti.

Özden’in kayın, ladin, köknar, taş, çelik gibi materyallerden ürettiği telli ve vurmalı -ve sanatçının eskiz defterinde belirttiği üzere bilinen ses terminolojisinin dışında bir ses tasarımına işaret edip sesli heykeller niteliği taşıyan- enstrümanların yanında pedal, mikrofon ve mikser gibi ses ekipmanlarıyla donattığı sergide bizi ilk karşılayan John Cage’in sözünden alıntıyla[2] “sese gebe olan bir sessizlik” oluyor. Ahşap plakalara kazınmış ve performanslardan geriye kalan tonlar ve frekanslar, enstrümanlardan geriye kalan atıklar, üretim sürecini aktaran resimler görüyoruz mekânda. Enstrümanlar onları çalacak insanların yokluğunda bedenin, doğanın, zamanın ve duyguların bir kimiz zaman dingin, kimi zamansa kaotik bir hafızası ve hatırası olarak çıkıyor karşımıza.  Bu da akla deneysel müzisyen Pauline Oliveros’un “Deep Listening” (Derin Dinleme) kavramını getiriyor. Bedensel farkındalık egzersizleri, işitsel meditasyonlar, interaktif performanslar ve doğaçlamalarla genişletilen Derin Dinleme pratiği, sadece duymanın ötesinde iç ve dış dünyamızı tüm bedenimizle dinlemeyi öngörüyor. Dinleme sadece insanın çıkardığı gürültüye yöneltilmiş bir eylem olmanın uzağında tıpkı Özden’in sergisinde de atıfta bulunduğu gibi bir fosil ya da ağaç parçasına da yöneltilebiliyor.

Sesin sadece insanlar tarafından üretilmediği ya da insana ait olmadığı; mekânın, nesnelerin, doğanın, hatta sessizliğin bile bir sesi, bir söylemi olduğu bu alan ve onunla bağ kurmaya yönelik insan-merkezci olmayan bu çaba “Yeryüzü’nün Sesi” sergisini post-hümanist bir anlayışla da örtüştürüyor. Beden, doğa ve teknoloji karşılaştıkları eşitlikçi ve merkezsiz bir düzlemde hep birlikte titreşiyor, ses çıkarıyorlar, sınırları bulanıklaşıyor. Doğa ses dalgalarına, ses bir bedene dönüşürken bunun tersinin de gerçekleşmesiyle lineer zamanın yerini döngüsel bir zaman anlayışı alıyor. Dinlemekse artık sadece Batı medeniyetinin anlamı ölçme ya da veriye ulaşma amacının dışına taşarak bizden başka olanın varoluşunu anlama ve kabullenmeye veriyor yerini.

Seslerin efektler yoluyla bozulmasıyla ekolojik tahribatı da sembolize etme amacını taşıyan serginin doğa ve ses arasında kurduğu bağ, müzisyen olarak aktif kılınan izleyicinin doğayla daha etik ve insan-merkezcilikten uzak bir bağ kurması yolunda ilham verici. Gürültü ya da efektler burada sadece arzulanan teknik bir unsur ya da bir “glitch” değil toplumsal ve politik bir semptom hâline geliyorlar. Aynısı doğadaki yitimin karşılığı olan sessizlik için de geçerli. Özden’in sanatı bu durumda işitsel bir iletişim ve keşif alanı olmayı aşarak eşitlikçi bir etkileşim platformu haline geliyor, böylelikle ânın içinden çıkarak bir sürece dönüşüyor.

Attali aracılığıyla günümüze dönersek: Ses, özellikle de müzik sadece estetik bir fenomen değil, toplum düzeni ve iktidar ilişkilerinin belirleyici bir unsurudur. Bu anlamda hem bir baskı aracı hem de özgürleşme potansiyeli taşır. Serginin isyankâr seslerin bastırıldığı, yasaklanmak istenen baş özgürleşme araçlarından birinin müzik olduğu ve müziği bir direniş pratiği olmanın uzağında salt bir eğlence aracı olarak gören zihniyetin boykot çağrılarını yanlış yerlere yöneltebildiği bir döneme denk gelmesi ve böylesi bir dönemde izleyiciyi ses çıkarmaya davet etmesi ise halihazırda önemli sorular ortaya ayan Özden’in kurduğu rezonans alanına yapılacak bir ziyareti daha da anlamlı kılıyor. İzleyici-müzisyene sunulan dokunsal ve işitsel ihtimaller onda çoğu zaman alışık olduğumuz şekilde sadece düşünce sürecini değil bedensel ve duygusal süreçleri de tetikliyor. Daha da önemlisi tekil anlatıların uzağında çeşitliliğe ve çoklu anlamlara izin veriyor. Tam da şu anda hem sanatsal hem politik düzlemde çok ihtiyaç duyduğumuz gibi.


[1] Jacques Attali, Gürültü’den Müziğe, Ayrıntı Yayınları, çev. Gülüş Gülcügil Türkmen, 2005

[2] John Cage: “Hiçbir ses kendini yok eden sessizlikten korkmaz ve sese gebe olmayan sessizlik yoktur. Müzik süreğendir, kesintiye uğrayan sadece dinleme eylemidir.”

İlginizi Çekebilir

Kütüphane

Merdiven Art Space'te devam eden Lütfi Özden’in “Yeryüzünün Sesi" sergisinin küratör metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Söyleşi

Raziye Kubat’la dağ köyüne dönüşünü, romantik imgelerden uzak bir perspektifle, doğanın sertliği ve direnişiyle şekillenen yaratım sürecini konuştuk.

Kütüphane

30 Kasım'a kadar Merdiven Art Space’te görülebilecek olan Berka Beste Kopuz’un “Toprak Biriktirir Geçmişi II” isimli sergisinin metni Argonotlar Kütüphanesinde.

Kütüphane

Osman Bozkurt'un 26 Ekim tarihine kadar Merdiven Art Space'de görülebilecek kişisel sergisi Hatırla'nın sergi metni Argonotlar Kütüphanesinde.