Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

Meçhul özne, meşhum nesne

Can Küçük’ün Hav Hav Hav Hav Hav sergisi, ne göğe ne yere ait olan arafta kalmış ama özgürlüğüne de kavuşmuş nesnelerden kurulu bir dünya sunuyor.

Arkeoloji, 2020, Pizza kutusu, mumlanmış ve cilalanmış pizza parçaları, 132 x 132 x 22,5 cm.

“Bir taş bile kendi tarzında hisseder ve belirli duygulanımları deneyimler.”
Giordano Bruno’dan alıntılayan Gilbert Simondon
Hayvan ve İnsan Üzerine İki Ders

Bir evden cenaze çıktı mı geriye kalan en tekinsiz şey, etrafa serpilmiş mevtaya ait nesneler olsa gerek. O talihsiz ana kadar hakir görülmüş irili ufaklı bir sürü nesne, sahiplerinin ölümüyle kendi varlıklarını hissettirmeye, özgürlüklerini yaşamaya başlar. Nesnelerin baş kaldırdığı bu kısa an, her özgürlük talebi gibi hükümdarlar için dehşet vericidir. Madem nesneler üzerinde biz insanların kayıtsız şartsız hükümranlığı var, o vakit kudretimizi yitirmemek uğruna bu zincirlerinden kurtulmuş asi nesnelere çabucak yeni sahipler, yeni anlamlar, yeni görevler belirlemek gerekir. Ölünün ayakkabıları kapı önüne konur, giysileri muhtaçlara verilir, saati yadigar olarak atanır; peki ya fi tarihinden beri çantasında gezen yazmayan kalemi, üzerini karaladığı kâğıt parçası, kimbilir hangi kilidi açacak olan çekmecenin dibindeki anahtarı, hatta takma dişleri ve akla hayale gelmeyecek daha nicesi?

Vegan, 2020, Vakumla paketlenmiş vegan köpek atıştırmalıkları, paslanmaz çelik sac ve çubuk, 28 x 18 x 11 cm (3 adet).

Can Küçük’ün 12 Kasım-31 Aralık 2020 tarihleri arasında Pilot Galeri’de gerçekleşen Hav Hav Hav Hav Hav adlı kişisel sergisi, ne göğe ne yere ait olan arafta kalmış ama özgürlüğüne de kavuşmuş nesnelerden kurulu bir dünya sunuyor. Sahipleri hayatta mı ölmüş mü meçhul olan, bir şekilde alışageldik formlarını ve işlevlerini kaybetmiş, kimi ısırılmış pizza dilimleri gibi atık konumuna indirgenmiş, kimi dikişlerinden sökülüp yere serilmiş bir futbol topu gibi işlevsizlemiş; çöpe mi atılsa rafa mı kaldırılsa karar verilememiş, her çeşit değer hiyerarşisinin en alt basamağına itilmiş bu nesneler bir araya geldiklerinde sanatçının da önermesi doğrultusunda bir özneye işaret ediyor, bir yaşam hikâyesi anlatmaya başlıyor. Bu hikâye de her hikâye gibi değerli; üstelik serginin girişindeki kâğıttan süslerin imlediği üzere kutlu da, ancak pek alışıldık değil.

Gelecek 0 [Daha Hızlı], 2020, Mdf, demir sac, strafor, ayna pleksi, mıknatıs, yağlı ambalaj kâğıdı üstüne UV baskı, 27 x 16 x 10 cm.

Bir kahramanı merkeze alarak, onun dokunduğu nesneleri kutsayarak, insanı merkeze koyarak kurulmamış. Nesneler, hem formları bozularak hem de gündelik hayatta bağlı oldukları ilişkiler ağından azade rabıtalandırılarak tuhaflaştırılmış. Yeni halleriyle hiçbir akıl yürütmenin bir araya getiremeyeceği şeyler aşina olunan bir özneyi de çağırmaz hale gelmiş. Hikâyesi anlatılan özne, modern ikiliğin bilindik, kendini nesneler üzerindeki hakimiyetiyle tanıyan bütünlüklü sabit öznesi değil. Ne var ki söz konusu ikilik tersine çevrilip özne nesnenin tahakkümü altına da sokulmamış. Hikâyesi anlatılan nesneleşmiş bir özne de değil, daha çok benliğini karşılıklı ilişkide bulan, özne ve nesneyi ayıran sınırı mütemadiyen ihlal eden, akışkan tabiri caizse kuir bir özne. Hatta bir özne bile değil, sadece orada burada anlık olarak beliren bir fail. Failin varlığını kimi nesnelerde bıraktığı izden, pizza dilimindeki ısırıklardan ya da bir nota kâğıdındaki dart oklarının bıraktığı deliklerden okumak mümkünken neye benzediğini, ne olduğunu, ne olarak tanımlanabileceğini kestirmek epey zor. Zira söz konusu fail ile ilişkili oldukları aşikâr olan ama bu ilişkinin mahiyeti hakkında ser verip sır vermeyen nesnelerle dolu sergi. Naylon poşetlerde vakumlanmış köpek mamaları ya da otobüs tutacağını andıran bir demir boru gibi ne olduğu, ne işe yaradıkları tam belli olmayan ancak kendi izin verdikleri şekilde kullanılabilen nesneler herhangi bir özne tarafından belirlenmeye direnip özneyi kendi tarzlarında belirler bir hale evrilmişler.

Koro, 2020, Ahşap, mdf, paslanmaz çelik sac, strafor, kağıt, iğne, dart oku, raptiye 74,5 x 57 x 11,5 cm.

Hav Hav Hav Hav Hav  sergisinde kimin kimi belirlediği, neyin neyi etkilediği belli değil. Tek belli olan bir değişimin vuku bulduğu ve bu değişime bağlı bir failin var olduğu. Yine de failin, en belirgin olduğu anda bile insan mı, köpek mi yoksa düğümlenmiş bir halat mı olduğu müphem. Serginin tekinsizliği de, gücü de bu müphemlikten geliyor. Fail sürekli hareket ve dönüşüm halinde. Karşılıklı ilişkiler ağında beliren faili sabit bir noktaya mıhlamak tek bir kimliğe sığdırmak namümkün. Evet bu bir hayat hikâyesi ama salt bir insanın hayatını anlatmıyor, daha çok farklı nesneler farklı varoluş biçimleri farklı hareketler arasında dağılmış bir yaşam. Küçük yaşamı organik ve inorganik varlıkları birbirinden ayırmadan varolan her şey arasında dağıtarak tasvir ediyor ve bu matriste faillik mertebesi sadece insana bahşedilmiyor. Hav Hav Hav Hav Hav  ile sürekli yer değiştiren farklılaşan ama yine de aynı kalan bir failin hikâyesi yazılıyor.

Enstrüman [Artin’in Eli], 2020, Mdf, paslanmaz çelik boru 38 x 27 x 13,5 cm, 38 x 27 x 12 cm. Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz.

Evet insan bilinçlidir, kısacık ömrünü kendini bilerek yaşar. Nesneler ise bilinçsiz; ama bilinç denilen şeyin ne olduğu bile müphemken onu kerteriz almak adil midir? Adaletsizliği düzeltmek için failliği nesnelerden sakınmamak gerekir, odağına faili koyan bir düşünce özne nesne ikiliğini sabit bir kutuplaşma olarak kurmaktansa sürekli hareket halinde akışkan bir ilişkiye çevirebilir. Araftaki nesneler arafta bir özneyi tahayyül etmeyi mümkün kılar. Araftaki özne için sınır ihlali dehşet verici değildir. Aksine sınırda olmak, ihlali bir yaşam pratiği olarak benimsemek pek çok varoluşsal kaygıyı dindirir. Ölümlü olmanın getirdiği kaygı da bunlardan biridir.

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

10: SOYUTLAMALAR, İMALAR, MÜTALAALAR sergisi, X kuşağı ve pesimist gelecek tahayyülleri üzerine

Eleştiri

Bu yazı, 5533’te gerçekleşen “yana doğru atılan bir adımın / arsızca // çoğaltımı” sergisinde iki gün boyunca kalan yazarının “İşgalci Yazar” süreciyle ortaya çıktı.

Eleştiri

Ali Elmacı'nın Pilevneli Gallery'de gerçekleşen "Dudaklarımı Öp, Kalbimi Hançerle" sergisi üzerine Murat Alat'tan bir zihin egzersizi

Eleştiri

Kültür sanat alanında istihdam edilmenin, kişisel tatmine ve kültürel sermaye birikimine zemin hazırladığı argümanı kültür işçilerinin emeklerini “incelikli” ve “estetik” bir şekilde görünmez kılıyor.