Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Söyleşi

Mesele geçmişten bir şeyler almak değil, şimdiki zamanı ve geleceği düşünmek

Kundura DocLab vesilesiyle İstanbul’a gelecek olan Rabih Mroué ile dünya ahvalini, tiyatro ve performans ilişkisini ve İstanbul’la bağını konuştuk.

Rabih Mroué, Fotoğraf: Housam Mcheimech

Beykoz Kundura’nın belgesel platformu Kundura DocLab’in bu yılki uluslararası konuklarından biri de Lübnanlı tiyatro yönetmeni, oyuncu, görsel sanatçı ve oyun yazarı Rabih Mroué olacak. Orta Doğu’daki politik huzursuzluğu ve Lübnan’daki toplumsal ayaklanmaları sorgulayan işleriyle uluslararası çağdaş sanat, tiyatro ve performans dünyasının çok tartışılan ismi Rabih Mroué; Bir Bulutla Yol Almak ve Bana Sigarayı Bıraktır performanslarıyla Beykoz Kundura’da İstanbullu seyircinin karşısına çıkacak. Mroué ile dünya ahvalini, tiyatro ve performans ilişkisini ve İstanbul’la bağını konuştuk.

Bu yıl DocLab’ın bir parçası olarak İstanbul’da olacaksınız. Biz de Salt’taki serginizde tanışmıştık. Bunun dışında 2009’da da İstanbul Bienali’nin sanatçılarındandınız. İstanbul’la bağınızı nasıl özetlersiniz? 

İlk olarak 2009’da 11. İstanbul Bienali’nin parçası olarak İmgelerin Sakinleri (The Inhabitants of Images) işimle İstanbul’a gelmiştim. Sonra 2014’te Salt’ta geniş kapsamlı sergim gerçekleşti. Ancak gelmeyeli 10 yıl oldu.

Peki, bu 10 yıla bakalım mı? O dönemin Türkiye’sine baktığımızda gündemde Gezi Parkı protestoları vardı. O dönem Türkiye’de insanlar çok daha umutluydu. Ama bu seferki gelişinizde siz de göreceksiniz ki artık İstanbul’da insanlar o kadar da umutlu değil. (Bu söyleşiyi gerçekleştirdiğimizde henüz yerel seçimler gerçekleşmemişti.) Belki dünyada da, Lübnan’da da durum aynıdır. Geride bıraktığımız bu 10 yılda göçmenlik konularını çokça tartıştık ve aşırı sağın yükselişini gördük. Lübnan’da ya da iş ürettiğiniz diğer ülkelerde durum nasıl?

Aynı! Her yerde senin dediğine benzer bir durum söz konusu. Dünya ileriye değil, geriye doğru gidiyor. Lübnan’da ekonomi gerçekten çöktü. 2019 yılından bu yana bir kaosun içinde yaşıyoruz. 2019’da Lübnan lirasının değer kaybetmesi ve yaşanılan ekonomik kriz… Ardından 2020’de, Beyrut’ta şehrin önemli bir kısmını yerle bir eden büyük bir patlama yaşadık. Sonra COVID… Hepsi üst üste geldi ve gerçekten oradaki halkın neredeyse tüm umutlarını yok etti diyebiliriz. Lübnan halkı bir süredir yönetimi ele geçiren grubun baskısı altında acı çekiyor. Oldukça yozlaşmış ve suça karışmış bir grup bu. Üstelik bugün bu egemen grup esas olarak Hizbullah’ın kontrolü altında. Çünkü ortada bir başkan yok, hükümet yok. İki yıldır başkanımız yok ve tüm büyük kararları, siyasetin tamamını kontrol altında tutan Hizbullah alıyor. Ben 2013’ten beri Berlin’de yaşıyorum. Ama tüm dünyada da demokrasi ve ifade özgürlüğü gitgide kısıtlanıyor. Almanya’da da bu böyle! Tüm bunlarla birlikte yola devam edebilmek hiç de kolay değil.

Lübnan’a hâlen gidiyor musunuz?

Evet, her sene gidiyorum. Yılda en az iki kere gitmeye çalışıyorum.

Kundura Sahne’de gösterilecek işlerinize gelelim. Make Me Stop Smoking (Bana Sigarayı Bıraktır) ile başlayalım. Bu işinizde topladığınız bazı arşivleri kullanıyorsunuz. Diğer bütün işlerinizde olduğu gibi bu işinizde de hem arşivlerden yararlanıyorsunuz hem de bir arşiv sorgusu yapıyorsunuz. Bize biraz bu işinizden bahsedebilir misiniz?

Make Me Stop Smoking, sanatçıların niçin materyal topladıklarını ve bunu yaparken rolünün ne olduğunu sorgulayan kişisel bir arşivi konu ediniyor. Yani Walter Benjamin’den koleksiyonculuğa, arşive, tarih yazmaya dair, ayrıca Derrida’nın Arşiv Humması’ndan ve bellek kavramı açısından Freud’dan birçok fikri içerisinde barındırıyor. Ve tabii ki kayıt altına almakla da ilişkili… Bugün artık her şeyi kaydedebildiğimiz ve bu anlamda çok daha fazla makineleşmenin olduğu bir dijital çağ ile de ilişkileniyor. Hepsi de artık insanoğlunun hafızasından çok daha net ve çok daha güvenilirler. Yani, sorguladığım ve kendimdeki yansımalarını araştırdığım konular bunlardı. Ama Make Me Stop Smoking’i aynı zamanda Lübnan tarihindeki çok hassas konuları konuşmaya dair de bir vesile kılmaya çalıştım. Bunu kişisel arşivimin üzerinden giderek yapmayı seçtim. Asıl fikrim, elimde topladığım çok fazla materyal olduğundan, bu kişisel arşivin bir kısmını göstermek ve ondan kurtulmaktı çünkü bunu izleyiciye gösterdiğimde o zaman artık benden çıkmış oluyor. Yani kısaca bunlarla ilgili bir iş.

Bana Sigarayı Bıraktır

Peki dijital arşivlerin sanatta kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Başından beri böyle aslında, sanatçılar her zaman arşivlerden yararlanmışlardır. Analog zamanlarda yazılı çizili şeylerden, günümüz dijital çağında ise videolardan sosyal medyada yer alan şeylere kadar. Yani bu yeni bir şey değil. Elbette, günümüzde artık çok daha fazla materyale ve çok sayıda arşive erişmek daha kolay, çünkü arşivlerini kamuya erişilebilir kılan birçok kurum var ve isteyen herkes bunlara ücretsiz olarak veya çok fazla para ödemeden erişebiliyor. Devasa bir bilgi arşivi. Fakat diğer yandan bu durum “Nasıl?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Araştırmanızı nasıl yapacağınız, konunuz için ne tür materyaller toplayacağınız ve sonra tüm bu topladıklarınızı içinde bulunduğunuz zaman için nasıl yeniden canlandıracağınız sorusunu. Yani mesele sadece geçmişten bir şeyler alıp onları geçmişin bir parçası olarak göstermek değil. Buradaki asıl soru şimdiki zamanı ve geleceği düşünmekle ilgili.

Riding on a Cloud (Bir Bulutla Yol Almak) ile devam etmek istiyorum. Kardeşiniz Yasser ile çalışıyorsunuz bu işinizde. Yasser’in ve onun kurgusal karakterinin gerçek yaşamını görüyoruz. Yasser’in birden fazla olduğunu, belki de 100 tane olabileceğini söylüyorsunuz ve işin kurgu mu yoksa gerçek mi olduğunu sorgulatıyorsunuz. Aslında sizin tüm performanslarınız bir bakıma kişisel. Ama bu doğrudan ailenizle ilgili gibi ve çok daha kişisel, belki biraz da duygusal. Kardeşinizle birlikte çalışarak ailenizin hikâyesini anlatma fikri nasıl ortaya çıktı?

Aslında bu Yasser’in fikriydi. Benimle çalışmayı, hikâyesini yazmamı isteyen o oldu. Ben temsil meselesiyle çok ilgileniyorum. Tiyatroyu ve oyunculuğu sorgulamayla da ilgileniyorum. Ben de şöyle düşündüm: Evet, belki kardeşim Yasser’le, onun hikâyesindeki bazı spesifik noktalar üzerinden çalışabilirim. Çünkü açıkçası burada onun kişisel hikâyesiyle pek de ilgilenmiyorum, aile hikâyemizle de ilgilenmiyorum. Aileyi, biyografik hikâyeleri başka bir şeyler hakkında düşünmek için bir araç olarak kullanıyorum. Yani aile hikâyemi ya da biyografik hikâyemi çok önemli bulduğum ve mutlaka paylaşmam gerektiğini düşündüğüm için değil. Hayır, tam tersine, onların da dünyadaki tüm hikâyelerle aynı düzeyde anlatmaya ve düşünmeye değer olduğunu düşünüyorum. Tıpkı benim için, kardeşimin hikâyesinde önemli olanın onun 17 yaşında afazik hale gelmesi nedeniyle yaşadığı dil kaybı üzerinden temsil ettikleri olması gibi. Ve tabii ki onun dili yeniden kazanma mücadelesi… Biliyorsunuz dil, temsilin bir alanıdır. Şeyleri kelimelerle temsil edersiniz. İşte bu beni çok ama çok ilgilendiriyor; yani, şeylerin kelimelerle nasıl temsil edildiği. Aslında oyunun konusu da tam olarak bu. Bu yüzden Yasser’in kendi hikâyesi üzerinde çalışma fikrini kabul etme konusunda bu kadar heves duydum. Tabii ki üzerinde çalışmaya başladığımda hikâyeyi yeniden yazmak durumunda kaldım ve içine pek çok kurgusal unsur kattım ve elimde gerçek manasıyla bir hikâye oldu.

Bir Bulutla Yol Almak

Sanatınızı form açısından da konuşmak istiyorum. İşlerinizin bazılarına performans, bazılarına akademik olmayan konferans gibi isimler veriyorsunuz ama çoğunda tiyatronun, oyunculuğun, performansın, belki de konferansın bir birleşimi söz konusu. Gerek bu iki işinizi gerekse diğer işlerinizi düşündüğünüzde siz bu farklı sanat formlarının kırılımlarını ve bu formlar arasındaki ilişkileri nasıl değiştiriyorsunuz?

Öncelikle, Riding on a Cloud bir tiyatro oyunu. Bir konferans ya da performans değil, bir tiyatro eseri. Ama mesela Make Me Stop Smoking akademik olmayan bir konferans. Aralarındaki fark bu. Açıkçası tarzları birbiriyle karıştırmıyorum. Her biri hakkındaki fikirlerim oldukça net. Yani Make Me Stop Smoking bir konferans, Riding on a Cloud ise bir tiyatrodur. Riding on a Cloud’da oyuncuların rolünü, oyunculuğu, temsili -ki bu çok önemli- ve izleyiciyle olan ilişkisini oldukça biyografik bir hikâye üzerinden sorguluyorum. Ama yine de bir tiyatro oyunu. Tiyatro oyunu için yazılmış bir metin var ortada ve bana göre her oyuncu, aktör ya da aktris tarafından oynanabilir. Yani sadece kardeşim olmak zorunda değil. Ben bu oyun için en iyi aktörün kardeşim olabileceğini düşündüm. Ama belki bu rolü üstlenebilecek daha iyi oyuncular da çıkabilir. Make Me Stop Smoking ise konferans. Orada bir temsil meselesi söz konusu değil. İzleyiciyle ilişkilenme gibi bir derdi yok. Oturuyorum, konuşuyorum ve dinleyiciler beni dinliyor. Referans kullanmadığım için akademik olmayan bir konferans diyorum. Alıntılar yaparken bazen belirtiyorum, bazen belirtmiyorum. Yani akademik değil demem bu yüzden. Ama aynı zamanda neyin akademik olup neyin akademik olmadığıyla ilgili bir sorusu da var. Yani bu anlamda konferans verme biçimini sorguluyor. Yani tiyatro ya da bir performans formunda değil. Akademik olmayan konferanslar, “Konferans nedir?”i, “Akademik olan nedir?”i sorgulayan bir form ve türdür. Bilgiyi ve araştırmayı, onları temsil etmek için değil; izleyicilere sunmak için nasıl kullandığımızla ilgili.

Peki, bir fikriniz ya da bir konunuz varsa eserin biçimine veya türüne nasıl karar veriyorsunuz?

Duruma göre değişiyor. Yanlış anlaşılmasın; işin bir konferans mı, tiyatro mu, dans eseri mi yoksa video mu olacağına en baştan karar veriyorum. Ama bu beni o işin üzerinde çalışırken, örneğin bu bir konferanssa onun içerisindeki bir enstalasyon haline getirilebilecek veya bir video olmaya daha uygun olacak bazı unsurları görmekten alıkoymuyor; tabii ki bir yinelemeye düşemeyecek şekilde. Bazen içerisindeki birtakım unsurları oradan alıp ayrıştırarak farklı bir formda kullanabiliyorum. Ama bir işe nasıl başladıysam işi öyle bitiriyorum. Bir örnekle açıklayayım. Mesela bir işim var. Adı Three Posters (Üç Poster). Bir tiyatro oyunu. Ama daha sonra, yani birkaç yıl sonra artık bu tiyatro oyununu sergilememeye karar verdim. Aradan bir süre geçtikten sonra bununla ilgili akademik olmayan bir konferans hazırlamaya karar verdim, adı da On Three Posters (Üç Poster Üzerine) oldu. Ve artık o bir konferans haline geldi.

Gelecekte İstanbul için başka planlarınız var mı?

Şimdilik hayır maalesef. Daha uzun süre İstanbul’da olmayı ve burada çalışmayı çok isterim. İlk ziyaretimden bu yana benim için gerçekten çok ilham verici bir şehir. Ve bunu sadece söylemiş olmak için söylemiyorum. Hakikaten İstanbul’u çok ilham verici ve derinlikli buluyorum. Burada yapılabilecek çok şey var. Umarım ileride daha fazla çalışma fırsatım olur.



Ücretsiz gerçekleşecek ve sınırlı sayıda katılıma açık olacak Bana Sigarayı Bıraktır için kaydınızı beykozkundura.com adresindeki formu doldurarak yapabilirsiniz.

Bir Bulutla Yol Almak için biletler passo’dan alınabilir.

İlginizi Çekebilir

Söyleşi

Tokatlıyan Han'da gerçekleşen "Polifonik Bir Bahçe" sergisini, küratörü Eda Yiğit'le konuştuk.

Gündem

IPI, Argonotlar'ın da aralarında olduğu 66 basın ve ifade özgürlüğü, medya ve sivil toplum kuruluşuyla birlikte, RTÜK’ün Açık Radyo’nun karasal yayın lisansını resmi olarak...

Söyleşi

Burçak Bingöl'le 26 Ekim'e kadar Galeri Nev'de görülebilecek olan son sergisi "Yeryüzünde Minör Titreşimler" üzerine konuştuk.

Eleştiri

Berkay Tuncay, “Clicktrance” sergisinde internet aracılığıyla yazının dönüşümüne, bu dönüşümün yazının tarihi ve insan algısındaki etkilerine odaklanıyor.