Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Eleştiri

Gece Vakti’nden geriye kalanlar

Berke Yazıcıoğlu son sergisi “Gece Vakti”nde fetişizmden karşılıklı rızaya dayalı güç oyunlarına, beden politikalarından queer arzuya uzanan bir yolculuğa çıkarıyor izleyiciyi.

Berke Yazıcıoğlu, Gece Vakti Sergisinden Görünüm, 2023 (Fotoğraf: Nazlı Erdemirel)

“Night time is my time
I’m drowning, not waving
Falling in space
Will I slow down?”[1]

Daha önce işleri üzerine düşünme ve yazma fırsatı yakaladığım Berke Yazıcıoğlu’nun “Gece Vakti” isimli sergisine doğru hareket ederken kulağımda Sky Ferreira’dan Night Time My Time çalıyor. Geceye doğrudan referans veren bir sergiyi gündüz saatlerinde gezmenin verdiği tezatlıkla kendimi Dirimart’ın Pera’daki mekânında buluyorum. Beyaz duvarların arasına nizami bir şekilde dizilmiş yüksek kontrastlı resimler beni karşılıyor. Yazıcıoğlu’nun renkleri keskin bir şekilde kullandığı resimlerine bakarken tıpkı Sky Ferreira’nın şarkısında olduğu gibi boşluğa düşüyorum. Bu boşluk hissi ilk başta afallatsa da daha sonra beni sanatçının özel ve kamusal alan arasındaki tansiyondan beslendiği kavramsal çatıya ulaştırıyor. Yazıcıoğlu’nun önceki işlerinden alışkın olduğumuz bu homoerotik tansiyon, “Gece Vakti” sergisiyle daha da belirgin bir forma bürünüyor. Siyah lateks kostümlerin ardına gizlenen tanımsız ve cinsiyetsiz bedenler, Yazıcıoğlu’nun dünyasında minimalist nesnelerle aynı zeminde buluşuyor. Gece karanlığında beliren ya da bir kısmı karanlığa mahkûm olan form ve nesnelerin iç içe geçtiği bir dünya bu. Yer yer tekinsiz hissettirse de bir yandan da oldukça davetkâr. Sanatçı da bu tezatlıkları bir araç olarak kullanıyor sanatsal pratiğinde. Tıpkı queer’in karşıt olduğu bir düşünceyi yapıbozumuna uğratarak kendileştirmesi gibi, Yazıcıoğlu’nun resimleri de aynı stratejiyi izliyor. Arzuyu korkusuzca nesneleştirirken doğruyu ve nizami olanı alaycı bir tavırla yeniden yorumluyor. Her biri farklı bir ironiye sahip resimleri üzerinden gerçekleştirdiği hamlelerini şu ifadelerle betimliyor: “Arzu ve düzen arasında ironik bir ilişki var. Arzular düzeni dağıtabiliyor, düzen de arzuları bastırabiliyor. Bunun yarattığı çatışmayı hepimiz bir ölçüde hissediyoruz. Bu çatışmayı doğru ya da yanlış olarak nitelendirmeden eğlence ve mizahla temsil etmeye çalışıyorum. Resimlerim seyirciye göz kırpsın, biraz yaramazlık yapsın istiyorum.”[2]

Berke Yazıcıoğlu, Gece Vakti sergisinden görünüm, 2023 (Fotoğraf: Nazlı Erdemirel)

Berke Yazıcıoğlu, izleyiciye parçalı bir bütünlük sunduğu “Gece Vakti” sergisinde gece ve gündüz algısını ışık ve renk kontrastlığıyla sekteye uğratıyor. Gölgeler ışıkla köşe kapmaca oynarken nefes alanı olarak kurgulanan boşluklar yalın kompozisyonları destekliyor. 2016 – 2017 yılları arasında kâğıt üzerine mürekkep ve kolaj tekniğini kullanarak ürettiği İsimsiz serisinde bulanıklık nasıl bir araçsa son dönem üretimlerinde de netlik bir o kadar önemli rol oynuyor. Elbette ki bunda sanatçının hint mürekkebi ve yağlı boya gibi teknikleri tercih etmesinin payı büyük. Yazıcıoğlu’nun işlevsel olarak kullandığı bu netlik hali, Andy Warhol’un şablonvari arsızlığı ile Marlene Dumas’ın son derece indirgenmiş/yalın tavrının birleşimi gibi bir etkiye sahip. Bunda sanatçının pratiğinde değişken bir ritimde ilerleyen bulanık ve net olma halinde ele aldığı konuların da etkili olduğunu söylemek gerek. Webcam üzerinden sohbet görüntülerini resmettiği geçmiş tarihli serileri izleyicide voyöristik olarak tanımlanabilecek bir izlenim bırakırken “Gece Vakti”nde ise bilinçli bir teşhir hali devreye giriyor. Yazıcıoğlu’nun açıkça ifşa olmaktan ve kendini ele vermekten korkmayan figürleri, aydınlık ya da karanlığa takılmaksızın davetkâr bir tutum sergiliyor. Bu tutum da haliyle kendinden emin bir netliğe kapılarını aralıyor.

Sergideki onlarca iş arasından karşısında en çok vakit geçirdiğim eser, sergiye adını veren “Gece Vakti” isimli yağlı boya tuval oluyor. Mavi, siyah ve beyaz skalada seyreden resimde, karanlık bir odada bembeyaz bir yatağın içine uzanmış bir figür görüyoruz. Fakat resimde yer alan bu figür gecelik ya da pijama gibi rahat giysiler giymiyor. Aksine üzerinde bedeni baştan aşağı saran ve baskılayan siyah lateks bir kostüm var. Yazıcıoğlu’nun ironik dilinin güçlü hissedildiği bu resim, arzunun zamansızlığına dair bir göndermeye sahip. Bilincimiz ister açık ister kapalı olsun, arzunun insan bedenini her daim etkisi altına aldığına dair ince bir hatırlatma barındırıyor bünyesinde. Ayrıca bu resme karşı duyduğum ilginin diğer bir nedeni ise Lorde’un en sevdiğim albümlerden Melodrama’nın (2017) kapağıyla olan benzerliği diyebilirim. Brooklynli sanatçı Sam McKinniss’in resmettiği bu albüm kapağı, Berke Yazıcıoğlu’nun “Gece Vakti” resmiyle benzer bir kadraj ve paleti benimsiyor. Sanatçı, bu sergisinde her ne kadar Andy Warhol, William Kentridge, Marlene Dumas, Robert Mapplethorpe ve Wolfgang Tillmans gibi çağdaş sanatçıların görsel dünyalarına referanslar verse de, günümüzün imaj dünyasıyla kurduğu diyaloglarla da güncelliğini korumayı başarıyor. Yazıcıoğlu, ilişkilendiği sanatçılar ve kendini yakın hissettiği sanat pratikleriyle alakalı: “Sanatçıların işleri üzerinden birbirleriyle kurduğu iletişime ilham deniyor. Benimle benzer amaçları olan ya da benim de yapmaya çalıştığım bir şeyi başarmış sanatçılar ilgimi çekiyor”[3] diyor.

Berke Yazıcıoğlu, Oxfords I, Akvarel üzerine Hindistan mürekkebi, 56 x 76 cm., 2022

Yazıcıoğlu’nun sergide kurguladığı görsel dünyadan bahsederken resimlerinde baskın bir şekilde hissedilen moda anlayışına da değinmekte fayda var. Zira sanatçı, minimal ögelerle bir klasik müzik kompozisyonu gibi tasvir ettiği, cinsiyetsiz bedenler ve soyut imgelerle işlediği resimlerinde moda konusunu titizlikle işliyor. Böylelikle moda ve fetişizm arasındaki bağ, sergide yer alan eserlerde detaylara inildikçe görünür oluyor. Bu bağlamda Yazıcıoğlu, her iki cinsiyetin cinsel özelliklerini vurgulayan kıyafetlerin yanı sıra cinsiyet mevhumunu daha okunaksız kılan kostümleri ön plana çıkarıyor resimlerinde. Açık ve aşikâr cinsel semboller olarak kullanılagelmiş, ancak günümüzün ana akım popüler kültürü tarafından tamamen asimile edildikleri için asıl anlamlarını yitirmiş bir dizi giysi ve aksesuarlar olan maskeler, S&M eşyaları, deri eldivenler, lateks kostümler ve rugan aksesuarlar[4]; “Gece Vakti” sergisini moda ve fetişizm bağlamında sorgulamaya açıyor.

Örneğin tabanı ve üstü yan yana görülecek şekilde konumlanan bir çift siyah rugan ayakkabı, ilk bakışta BDSM pratiklerinden referansla itaatkârlığı çağrıştırıyor. Yine aynı şekilde sergide yer alan ofis ve iş yeri temalı resimlerde, iş hayatındaki hiyerarşik düzenin homoerotik ve pornografik bir yorumuna şahit oluyoruz. Her bir resmin farklı bir mekânsallığı temsil ettiği bu sergi, sanatçının uzun zamandır birleştirmeye çalıştığı fikir ve motifleri bir araya toplarken dokunma, boyun eğme, bastırılmışlık ve teslim olma gibi durumların altını korkusuzca çiziyor. Yazıcıoğlu’nun resimlerinde dinamik bir şekilde yer alan örtülü bedenler, kendi rızalarıyla arzu nesnesine dönüşüyor. Yine sanatçının kendi deyimiyle bu bedenler “görülmemesi gereken bir şeyi görünür kılarken”[5] izleyiciyi de bu oyuna davet ediyor.

Berke Yazıcıoğlu, Oxfords I, Akvarel üzerine Hindistan mürekkebi, 56 x 76 cm., 2022

Yazıcıoğlu’nun resimlerinde bedeni tamamen örten/gizleyen kostüm ve aksesuarlar, queer bedenlerin özel hayat ve kamusal alan arasında takındığı stratejik tutuma dair göndermeler taşıyor. Bir şeyi gizleyerek açığa çıkarmak ya da tam tersi onu görünür kılarak etkisiz hale getirmek, Gece Vakti sergisinde kendini açıkça belli ediyor. Yazıcıoğlu’nun bu bilinçli ve muzır hamlelerinin altında queer öznelerin hem sanat tarihinde hem de gündelik hayatta yaşadığı görünürlük ve temsiliyet sorunları yatıyor. Tüm bunların yanı sıra “yaramaz” bir eleştirelliğe sahip resimleriyle izleyiciyi figüratif resmin queer olasılıkları üzerine düşündürüyor.[6] Erkekler tarafından arzu nesnesi odağında inşa edilen figüratif resmi ve bu düşüncelere hapsolan sanat tarihi yazımını, ataerkil düşüncenin ötesinde ikili cinsiyet sisteminden uzak bir yere konumlandırmanın yollarını arıyor. Bu yollar toplum, iktidar ve medya tarafından her geçen gün baskılanan LGBTİ+’ların mahrem yaşantılarında yer alan detaylardan geçiyor. Berke Yazıcıoğlu da fetişizmden karşılıklı rızaya dayalı güç oyunlarına, beden politikalarından queer arzuya uzanan detayları, gece vakti çıktığı bir yolculuğun içine sığdırıyor.


Berke Yazıcıoğlu’nun “Gece Vakti” sergisi 8 Şubat- 19 Mart 2023 tarihleri arasında Dirimart Pera’da gerçekleşti. Furkan Öztekin’in sanatçının sanat pratiğinden ve geçmiş dönem işlerinden bahsettiği “Haz ve ihlal: Berke Yazıcıoğlu, Miguel Ángel Rojas ve Patrick Angus” isimli yazıya buradan ulaşabilirsiniz.


[1] Sky Ferreira, Night Time, My Time, Capitol Records, 2013.

[2] Uğur Ugan, “Berke Yazıcoğlu ‘Gece Vakti’ ile Dirimart’ta”, Oggusto, 13 Mart 2023.

[3]  Elvin Vural, “Kamusal alan ve özel hayatın kesişiminde”, Hürriyet, 3 Mart 2023.

[4] Iva JestratIjevic, Moda ve Fetişizm: Yıkıcı Anlamlar, Fetiş İkâme, (Derleyen: Tuna Erdem & Seda Ergül), Sel Yayıncılık – Queer Düşün Serisi Dizisi, s. 206, 2014.

[5] Uğur Ugan, “Berke Yazıcoğlu ‘Gece Vakti’ ile Dirimart’ta”, Oggusto, 13 Mart 2023.

[6] Furkan Öztekin, “Haz ve ihlal: Berke Yazıcıoğlu, Miguel Ángel Rojas ve Patrick Angus”, Argonotlar, 8 Kasım 2022.

İlginizi Çekebilir

Söyleşi

Larissa Araz ile Versus Art Project'te gerçekleşen “In Hoc Signo Vinces” sergisi üzerine konuştuk.

Eleştiri

Gizem Akkoyunoğlu'nun Sanatorium'da gerçekleşen "Kudretin Silüetleri" sergisini Oğuz Karayemiş değerlendirdi.

Söyleşi

Kundura DocLab vesilesiyle İstanbul’a gelecek olan Rabih Mroué ile dünya ahvalini, tiyatro ve performans ilişkisini ve İstanbul’la bağını konuştuk.

Söyleşi

Dirimart Pera’daki “Öfke” sergisi vesilesiyle Shirin Neshat’la son dönem çalışmalarını, Türkiye’deki ve İran’daki kadın hakları mücadelelerini konuştuk.