Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Söyleşi

Tekirdağ’ın hafızasına yoldaş sanat mekânı

Odd Art Space kurucusu Kaan Sarı ile Tekirdağ’daki sanat dinamiklerini ve kurucusu olduğu Odd Art Space’i konuştuk.

Odd Art Space'ten görünüm, Fotoğraf: Kaan Sarı

Odd Art Space, 2019 yılında sanatçı Kaan Sarı tarafından kurulan, Tekirdağ’ın ilk bağımsız güncel sanat ve proje mekânı. Tekirdağ’ın en eski yapılarından Tarihi Yalı Hamamı’nın sokağında bulunan mekân, yüz elli yıllık tarihiyle kentin kaybolmak üzere olan hafızasına yoldaşlık ediyor. Gelecek etkinliklerinde Türkiye ve yurt dışından sanatçılara etkileşim alanı oluşturmayı ve güncel sanat başta olmak üzere pek çok disiplini bünyesinde barındırmayı hedefliyor. Şimdiye kadar “Aldatılmış Yuva”, “Desen Sergisi”, “Kes/Yapıştır” ve “İki Şehir Arasında” isimli karma ve kişisel olmak üzere dört sergi gerçekleştiren Odd Art Space, Haziran ayında CultureCIVIC’in desteğiyle gezici bir sergi olarak planlanan “Kovan Project”e ev sahipliği yapacak.

Biz de bu vesileyle Odd Art Space’in kurucusu Kaan Sarı’yla galerinin serüveni, merkez dışında sanat üretimi, yerelde bağımsız bir güncel sanat mekânı yürütmenin zorlukları ve galeri bünyesinde gerçekleşmesi planlanan sergiler üzerine konuştuk.

Tekirdağ ve çevresinde benzerine daha önce pek rastlamadığımız bir güncel sanat ve proje mekânı olan Odd Art Space’in ortaya çıkma serüveninden bahseder misiniz?

2019 yılında Tekirdağ’a taşındığımda bir heykel sempozyumu ve Gülsin Onay Piyano Festivali vardı. O yıl evimde küçük bir odada kağıt üzerine resimler yapıyordum. Şehrin sanat ile yaşıyor olması beni üretime yönlendirdi. 2020 yılında pandemi sebebiyle tüm etkinlikler sona erdi. Bu durum beni çok rahatsız etti. Büyükşehir Belediyesinden sergi alanı ve atölye için yer istedim. Sağ olsunlar ilgilendiler ancak gösterilenler yerler en son belediye seramik atölyesinin daracık bir köşesinde resim sehpalı bir alan oldu. Anladım ki yapmam gereken her zamanki gibi kendi başıma bir mücadeleye girmekti. Kiralık ev bulmak için aramalara başladım. İnternette Tekirdağ’ın en eski sokaklarından, birçok tarihi evi yıkılmış olan Hamam Aralığı Sokak’ta kiralık bir ilan gördüm. Evin sahibi ile iletişime geçip, üç katlı tarihi binayı kiraladım. İlk yıl bu binada sadece resim yapıp çevremde bulunan sanat emekçileri ve kurs sahipleriyle iletişime geçtim. Güzel sanatlar fakültesi ve lisesi olan bir şehirde illa sanat üreten birileri vardır diye düşündüm. Daha sonra sanatçı dostlarımdan, zekâsına ve işlerine hayran olduğum Gökçe Hiçyılmaz’a sergi düzenlemek isteyip istemeyeceğini sordum ve o da kabul ederek Odd Art Space’in şehirdeki ilk sergisini gerçekleştirdi. Sonraki yıl ise ev sahibi kendi taşınacağı için, hemen karşısında yer alan içi son derece kötü binaya zorlu bir tadilat süresi sonrası taşındık. Binanın tamirinin ve bakımının yapıldığı süre içinde yanımda olan insanların emeğini gördüğüm zaman, kolektif bilinci yüksek insanlarla çevrili olduğumu fark ettim. Odd Art Space, Tekirdağ’da güncel sanat üretimlerinde bulunan çok sayıda sanatçı ve ders veren atölyeler için ortak bir buluşma alanı oldu. Gittiğim bir şehirde faydam dokunmayacaksa bundan içsel bir rahatsızlık duyuyorum. Odd Art Space fikri de bu düşünceden ortaya çıktı diyebilirim.

Son dönemde İstanbul, Ankara ve İzmir gibi sanat merkezlerinin dışında da pek çok inisiyatif ve güncel sanat mekânı kurulduğuna tanık oluyoruz. Bunun güncel sanat pratiklerinin yerel halkla buluşması adına oldukça önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Tekirdağ’daki sanat izleyicisi nasıl karşıladı?

İlk sergimiz olmasına rağmen “Aldatılmış Yuva”ya ilgi beklediğimden fazla oldu. Üniversite öğrencileri, akademisyenler, lise öğrencileri, yerel halk ve İstanbul olmak üzere çevre illerden birçok insan sergiyi izlemeye geldi. Her sergide izleyicimiz giderek arttı. Konum olarak Tekirdağ’ın işlek bir noktasında olmanın avantajını yaşadık. Yoldan geçenler de ziyaretçilerimiz oluyor. Misafirlerle üst katta bulunan atölyelerimizde sanat sohbetleri gerçekleştiriyoruz. Kısacası Odd Art Space’in aktif bir sanat atölyesi ve ortak bir üretim alanı olması yeni projeleri de beraberinde getiriyor.

Daha önce Çorba Kasesi, Fabrikartgrup ve Kapadokya Sanat İnisiyatifi gibi birbirinden farklı kolektif oluşumlara vesile olup farklı disiplinlerde sanat üreten sanatçılar ortak projeler gerçekleştirdiniz. Odd Art Space’i de bir üretim mekânı olarak uzun zamandır Tekirdağlı sanatçı Furkan Öztekin’le paylaşmaktasınız. Bu bağlamda Odd Art Space’in de ilerleyen zamanlarda bir inisiyatife dönüşmesini öngörüyor musunuz?

Önceliğim Tekirdağ’da yaşayıp üretimine sürdüren sanatçıları bir araya getirebilmek. Kolektif üretim zahmetli ve sabır gerektiren bir süreç. Odd Art Space, 2000 yılından günümüze kadar olan zaman diliminin daha yalın ve sakin yansıması. Kent bilincine katkı sağlamak ve sürekliliği sağlayabilmek için yaşadığım şehrin değerlerine öncelik vermenin doğru olduğunu düşünüyorum. Tabii ki farklı şehirlerde yaşayan sanatçıların da katılımı söz konusu olursa, inisiyatifin dinamik bir yapıya sahip olduğunu görmek isterim. Furkan Öztekin’le aynı inisiyatif kapsamında projeler geliştirmek, birlikte çalışmak her an, her türlü yeniliğe açık olmak demek. Zaman içerisinde inisiyatife dönüşmemiz de mümkün. 

Kaan Sarı, Fotoğraf: Furkan Öztekin

Kişisel üretiminize baktığımızda pentür ve desen gibi oldukça geleneksel medyumlarla karşılaşmaktayız. Odd Art Space’te sergilenen projeler ise pentür, desen, baskı, kolaj, fotoğraf, enstalasyon gibi oldukça geniş bir yelpazeden oluşuyor. Kişisel pratiğiniz ile sergilenen projeler arasındaki ilişkiden bahseder misiniz?

Son dönem üretimlerimde genellikle pentür ve kâğıt işler üzerine yoğunlaştım. Ancak yerleştirme, stencil ve fotoğraf gibi farklı disiplinlerde de üretimlerim mevcut. Yakın zaman içinde yapmış olduğum Kim, Ses, İz isimli, taşınabilir bellek kutularıyla gerçekleşen, konu olarak Türkiye’de bulunan kimsesizler mezarlıklarına değinen bir yerleştirmem var. Malzemenin imgesine ve konunun düşünsel donelerine sadık kalarak ürettiğim pek çok işim oldu. Sevgili Fulya Erdemci’nin 2017 ve 2018 yıllarında küratörlüğünü üstlendiği Cappadox Festivali etkinliklerine, Kabul Edenler, Etmeyenler ve Sandık isimli iki eserimle katıldım. İnsan beden baskılarıyla baskı, erk ve dayatma gibi kavramlara değindiğim performans serisi gerçekleştirdim. Tekirdağ’a ilk geldiğim yıllarda Ergene Öldürür! ve El Ense isimli stencil çalışmalarımı Çorlu Emniyet Müdürlüğü’nün duvarlarına kadar tüm ilçede gerçekleştirdim. Sevgili Devrim Ada ile Çorba Kasesi’ni kurduğumuz 1999’da, çıkış noktamız farklı disiplinleri bir araya getirerek ülke çapında sergiler düzenlemekti. Fotoğraf, heykel, resim ve yerleştirmelerden oluşan dört sergi gerçekleştirdik. Üniversite yıllarımda kapıların, pencerelerin, araç kaportalarının, bulabildiğim her türlü hazır malzemenin üzerine çalışmalar yaptığım için, multidisipliner bir yaklaşımım 90’lardan itibaren hep olmuştur. Aslında pentür ve kâğıt işler dönemsel bir tercih.  

Bir sanatçı olarak Tekirdağ’da yaşıyor olmanın sanatsal pratiğinize ne gibi bir etkisi oldu?

Coğrafyanın ürettiklerimi çok etkilediğini gözlemledim. Her şehrin kendine ait bir ışığı, dinamiği ve kültürü var. Kapadokya’da yaşarken gün batımını izlemek ve toprağın farklı tonlarının zamanla değişimini görmek çok keyifliydi. Resimlerim toprak tonlarıyla doluydu. Kırsalda yaşamak ve kışın soğuk sebebiyle dört duvarla kapalı olmak insanı biraz karamsarlaştırıyor. Bundan şikâyetçi değilim. Tekirdağ ise geçmiş tarihine sahip çıkmakta geç kalmış bir şehir. Tarihi binaların artık var olmaması, şehrin insanlarının bunu özlemle hatırlamaları beni etkileyen unsurlardan biri. Duygu durumu bu şehirde daha renkli işler üretmeme sebep oldu diyebilirim. İstanbul’a yakınlığı sanatçı dostlarımla daha sık görüşmemi ve güncel sergileri daha yakından takip etmemi sağladı. Benim için önemli olan konulardan birisi de deniz. Ufka baktığım zaman bir dağ, tepe veya toprakla sınırlı olmaması düşüncelerimi olumlu yönde etkiledi. Şehrin kültürel anlamda da bana çok şey katacağını düşünüyorum. Bunu zamanla anlayacağım.

Odd Art Space yalnızca Tekirdağ’la ilişkilenen sanatçılarla mı işbirliği gerçekleştiriyor? Sergilerde yer alan sanatçıları belirleme sürecinden ve çalışma yöntemlerinizden bahseder misiniz?

Odd Art Space ilk üç sergisinde Eskişehir, Almanya ve İstanbul yaşayan sanatçılarla işbirlikleri gerçekleştirdi. Tekirdağ ile doğrudan bir bağlantıları yoktu. Dolayısıyla mekân küratörlük yerine sergi fikirlerine dayalı bir sistem üzerinden ilerliyor. Önümüzdeki sergilere baktığımızda, hem bu şehirde yaşayan yüksek lisans ve doktora öğrencilerine kişisel sergi imkânının yanı sıra farklı şehirlerden sanatçı seçkileriyle yıllık takvimimizi belirliyoruz. Tabii ki bu sadece yakın çevremizde kurduğumuz diyaloglar üzerinden devam etmeyecektir. Yeni ve farklı fikirlere, diğer bağımsız galeriler ve inisiyatiflere kapımız her zaman açık. Yaşadığımız kentte okuyan güzel sanatlar fakültesi ve güzel sanatlar lisesi öğrencilerine cesaret verici, destekleyici yanımızı göstermemiz gerekiyor. Bu bağlamda merkez dışındaki bağımsız sanat aktörleri ve galerilerin ortak etkinlikler düzenlemesini önemsiyoruz. Bu sadece sergilerle sınırlı olmamalı, daha geniş kapsamlı multidisipliner hatta eş zamanlı etkinlikler düzenlemek gelecek planlarımız arasında.       

İlerleyen dönemlerde yerelden merkeze uzanmak, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde yer alan sanat mekânları ile işbirlikleri gerçekleştirmek ya da fuarlarda yer almak gibi projeleriniz var mı?

Atölyeden görünüm, Fotoğraf: Kaan Sarı

Merkez dediğimiz şehirler zaten çok yakınımızda. 2024 yılı veya 2025 yılı içerisinde L’age D’or Uluslararası Sürrealist Sanatçılar Grubu ile Tekirdağ’da bir sergi planlıyoruz. Bu konuyla ilgili görüşmelerimiz devam ediyor. Uzun yıllardır ‘merkez’ dışındaki projelerde yer alan birisi olarak bu eforu mutlaka karşılık bulacağını düşünüyorum. Ülkemiz içinde yer alan sanat mekânları ve fuarlara davet edilirsek neden olmasın.

Yerelde sanat üretme motivasyonuna sahip sanatçılara neler önerirsiniz?

Bulunduğunuz şehrin, kasabanın, köyün sınırlarını genişletmek, oraya değer katmak sizin elinizde. İnternette binlerce takipçi edinmek üretiminizi olumlu yönde etkileyen bir motivasyon olabilir. Gündelik hayatta ise yapmamız gereken komşunuzun sizin ürettiğiniz eserleri takip etmesiyle başlıyor. İzmir ve Ankara hala taşra olarak görülmekte. Merkez her zaman İstanbul. Ürettikleriniz önce ulusal çapta daha sonra da uluslararası düzeyde kabul gördüğü zaman, yerel kaygıların bir önemi kalmıyor. Disiplinli bir şekilde üretmenin, şehir gözetmeksizin sürekliliği olduğu sürece mutlaka izleyicisine ulaştığını düşünüyorum. Büyük şehirlerin zorlayıcı yaşam koşullarında yıpranmak yerine, ulaşılabilir bir mesafede olmak da diğer bir alternatif olabilir. Tabii bu tercihtir. 

Son olarak Odd Art Space’in gelecek sergi ve etkinliklerinden bahseder misiniz?

Haziran sonunda CultureCIVIC’in desteklediği, Aslıhan Mumcu ve Beyza Durhan ikilisinden oluşan Kovan Project isimli sergiye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyoruz. Bu proje, ekolojik arıcılıktan hareketle kovan metaforu üzerinden toplumsal düzenleri yeniden ele almayı ve sanat-doğa arasında işbirliği ihtimalleri yaratmayı arzuluyor. Serginin Ankara ve İstanbul’dan sonraki son durağı olacağız. Önümüzdeki sezon dört farklı sergiyi netleştirdik. Yeni sergiler için projeler ve fikirler üretmeye devam ediyoruz. Tüm takvimimizi doldurmadık. Çünkü farklı şehirlerde bulunan güncel sanat oluşumlarına da işbirlikleri için alan açmayı planlıyoruz. Sergilerin dışında, Odd Art Space’in bulunduğu, çok kültürlü bir sokak olan Hamam Aralığı’nı kültür sokağına dönüştürmek gibi bir düşüncemiz var.


Bu yazı bir Avrupa Birliği projesi olan CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı’nın desteklediği “Sanat Haberciliğini ve Eleştirisini Yerelden Geliştirmek” projesi kapsamında Argonotlar tarafından komisyon edilmiştir. 

İlginizi Çekebilir

Duyurular

border_less ARTBOOK DAYS’in altıncı edisyonu, bu sene 3–5 Mayıs tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ev sahipliğinde gerçekleşiyor.

Söyleşi

Larissa Araz ile Versus Art Project'te gerçekleşen “In Hoc Signo Vinces” sergisi üzerine konuştuk.

Eleştiri

Gizem Akkoyunoğlu'nun Sanatorium'da gerçekleşen "Kudretin Silüetleri" sergisini Oğuz Karayemiş değerlendirdi.

Söyleşi

Kundura DocLab vesilesiyle İstanbul’a gelecek olan Rabih Mroué ile dünya ahvalini, tiyatro ve performans ilişkisini ve İstanbul’la bağını konuştuk.