Eleştiri
Bir bedenin başka bir bedenin çayırlarını ve ormanlarını keşfe çıkması belki de ancak bu kadar süslü ve/ama cesur bir biçimde anlatılabilirdi.
Ne arıyorsun?
GalataPerform’un 2012’den beri düzenlediği Yeni Metin Festivali 11. kez 26 Kasım-11 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti. Festivalin bu yılki teması korkuydu. Korku, ama ne korkusu?
İstanbul merkezli sanatçı topluluğu Yoğunluk'un mekâna özgü yerleştirmesi “Arayüz” 28 Ocak tarihine kadar Bilsart’ta deneyimlenebilir.
Amerikalı sanatçı Kenya (Robinson), PROTODISPATCH için kaleme aldığı denemesinde, ABD tarihinin önemli bir parçası olarak Siyahlar’ın suyla olan ilişkisini kendi deneyimleri üzerinden anlatıyor.
Klasik materyalizmden farklı olarak maddeyi canlı, dinamik, ilişkisel, eyleyici ve üretken olarak kabul eden Yeni Materyalizmin tanımı, kapsamı ve tarihsel arka planına yakından bakıyoruz.
Bir bedenin başka bir bedenin çayırlarını ve ormanlarını keşfe çıkması belki de ancak bu kadar süslü ve/ama cesur bir biçimde anlatılabilirdi.
İki mekâna yayılmış “Olağan Zamanın Dışında” hakikat ve sanatın birer düşman olarak karşı karşıya gelmelerinin sergisi.
Bir yılı aşkın süredir mikro ya da makro ölçekli mesafelerden konuşurken Etel’in “İmkânsız Eve Dönüşü” bana tam tersi bir etkiyle mesafeler yerine yakınlıkları düşündürdü.
Olimpos Sergileri’nin ikincisi “peyzaj” temasıyla bugünün manzarasına çaresizlik kadar umutla, başka türlü hayat formları önerisiyle bakan yapıtlar bütününden oluşuyor.
Kitabın yazarına göre camp tarzın ortaya çıkmasını sağlayan temel unsur, dedikodu üzerinden şekillenen queer bir jargonun varlığı. Bu açıdan 50’ler Amerika’sıyla, günümüz Türkiye arasında...
Hem yazı dizisi hem sergi olarak Ak-sayanlar tek başına özgüne ulaşan yaratıcı enerjinin, ikili deneyim alanında nasıl dönüştüğünü görmek açısından önemliydi.
Neoliberalizmin açmazlarının, kolonyalizmin kılık değiştirmiş halinin ve heteronormatif baskının izlerini kitsch üzerinden takip etmek isteyen güncel çabayı baş etmesi zor bazı sorunlar da bekliyor.
Küratörün kendini bilerek otorite olarak konumlandırdığı bir düzlemde, sanatçıların isyancı olarak yer aldığı, iktidar ile hedef gösterilen azınlık arasındaki gerilimin mikro bir örneğini görüyoruz.
Yayınlanmasıyla beraber sanat tarihi anlatısını değiştiren Linda Nochlin'in "Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?" makalesini bugünden değerlendiren bir soruşturmayla tekrar düşünüp tartışmaya açıyoruz.
Can Küçük’ün Hav Hav Hav Hav Hav sergisi, ne göğe ne yere ait olan arafta kalmış ama özgürlüğüne de kavuşmuş nesnelerden kurulu bir dünya...