Connect with us

Ne arıyorsun?

Argonotlar

Gündem

BASE 2023’ün öne çıkan 10 sanatçısı

BASE 2023’ün öne çıkan 10 sanatçısına eğitimlerini, BASE’e katılma sebeplerini, işlerinde hangi konulara, kavramlara odanlandıklarını ve sergideki eserlerini sorduk.

BASE 2023 sergisinden görünüm

Bu sene yedincisi gerçekleşen BASE 26 şehirdeki 38 üniversiteden yeni mezun 120 sanatçının işlerine yer veriyor. Derya Yücel küratörlüğünde “Gerçekliğin İçinde, Düşlerin Kıyısında” temasıyla gerçekleşen BASE 13-17 Aralık tarihleri arasında Akaretler’deki 37, 39, 41, 43 numaralı Sıraevler’de görülebilir. 

BASE 2023’ün öne çıkan 10 sanatçısına eğitimlerini, BASE’e katılma sebeplerini, işlerinde hangi konulara, kavramlara odanlandıklarını ve sergideki eserlerini sorduk. 

Ebru Erdem

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü lisans mezunuyum. Eserlerim, Türkiye ve İngiltere merkezli karma sergilerde gösterildi. Öncelikle ulusal düzeyde tanınırlık kazanma amacımı gerçekleştirmek için, bu yolculuğa BASE ile adım atmayı doğru bir tercih olarak değerlendirdim. Bu prestijli platformun, eserlerimi geniş bir kitleyle paylaşma ve ulusal çapta tanınma yolunda önemli bir adım olacağına inanıyorum.

Zihin-beden kavramlarının ve aralarındaki ilişkinin sürekli olarak beni meşgul ettiğini fark ettim ve bu düşünce, eserlerime yansımaya başladı. Bu kavramları ele alırken yaptığım araştırmalar sonucunda, Merleau-Ponty’nin yaklaşımını benimseyerek beden ve zihni ayrılamaz ikililer olarak ele aldım. BASE’de sergilenen Özgürleşen Bedenler serisi, bu ikili ilişkiyi daha sağlam bir temel üzerine inşa etmemde önemli bir rol oynadı. Daha sonraki çalışmalarımda ise özellikle Dönüşümler serisi, Özgürleşen Bedenler’e alternatif bir bakış açısı sunarak, bedenin yapı bozumu ve “abjection” kavramlarını işlemeye başladım. BASE’deki bu eser, benim için bir dönüm noktası oluşturuyor; çünkü zihin ve beden arasındaki ilişkiyi keşfetmeme fırsat tanıdı.

Muhammet Kağan Aksın

1999, Elazığ doğumluyum. Yeditepe Üniversitesi Görsel İletişim ve Tasarımı bölümünden mezun oldum. Dürüst olmak gerekirse sanat alanında daha önce buna benzer bir iş yapmamıştım yaptıklarım da genellikle kendim için yaptıklarım ve benden başka kimsenin görmediği şeylerdi. İnsanların, dijital eserlere eğlence aracı veya anlamsız bir görüntü olarak değil, bir eser gözüyle bakması gerektiğini düşünüyorum ve BASE’e bu imkanı bizlere sağladığı için teşekkür ediyorum.

Açıkçası teknolojik gelişmelerle birlikte hayatın her alanında farklılıklar yadsınılamayadak şekilde meydana çıkıyor. Bu bir süreç ve dijital eserler küresel anlamda kanıksanmaya başladı bile. Nimbus benim ilk sergilenen projem ve bunun üzerinden konuşacak olursak, Nimbus‘u tasarlarken tıpkı zamanın işleyişi gibi hep ileriye doğru akacak ve daha önce yaptığı hareketi tekerrür etmeyecek, doğal hadiselerde olduğu gibi öngörülemez bir biçimde hareket eden bir proje hayal ettim. Aynı zamanda her canlının ortak özelliği olan iletişimi, interaktif bir unsur olarak esere dahil olunabilmesi ve gözlemlenebilmesinden yola çıkarak Nimbus‘u ortaya çıkardım.

Beyza Salcı

Bursa’nın merkezinde doğdum ve büyüdüm. Sanatsal sürecimi nesneler, bireyler ve mekanların etkilediğini düşünüyorum. Yaşadığım şehrin tarihi yapılarının, antikacıların, özel sektörde deneyimlediğim mekanların, kısacası yaşanmışlığı, ruhu olan mekanlarda bilinçsizce dolaşırken bu mekanlardaki nesnelerin farkındalığı ile bilinçlenerek yaşadım. Yaşadığım şehrin tekstil açısından önemli oluşu beni etkilyordu. Ayrıca özel sektörde matbaa ve reklam ajanslarında karşılaştığım baskı malzemelerini de kurcalayarak sorguluyordum. Tüm bu sorgulamaların sanat eğitimi almaya başladığımda malzemeye duyduğum heyecanla artarak devam etti ve sanatsal sürecimde cevap bulmaya başladı. Sanatsal sürecimde bu üçlü yapı ile (bireyler, nesneler, mekanlar) kurduğum diyalog sorgulamamı canlı kılıyor. Yaşam alanımda bu nesneleri biriktirerek arşivliyorum ve mekana bıraktığı koku, bazen dokusuyla kendisini hatırlatarak sorgulamamın süreç içerisinde parçası oluyor. Sanatsal sürecimde mendil, perde, pul, buluntu fotoğraf, albüm vb. nesneler kullanarak çalışmalarıma devam ediyorum. BASE projesinde yer alarak hepimizin yaşamında yer alan bu nesnelerle ve bireylerle olan diyalogumu canlı kılmak istedim. Hepimizin yaşamında belirli zamanlarında bu nesnelerle farklı diyalogları olmuştur. Onların hikayelerini, kendi yaşanmışlıklarımla bir araya getirmek istedim

Aile, bellek, kimlik, dijitalleşme gibi konuları çalışmalarımda işlemekteyim. Bu bağlamda Yaşayan Perde çalışmam naftalin kokulu eski bir perde üzerine. Bu perde benim aileme aitti. Üzerindeki görsel buluntu bir görseldi fakat görsel üzerinde almış olduğum kadraj ile bireyler sorgulamalar yapmaya başladı. Bu görseldeki bireyi tanımıyorduk fakat görseli tam görsek bile duygusal açıdan bizim için bir anlam ifade etmeyecekti. Bu nedenle kadraj alarak bedensel hareketler ve görseldeki detaylar üzerinden sorgulamalar yapılmasını sağladım. Perde dijital bir ekrandı benim için. Bizler mahremiyet duygusuyla evlerimizin perdesini çekerken sosyal medya aracılığıyla birçok anımızı görünür kılıyorduk. Dijitalleşme ile değişen duygularımı, bağlarımızı vurgulamak istedim.

Selin Bintaş Çeliktaş 

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunuyum. Bu yıl yine aynı üniversitede Sanat ve Tasarım Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Şimdiye kadar birçok karma sergiye katıldım ve bir kişisel sergi gerçekleştirdim. Çalışmalarıma İzmir’de kendi atölyemde devam etmekteyim. BASE’e katılmak benim hayallerimden biriydi diyebilirim. Eserlerimin profesyonel bir sergiyle daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşma fırsatı sağladığı için BASE’e katıldım.

Çalışmalarımda çoğunlukla feminizm, beden algısı, cinsiyet, temsiliyet gibi kavramlar üzerinde duruyorum. Çoğu zaman üzerinde çalıştığım konuyu ve kavramı içselleştirebilmek için performatif bir tavırla işlerime kendi bedenimi de dahil ediyorum. BASE’de, kadın bedeninin kullanım biçimlerini ve kadının temsiliyetini sorguladığım işlerim yer alıyor. Sisterhood isimli işim en sevdiğim yönetmen olan  İngmar Bergman’ın en sevdiğim filmi Çığlıklar ve Fısıltılar’dan ilham alıyor. Üç kız kardeşin karmaşık, gerilimli ve çarpık ilişkilerinin anlatıldığı filmden esinlenerek oluşturduğum Sisterhood serisi rengini, duygusunu ve konusunu bu filmden alıyor. Noir isimli çalışmalarım yine aynı yönetmenin Persona filminden ilhamla ürettiğim ve imgeyi yatayda ve dikeyde parçalayarak bedeni bir nevi yapıbozuma uğrattığım monokrom bir seri işten oluşuyor. Sisterhood ve Noir isimli işlerim bedenin siyah-beyaz monokromluğuyla ortak bir noktada birleşiyor diyebilirim.

Aytuğ Aykut

Yirmi altı yaşında, ikinci lisans eğitimim sırasında sadece resim yaparak mutlu olabildiğimi fark ederek güzel sanatlar fakültelerine hazırlanmaya başladım. 2018 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olduğum sene de BASE’e katıldım. Bu benim İstanbul’da katıldığım ilk büyük etkinlikti ve yeni mezun biri olarak pek çok kişiyle tanışmama ve başka etkinliklere vesile oldu. Aynı dönem Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat ve Tasarım Bölümü Sanatta Yeterlik (bütünleşik doktora) eğitimime başladım. Sanatta Yeterlik mezuniyetimden sonra da BASE’e başvuruda bulundum. BASE’in her sene ülkenin her yerinden yeni mezun sanatçı adaylarını bir araya getirmesi etkinliği çok dinamik kılmakla birlikte benim için de çok heyecan verici. Böyle etkinliklerde hem izleyiciyle hem de benim gibi düşünen, hisseden, üreten insanlarla bir araya gelmek çok kıymetli.

İşlerimde genelde insan ve doğa ilişkisine dair kendimce sorular soruyorum. İnsanın doğaya ve aynı ekosistemde yaşadığı diğer canlılara bakış açısı, kendini bu ekosistemde konumlandırdığı yer üretimlerin çıkış noktası. Bu noktadan yola çıkarak geri dönüşüm, ileri dönüşüm, sürdürülebilirlik gibi fikirlerle malzemeleri geri dönüştürerek ya da doğal malzemeler kullanarak üretimlerimi yapıyorum. Bu sayede üzerinde çalıştığım kavram insanın bu malzemelere bakış açısıyla yeni kavramlarla zenginleşiyor ve bir sonraki seri için bazı fikirler veriyor. BASE’de yer alan işler, Dünyaya orman denir isimli serimin bir kısmı. Dünyaya orman denir, Ursula K. Le Guin’in aynı isimli kitabından etkilenerek 2022 yılında kağıt üzerine kurşun kalem ve sıvı füzen ile başladığım bir seri. Ancak süreç içinde ileri dönüşüm ahşap ve kontraplaklar üzerine resimler, oymalar ve koruluk alanlardan budanmış ve atılmış ağaçlardan topladığım kabuklardan ürettiğim heykellerle genişledi ve genişlemeye devam ediyor. Seri farklı araçlarla ve malzemelerle temsil edilen birbirinden farklı, hatta bazılarının “zararlı” olarak gördüğü türlerin aralarındaki ilişkiyi ve bütünün içindeki rollerine dair küçük noktalara değiniyor. Böylece bu ilişkilerde uzaktan baktığımda gözden kaçırdığım ufacık noktaları birleştirerek kendimce bir hikaye oluşturmaya çabalıyorum. 

Sude Erkoyuncu

2019-2023 yılları arasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. 2023 yılı itibarıyla Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalında tezli yüksek lisans eğitimi görmekteyim. Mart 2023’te, Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Nazlı Pektaş ve Zafer Mintaş’ın küratörlüğünde düzenlenen “Görünür Görünmez Beden” isimli sergide yer aldım. İlerleyen süreçte, İstanbul Topkapı Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Vision Art Platform’un işbirliğiyle düzenlenen “Genç Bakış Çağdaş Sanat Ödülleri Sergisi”ne katıldım ve bu sergide ikincilik ödülü almaya hak kazandım. BASE serüveni ise benim için hem aynı heyecanı paylaştığım genç sanatçılarla bir arada olma isteğiyle hem de üretimlerimde sunduğum hikayelerin daha büyük bir kitleye ulaşmasını arzulamamla başladı.

Üretimlerim genellikle, mahremiyeti sunma eylemi üzerine temelleniyor. Mahremiyete dayalı eylemler üzerinden sosyal statü, ekonomik koşullar, kişisel psikoloji, hayaller, romantik ilişkiler hatta coğrafi şartlar gibi birçok etkeni okuma imkanı doğması beni heyecanlandırıyor. Dönemsel olarak ilham aldığım kişiler, nesneler değişse bile, bireysel özüm, yakın çevremdeki insanlar ve kimi zaman tanımadığım kişiler oluyor. Mahremiyetini izleyiciyle diyalog haline getirerek izleyicinin kendi deneyimleri ve benim paylaştığım hikayeler arasındaki bağlantıları kurmasını amaçlıyorum. 

BASE seçkisinde yer alan projem, ikili ilişkiler üzerine. Üç farklı kuşağın romantik ilişkilerini ele aldığım yerleştirmede anneannem, dedem, annem, babam, ben ve sevgilimin görüntüleri yer alıyor. Farklı zaman dilimlerinde farklı ifade biçimleri gösteren aşkın, nesiller arası iletişimi ve paylaşımını düşünmeye davet ediyor.

İkra Nur Doğrudil

Elazığ’da doğdum. İlk olarak güzel sanatlar lisesinde resim okumaya başlayıp, lisansımı da Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Resim Bölümü’nde tamamladım. Şu an çalışmalarımı Ankara’da üretmekte ve Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nde yüksek lisans yapmaktayım.  BASE, genç bir sanatçı için çalışmalarınızın daha fazla insana ulaşması açısından büyük bir olanak. Bu da BASE’e katılma sebeplerimden sadece biri.

BASE’de yer alan çalışmalarım 16 parçadan oluşan keçe iğneleme yöntemiyle yaptığım işler. Genel olarak bu çalışmalarda hastalıklar üzerinde duruyorum. Bedenimde ve bedenimizde olmasından korktuğumuz bu formları yapmaya ilk olarak odak noktalarım üzerinde düşünürken çalışmaya başladım. Bu hasta ve deforme bedenlerin her zaman daha fazla odak noktası olması benim için bu konuyu daha ön planda tuttu. Bu rahatsız edici özneler hem vücudumuz üzerinde kurduğumuz sınırları irdelerken hem de ölüm dürtüsünü yeniden anlamlandırma açısından önem taşır. Bu çalışmaları yaparken de ister istemez bir doku arayışına girdim ve çalışmış olduğum konu bağlamından insan bedenine en yakın formu vermek adına keçe malzemeyi kullanıyorum.

Nazlı Kayabaşı

39 yaşındayım, Çankırı doğumluyum.Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi’nde hemşire olarak çalışıyorum. Sanat kendime yönelttiğim “ben ne yapıyorum?”, “hayatımdan memnun muyum?,” “beni ben yapan nedir? sorularına bir yanıt olarak hayatıma girdi. Sağlık sektörüne hizmet verirken kendimi Trabzon Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Resim Bölümü’nde buldum. Bu süreç; kendimi, hayatımı akıttığım enerjiyi sorgulamaya devam eden bir süreç olarak sanatıma yansıdı. Şu an aynı üniversitede Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Resim Anabilim Dalı’nda eğitimime devam ediyorum. BASE, okula başladıktan sonra (hocalarımın tanıtımı sebebiyle) dört yıl hayalini kurduğum platformdu. Benim için, kendimi yansıtmama olanak sağlayan vizyonuyla varolan bu projede yer almak oldukça keyifli.

Lisans eğitimim boyunca, etrafına duyarlı biri olarak farkında olduğum her şeyi sanatla ifade ettim. Sıfır atık, doğa, tüketim çılgınlığı, pandemi ve kalıplaşmışlığın içinde serbestlik gibi çeşitli kavramlar çerçevesinde deneysel üretimlerde bulundum. Bu farklı arayışların ortak noktası ise anlatım dilinin çocuksu bir ifade ile temas etmesi oldu. Kimi üretimim oyun alanına dönerken kimisinde çocuklara ait nesneler soluk buldu. Arayış içerisinde olduğum bu süreç beni Kendinden Uzak isimli seri çalışmamla buluşturdu. Bu seri çalışmamda yaşanılmayan çocukluğun benlik arayışlarını kavramsallaştırarak çocukları gözlemledim. Gözlemlerimin kendi çocukluk anılarımla örtüşen ve örtüşmeyen yönlerini keşfetmek çalışmalarımla ilgili ilham veren kapıları araladı. Bununla birlikte ailemden, şiirlerden, romanlardan, sanat kitaplarından, müzikten, tiyatrodan, sinemadan, doğadan, yürüyüşten, dost sohbetlerinden, kısacası hayatın içinden sanatın her yerde olduğunu vurgulayan her şeyden ilham alarak çalışmamı tamamladım.

Yağmur Kaya

2000 yılında, Ankara’da doğdum. Eğitimime Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Anasanat Dalı’nda yüksek lisans programında devam ediyorum. Çeşitli sergilerde yer aldım. Genç sanatçıların üretimlerini destekleyerek görünürlüklerini artıran BASE’in sunduğu fırsatları değerlendirmek istedim. 

Hastalık sürecinin bedensel deneyimiyle birlikte, bedenin sorgulanması üzerinden yapmış olduğum çalışmalarımı, hastalık, deformasyon, öteki ve ucube kavramlarıyla birlikte ele alıyorum. Bu deneyimi kendi bedenime müdahalelerde bulunarak gerçekleştirdiğim performanslarla ifade ediyorum. Performanslarımda yeni bir varlık haline gelen bedenler, içsel bir yolculuğun fiziksel yansıması olarak sıradanlıktan uzaklaşırlar. Ayrıca kimliksiz olan bu bedenler, çirkin, sıra dışı ve itici görünümleriyle günümüzün güzel bedenine karşı bir tavır sergileyerek, izleyiciyi tanıdık olanla imtihana sokarlar. Fiziksel güzellik hakkında sahip olduğumuz kavramları yok eden bu bedenler, hastalığın travmasını gözler önüne serer. BASE’de yer alan Kist adlı çalışmam ise üretimimin başlangıç noktası olan bu hastalığın somut bir yansımasıdır.

Kaan Tanhan

Teknoloji ve tasarımı bir araya getirerek multidisipliner üretimler yapmaktayım. Mimar Sinan’daki eğitim sürecimde de bu odakta çalışarak bitirme projemi grafik tasarımın temel alanlarından biri olan yazı karakteri tasarımını kreatif kodlama ile bir araya getirerek bir üretimde bulundum. Ortaya çıkan çalışma bir tasarım ürünü olmasıyla birlikte altında çalışan yazılımın izleyici ile kurduğu iletişim ve bunun sonucunda çıkan üretime etkisi bu çalışmayı çağdaş sanat platformunda yer edinmesinde büyük rol oynadı. BASE’e katılma nedenim de, günümüzün tasarım anlayışının aslında sanatsal anlatım ile ne kadar iç içe geçtiğini ve tasarımın bir kavramsal anlatım ile izleyiciye aktarıldığında etkisinin büyüyerek arttığını göstermekti.

Bu üretimimde de bir yazı karakteri izleyicinin duygu durumunu bir kamera aracılığıyla ölçerek yazı karakterinin formuna şekil vermektedir. İzleyici eğer mutlu bir yüz ifadesiyle bakıyorsa yazı karakteri yumuşak hatlar almakta, kızgın bir yüz ifadesiyle bakıyorsa da köşeli ve keskin hatlar alarak form değiştirmektedir. Bu çalışmayı bana düşündüren şey metin yazımının aslında duygu aktarımı için henüz tam olarak yeterli olmamasıydı. Amacım metin yazımına bu tekniği bir öneri olarak sunarak yazarın aktarmak istediği birçok duygu durumunu okura geçirebilmesini sağlamak. 


Daha fazla Argonotlar içeriği için:

  • 📩 Argonotlar haftalık güncel sanat bültenine abone olarak 3000+ kişilik topluluğmuzun bir parçası olun: E-posta adresinizle ücretsiz kaydolun
  • ✍️ 2024 yılı Argonotlar Telif Kumbarası kampanyamız yayında. Telif Kumbarası’na destekte bulunarak Argonotlar Almanak 2023’ün basılı kopyasına sahip olabilirsiniz:

Argonotların daha önceki BASE seçkilerine göz atmak isterseniz:

  • 👁️‍🗨️ BASE 2022’nin öne çıkan sanatçılarına bağlantıdan erişebilirsiniz.
  • 👁️‍🗨️ BASE 2021’nin öne çıkan sanatçılarına bağlantıdan erişebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

Eleştiri

Gizem Akkoyunoğlu'nun Sanatorium'da gerçekleşen "Kudretin Silüetleri" sergisini Oğuz Karayemiş değerlendirdi.

Eleştiri

LGBTİ+ sanatçıların işlerinden ve kuir üretimlerinden oluşan KIRIK inisiyatifinin hazırladığı gösterim programını İrem Karaaslan ele aldı.

Kütüphane

“Bir Bulut Gibi Belirir Hayaletler Sofra Üstünde” sergisi üzerine sanatçı Kayahan Kaya ve Gözde Mulla’nın yaptığı konuşmanın deşifresi Argonotlar Kütüphanesinde.

Kütüphane

İMALAT-HANE'de 6 Ocak - 6 Nisan 2024 tarihleri ​​arasında yer alan TUNCA'nın "Muhatabı Olmayan Mutfak" sergisinin katalog metni Argonotlar Kütüphanesinde.